Anayasa Mahkemesi, Eğitim Sen Muş Şube Başkanı Mustafa Demiraydın başvurusunda Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine karar verdi. Mahkeme kararında, “Barışçıl amaçlarla bir araya gelmiş kişilerin toplantı hakkını kullanırken kamu düzeni açısından tehlike oluşturmayan ve şiddet içermeyen davranışlarına devletin sabır ve hoşgörü göstermesi çoğulcu demokrasinin gereğidir” dendi.
Eğitim Sen Muş Şubesi ve başvurucu Mustafa Demiraydın’ın da içinde bulunduğu grup Diyarbakır Lice’de Kalekol yapımının protesto sırasında üç kişinin ölümünü protesto etmek üzere Valilik otoparkında toplanmıştı. Basın açıklaması yapılamayacak yerler arasında bulunduğu iddiasıyla Emniyet Müdürlüğü tarafından eyleme katılan kişilere emre aykırı davranışta bulunduklarından bahisle idari para cezası verilmişti.
"Devletin sabır ve hoşgörü göstermesi çoğulcu demokrasinin gereğidir”
Mustafa Demiraydın, eyleminin temel hak ve özgürlüklerin kullanımı niteliğinde ve sendikal bir etkinlik kapsamında olduğunu belirterek toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştü.
Anayasa’nın 34. maddesi, fikirlerin silahsız ve saldırısız, başka bir ifade ile barışçıl bir şekilde ortaya konabilmesi için toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını güvence altına aldığına dikkat çekilen AYM kararında, “Barışçıl amaçlarla bir araya gelmiş kişilerin toplantı hakkını kullanırken kamu düzeni açısından tehlike oluşturmayan ve şiddet içermeyen davranışlarına devletin sabır ve hoşgörü göstermesi çoğulcu demokrasinin gereğidir” dendi.
Toplanma özgürlüğünün kullanımından kaynaklanan kamu düzenine yönelik tehditlerin gerçeklik değeri taşıması hâlinde yetkili makamlar bu tehditleri bertaraf edecek tedbirleri alabileceğine vurgu yapılan kararda, “Bununla birlikte alınan tedbirlerin veya öngörülen cezaların barışçıl toplantı hakkına dolaylı olarak usulsüz sınırlamalara dönüşmesine müsaade edilemez” dendi.
"Kamu düzeninin bozulduğu, ortaya konamamıştır"
Polis tutanaklarında ve hâkimlik kararlarında basın açıklamasının bazı faaliyetlerin önemli derecede aksamasına neden olduğu veya kamu düzenini bozduğu ya da bu yönde ciddi bir tehlike doğurduğu yönünde herhangi bir değerlendirme yapılmadığına dikkat çekilen kararda, “Diğer bir ifadeyle idare ve derece mahkemeleri; başvurucunun katıldığı basın açıklamasının kamu hizmetlerini aksattığını, kamu düzenini bozduğunu veya bozma tehlikesi meydana getirdiğini ortaya koyamamışlardır” değerlendirmesi yer aldı.
“Basın açıklamasının barışçıl bir şekilde tamamlandığı, açıklama yapan grubun olaysız dağıldığı da göz önüne alınmamıştır. Yine basın açıklamasına kolluk güçleri veya idare tarafından bir müdahalede bulunulmasına gerek görülmemiş, başvurucu hakkındaki idari para cezası basın açıklamasından sonra kolluk güçleri tarafından düzenlenmiştir. Dolayısıyla basın açıklamasının kamu hizmetlerini aksattığının, kamu düzenini bozduğunun veya bozma tehlikesi ortaya çıkardığının, ilgili ve yeterli surette ortaya konulduğu söylenemez” denilen kararda başvurucuya verilen idari para cezasının demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmadığı sonucuna ulaşıldığı belirtildi.
Anayasa Mahkemesi bu gerekçelerle Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine karar verdi.