Brüksel'deki AB-Türkiye sığınmacı zirvesi bugünkü Alman basınında -anlaşılacağı üzere- ağırlıkla işlenen bir konu.
Handelsblatt gazetesi, “Avrupa'da göç konusunu üç, dört belki de 10 milyar euro ile başından savabileceğini düşünenler varsa, bunlar mevcut işaretleri doğru algılayamıyor” diyor ve yorumuna şu görüşlerle devam ediyor:
“Avrupa kıtasının çekiciliği bir süre daha devam edecek. O yüzden krizin köküne inerek mücadele vermek, yani insanların geldikleri ülkelerden, Akdeniz'in öte yakasından işe başlamak gerekiyor. İnsanları Avrupa'ya gelmekten caydırabilmek için ülkelerinde barışın yanısıra iş, sağlık hizmetleri ve kişisel özgürlükler gibi perspektifleri olması gerekir. Bu konularda da AB'nin önümüzdeki yıllarda yapması gerekenler olacak.”
Die Welt gazetesi bir zirvenin gündeminde daha yine Türkiye'nin bulunduğuna işaret ederek, bu zirvede Ankara'nın hedeflerine biraz daha yakınlaştığı görüşünü savunuyor:
“Türkiye sığınmacılar krizinde dış politikadaki kötü durumundan nasıl ofansif bir biçimde kurtulunabileceğinin en güzel örneğini sergiledi. Şimdi birdenbire her şey hızla mümkün olabiliyor. AB tam üyeliği yüksek aciliyet kazanıyor. Erdoğan sığınmacılar için sadece BM'den değil, Brüksel'den de para alıyor, üstüne üstlük Türkelere vize özgürlüğü de geliyor. Eğer böyle devam ederse Suriye savaşı Ankara için bir hediye anlamı taşıyacak. Türkiye açısından AB'ye tam üyelik opsiyonu, ikili ilişkiler üzerinden kazanacağı vize özgürlüğü ile Fas'tan Afganistan'a kadar ihracatını genişletme denemesinden daha kârlı bir iş olacak.”
Kölner Stadt-Anzeiger gazetesi ise yorumunda konuya farklı bir açıdan bakıyor:
“Sığınma hakkı piyangoya dönüşüyor. Sığınmacıların Türkiye'ye gönderilmesi zaten sorunlu bir konu. Çünkü Türkiye mültecilerin statüsünü belirleyen BM Cenevre Sözleşmesi'ne tam olarak dahil olmamıştır. Oysa ki sığınmacıların AB topraklarından Türkiye'ye gönderilmesi için bu sözleşmeye tam olarak katılmış olması gerekir. Ama AB'yi bu durum ilgilendirmiyor. Keza Türkiye'nin medyaya ve basın özgürlüğüne karşı girişimleri de ilgilendirmiyor. Avrupa sığınmacılar konusunu ilk kez Türkiye'ye doğru kaydırıyor. Ama ortak sorumluluk devam ediyor. Avrupa'nın sığınmacı politikalarında kendi çözümlerini bulması gerekiyor. O zamana kadar da Avrupa, görece daha küçük partneri Türkiye'ye bağımlı kalmaya devam edecek.”
Westfälische Nachrichten gazetesinin yorumuna geçiyoruz:
“Yasadışı Suriyeli sığınmacılara karşı yasal Suriyeli sığınmacı pazarlığı başladı… Türkiye Brüksel'deki zirvede hareket serbestisini eline almıştır. Ankara Avrupalılara basit olduğu söylenen bir anlaşma öneriyor ama göründüğü kadar basit değil bu! Görünürde binlerce sığınmacının ihtiyacını karşılamak için üç milyar euro talep ediliyor. Ancak Ankara'nın planı aynı zamanda hızlı bir biçimde ayağını Avrupa kapısından içeri sokmaktır.”