Cumhuriyet gazetesinin yayın politikasının suçlama konusu yapıldığı dava kapsamında tutuklu yargılanan Akın Atalay nezdinde başlatılıp haksız tutuklamalara karşı sürdürülen “Adalet Nöbeti’ 5 Nisan 53. kez tutuldu. İstanbul Barosunun da kuruluş günü olan 5 Nisan Avukatlar Günü’ne tutulan nöbette cezaevindeki avukatlar Akın Atalay, Özlem Gümüştaş, Sezin Uçar ve Selçuk Kozağaçlı’nın mesajları okundu. İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu, "Biz adalete teslim olduk ama adaleti kimseye teslim etmedik. Biat etmedik, boyun eğmedik" dedi.
Hukuk örgütlerinin tutuklu meslektaşları için İstanbul Adliyesi’nde başlattıkları Adalet Nöbeti’nin 53. hafta buluşması her hafta olduğu gibi Justitia heykeli önünde başlayıp adliye önünde yapılan basın açıklamasıyla devam etti. 53. hafta nöbetine Diyalog Yurttaş Girişimi’nden Gençay Gürsoy, Melda Onur, Ziya Halis, Akın Birdal, Levent Tüzel, Gülhan Ertur ve Önce Demokrasi Grubu’ndan İbrahim Kaboğlu katıldı.
"İktidarlar geçti, biz kaldık"
Nöbette İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu, 5 Nisan Avukatlar Günü dolayısıyla bir konuşma gerçekleştirdi. 5 Nisan Avukatlar Günü’nün İstanbul Barosu’nun da kuruluş yıldönümü olduğunu hatırlatan Durakoğlu, baronun 140. yılını kutladığını söyledi. Avukatların temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanmasına hiçbir zaman rıza göstermediklerinin altını çizen Durakoğlu, “Sıkıyönetim Mahkemeleri kurup, gepegenç insanları darağaçlarına gönderirken de, Devlet Güvenlik Mahkemeleri kurup doğal yargıçlık ilkesini ihlal ederken de, özel Yetkili Mahkemelerde kumpas kurarken de hep avukatlar direndi. Tıpkı şimdi OHAL'lere direndiğimiz gibi. Ve hep tarih bizi haklı gördü... Hukuk devletinin hancıları olarak, karşılayıp uğurladığımız bütün iktidar yolcularından, bize mücadele azmi kaldı” dedi.
"Adaleti teslim etmedik, adalete teslim olduk"
“Adaleti kimseye teslim etmedik, adalete teslim olduk biz” diyen Durakoğlu, avukatların demokrasi mücadelesinden vazgeçmediklerini vurguladı. Durakoğlu yargı bağımsızlığının hukuk güvenliği olduğunun altını çizerek, zor koşullarda avukatlık yapmaya devam ettiklerini anlattı:
“Bugünü de, 140 yılın bilincimize kazıdığı mücadeleler tarihinin bir aşaması sayıyoruz. OHAL'e rağmen yapıyoruz avukatlığımızı. Cezaevi görüşmeleri, evrensel hukukun bütün esaslarını yok ediyor, ama buna rağmen yapıyoruz. Adil yargılamamın en temel koşulu saydığımız savunma hakkımız kısıtlanıyor ona rağmen; yasanın zorunlu müdafilik saydığı alanlardaki zorunlulukların kaldırılmasına rağmen yapıyoruz. Anayasa Mahkemesinden güçlükle aldığımız kararların Anayasa hükmüne rağmen uygulanmamasına, ihlallerin devam ettirilmesine dair hukuk dışılığa rağmen yapıyoruz avukatlığımızı. Yargıyı siyaset eliyle düzenleyip, savunmayı polis eliyle kriminalize etmelerine rağmen. Yasamızın açık hükümleri ihlal edilerek aranan, yakalanan ve gizli tanık ifadeleriyle tutuklanan meslektaşlarımızın yerine yapıyoruz. Onların kimi davalardaki savunma haklarından mahrum edilmelerine rağmen yapıyoruz. KHK'lara rağmen, OHAL inceleme Komisyonunun bütün yetmezliğine rağmen.”
Durakoğlu sözlerini, “Yargımız bağımsız ve tarafsız olsun, hukukun üstünlüğü egemen olsun istiyoruz. Biz hukuk devleti istiyoruz. Halkımızı da yanımızda istiyoruz” temennisi ile bitirdi.
Akın Atalay'dan avukatlar günü mesajı
Durakoğlu’nun konuşmasının ardından Avukat Gülsüm Sop, Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan Avukat Akın Atalay’ın 5 Nisan Avukatlar Gününe ilişkin gönderdiği mesajı okudu. Gönderdiği mesajı “Silivri Kapalı Cezaevi Sakini” diye bitiren Atalay’ın mesajı şu şekilde:
“Toplumda hakkın, hukukun üstün ve egemen kılınması, adaletsizliklerle mücadele edilmesi, insan hakları ve özgürlüklerinin korunması avukatların ilgi ve sorumluluk alanıdır. Bu yıl 5 Nisan Avukatlar Günü, bir yıldır düzenli olarak her perşembe günü büyük bir özveri, direnç ve cesaretle sürdürdüğünüz Adalet Nöbeti ile kesişti. Çok da iyi oldu... Çünkü içinde bulunduğumuz hukuk ve adalet kuraklığında, Avukatlar Günü’nün ancak Adalet Nöbeti tutmak suretiyle karşılanması, gündeme getirilmesi en anlamlı davranış olurdu. Yalnızca uygar, topluma karşı sorumluluk duyan ve vicdan sahibi birer yurttaş ve insan olarak değil, mesleğinin etik kurallarına sahip çıkan meslektaşlarım olarak hepinizin 5 Nisan Avukatlar Günü’nü kutluyorum. Yakında özgür günlerde görüşmek ve kucaklaşmak dileğiyle.”
Atalay’ın mesajının ardından CHP İnsan Hakları Komisyonu Yönetim Kurulu Üyesi Saniye Yurdakul, Atalay’ın eşi Adalet Dinamit’e çiçek takdim etti.
Sezin Uçar ve Özlem Gümüştaş: OHAL'e karşı özgürlük ve adalet kazanacak
Bakırköy Cezaevi’nde tutuklu bulunan avukatlar Özlem Gümüştaş ve Sezin Uçar’ın mesajını da Avukat Gülendam Şan okudu. Gümüştaş ve Uçar’ın mesajı şu şekilde: “Burada oluşumuz, olağanlaşan OHAL rejiminin Türkiye adalet sistemini getirdiği yeni durumun sonucudur. Türkiye'de evrensel hukuk ilkelerinin, tarafı olunan uluslararası sözleşmelerin, Anayasa ile güvencelenmiş haklar ve bu hakların korunmasına yargılamasına dönük ceza yargılaması hukukunun amir hükümlerinin yerini OHAL uygulamaları ve KHK'lar almış durumda. Adalet sisteminin peşinde olacağı ‘maddi gerçek’, siyasi iktidarın ‘tehdit’ tarifine ve politik iklimin iniş-çıkışlarına bağlanmış durumda. Biz tutuklu avukatlar olarak, mesleki durumumuzu adadığımız özgürlük ve adalete inanıyoruz. Avukatlık mesleğini bu iki temel, yaşamsal hakkın geliştirileceği, insancıl hukukun ilerletileceği bir alan olarak görüyoruz. Siyasi iktidarlardan, her türlü otorite baskılama biçimlerinden üstün tutuyoruz. Bu nedenle 5 Nisan Avukatlar Günü'nde hapishanede olmak yüreğimizi daraltmıyor, inancımızı bükmüyor. OHAL rejimine karşı özgürlük ve adalet kazanacak! Bunu biliyor, bu inançla günümüzü kutluyoruz.”
Selçuk Kozağaçlı: Siyasi iktidar avukatların diz çöktüğünü göremeyecek
Halkın Tutsak Avukatları adına tutuklu avukat Selçuk Kozağaçlı’nın mesajını ise Avukat Ezgi Çınar okudu. Kozağaçlı mesajında şu ifadelere yer verdi: “Bütün cephanenizi de yığsanız, ezilmeyi reddetmiş bir insanın karşısına koyacak hiçbir şey bulanmazsınız. Mesleğin onurunu direnen avukatlar koruyor, mesleğin geleceğini de yine direnenler belirleyeceklerdir. Kimimizin adliye binalarında, kimimiz hakimler karşısında, kimimiz sokakta ya da hapishanelerde direnmeye devam ediyor olmasının gururu çok büyük. Avukatlar günümüzü bu gururla kutluyoruz... Evet ama sadece kutlamıyoruz. Son on yıldır, avukatlar günü aynı zamanda bizim için mücadele gününü de temsil ediyor. 5 Nisan Avukatlar Günü, yargının iktidarla ilişkilerini, halkın adalete olan özlemini anlattığımız, çok çeşitli sebeplerle saldırıya uğrayan avukatların haklarını savunduğumuz, tutsak edilen avukatların özgürlüğü için mücadele ettiğimiz, savunmaya özgürlüğü haykırdığımız bir gün olmaya başladı. Bunun için üzülmeli mi, öfkelenmeli mi ya da gurur mu duymalıyız? Biz üzülmek yerine öfkeleniyoruz hem de gurur duyuyoruz. Öfke, direnme gücümüzü diri tutuyor. Mücadele azmimizi güçlendiriyor. Gurur duyuyoruz: Siyasi iktidar avukatların diz çöktüğünü, boyun eğdiğini göremeyecek. Savunma mesleğinin içini boşaltamayacak, mesleğe yabancılaşmamızı sağlayamayacaklar. Peki ne değişti bazılarımız tutsak edilince? Hangi işçi avukatsız kaldı, hangi öğrenci savunulmadı, hangi akademisyen duruşma salonunda tek başınaydı, hangi gazeteci omuz başında avukat bulmadı? Nuriye ve Semih avukatsız mı kaldı, Berkin Elvan davası sahipsiz mi? Faşizm var oldukça direnenler olacak, direnenleri savunanlar olacak. Yeri çoktan geldi; avukatlar da direniyor, direnecek. Direnen avukatlar oldukça başaramayacaklar... Biz içeriden siz dışarıdan mücadeleye devam... Zulmün saltanatı son bulacak, asla teslim olmayacağız, biz kazanacağız.”