ASO'nun mart ayı meclis toplantısı, cumhuriyetin kuruluşunun 100. yılı ve Ankara Sanayi Odası'nın 60. yılı etkinlikleri kapsamında Ulus'taki eski Meclis Binası'nda, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu'nun katılımıyla yapıldı.
Ardıç, konuşmasında, toplantının yapıldığı binanın Türkiye'nin temellerini sağlamlaştıran kararların alındığı yer olduğunu söyledi.
Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar önemli kazanımların elde edildiğini vurgulayan Ardıç, bu süreçte kişi başına milli gelirin 43 dolardan 10 bin 655 dolara, işletme sayısının da 65 bin 245'ten 1,7 milyona yükseldiğini bildirdi.
Ardıç, cumhuriyetin ikinci yüzyılına girerken temel hedeflerinin sanayileşmek olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
"Tam bağımsızlık, üreten ülke olmakla, yerli ve milli üretimle gerçekleşir. Biz sanayiciler, bu düsturla bıkmadan, yorulmadan üretmeye ve katma değer yaratmaya devam edeceğiz. Bizler üretmeliyiz, vatandaşlarımız da ithal malı yerine yerli malı tercih etmelidir. Aynı sorumluluğu kamu adına satın alma görevi yapanlar da taşımalıdır. Cumhuriyet'imizin ikinci yüzyılında, yeni bir sanayileşme hamlesi yaparken üretimde yerli payını ve katma değeri artıracak politikaları uygulamamız gerektiği çok açıktır."
"İstanbul Finans Merkezi'ne taşınma kararı tekrar gözden geçirilmeli"
Sürdürülebilir büyüme ve sanayileşmenin temel paradigmasının "teknoloji ve inovasyona" dayalı, "yeşil ekonomi ve dijital dönüşüm" olduğuna işaret eden Ardıç, bu alanda yoğun rekabet yaşandığını söyledi.
Ardıç, Cumhuriyet'in ikinci yüzyılına girerken göz önünde bulundurulması gereken konulardan birinin de deprem başta olmak üzere diğer doğal afetler olduğunu dile getirdi.
Doğal afetlere karşı dirençli ve her açıdan hazır bir yapılanmanın önem taşıdığına dikkati çeken Ardıç, şunları ifade etti:
"Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı, Kahramanmaraş ve Hatay Depremleri Raporu yayımladı. Bu raporda, Türkiye ekonomisine afet maliyetinin yaklaşık 104 milyar dolar düzeyinde olduğu belirtildi. Aynı zamanda bu maddi hasar uzun dönemli refah kaybı ortaya çıkaracaktır. Marmara Denizi'ne kıyısı olan illerimizde gerçekleşmesi beklenen deprem de ülkemizde büyük endişe uyandırmaktadır. Beklenen deprem, İstanbul ile birlikte toplam 7 ilimizde yaklaşık 7,5 milyon hanedeki 24 milyondan fazla insanı doğrudan etkileyecektir. Söz konusu 7 ilimizin gayrisafi yurt içi hasılaya toplam katkısı yüzde 43'ün üzerindedir. Üretim ve ihracat açısından çok önemli olan tedarik zinciri merkezlerinin çoğu ile bankacılık sektörünün merkezi bu bölgede bulunmaktadır. Bütün bunlar beka sorunu olarak nitelendirilebilecek ölçüde büyük ve telafisi zor ekonomik ve sosyal kayıplara yol açacağını göstermektedir. Olası Marmara depreminde finansal sistemin aksamamasına ilişkin önemli bir diğer önerimiz, Merkez Bankası, Türkiye Varlık Fonu ve şirketler ile kamu bankası genel müdürlüklerinin İstanbul Finans Merkezi'ne taşınma kararı tekrar gözden geçirilmelidir. Bu uygulama, deprem beklenen bölgede nüfusu artırmamak adına da oldukça önemlidir."
Ardıç, Kahramanmaraş merkezli depremlerin olumsuz etkilerinin açıklanan makro ekonomik verilere de yansıdığını söyledi.
Cari işlemler açığının yüksek seviyede seyretmeye devam ettiğini belirten Ardıç, cari işlemler dengesinin sürdürülebilir seviyelerde kalıcı hale gelmesinin fiyat istikrarı için önem arz ettiğini bildirdi.
Ardıç, sürdürülebilir bir büyüme ortamının ancak makroekonomik istikrarın varlığında tesis edilebileceğine dikkati çekerek, makroekonomik istikrarın da fiyat istikrarına bağlı olduğunu dile getirdi.
Merkez Bankası'na eleştiriler
Ardıç, Merkez Bankası'nın, makroekonomik yapının kalıcı olarak dengelenmesi için enflasyon sorununu önceliklendirmesi gerektiğini belirterek, şunları kaydetti:
"Enflasyonun yarattığı belirsizlik, yatırım ve dayanıklı mal satın alma konusunda çekingen davranılmasına neden oluyor. Enflasyon seviyesindeki artış üreticinin fiyat yapabilme kabiliyetini ciddi anlamda azaltmaya devam ediyor. Üretim maliyetleri artarken işletme sermaye ihtiyacı da her geçen gün daha da artmaya devam ediyor. Lakin bunun karşısında firmaların finansmana ulaşabilme zorlukları da artıyor. Merkez Bankasının faiz indirimine gitmesi reel sektörün likiditeye ulaşması açısından önemli bir adımdır. Buna rağmen özel bankaların piyasayı fonlamada çekimser kalması karşımızda önemli bir sorun olarak durmaktadır. Yurt içi kredilere erişimde yaşanan zorluğun yanında, sanayicilerimiz yurt dışı teminat mektuplarını temin etmekte de bazı sorunlar yaşıyorlar. Beklentimiz, kamu bankalarının yanında özel bankaların da piyasayı uygun bir faiz oranıyla fonlamasıdır."
Ardıç, dolarizasyonun enflasyon, faiz, yatırım, büyüme ve istikrar politikalarının etkinliğini olumsuz etkilediğini, ekonomide güven unsurlarının artmasının dolarizasyon sürecini azaltacağını ifade etti.
Merkez Bankası tarafından döviz kuruna karşı alınan tedbirlerin tek başına yeterli olmadığını vurgulayan Ardıç, "Merkez Bankasının özellikle üretimin devamlılığı açısından reel sektörün öncelikleneceği bir para politikasına ağırlık vermesi beklentimizdir" dedi.
(AA)