Karar yazarı Elif Çakır, Danıştay Başkanı Zerrin Güngör'ün kızı Gonca Hatinoğlu'nun 24 saatlik hakimlik deneyiminin ardından Yargıtay'a atanmasına ilişkin olarak "Bu ülkede geçmişte antidemokratik uygulamaları yapanlar da aynen kendilerini böyle savunuyorlardı: “Kanun ne emrediyorsa o yapıldı" dedi.
Çakır'ın "Kanun ne diyorsa o yapılmış" başlığıyla yayımlanan (27 Mart 2018) yazısı şöyle:
Hakimler ve Savcılar Kurulu Başkanvekili Mehmet Yılmaz, avukatlıktan mesleğe kabulünü yaptıkları ve 24 saat sonra da “Yargıtay Tetkik Hakimliğine” terfi ettirdikleri “Danıştay Başkanının kızı” konusunda kamuoyunda oluşan tepkilere bu kez de şöyle cevap vermiş:
“Kanun ne emrediyorsa o yapıldı.”
Duydunuz mu?
Bu ülkede geçmişte antidemokratik uygulamaları yapanlar da aynen kendilerini böyle savunuyorlardı.
Başörtülü kızların üniversitelere girememesinin önündeki engel “kanunlardı”, “mevzuatlardı”, “yasalardı”.
Ülkeye demokrasi getireceğini söyleyerek darbeye kalkışan bütün vesayetçilerin sırtını dayadıkları yer, kendilerini güvenceye aldıkları yer kanunlardı, mevzuatlardı, yasalardı.
Bu ülkede “adam kayırmadan”, “darbeye” kadar hangi iş “kanunsuz” yapıldı ki, hangi tuhaf icraat “mevzuat dışı” olarak gerçekleşti ki.
Bütün meselemiz de bu değil miydi?
Yargıda Birlik Platformu, 2014 HSKK seçimlerine “yargıdaki yozlaşmayı”, “her türlü adaletsizliği”, “eşitsizliği” bitirme iddiasıyla girmedi mi?
Şimdi Mehmet Yılmaz çıkmış özetle diyor ki:
“Kanun böyle çıkartılmış, biz de kanunun gereğini yapıyoruz. Kanunda süre şartı yok. Danıştay Başkanının kızı da mazeret nedeniyle Yargıtay Tetkik Hakimliğine getirildi.”
El hak doğru...
Ancak nasıl doğru ona da bakacağız.
Önce, 2011 yılında “geçici madde” ile değiştirilen Yargıtay Kanunun 36. Maddesinin değiştirilmemiş haline bir bakalım.
Madde şöyleydi:
“Yargıtay Tetkik Hakimleri, meslekte en az beş yılını fiilen doldurmuş adli yargı hakim ve Cumhuriyet savcıları arasından atanır.”
Madde böyle iken 2011 yılında Yargıtay ve Danıştay’da yeni daireler kurulduğunda, Yargıtay Tetkik hakimliğine atanacak, yeteri kadar kıdeme sahip yargıç bulma konusunda zorluk yaşanınca, Yargıtay’a ve Danıştay’a tetkik hakimi olmak için aranan beş yıllık süre kaldırıldı.
“Yargıtay Tetkik Hakimliği ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıyardımcısı olarak görev yapmakta bulunanlar için 36 ve 37. maddelerde öngörülen beş yıl fiilen meslekte çalışmış olma şartı aranmaz.” (Yargıtay Kanunu: Geçici Madde 6)
İşte Mehmet Yılmaz’ın dediği kanun bu.
Fakat kanun “beş yıllık süre aranmaz” diyor. Hiç tecrübe aranmaz demiyor. Avukatlıktan mesleğe kabulü yapılmış bir kişiyi, sıfır mahkeme tecrübesi olan birisini “Yargıtay Tetkik Hakimliği”ne ata demiyor.
Ayrıca da en iyi Mehmet Yılmaz’ın bilmesi gerekiyor, 2011’de “beş yıllık süre aranmaz” şeklinde değişmesiyle, 2 yıllık tecrübeli yargıçlar tetkik hakimliğe getirildiği halde Yargıtay’da yeni tetkik hakimlerinin mesleki yetersizliklerinin ne tür sorunlara yol açtığını.
Sayın Yılmaz bilmiyor olabilir mi bütün bunları?
Tamam, Danıştay Başkanının kızını hiç konuşmayalım. Diyelim ki “torpil yapılmadı”!
Yine de soralım:
Yargıda Birlik Platformu’nun kurucusu olarak, yargıdaki çarpıklıklara, adaletsizliklere, eşitsizliklere, adam kayırmalara son verme iddiasıyla gelen Yılmaz’ın açıklaması böyle mi olmalıydı?
Yoksa, bilakis “vakti zamanında bu maddeye ihtiyaç duyulmuş, ancak olması gerekenle fiili durum arasında uyumsuzluklar var, bu geçici madde yargı içindeki niteliği düşürüyor, liyakata zarar veriyor, tetkik hakimliği önemli bir yer, tecrübesiz kişilere teslim edilemez, bunun adalete zararı büyük olur” diyerek hazır yetkili bir konumdayken bu soruna bir el mi atması gerekirdi?
Velhasıl kelam, ben hala diyorum ki, “mesele kanuna uygun olması değil Mehmet Bey, mesele ahlaki mi, hele bir onu da açıklayın. Soru şu: Danıştay Başkanı’nın kızı olmasa durum böyle olur muydu? Danıştay Başkanının kızı olmasa, iş kanuna uysun diye 27 kişiye de talih kuşu vurur muydu?
Onu biliyoruz, şimdi ne yapıyorsunuz?
Meslektaşlarına bir mesaj gönderen Mehmet Yılmaz şöyle demiş:
“Türk yargısının bir terör örgütünün elinde o örgütün amaçlarının aracı haline getirildiğini gören ülkenin gerçek hukukçuları, yargıyı tekrar milletin yargısı yapma, saygın ve güvenilir kılma amacıyla 2014 yılında Yargıda Birlik Platformu adıyla bir araya geldiler. Büyük bir iş başardılar. Yargı terör örgütünün elindeydi, kurtardık.”
Tamam bunu biliyoruz.
Allah razı olsun.
Peki, Yargıda Birlik Platformu’nun vaatleri falan vardı, bir “etik sözleşme” vardı.
2014 yılında mesela yargıya güven yüz de yirmilerdeydi, şimdi sizinle birlikte yargıya güven ne durumda?