Dünya
Deutsche Welle

Avrupa’da aşırı sağ Trump’ın zaferiyle umutlandı

Avrupa’daki sağcı popülist ve ırkçı partilerin liderleri Koblenz’de biraraya gelerek “Yeni bir Avrupa” kuracakları mesajını verdiler. Kent sokaklarında ise binlerce kişi, aşırı sağcı partileri proteso etti.

21 Ocak 2017 20:57

Avrupa Parlamentosu’ndaki Özgürlükler ve Uluslar Avrupası (ENF) grubuna üye olan aşırı sağcı partiler, Koblenz’de gerçekleştirdikleri kongrede, 2017 yılının Avrupa’da bir dönüm noktası olacağını iddia ettiler.

Fransa'dan Ulusal Cephe lideri Marine Le Pen, Hollanda’dan Geert Wilders’in de katıldığı, Almanya için Alternatif (AfD) partisinin ev sahipliği yaptığı kongrede, ABD’de Donald Trump’ın seçim zaferini öven liderler, Avrupa'nın da yeni bir dönüşümün eşiğinde olduğunu savundu.

Kongrede, sunucunun “Fransa’nın en güzel gülüşüne sahip kadını” sözleriyle kürsüye davet ettiği Le Pen, çoğu Alman AfD’lilerden oluşan delegeler tarafından uzun süre ayakta alkışlandı.

Le Pen: "Brexit Domino etkisi yaratacak”

Konuşmasına “Bir dünyanın çöküşüne, yeni bir dünyanın doğuşuna tanık oluyoruz” sözleriyle başlayan Le Pen, İngiltere’deki referandumda AB’den ayrılma yönünde karar çıktığını anımsatarak, “Brexit domino etkisi yaratacaktır” dedi.

ABD Başkanı Trump’ın seçim zaferine de değinen Marine Le Pen, “2016 yılı Anglo-Saksonların uyanış yılıydı. 2017 kıta Avrupası’nın uyanış yolu olacak” dedi. Le Pen, bu değişimin önlenemeyeceğini savundu.

“İktisadi entegrasyonu siyasi entegrasyon izledi ve bu hayal bir kabusa dönüştü" diyen sağcı lider, AB liderlerini “tiran” olarak nitelendirerek, “AB bir dine dönüştü, papazları sistemlerine yönelik hiçbir eleştiriyi kabul etmiyor. Bunlar dogmatik, antidemokrat papazlar” diye konuştu.

Avrupa’da tüm ülkelerin özgün koşullara sahip olduğunu bu nedenle AB çatısı altında tüm ülkeler için geçerli olacak kararların dayatılmasının yanlış olduğunu savunan Le Pen, ülkelerin egemenliklerini ve kimliklerini koruması gerektiğini söyledi. Fransız siyasetçi, “Ben Almanya’yı Alman olduğu, Fransa’yı da Fransız olduğu için seviyorum” ifadelerini kullandı.

Siyasi elitlerin ”kültürel kapitülasyona izin verdiğini” iddia eden Marine Le Pen, "AB hapishanesinden kurtulduğumuzda, halklarımız özgürleştiğinde Avrupa’nın gerçek Rönesans’ını yaşayacağız” görüşünü savundu.

2017 yılında Fransa’nın yanı sıra Hollanda ve Almanya’da da seçimlerin yapılacağını anımsatan Marine Le Pen, “Hepimiz iktidara gelmeyi başaracağız. Vatanseverlik, geçmiş değil gelecektir” iddiasında bulundu.

Le Pen’in konuşmasında Merkel’in mülteci politikasını “felaket” olarak eleştirmesi sınasında, salonda Merkel aleyhine slogarlar atıldı ve "yuh” sesleri yükseldi. Fransız siyasetçi, Merkel’in insani konularda bir kahraman olarak resmedildiğini, bunun gerçeği yansıtmadığını öne sürdü.

Wilders'den AfD liderine destek

Konuşmasını Almanca yapan Hollanda’nın aşırı sağcı Özgürlük Partisi (PVV) lideri Geert Wilders sözlerine “Dün yeni bir ABD, bugün Koblenz ve yarın yeni bir Avrupa” sözleriyle başladı ve Trump’ın seçim başarısını övdü.

“Bu kadar vatansever arasında olmaktan onur duyuyorum diyen” Wilders, Avrupa’da yeni bir dönem başladığını kaydetti ve Almanya’da AfD partisi ve lideri Frauke Petry’ye destek açıklayarak sözlerini sürdürdü: “Avrupa’nın güçlü, özgüvenli bir Almanya’ya ihtiyacı var. Kültürü, kimliği ve medeniyetinin arkasında duran bir Almanya’ya ihtiyacımız var. Almanya’nın, Avrupa’nın Angela yerine Frauke’ya ihtiyacı var.”

Geert Wilders göç akınları nedeniyle Avrupa’nın tehdit altında olduğunu iddia ederken, “Medeniyetimizi, kültürümüzü, çocuklarımızın geleceğini nasıl koruyacağız?” sorusunu sordu.

Mevcut iktidar partilerinin Avrupa’daki İslamlaşmaya kayıtsız kaldığını, sarışın kadınların saçlarını göstermekten korkar hale geldiğini, mülteci yurtlarının teröristler için sığınak haline geldiğini iddia eden Wilders, “Halklarımız çaresiz, hükümetlerimiz korkak, güvenliğimizi yitiriyoruz, özgürlüğümüz tehlikede” görüşünü kaydetti.

Konuşmasında ABD’nin yeni başkanı Trump’ı tebrik eden ve bunun değişimin göstergesi olduğunu ifade eden Wilders, “Avrupa’da değişim zamanı geldi ve buradaki salonda bulunan sizler bu güzel ülkeyi yeniden doğru istikamete yönlendireceksiniz ” dedi.

Petry: "Kendi kaderimizi kendimiz tayin etmeliyiz”

AfD’nin lideri Frauke Petry ise kongreye gelen liderlere teşekkür ederken kendilerinin onların vizyonlarından yararlandıklarını kaydetti.

“Daha fazla Avrupa isteyenler aslında bizzat kendileri Avrupa karşıtı ve antidemokratik” diyen Petry iddialarını şöyle sürdürdü: “Kendi kaderimizi kendilerimiz tayin etmeliyiz. Bizler vatansever ve iyi Avrupalılarız. Yüzyıllara dayanan tecrübemiz geleceğin ulus devletler tarafından şekillendirileceğini gösteriyor. Avrupa’daki farklı kültürleri çeşitliliğin bir parçası olarak gören bizler bunun ancak ulus devletler yoluyla güçlendirilebileceğini biliyoruz. Cesur olup Avrupa için mücadele etmeliyiz. Avrupa’yı yeni içeriklerle doldurmalıyız.”

Petry, Federal Alman Hükümeti ile AB kurumlarını “halkın beynini yıkamakla” suçlarken bu tür manipülasyonların Avrupa’daki kişisel özgürlükleri tehdit eden nitelikte olduğunu iddia etti. Teknokratlarla, “sosyal mühendislerin” geleneklere bağlı olmanın modern olmamak olarak nitelendirdiğini savunan Petry, “Ruhani ve ahlaki bir dönüşüm” çağrısı yaptı.

Basın yuhalandı

Avrupa’nın sağcı popülist liderleri daha önce yaptıkları gibi Koblenz’deki etkinlikte de basını hedef aldı.

Kongrenin açış konuşmasını yapan AfD’nin Avrupa Parlamentosu milletvekili Marcus Pretzell birçok basın mensubunun akredite olmalarına izin vermemelerine rağmen 350 gazetecinin kongreyi izlediğini söyledi. Pretzell, mahkeme yoluyla akredite olma girişiminde bulunan basın mensupları olduğunu belirterek, “Popülist olarak tanımladıkları bizleri o kadar çok seviyorlar ki bu etkinliği izleyebilmek için mahkemeye başvurmaya kalkışıyorlar” dedi. Pretzell’in basın ile ilgili sözleri sık sık salondan yükselen yuh sesleri ile bölündü.

Protestocular kongreyi gölgede bıraktı

Kongre binasında yaklaşık bin kişi popülist söylemlere alkış tutarken, dışarda kent sokaklarını dolduran 5 bin kişi kongreyi ve katılımcı aşırı sağcı ve ırkçı liderleri protesto etti. Çok sayıda siyasi parti, sendika, dernek ve kilisenin çağrısıyla düzenlenen gösteriye Sosyal Demokrat Partili Başbakan Yardımcısı Sigmar Gabriel, Rheinland-Pfalz Başbakanı Malu Dreyer ve Yeşiller Partisi eşbaşkanı Simone Peter başta olmak üzere çok sayıda politikacı katıldı.

Rheinland-Pfalz Başbakanı Malu Dreyer yaptığı konuşmada, “Bu, ülkemizde özgürlük, birlik, hoşgörü ve dünyaya açık olmak adına yapılan bir protesto gösterisidir” dedi. Dreyer barışçıl ve özgür bir Avrupa için insanları sokaklara çıkmaya davet ederken, “Artık kimse evlerinde durmamalı” sözleriyle aşırı sağ söylemlere karşı mücadele çağrısında bulundu.

Gösteriye Lüksemburg Dışişleri Bakanı Jean Asselborn da katıldı. "Biz insanlığı savunmak için buradayız” diyen Asselborn, Avrupa’nın renkli, dışa açık ve sosyal niteliği adına gösteriye katıldığını vurguladı.

Protesto gösterilerinde “Naziler istenmiyor”, “Bir daha asla” ve “Almanya renkli kalacak” sloganları dikkat çekti.

© Deutsche Welle Türkçe

Değer Akal / Koblenz

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştirDeutsche Welle