Avusturya'da genel seçimlerden iki ay sonra yeni hükümet şekilleniyor.
Muhafazakâr Avusturya Halk Partisi (ÖVP) ve aşırı sağcı Avusturya Özgürlük Partisi'nin (FPÖ) kuracağı koalisyon hükümeti pek çok bakımdan Avusturya siyasetini tamamen yenilemeye ve hatta Avrupa Birliği (AB) içinde de önemli etki yapmaya aday.
Seçimlerden birinci parti olarak çıkan ÖVP'nin genel başkanı Sebastian Kurz ve FPÖ lideri Heinz-Christian Strache arasındaki koalisyon görüşmeleri sonrası yeni hükümette içişleri ve savunma bakanlıkları sürpriz bir şekilde aşırı sağcı partiye bırakılıyor.
Bu ise Avusturya'da bundan böyle tüm silahlı kuvvetlerin, ordu ve polis gücünün ve de istihbarat teşkilatının popülist milliyetçi parti kadroları tarafından yönetileceği anlamına geliyor.
Yeni hükümetteki sürprizler bununla da sınırlı değil.
İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana ÖVP'ye bağlı siyasetçiler tarafından yönetilen Avusturya diplomasisi de, aşırı sağcı partinin eline geçiyor.
FPÖ, Karin Kneissl'in Avusturya Dışişleri Bakanı olacağını açıkladı. Kneissl, Avusturya kamuoyu tarafından iyi tanınan ünlü bir gazeteci ve İsrail'e yakınlığıyla bilinen bir Orta Doğu uzmanı.
Yeni hükümet programında en belirgin değişikliklerden biri de mültecilerle ilgili.
Avrupa'ya yönelik mülteci akımına ve Avusturya'daki islama karşı yıllardır en sert önlemlerin alınmasını talep eden FPÖ'nün etkisi bu alanda da kendini hissettiriyor.
Program, madde madde mültecilerin hareket imkânlarının ve haklarının nasıl kısıtlanacağını ele alıyor:
Bundan böyle,
Avrupa Birliği konusu yeni Avusturya hükümetinin en önemli gündem maddelerinden biri. Kurz, AB'nin Avusturya için vazgeçilmez olduğu kanısında.
Bu nedenle de yeni başbakan AB faaliyetlerini FPÖ idaresindeki dışişlerinden ayırıp başbakanlığa bağlıyor.
İki parti arasındaki protokole göre "Auxit", yani Avusturya'nın AB'den ayrılması ya da bu konuda bir referandum söz konusu değil ancak AB'nin ulusal devletlerin egemenlik haklarına müdahale etmesine de izin verilmeyecek.
Yorumcular Avusturya'nın yeşil cumhurbaşkanı Alexander Van der Bellen ve aşırı sağ damgalı yeni hükümet arasındaki görüş ayrılıkları ve çelişkilerin Avusturya'da bir rejim sorunu yaratıp yaratmayacağı sorusunu da irdeliyorlar.
Avusturya sol ve liberal muhalefeti radikal sağ politika ve hükümet kademelerine getirilen bazı kadroların geçmişteki Neo Nazi bağlantıları ve güçlü Rusya ilişkileri nedeniyle Cumhurbaşkanı'ndan daha aktif bir politika bekliyor.
Cumhurbaşkanı Alexander Van de Bellen iki bakan adayı Harald Vilimsky ve Johannes Gudenus'u veto ederek, bu konuda aktif olacağının işaretlerini de verdi.
Ancak seçimlerde yüzde 57'yi aşan bir destek alan iki partinin kuracağı hükümetin, seçmenlere verdikleri vaatleri yerine getirmesinin parlamenter demokrasinin gereği olduğu da vurgulanıyor.