11 Mayıs 2017 20:25
Mustafa Kemal Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım ve manevi kızı Afet İnan'a yönelik olarak kullanılan "hakaret" içerikli ifadelere çok sayıda köşe yazarı tepki gösterdi.
Albayrak Holding'in sahibi olduğu TVNet'te yayınlanan "Derin Tarih" adlı programın konuğu Süleyman Yeşilyurt'un "Afet İnan Çankaya'nın nikâhsız first lady'sidir" ifadesi ve Yeni Şafak yazarı Mustafa Armağan'ın "Mustafa Kemal ile Afet İnan birlikte yatıp kalkıyorlardı" iddiası ile başlayan tepkiler sürüyor. Nur cemaatinin "Okuyucular" kolunda hoca olduğu belirtilen Hasan Akar'ın Atatürk ve Zübeyde Hanım için kullandığı küfüre varan ifadeler büyük bir tepki çekti.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu lideri ve ilk cumhurbaşkanı Atatürk'e hakaret edildiği gerekçesiyle soruşturma başlattı. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), TVNet'e 70 bin lira para cezası verdi.
Söz konusu ifadelere tepki gösteren isimler arasında Başbakan Binali Yıldırım, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de yer aldı.
Yıldırım, "Şiddetle kınıyorum. Hukukun yapması gereken ne varsa bunlar yapılacaktır" dedi. Kılıçdaroğlu, "Derin Tarih diye başladıkları ama derinliği kafaların derinliğinden kaynaklanan onursuz insanların çıkıp Atatürk’ü ve annesini karalamalarını içime sindiremiyorum" ifadesini kullanırken, Bahçeli de "Atatürk, Türk milletinin ortak değeri, kurucu kahramanı, rahmetle ve minnetle andığımız büyüğümüzdür. Namert ve nankörler bunu anlayamaz" diye konuştu.
Köşe yazarları arasında, Yeşilyurt'a skandal ifadesinden dolayı tepki gösteren ilk isim Hürriyet yazarı Ahmet Hakan oldu. Yeşilyurt için "Yavşak" diyen Hakan, sözlerine şöyle devam etti:
"Bu müptezelin tıynetini en iyi anlatan husus şudur: Atatürk’e dil uzatmanın bir bedeli olduğu dönemde susmuş, Atatürk’e dil uzatmanın hiçbir bedeli olmadığında ise bik bik ötmeye başlamıştır."
Ertuğrul Özkök de adını anmadan, darbe girişiminin planlayıcısı olmakla suçlanan Fethullah Gülen ile ilgili olarak kitap yazan ve 2015 yılına kadar kanun hükmünde kararname (KHK) ile kapatılan Zaman gazetesinde köşe yazarlığı yapan Mustafa Armağan'a tepki gösterdi.
"Durup dururken, bu ülkenin tarihindeki en büyük Kurtuluş ve var olma savaşının komutanına, bu Cumhuriyet’i kuran insana niye o iğrenç sözleri söylüyor biliyor musun? İki nedenden söylüyor. Birincisi, suratı kadar kirli mazisini örtmek için. Yani 15 Temmuz gecesinden beri saklamaya çalıştığı o kirli mazisini örtmek için" diyen Özkök, "İkincisi de; zannediyor ki, büyük Atatürk’e hakaret edince, sizin gözünüze girecek. Siz de onun tüylü sırtını okşayacak, 15 Temmuz sicilini sileceksiniz" ifadesini kullandı.
Eski Başbakanlık Danışmanı ve Hürriyet yazarı Akif Beki ise, üslubundan dolayı köşe komşusu ve tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı'yı eleştirdi.
Ortaylı'nın Armağan ve Yeşilyurt için "Bir b*k bildikleri yok. Ne okuyacak ne bilecek. Allah'ın hödüğü suratına baksan halde turp sattırmazsın” dediğini hatırlatan Beki, "Kabul, arsızlığın bu derecesini tarifte acze düşüyor nezih dil. Tiksindiriciliğin bu raddesini ifadede kifayetsiz kalıyor zekice göndermeler. Fakat bu kepazeliğe gösterilen tepki dili de sorunlu. Koskoca İlber Ortaylı bile 'Zübeyde Hanım’a bunu diyen hayvandır'dan başka söz bulamaz mıydı?" diye yazdı.
Habertürk yazarı Fatih Altaylı, "sadece Mustafa Armağan'ın değil, birtakım başka tiplerin de bu ülkenin kurucu kişisine türlü hakaretten geçim sağladığını" ifade ederek "Annem ev kadını olduğu için, bütün annelerin ev kadını olduğunu düşünürdüm. Anladığım kadarıyla bunlar da öyle. Her kadını kendi anneleriyle meslektaş zannediyorlar" görüşünü dile getirdi.
Altaylı'nın köşe komşusu Murat Bardakçı da, "Afet İnan'ı şahsen tanıdığını, kendisinin zarif, düzgün ve daha önemlisi 'çok iyi' biri" olduğunu ifade etti. "Afet İnan'ın kızı Arı İnan’ın bu adamları muhatap almaması ve annesi hakkındaki edepsizce iddialara karşı cevap vermemesi sadece bir tenezzül meselesidir" diyen Bardakçı, "Ama böyle terbiyesiz ifadelerin sahiplerine 'tenezzül'ün ne olduğunu nasıl anlatabilirsiniz ki" ifadesini kullandı.
AKP İstanbul Milletvekili ve Star yazarı Mehmet Metiner, "mahallelilik" veya "yandaşlık" saikiyle hakareti ve küfrü meslek edinmiş kimselere ses çıkarmayanların kendilerini küçülteceğini kaydetti. Metiner, şunları söyledi:
"Hangi televizyon kanalı olursa olsun veya hangi mecra olursa olsun, Atatürk'ün rahmetli annesini ahlaksızca dillerine dolayanların veya başkaca bel altı vuruşlarla kişilik katline yönelenlerin müslümanlık anlayışları da, insanlık anlayışları da sorunludur."
Sabah yazarı Melih Altınok ise, "5186 sayılı Atatürk'ü Koruma Kanunu"nun kutuplaştırıcı söylemlere engel olamadığını iddia etti. "Her şeyden önce halk olarak ortalıkta kanaat önderi gibi poz kesenlere artık zihinsel olarak büyüdüğümüzü, olgunlaştığımızı hissettirmemiz gerekiyor" diyen Altınok, sözlerine şöyle devam etti:
"Derse, yaşayan ya da aramızda olmayan ancak geniş kesimlerin ortak değeri olmuş siyasilere karşı ajitatif salvolara prim vermeyerek, hakaret değil eleştiri talep ettiğimizi göstererek başlayabiliriz mese
Habertürk yazarı Sevilay Yılman, söz konusu ifadeler hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatıldığını hatırlatarak "Merak ettiğim, günlerden beridir konuşulan ve yargıya intikal eden bu olayın neden iktidara yakın medyada haber olmadığıdır" dedi.
"Hadi diyelim sosyal medyada olanı biteni görmediler, duymadılar, peki koskoca Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın başlattığı soruşturmayı ve RTÜK’ün yapmış olduğu açıklamaları da mı duymadılar" ifadesini kullanan Yılman, "Ya da duydular da bir haber değeri yok diye mi görmediler sayfalarında meseleyi" diyerek tepkisini gösterdi.
Karar yazarı Hakan Albayrak ise "Mustafa Armağan'ın yıllardır Kemalizm'e çok esaslı eleştiriler yönelttiğini" kaydetti. "Konunun Mustafa Kemal aleyhindeki saçmasapan lakırdılara tepkinin çok ötesine taşındığını" savunan Albayrak, "Fırsattan istifade ile, Mustafa Kemal’e yönelik en makul eleştirilerin dahî kolay kolay dile getirilemeyeceği bir atmosfer oluşturulmaya çalışılıyor sanki" diye yazdı.
Karar Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Kiras, ilgili ifadelerin "muhafazakâr kesimin Kemalizm'e yönelik haklı eleştirilerinin meşruiyetine zarar verdiği" görüşünü dile getirdi. Ölçüsüz ve hadsiz saldırıların savunulacak tarafının olmadığını ifade eden Kiras, şöyle yazdı:
"Öncelikle muhafazakâr kesimin ve bu kesimin temsilcilerinin sözü geçen edepsizliklere karşı tepki göstermesi ve bunlarla kendi aralarında anlamlı bir mesafe oluşturması gerekiyor. Bunu yapamazlarsa entelektüel seviyede bir Kemalizm eleştirisi de yapılamaz; akademik zeminde doğru düzgün bir çalışma da yapılamaz."
Habertürk'ten ayrıldıktan sonra kendi adıyla yayına başlayan blogda ve kurduğu "Ocakmedya" adlı sitede yazan gazeteci Fehmi Koru, "muhafazakâr bilinen insanların, erken yaşlarda 'alternatif tarih' saldırısına muhatap olduğunu" söyledi.
"Ekranlarda karşımıza çıkanlar ileri yaşlarda olabilir, ancak söyledikleri, erken dönemde maruz kaldıkları ideolojik tarih anlayışının hâlâ etkisi altında olduklarını gösteriyor" diyen Koru, "Ne yapalım bu insanları asalım mı? Yoksa katran varili içine sokup üzerlerine tüyler mi yapıştıralım? Burunlarına birer halka takıp dolaştıralım mı" ifadesini kullandı.
Afet İnan, 29 Kasım 1908 günü Selanik'in Doyran (Doirani) kasabasında doğdu. Babası orman memuru İsmail Hakkı Bey (Uzmay), annesi Doyran Müderrisi Emrullah Efendi’nin torunu olan Şehzane Hanım. Ailesi Balkan Savaşları'ndan sonra Anadolu'ya geçti.
Afet İnan, ilköğrenimine Eskişehir'in Mihalıççık ilçesinde başladı. Annesini 1915 yılında hayatını veremden yitirdi. Öğrenimini Ankara ve Biga'da sürdürdü, 1920'de altı yıllık ilkokul diplomasını aldı. Aile 1921'de Alanya'ya taşındı. Afet İnan, 1922'de Elmalı'da öğretmenlik ehliyeti aldı ve Elmalı Kızokulu'na başöğretmen olarak atandı. Babasının görevi nedeniyle sürekli yer değiştirdi; 1925 yılında Bursa Kız Muallim Mektebi'ni bitirerek İzmir'de Redd-i İlhak İlkokulu'nda göreve başladı. Atatürk ile tanışması sonucu ileriki yıllarda öğrenimine devam etme fırsatı buldu.
1925 yılında Redd-i İlhak İlkokulu'nda yeni göreve başladığı sırada bir çay ziyaretinde cumhurbaşkanı Atatürk ile tanışma fırsatı buldu. Annesinin ailesinin Selanik'in Doyran kasabasından olması nedeniyle cumhurbaşkanının ilgisini çekti ve Atatürk ertesi gün ailesiyle tanıştı. Atatürk'e öğrenimini sürdürmek ve yabancı dil öğrenmek istediğini açıklayan İnan, kısa bir süre sonra Ankara'ya atandı. Bakanlığın izniyle İsviçre'nin Lozan şehrine Fransızca öğrenmek için gönderildi.
1927'de yurda döndüğünde bir süre Fransız Kız Lisesi'nde öğrenim gördü. Bu arada ortaöğrenim tarih öğretmenliği sınavına girerek öğretmenlik belgesini aldı ve Ankara Musiki Muallim Mektebi’ne Tarih ve Yurt Bilgisi öğretmeni olarak atandı (1929-1930). Göreve başladığı zaman, yurt bilgisi için okutacağı kitabı Atatürk yetersiz bulmuştu. Bunun üzerine Fransız Kız Lisesi'nde okuduğu Instruction Civique adlı kitaptan çeviriler yaptı. Afet İnan'ın çevirileri, Tevfik Bıyıklıoğlu'nun Almanca eserlerden yaptığı çeviriler ve bizzat Atatürk'ün bazı konularda yazıları birleştirilerek Vatandaş İçin Medenî Bilgiler kitabı oluşturuldu. Kitap, ortaokullarda ders kitabı olarak okutuldu ve 1935 yılına kadar çeşitli defalar basıldı. 1932'ten sonra öğretmenliğe Ankara Kız Lisesi'nde devam etti.
Kadın hakları üzerinde çalışmaya ilgi duyan Afet İnan, Atatürk'ün isteği üzerine 3 Nisan 1930'da Türk Ocağı'nda Türk kadınlarının seçim haklarına ilişkin bir konferans verdi. Bu konferans, Afet İnan'ın verdiği ilk konferanstı. Bu konferans için zamanın en ünlü hatibi Hamdullah Suphi Bey'den dersler alan Afet İnan'ın giyeceği elbiseyi bizzat Atatürk çizmiş ve gömleği için kendi pırlanta kol düğmelerini hediye etmişti.
Atatürk, kendisinden Türk Ocakları Yasası'nın 2. ve 3. maddelerinin açıklanması konusunda çalışma yapmasını isteyince Afet İnan, 27 - 28 Nisan 1930 tarihlerinde gerçekleşen Türk Ocakları Kongresi'nde Aksaray delegesi olarak söz aldı; Türk Ocaklarının amacını, işlevini açıklayan bir nutuk okudu ve sonradan Türk Tarih Tezi olarak nitelenecek bir tezi dile getirdi ve Türk tarih ve medeniyetini bilimsel olarak incelemek üzere bir heyet kurulması için önerge verdi. Bu önerge üzerine kongreden sonra oluşturulan Türk Tarih Heyeti'nin 16 kişilik kurucu üyeleri arasında yer aldı.
Türk Ocakları Atatürk’ün emriyle 10 Nisan 1931'de kapatıldıktan sonra heyet, aynı kurucularla dernek olma kararı alarak ve Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti adını almış; 3 Ekim 1935'te ise adı Türk Tarih Kurumu olmuştur. Afet Hanım, 1935-1952 ve 1957-1958 yılları boyunca kurumun başkanlığını yaptı.
İnan, heyetin kurulmasından sonra Türk Tarih Heyeti'nin bilimsel çalışmalarına katıldı. Heyet, Türk Tarih Tezi'nin temelini oluşturacak Türk Tarihinin Ana Hatları adlı kitabı kaleme aldı. 1931-1941 yılları arasında liselerde okutulan kitabın yazımında Afet İnan da yer aldı.
1929'da Topkapı Sarayı'nı müzeye dönüştürme çalışmaları sırasında bulunan Pir-i Reis haritasını inceleyen Türk Tarih Cemiyeti heyetinin içinde yer aldı ve haritanın dünyada tanıtılmasına çalıştı.
1930'lu yılların başlarında "Türk ırkının kafatasını tespit etme" çalışmaları yürüttü. Bu çalışmalar doğrultusunda Türkiye’nin pek çok yerinde mezarlar açıldı ve kafatasları ölçüldü[8]. Tarihçiler arasında Mimar Sinan'ın Türk mü yoksa Ermeni veya Rum asıllı mı olduğu konusunda tartışma çıkınca Afet Hanım, Türk olduğunu iddia etti ve mezarının açılarak kafatasının ölçülmesini, sonucun Atatürk’e sunulmasını önerdi. Tartışmaları izleyen Atatürk ise bir kâğıt üstüne Sinan'ın bir heykelinin yaptırılmasını istediği notunu düşerek Mimar Sinan'a sahip çıkmıştı. (2 Temmuz 1935)
1 Ağustos 1935 günü bu ölçüm yapıldı ve sonuç Mimar Sinan'ın brakisefal kafatasına sahip olduğunu gösterdi.
Afet İnan, 9 Ocak 1936 günü Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nin açılışında Türk Tarih Kurumu asbaşkanı sıfatıyla ilk dersi verdi. Kendisine yeni kurulan Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi'nde öğretim görevliliği teklif edilince bu görevin ancak yüksek lisans ve doktora öğreniminden sonra kabul edebileceğini bildirdi.
14 Ekim 1935 tarih ve 40390 sayılı yazı ile Cenevre'de öğrenim görmek üzere görevlendirilen Afet İnan, Cenevre Üniversitesi Sosyal ve Ekonomik Bilimler Fakültesi'nin Yakın Çağ ve Modern Tarih Bölümü'nde İsviçreli antropolog Eugene Pittard’ın öğrencisi oldu; "Türk Osmanlı devrinin ekonomik tarihi" adlı tezini sunarak Temmuz 1938'de lisans öğrenimini, Temmuz 1939'da ise "Türk Halkının ve Türk Tarihinin Antropolojik Karakteri Üzerine" adllı tezi ile doktorasını tamamlayarak sosyoloji doktoru ünvanını aldı.Doktora çalışması için Anadolu'da 64bin iskelet kalıntısı üzerinde inceleme yapan Afet İnan, öğrenim yılları boyunca Cenevre ve Bükreş'te konferanslar verdi; Türk Tarih Kurumu kongrelerine bildiriler sunarak katıldı.
Yurda döndükten sonra Ankara Kız Lisesi'nde derslerine devam etmesinin yanın sıra Ankara Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'ne doçent vekili olarak atandı. 1942'de doçent, 1950'de profesör oldu.
1940 yılında kadın hastalıkları ve doğum uzmanı olan Rıfat İnan ile evlenip İnan soyadını alan Afet İnan, Arı ve Demir adında iki çocuk sahibi oldu.
Afet İnan, 1950'den sonra Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Devrimi konularında Ankara Fen Fakültesi'nde, Hacettepe Üniversitesi'nde, Ege Üniversitesi Eczacılık Fakültesi'nde, Ankara Harp Okulu'nda dersler verdi.
1961-1962 yıllarında Birleşik Krallık'ta incelemeler yaptı. 1955-1979 arasında da UNESCO Türkiye Milli Komisyonu'nda Türk Tarih Kurumu'nu temsil etti. Ankara Üniversitesi Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Devrim Tarihi kürsüsü başkanlığını yaptı, 1977 yılında bu görevde iken kendi isteğiyle emekli oldu. Emekliliğinde anılarını kaleme almaya başladı.
Afet İnan 8 Haziran 1985 tarihinde 76 yaşında Ankara'daki evinde geçirdiği kalp krizi sonucu yaşamını kaybetti. Cenazesi Ankara'da defnedildi.
Eserleri
Kurucusu ve üyesi olduğu dernekler
Türkiye'deki dernekler
© Tüm hakları saklıdır.