Gerçekten benim düşündüğünden çok daha stresliydi ve ben zaman zaman bu stresi yönetmekte zorlandım. Fark ettim ki zihnimde ben kendimi hazırlamaya çalışırken aslında bir tarafta, özellikle aldığım geri bildirimlerle, kendimi hazırlayamamaya koşullanmışım.
Çünkü biz sonuçta çok uzun süredir birlikte seyir yapan, bu yolculuğa birlikte çıkmış bir çiftiz. Burada bir iş bölümümüz var. Benim teknede daha çok yelkenlerle ilgili, Ömer'in mekanik aksamla ya da motorla ilgili meşguliyetleri var ve şimdiye kadar gelen sorular hep "Ömer olmadığında sen bunları kendi başına yapabilecek misin?"di. Bu benim bilinçaltıma çok işlemiş. Bunun, özellikle ilk dört gün çok ciddi bir yükünü hissettim. Bu planlamadığım bir şeydi.
Bu kaygı özellikle teknede teknik arızalar yaşadığım zamanlarda çok yükseldi ve ben kendimle dalga geçmeye başladım. İlk önce her şeye panik yapıyordum "Aaa bozuldu, ne olacak?" diye, sonra gidip tamir ediyordum. Sakinleştiriyordum kendimi.
Bunun dışında; uyumamak...24 gün boyunca aralıksız uyuduğum 1 saat olmadı mesela. Her yarım saatte bir, kontroller için uyandım. Bunlara kendimi hem psikolojik, hem de fiziksel olarak çok hazırlamıştım. Dolayısıyla oralarda çok zorlanmadım.
Rotanın ilk yarısında fiziksel koşullar da, rüzgar ve dalga maalesef çok avantajıma değildi. Ticaret rüzgarları henüz oturmamıştı. Kuzeyden sert bir hava ve sert dalgalar geldi. Bu yüzden biraz daha güneye inmek zorunda kaldım. Dalgalar büyüdükçe tekne su yapmaya başladı. Pompalar bozuldu, yedeklerini devreye soktum. Özellikle ilk 10 gün çok zorlayıcı oldu. Bu rotayı birkaç defa yapmış olan teknelerle görüştüğümde onlar rotanın bu yıl her zamankinden daha zorlayıcı olduğunu söylediler.
Okyanusun ortasında tek başınızaydınız. İnsan o noktada neler hissediyor?
Evet, öyle bir an oldu. Eşikler var aslında. Okyanusun ortasında olduğunuz nokta kendinizi "Okyanusun ortasındayım ve çok yalnızım" diye hissettiğiniz bir nokta değil de "Oh, yolu yarıladım. Buraya kadar gelebildiysem bundan sonrasını daha rahat halledebilirim" dediğiniz nokta oluyor. Dolayısıyla aslında okyanusun ortası, tahmin ettiğinizin aksine bir rahatlama anı.
Atlantik Okyanusu'nu tek başına geçen ilk Türk kadın yelkenci olmak size nasıl hissettiriyor, bu bayrağı taşıyacak mısınız?
Şimdi tek bir dileğim var: Benim bu yaptıklarımı görüp, tanıştığım diğer insanları, paylaştığım içerikleri görüp gençler, bunu yapmak isteyenler kendilerinde, içlerinde daha büyük bir enerji bulsunlar. Yani benim göstermek istediğim tek şey kendi hayatıma dair; bunu yapmak isteyen özellikle gençler ve farklı insanlar, bunun yapılabilir olduğunu görsünler ve hayallerinin bir köşesine koysunlar. Bu tabii ki illa yelken olmak zorunda değil.
Bu benim için bir çocukluk hayaliydi. Gerçekleştirebildiğim için, hayatımın bir köşesinde kurduğum bir hayali gerçeğe çevirebildiğim için kendimi çok şanslı hissediyorum. Herkes hayallerine sarılsın.