Duayen sinema eleştirmeni, yazar Atilla Dorsay'ın 80 yıllık anılarını kaleme aldığı "Bir Ömürden Seçilmiş Tablolar" kitabı geçtiğimiz hafta raflardaki yerini aldı.
İstanbul Fotoğraf ve Sinema Amatörleri (İFSAK) verdiği söyleşiyle ilgili ortakoltuk.com'da Dorsay'ın kitabıyla ilgili değerlendirmede bulunan Erdoğan Mitrani, kitabın ders mahiyetinde olduğunu belirterek, "Tanıyanları bilir, Atilla, 80 yaşın olgunluğuna 20’li yaşların heyecanıyla 30’lu yaşların pırıl pırıl belleğini katan, yaş almış bir genç adamdır. Bu sebeple söyleşi müthiş keyifli bir olay oldu. Sinemayla erken yaşta tanışmasını, eleştirmenlik anılarını, ünlü röportajlarını keyif alıp keyif vererek anlatırken, sinema eleştirisi hakkında tatlı tatlı söyledikleri, 'ortakoltuk’u sadece okuyanlar için değil, burada yazanlar için de ders mahiyetindeydi. Duayen bir sinema yazarının, hepinizin, hepimizin kulağına küpe olacak eleştiri fikirlerini bütün okuyanlarla paylaşmayı borç biliyorum" dedi.
Mitrani'nin yazısı şöyle:
- Yazdığınız dili doğru kullanmak. Sadece yazarken değil, söyleşilerinde, hatta karşılıklı laflarken zengin Türkçesini hep doğru doğru vurgularla kullanan Atilla, günümüz Türkçesiyle yazdığını, ancak güncel lisanda tam karşılığını bulmayınca eski sözcüklerdi kullanmaktan da çekinmediğini söylüyor.
Söyleşisinde okuduğu, on beş yaşında yazdığı bir Douglas Sirk eleştirisinin epey eski bir dil kullanmasına rağmen, çok güzel bir Türkçeyle yazıldığını fark ettim ve, benim de lisede almış olduğum Frankofon eğitimin o bitmez tükenmez “disseration”larının, gencecik bir Galatasaraylı da oluşturduğu mantıksal/dilsel altyapıya hayran oldum.
Burada ne yazık ki, gençlerimize kendi dillerini doğru dürüst konuşmayı ve yazmayı öğretemeyen eğitim sistemimizin çok önemli bir sorunu da ortaya çıkıyor.
- Filmin konusu hakkında yazarken 'spoiler' vermemek. “bir şeyin değerini veya miktarını azaltan ya da tamamen yok eden” anlamında kullanılan bu İngilizce kökenli sözcük, sinema eleştirmenlerince, “senaryodaki dönüm noktalarının ya da sürprizli sonunun henüz izlenmeden belirtilerek seyircinin filmden alacağı potansiyel zevki yok etmesi” durumunda kullanılıyor. (Maalesef sinemayı bilen, seven, güzel de yazan bir eleştirmen arkadaşımız –tabii ki kim olduğunu belirterek spoiler vermeyeceğim- her türlü sürprizi yıllardır fütursuzca açığa çıkarıyor. Hiç olmazsa çoklukla yapılageldiği gibi, henüz izlememiş olanların yanlışlıkla okuyup öğrenmesini engellemek için, bu bölümlerin başına spoiler uyarısı koysa.)
- Filmin bütün yaratıcıları hakkında izleyiciyi bilgilendirmek. Her ne kadar bir filmin asıl yaratıcısı yönetmeniyse de, yapımın bütünlüğünü oluşturan, senaryo yazarı, görüntü yönetmeni, müzik tasarımcısı ve/veya bestecisi, oyuncuları gibi elemanları eleştiride belirtmek. Genelde bu ayrıntılarda kostüm tasarımına kadar girilmese de, önemli bir dönem filminin benzersiz kostümleriyle karşılaşılırsa bunu da ihmâl etmemek.
- Atilla, sinema eleştirisinin bilimsel değil sanatsal olduğunu düşünüyor. Bu konuda Atilla’ya yüzde yüz hak veriyorum. Yukarıdaki maddelerin imbiğinden damıtılarak geçen mantıksal bir altyapısı olsa da, bireysel bir değerlendirmenin, kişisel bir beğeninin sonucu olarak eleştirinin nesnel değil öznel olduğu kanısındayım. Tabii ki bu öznellik, eleştirmene duygusal yönden büyük özgürlük tanıyarak, izlenimlerini daha da zenginleştirecek bir olanak tanıyor.