Fetal alkol spektrum bozukluğuyla (FASD) dünyaya gelen bebeğin annesi "Her sabah çocuğumu uyandırırken yüzüne bakıyor, engelli doğmasından ve normal gelişmeyeceğinden sorumlu olduğumu hatırlıyorum. İçmeseydim, çocuğum sağlıklı olacaktı" diyor.
Aynı bozukluktan muzdarip üvey çocukları olan Almanya FASD derneğinin yöneticisi Gisela Michalowski hamilelikte alkol alan annelerin çocuklarının zihinsel ve bedensel zarar gördüklerini söylüyor.
Yüzlerinden belli oluyor
Alkolün ne kadarının anne karnındaki çocuğa zarar verdiğine dair kesin rakamlar bulunmuyor. Riske girmemek için hamilelik sırasında hiç alkol alınmaması tavsiye ediliyor.
Engelli çocuklar akranlarına kıyasla daha az kilolu oluyorlar. FASD'lı çocukların yüzlerinde hastalığa işaret eden belirtiler bulunuyor. Üst dudak ile burun arasındaki kertik fark edilemeyecek kadar düz oluyor. Kafa, üst dudak ve gözlerin küçüklüğü de FASD belirtisi sayılıyor.
Çocuk hastalıkları uzmanı Heike Hoff-Emden Kuzey Amerika ve Avrupa'da bu engelle dünyaya gelen çocuk oranının yüzde 2 ila yüzde 4 olduğunu ve Almanya'da 280 bin FASD'lı çocuk ve gencin bulunduğunu söylüyor.
Teşhis ve sonrası
Alkol kurbanı çocukların sinir sistemleri de etkilendiğinden öğrenmekte, dikkatini toplamakta sosyal kurallara uymakta ve uzuvların kontrolünde güçlük çekiyorlar. Hoff-Emden bu çocuklarda beynin ön kısmının ağır hasarlı olduğunu da belirtiyor.
Münihli çocuk hastalıkları uzmanı Mirjam Landgraf bu hastalığın standart tedavisinin olmadığını ve bağdaşık nöro psikolojik profilleri çıkarılamadığı için her çocuğun semptomlarına uygun tedavi görmesi gerektiğini söylüyor. Beynin alkol zehrinden gördüğü hasarın ömür boyu kalacağını da sözlerine ekliyor.
Hücreleri zehirliyor
Annenin içtiği alkol kan dolaşımıyla ve plasenta üzerinden çık kısa sürede doğmamış çocuğa ulaşıyor. Annenin kanındaki alkol oranı ona da yansıyor. Annenin karaciğeri alkolü doğmamış çocuktan çok daha çabuk tasfiye ediyor. Alkol hücreler arasına sıkışarak çok daha uzun süre çocukta kalıyor ve bu süre zarfında beyinde tahrip etkisi yapıyor.
Embriyonik hücreler normal gelişip çoğalamıyor ve olumsuz etkileri organlara, organ sistemlerine ve dokulara geçiyor.
Hamile mi, değil mi?
Gisela Michalowski, çok alkol içerek çocuğunu düşürmeye çalışan annelere de rastlandığını anlatıyor. Michalowski'nin anne olmayı arzulayan kadınlara tavsiyesi, önce içkiyi bırakmak ve sonra hamileliği önleyici tedbirlere başvurmamak. Ancak birçok kadın hamile kaldığını fark etmediği için normal alışkanlıklarını sürdürüyor ve durumu geç fark ediyor. Oysa embriyonun yüz hatları ilk sekiz hafta zarfında geliştiği için hamileliğin ilk dönemi hayati önem taşıyor.
Dört çocuk annesi Micaholwski'nin FASD'lı da dört üvey çocuğu var. Dernek yöneticisi ebeveynin yeni çocuğun nesi olduğunu anlamasının zaman aldığını ve araştırma döneminde FASD sendromu hakkında bilgi sahibi olan bir hekime rastlayana kadar anormalliğin nedenini öğrenemediklerini söylüyor.
Bilgilendirme şart
Bir araştırmaya göre orta ve üst sosyal sınıfa mensup kadınlar fakirlere kıyasla daha fazla 'içiyorlar'. Televizyon dizilerinde elinde içki bardağı ile dolaşan hamilelere sıkça rastlanmasının ailelere kötü örnek olduğunu belirten Gisela Michalowski "Almanya'daki kadınlar nispeten daha dikkatliler. Hamilelikte pastörize edilmemiş sütten yapılmış peynir, salam ve kızarmamış balık yenmeyeceğini biliyorlar. Beslenme kurallarının bilincindeler. Ama ne yazık ki alkol de besin maddeleri arasında yer alıyor" diyor.
Hamileye ısrar edilmemeli
FASD'lı çocuk dünyaya getiren anne çoğu zaman çocuğun engelli doğmasından sadece kendisinin sorumlu olduğu düşünüldüğü için kendini damgalanmış hissediyor. Çocuk hastalıkları uzmanı Landgraf sosyal çevrenin duyarlı davranması gerektiğini ve örneğin bir davette hamile olduğu için alkol almak istemeyen kadınlara birlikte içmeleri için ısrar edilmemesi gerektiğini söylüyor. Tek damla alkolün bile çocuğun engelli doğmasına yeteceğini bütün uzmanlar kabul ediyor.
Dr. Landgraf hamileliği sırasında her gün bir şişe şarap içen annenin çocuğunun ilk aylarda görme ve duyma yetisinden yoksun yaşadığını, kalbinde, karaciğerinde, dalağında ve böbreklerinde deformasyon olduğunu ve üç yaşına kadar sırtüstü yatarken yana dönemediğini anlatıyor. Çocuk sese ve dokunmaya tepki vermeye de üç yaşında başlamış. Ağır engelli çocuğun görme duyusuna kavuşacağına ise ihtimal verilmiyor.
Gudrun Heise
© Deutsche Welle Türkçe