24 Kasım 2023 09:32
GÖKÇER TAHİNCİOĞLU / SİBEL YÜKLER
Anayasa Mahkemesi, OHAL dönemindeki KHK ihracını İnsan Hakları Anıtı önünde protesto etmek isteyen Veli Saçılık ile o tarihte 70 yaşında olan annesi Kezban Saçılık’a yönelik büyük tepki çeken polis müdahalesi konusunda ağır bir ihlal kararı verdi. AYM, 2000 yılında, sonradan beraat ettiği dava nedeniyle cezaevinde bulunduğu sırada yaşanan olaylarda dozer kepçesinin darbesiyle kolunu kaybetmesiyle tanınan Saçılık'ın yoğun gazla ve copla darp edilmesini, annesinin ise yerde sürüklenerek yakın mesafeden yüzüne biber gazın sıkılmasını “insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele” olarak nitelendirdi. AYM, aynı dönem polisler hakkında açılan soruşturmada, başsavcılığın “müdahale sırasında yaralanmalarının doğal olduğu” gerekçesiyle verdiği takipsizlik kararını da inceledi. Delilleri eksik bulan ve polislerin ifadesinin bile alınmadığına dikkat çeken AYM, olayla ilgili soruşturmanın yenilenmesini istedi. “Somut olay bir bütün olarak değerlendirildiğinde eylemin insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele şeklinde nitelendirilmesi uygun görülmüştür” diyen AYM, Saçılık ve annesine de ayrı ayrı tazminat ödenmesine hükmetti.
Anayasa Mahkemesi (AYM), Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kamu görevinden ihraç edilen Veli Saçılık ile annesi Kezban Saçılık’ın, 2017 yılında Ankara Yüksel Caddesi’ndeki eylemde polisler tarafından maruz kaldığı müdahaleye ilişkin başvurusunu 6 yıl sonra karara bağladı. AYM, Saçılık ve annesi hakkında “kötü muamele yasağı” ile “toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının ihlal edildiğine” hükmetti.
Ağır bir ihlal kararı olarak, “İnsan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ihlali” kararı da veren AYM, bu ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yeniden soruşturma başlatmasına karar verdi. AYM, Veli Saçılık ile annesine de ayrı ayrı 20 bin TL manevi tazminat ödenmesine hükmetti.
KHK ile ihraç edilen Saçılık, kendisi gibi ihraç edilen Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın 2016 yılında Yüksel Caddesi’ndeki “İşimizi geri istiyoruz” eylemlerine katılmış, bu dönemde 56 ayrı idari para cezası verilmişti. Kararda, Saçılık’ın bu idari para cezaları için de AYM’ye başvurduğu ve mahkemenin Saçılık’ın “toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine karar verdiği” belirtildi.
Saçılık, 2017 yılında Yüksel Caddesi’ndeki eyleme katılarak, “Bizler tam 216 gündür burada insan hakları anıtının önünde direnişteyiz. KHK ile bir gecede bizi işimizden atamazsınız. İnsan hakları Anıtı’nın önünde oluşturduğumuz utanç duvarım kaldıralım. Burada eylem yapmamız tamamen yasaldır, tamamen meşrudur. Bu meşruluk karşısında polis bize şiddet uyguluyor. Biz bu şiddete karşı burada direniyoruz. Akşam 18.00'da basın açıklamasında görüşmek üzere” diye konuştu. Ancak polis, anıt önünden ayrılan gruba bir süre sonra müdahale etti. Grup bir kitabevinin yanındaki binaya girmek isterken Saçılık darp edildi, o dönem 70 yaşında olan annesi Kezban Saçılık ise polis tarafından yerde sürüklendi, yüzüne biber gazı sıkıldı.
Olaydan sonra Saçılık ve annesinin de aralarında olduğu 7 kişi hakkında “2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefet” ve “Görevi yaptırmamak için direnme” suçlarını işledikleri iddiasıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatıldı.
Saçılık ve avukatının başvurusu üzerine, aynı yıl müdahalede bulunan polisler hakkında da “zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması” suçundan soruşturma başlatıldı. Ancak Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, “yeterli delil elde edilemediği için kovuşturmaya yer olmadığına” karar verildi. Kararın gerekçesinde, “söz konusu müdahale sırasında zor kullanıldığı için müştekilerin yaralanmasının doğal olduğu” belirtildi. Saçılık’ın karara yaptığı itiraz ise reddedildi.
Bu sırada Saçılık ve annesinin de aralarında olduğu eylemcilere, “Kanuna aykırı toplantılara ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama suçunu işledikleri” iddiasıyla 2017’nin Kasım ayında dava açıldı. İddianamede, eylemcilerin “kolluk görevlilerine karşı şişe ve taş attığı” da iddia edildi. Ancak AYM kararında, iddianameyi hazırlayan başsavcılığın, “görevi yaptırmamak için direnme suçu”ndan işlem yapmadığı da belirtildi. Ankara 12. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen dava, 2019 yılında beraatle sonuçlandı.
Dava sürerken Saçılık ve annesinin avukatı Senem Doğanoğlu, 2018 yılının Şubat ayında AYM’ye başvurdu. AYM başvurusunda, “barışçıl bir toplantıya müdahale edilirken kalkan ve elle iteklenerek göstericilerin yere düşürüldüğünü, ayrıca yakın mesafeden yüzlerine biber gazı sıkıldığını ve yoğun bir şekilde göz yaşartıcı kimyasal ateşlendiğini” belirtildi. Keziban Saçılık ise yüzüne doğrudan biber gazı sıkılması nedeniyle fenalaştığını, çevredekilerin yardımıyla olay yerinden uzaklaştığını, oğlunun yere düşürülmesi nedeniyle oğlunu korumak isterken müdahaleye maruz kaldığını söyledi.
AYM başvurusunda, kolluk görevlileri hakkındaki şikâyetlerinin de etkili soruşturulmadığı, başsavcılığın görüntüleri izlemeden ve hiçbir kolluk görevlisinin savunmasını almadan kovuşturmaya yer olmadığına kararı verdiği, bu nedenle kötü muamele yasağının ihlal edildiği belirtildi.
AYM ise Saçılık ve annesinin şikâyetiyle soruşturma evrakını inceledi. Karara göre, başvuruya eklenen on altı sayfadan oluşan ve kolluk görevlileri tarafından hazırlanan izleme tutanağında, “eylemcilerin dağılmaması üzerine eylemcileri iteklemek suretiyle müdahaleye başladığı, eylemcilerin direnmesinin akabinde biber gazı kullandığı, sonrasında gaz kapsülü atan point tabanca ile müdahaleye devam ettiği bilgisine yer verildiği, Keziban Saçılık'ın, eylemcilere biber gazı sıkmaya çalışan polis memurunun elinden tutarak müdahale etmesini engellemeye ve polis memuruna vurmaya çalıştığı sırada gazın kendisine geldiği, gazdan etkilenerek gruptan uzaklaştığının tespit edildiği, Veli Saçılık'ın ise hareketsiz kalarak polis müdahalesini beklediği” belirtildi.
Ancak karara göre, avukatın sunduğu on yediği fotoğrafı ve video görüntüleri de inceleyen AYM, “kolluk görevlilerinin gruba karşı yakın mesafeden göz yaşartıcı sprey kullandığı ve ellerinde gaz fişeği atan silahlar olduğu, başvurucu Keziban Saçılık'ın iki kişinin yardımıyla yerden kalkmaya çalıştığı ve birkaç kişi tarafından kendisine yardım edildiğinin anlaşıldığını” belirtti.
Görüntüleri inceleyen AYM, “Müdahale sırasında kolluk görevlilerince kişilerin yüzüne yakın mesafeden biber gazı sıkıldığı ve ayaklarının bulunduğu yakın bölgeye niteliği belirlenemeyen silahla ateş edildiğini, Keziban Saçılık'ın bir kolluk görevlisinin diğer göstericilere biber gazı sıkmak isterken kolunu tutması nedeniyle polis memurunun başvurucuya dönerek çok yakın mesafeden başvurucunun yüzüne gaz sıktığını" belirtti. AYM, göstericilerin kolluk görevlilerine karşı şişe veya taş attığına ilişkin veriye rastlanmadığını kaydetti.
“Bu şekilde bir müdahalenin gerekliliği izah edilemeyeceğini” belirten AYM, “Somut olay bir bütün olarak değerlendirildiğinde eylemin insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele şeklinde nitelendirilmesi uygun görülmüştür” dedi.
Polisler hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair verilen kararı da inceleyen AYM, Başsavcılığın, “söz konusu müdahale sırasında zor kullanıldığı için müştekilerin yaralanmasının doğal olduğu” gerekçesine atıfta bulunarak, müdahalenin somutlaştırılmadığını ve yaralanmalarının niteliği bakımından bir değerlendirme yapılmadığını, bu durumda kullanılan gücün kaçınılmaz ve orantılı olduğunun ortaya konulmuş olduğu sonucuna ulaşılamayacağını kaydetti.
Başsavcılığın verdiği kararda polislerin ifadesinin alınmadığını, delillerin özenli ve eksiksiz toplanmadığını, kararda “yaralanmasının doğal olduğu” denilse de sağlık raporu alınmadığı için yaralanmanın niteliğinin belirtilmediğini, zor kullanma yetkisini aşmadıkları yönündeki değerlendirmenin nesnel olmasının zor olduğunu kaydeden AYM kararında, şöyle denildi:
“Kaldı ki görüntülere yansıdığı kadarıyla yoğun biber gazına maruz kalan başvuruculara yapılan kolluk müdahalesinin başvurucuların gazdan etkilenmeleri bağlamında değerlendirmeye değer görülmediği anlaşılmıştır. Ayrıca görüntülere yansımasına rağmen başvuruculara müdahalede bulunan kolluk görevlilerinin kimlik tespitleri yapılmamış, olayla ilgili beyanları alınmamıştır. Şüphelilerin soruşturmaya dâhil edilerek olay hakkındaki savunma ve delillerinin belirlenmesi maddi gerçeğin ortaya çıkarılması bakımından elzemdir. Sonuç olarak başvuru konusu soruşturmada özenle ve eksiksiz, delil toplanmadığı gibi toplanan delillerin de objektif olarak tartışılmadan bir sonuca ulaşıldığı kanısı oluşmuştur. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.”
Toplantı ve gösteri yürüyüşleri hakkının ihlali yönünden de inceleme yapılan AYM kararına, “Gözaltına alınmayan başvurucuların veya diğer göstericilerin açıklama esnasında veya sonrasında kolluk müdahalesini gerektiren şiddet eylemleri olduğuna ilişkin veri mevcut değildir. Göstericilerin kolluk görevlilerine pet şişe ve taş atarak direndikleri hususuna Olay Yeri Tutanağı'nda yer verilmiş ise de bu husus görüntülerle desteklenmemiş” denildi. AYM, bu noktada Saçılık ve annesine açılan ceza davasının gerekçeli kararını da hatırlatarak, “Aksine mahkeme, başvurucuların katıldığı gösteri yürüyüşünün barışçıl olduğunu kabul ederek suç olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığını değerlendirmiştir. Anılan herhangi bir tehlike arz etmediğini ve sert müdahaleyi gerektirmediğini göstermektedir” dedi.
Polisin müdahale gerekçesi olarak “toplantının kanuna uygun olmadığı ve yaya geçişini engellediğinin” belirtildiğinin hatırlatıldığı AYM kararında şöyle denildi: “Az sayıda kişinin fikirlerini dile getirmek amacıyla katıldığı barışçıl protesto gösterisinde başvuruculara karşı kullanılan gücün kamu düzenini sağlamak amacıyla gerçekleştiğinin kamu makamlarınca izah edilemediği, ayrıca kullanılan ve gerekliliği ortaya konulamayan gücün bireyler üzerinde gösteriye katılma hususunda caydırıcı etki yarattığı da dikkate alınarak müdahalenin Anayasa'nın 34. maddesiyle korunan hak yönünden demokratik toplumda gerekli olmadığı değerlendirilmiştir.”
İncelemeyi tamamlayan AYM, “kötü muamele yasağı ile toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının ihlal edildiğini” oybirliğiyle karara bağladı. AYM, “insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağı”nın da ihlal edildiğine oyçokluğuyla karar verdi. Bu yöndeki ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yeniden soruşturma yapılmasına karar veren AYM, başvurucular Veli Saçılık ile annesine de ayrı ayrı 20 bin TL manevi tazminat ödenmesine hükmetti.
© Tüm hakları saklıdır.