Kültür tarihçisi Kristin Ross, Ortak Lüks adlı kitabında Paris Komünü'nü, "dersler çıkarılacak başarısız olmuş bir tarihsel olay" yerine, asilerin tecrübeleri aracılığıyla anlatıyor. Papa Muhafızı bir Afrikalı ile Vroncourt Şatosunda dünyaya gelmiş eski bir öğretmen olan Louise Michel'in kaderlerini bir gece nöbetinde kesiştiren ve "ulaşmak zorunda oldukları bir sahilin gözlerinin önünde belirmesi gibi", "resimli bir kitap okuyormuş gibi" hissetiren yönüyle...
CNN Türk'te yer alan habere göre; Kristin Ross Paris Komünü’nün ardından gelen yorumların; anarşizme karşı komünizm, köylüye karşı işçi, Fransız cumhuriyetçiliğinin sahiplendiği komün ile reel sosyalist gelenekteki komün gibi sahte ikilikler yarattığı düşüncesinde. Ortak Lüks'te bunları bir kenara bırakan Kristin Ross, Komün'ü bizzat bu tarihin eşsiz deneyimine şahitlik etmiş asilerle, yol arkadaşlarının ve destekçilerinin tecrübeleri aracılığıyla anlatıyor. Ross, Komün’ü yetmiş iki günün sonunda katliamla sona ermiş bir “trajedi” olarak yorumlamayı reddediyor.
Komün'ün yapısına ancak aktörlerin söz ve icraatlarının bağlam ve yapısının üzerinde durulmasıyla ulaşılabileceği düşüncesini taşıyan Ross, asilerin neler yaptıkları, neler düşündükleri ve kendi yaptıkları hakkında neler söyledikleri, eylemlerine verdikleri anlam, benimsedikleri, ithal veya itiraz ettikleri isim ve sözleri anlatıyor. Ortak Lüks'te Ross okura, aktörlerin deneyimlerini, kendi eylemlerine biçtikleri değerleri tarihsel süreç içerisinde geliştirdikleri tavır ve tutumlarını inceleme imkânı sunuyor.
Çalışmasını imparatorluğun son yıllarındaki işci sınıfı toplantıları ve kulüplerde patlak veren humma ile başlatan Ross, İngiltere ve İsviçre'ye yerleşmiş komünar mülteci ve sürgünleri, yol arkadaşlarıyla Marx, Kropotkin ve William Morris gibi isimlerle birlikte ürettikleri düşünceleri de titizlikle inceliyor.
Komün'ün kendiliğindenliğine dikkat çeken Ross, rüyaları ve fikirleri eylemlerin üretmesinin Komün'ün en dikkate değer yanlarından biri olduğunu vurguluyor. Ross, bu kendiliğindenliğe, Papa Muhafızları'ndan bir Afrikalı ile Louise Michel'in kesişen kaderlerini örnek gösteriyor:
"Bir gece, nasıl oldu bilmem, istasyonun önündeki hendekte ikimiz yalnız kaldık: eski zouave pontifical ile ben, ellerimizde de iki dolu tüfek ... İstasyona o gece saldırmadıkları için çok şanslıymışız. Hendekte bir o yana bir bu yana gidip gelerek nöbet görevimizi yaparken karşılaştığımızda şunu sordu bana:
– Bu yaşadığımız hayatın nasıl bir etkisi oluyor sende?
– Valla, dedim, ulaşmak zorunda olduğumuz bir sahilin gözümüzün önünde belirmesi gibi bir etkisi var.
– Bende, dedi, resimli bir kitap okuyormuşum gibi oluyor.
Sonra Clamart’daki Versaylıların sessizliği içinde bir o yana bir bu yana gidip gelmeye devam ettik."
Ortak Lüks'te Komün'ün evrensel niteliğine de işaret eden Ross, "Komün sırasında Paris Fransa’nın başkenti değil, evrensel bir halklar federasyonu içindeki özerk bir kolektif olmak istiyordu. Bir devlet olmak değil, son kertede uluslararası ölçekli bir komünler federasyonu içerisindeki bir unsur, bir birim olmak istiyordu" diyor.
Ross, Ortak Lüks'te sola da Komün'ü okuma biçimi üzerinden öneriler getiriyor. Geleneksel solun olup bitmiş ve “başarısız olmuş” bir tarihsel olay olarak görülen Komün’den “dersler çıkarmak” yerine, Komün öncesinde, sırasında ve sonrasında oluşan kültürün bugün için bir kaynak olabileceğini belirtiyor. Çünkü Komün’ün katılımcılarının izini sürdüğü kendi fikriyat ve pratikleri, bugün boğuştuğumuz enternasyonalizm, eğitim, sanatın statüsü, emeğin geleceği, ekoloji gibi meseleler için de bir repertuar oluşturuyor.