Almanya Başbakanı Angela Merkel, Londra'da İngiliz Parlamentosu'nun iki kanadına da seslendi. Konuşmasında daha çok Avrupa Birliği ile birliğin geleceğine değinen Merkel, Ukrayna'daki gelişmelerle ilgili de açıklamalarda bulundu. Merkel, hukukun üstünlüğü ve özgürlüklerin korunması için Ukrayna halkına destek verilmesi gerektiğini söyledi.
Daha sonra İngiltere Kraliçesi ile çay içmek üzere bir araya geldi. Fransa'nın Sosyalist Cumhurbaşkanı François Hollande ise bir ay önceki ziyaretinde öğle yemeğini bir İngiliz barında geçiştirmişti. İngiltere Başbakanı David Cameron, bir yıl önce Merkel ve eşi tarafından Berlin'deki Meseberg Sarayı'nda bir hafta sonu ağırlanmıştı. Hollande‘nin ise bu tarz davetleri boş yere beklediği belirtiliyor. Öte yandan Merkel, Londra ziyaretinde Cameron‘un beklentilerini kısmen yerine getirdi. Merkel, Cameron'un da desteklediği AB reformları, daha fazla rekabet, serbest pazar ve daha az bürokrasiden bahsetti. Ama aynı zamanda ekonomi politikasına daha fazla Avrupa entegrasyonundan da söz etti. İngiltere Başbakanı ise yetkinin ulusal devletlere geri verilmesi gerektiği görüşünde.
İngiliz muhafazakârların Avrupa Parlamentosu milletvekili Martin Callanan, yine de Merkel ve Cameron'un pek çok konuda hemfikir olduğunu söylüyor: "Merkel'in pek çok önemli konuda İngiltere'nin muhafazakâr Başbakanı'na yakın durduğuna inanıyorum. Fransa Güney Avrupa'nın ruhani önderiyken, İngiltere ve Almanya da bir nevi Kuzey Avrupa'nın liderliğini üstleniyor. Almanya ve Fransa coğrafi açıdan komşu oldukları halde artık ideolojik açıdan hiçbir şekilde komşu değiller.”
Brüksel merkezli düşünce kuruluşu Avrupa Politika Merkezi'nden Yanis Emmanouilidis'e göre Berlin ve Londra arasındaki işbirliğinin de sınırları var.
Emmanouilidis, "Pek çok konuda örneğin iç piyasa konusunda, Berlin ve Londra arasındaki ilişki Berlin ve Paris arasındaki ilişkiden daha yakın. Ancak sorun, Londra'nın İngiltere'nin durumu nedeniyle yan manevralar yapması. Bu nedenle Londra önemli ancak Paris ile ilişkiler daha önemli. Avrupa düzlemindeki konularda bir ilerleme kaydedilmek isteniyorsa özellikle Fransa ile uzlaşı sağlanmak zorunda” diyor.
Dış ve güvenlik politikası
Merkel'in selefi özellikle Fransa'ya yönelmişti. İlişkiler bazen iyi bazen kötü gitti. Ancak Merkel ve Hollande ile birlikte ikili ilişkiler en düşük noktaya indi. Bilhassa ekonomi ve bütçe politikaları konusunda iki lider farklı yollarda yürüyor. Merkel, rekabet yeteneği ve küreselleşmeyi savunurken, Hollande iyileşmeyi uzun süre koruma ve kamu konjonktür programında aradı. Kriz döneminde Almanya daha fazla söz hakkı elde ederken, Fransa geriledi. Hollande ancak ocak ayının ortasında ekonominin üzerindeki yükün azaltılacağı ve kamu sektöründe tasarruf yapılacağını açıklayarak yeni bir rotaya yöneldiğini gözler önüne serdi. Berlin'deki yeni koalisyon hükümeti ise Hollande'ın bu rota değişikliğine dış ve güvenlik politikalarında daha fazla işbirliği taahhüdüyle teşekkür etti. Ekonomi politikaları konusunda ise Hollande'ın açıkladığı reformları uygulamaya koyması bekleniyor.
Öte yandan Merkel'in Avrupa içinde yeni partnerlere yöneldiği ifade ediliyor. Deutsche Welle Polonya Servisi Şefi Bartosz Dudek, Polonya'nın bunlardan biri olduğunu belirtiyor: "Fransa ile işbirliği eskiden olduğu gibi, 20 yıl önce olduğu gibi değil. Sonuç olarak tabii ki Almanya AB içinde başka partnerler arıyor ve Polonya bu şemaya çok iyi uyuyor. Donald Tusk, Angela Merkel’e sadece kişisel olarak değil siyasi açıdan da yakın. Dolayısıyla Polonya’nın bu kadar dikkatle izlenmesi tesadüf değil.”
Polonya’nın nüfusu ve Doğu Avrupa'nın kilit ülkesi olarak önemiyle komşu olarak Almanya için kaçınılmaz olduğunu kaydeden Dudek, Polonya'nın da Almanya gibi krizden iyi çıkmış olması gerçeğine atıfta bulunuyor.
Kriz, AB'nin kuzeyindeki mali açıdan sağlam ülkeler arasında resmi olmayan bir ittifakın oluşmasına da yol açtı. Bunlar arasındaki Finlandiya, İsveç, Hollanda ya da Avusturya, hepsi güneydeki borçlu ülkelere verdikleri yardımların boşa gitmemesini istiyor. Bu nedenle hep birlikte bir reform ve tasarruf baskısı uyguluyorlar. Oysa dışarıya yansıyan Almanya'nın Avrupa'nın tek disiplin hocası olduğu şeklinde. Bu nedenle Merkel'in bu sorumluluğu başkalarıyla paylaşmak istediği ifade ediliyor.