2018 yazının son haftaları. Almanya'nın doğusundaki Chemnitz kentinin sokaklarında dolaşan saldırgan aşırı sağcı bir güruh, göçmenlere karşı daha sert bir çizgi izlenmesini istiyor. Bağıra çağıra seslerini duyurmaya çalışanların çoğu erkek ama göstericilerin arasına sık sık kadınlar da karışıyor.
Pegida olarak adlandırılan "Batı'nın İslamlaşmasına karşı Vatanperver Avrupalılar” hareketinin ve sağcı popülist AfD partisinin klasik yandaşları denince kamuoyunun gözünün önüne daha çok öfkeli, bıkkın beyaz erkekler geliyor. Ancak Sosyal Demokrat Parti'ye (SPD) yakınlığıyla bilinen Friedrich Ebert Vakfı'nın yaptığı bir araştırmaya göre, bu imaj sadece Almanya'da değil, tüm Avrupa'da gerçeği yansıtmaktan uzak artık. Araştırmada mercek altına alınan Almanya, Fransa, Yunanistan, Polonya, İsveç ve Macaristan'da tam olarak kimlerin sağ popülist partilere neden oy verdiği incelenmiş. Raporun ortaya çıkardığı ana bulguya göre, sağ popülist partilere oy veren kadınların sayısı giderek artıyor.
Bu partilerde kadınlara cazip gelen ne?
Sağ popülist partilerin kadınlar konusunda daha çok tutucu çizgiyi savunmaları nedeniyle, kadınların bu partilere giderek artan oranda oy vermesi aslında şaşırtıcı bir sonuç. Ancak Almanya'nın doğu eyaletlerinde kadınların yüzde 17'sinin sağcı popülist AfD'yi seçtiği, batı eyaletlerinde de bu oranın yüzde 8'i bulduğu belirtiliyor. Polonya'da ise iktidardaki milliyetçi-muhafazakâr Adalet ve Hukuk Partisi'ni (PiS) kadınların yüzde 40'ı seçmiş. Bu oran erkeklerden de yüksek.
Peki, bu partileri kadınlar için cazip kılan ne? “Kadınların Zaferi” adlı araştırmanın yayımcısı Elisa Gutsche, mercek altına alınan birçok ülkede sağcı popülistlerin sosyal güvenlik yasaları üzerinden kadın seçmenlere ulaştığını aktarıyor. Gutsche, çocuk yardımının artırılması, doğan çocuklara ek destek ve nüfus politikası kapsamında benzeri vaatlerin etkili olduğunu belirtiyor. Örneğin Polonya'da iktidardaki PiS başlattığı bir uygulama ile ikinci çocuktan itibaren her aileye çocuk başına 18 yaşına gelene kadar ayda yaklaşık 120 euro devlet yardımı öngörüyor.
Almanya'da ise AfD Almanların doğum yapmasını teşvik etmek amacıyla "Çocuklara hoş geldin kültürü”nü savunuyor ve göçmenlere yönelik hoş geldin kültürüne alternatif sunmaya çalışıyor. Özellikle Almanya'da da sosyal konuların belirleyici olduğu, kadın AfD seçmenlerinin, gelecek korkusu ve emeklilik dönemine ilişkin endişeleri nedeniyle oy pusulasında sağcı popülist partinin kutucuğunu işaretlediği belirtiliyor.
Kadınlar partilerin modern yüzü
Friedrich Ebert Vakfı'nın yaptığı araştırmada, kadınlar sadece seçmen olarak değil, partilerin yönetim kadrolarındaki rolleri itibarıyla da incelenmiş. Avrupa'daki sağcı popülist parti örgütlerinde sayı olarak kadınların pek ağırlığı olmadığı dikkat çekiyor. Meclislerdeki parti gruplarında erkek oranı çok yüksek. Almanya'da Federal Meclis'teki AfD'li 92 milletvekilinden sadece 10'u kadın. Ancak partilerin üst yönetim kadrolarına bakıldığında bu sefer önemli pozisyonlarda kadınların yer aldığı görülüyor: AfD Federal Meclis Grup Eş Başkanı Alice Weidel, Fransa'da eski adı Ulusal Cephe olan Ulusal Birleşme partisinin genel başkanı Marine Le Pen veya eski Polonya Başbakanı Beata Szydło (PiS). Araştırma ile ilgili Deutsche Welle'ye konuşan Gutsche, "kadınlara partiyi cazip bir seçenek haline getirmeleri için kadınlara partinin daha dostane ve modern yüzü olma rolü” verildiğini kaydediyor. Gutsche, "Ancak tüm partilerde aynı benzerliğe rastlıyoruz, kadınlar konusunda pek derinlik yok. Bu partiler, parti örgütünde kadın-erkek eşitliği konusunda ilerici partiler değil” şeklinde konuşuyor.
Aşırı yabancı düşmanı çizgi
Araştırma sonunda açıklanan rapor, kadınların yabancı düşmanlığı ve İslam'a eleştirel bakış konusunda erkeklerden daha eğilimli olduğunu gösteriyor. Raporda, bugüne kadar sadece erkeklerin görünür olduğu sağ popülist seçmen imajının yanlış olduğunu ortaya konması, raporu sunan Elisa Gutsche için de en şaşırtıcı nokta olmuş. Kadının toplumdaki yerinin de bu bulgunun nedenlerinden biri olduğuna dikkat çeken Gutsche, erkek egemen toplumlarda kadınların zaten daha az ücret verilen işlerde çalıştığını, yaşlılıkta yoksulluk sorununun kadınlarda daha çok görüldüğünü belirtiyor ve "Kanımca, kadınlar, sosyal düzenin daha çok alt basamaklarında oldukları için, buradaki sığınmacılarla, göçmenlerle daha yoğun bir şekilde rekabet içindeler” şeklinde konuşuyor. Gutsche, bu yüzden de kadınların, göçü azaltma vaadi veren partilere giderek daha fazla eğilim gösterdiklerini vurguluyor.
Friedel Taube
© Deutsche Welle