HAGB nedir?
2005'te Türk Ceza ve Ceza Usul Hukuku'nda yapılan değişiklikle yürürlüğe giren HAGB düzenlemesi, 2 yıl veya daha az hapis cezası ya da adli para cezası öngörülen suçlarda, yargılama sonucunda verilecek mahkûmiyet hükmünün açıklanmasının belirli koşullara bağlı olarak 5 yıllığına ertelenmesi ve bu koşulların gerçekleşmesinin ardından, davanın düşürülmesi anlamına geliyor.
Geri bırakma süresi boyunca kişi, belirli şartları yerine getirmek zorunda. Bunların en önemlisi, HAGB kararının kesinleşmesinden itibaren 5 yıl boyunca yeniden kasıtlı bir suç işlememesi.
Bu süre boyunca şartları yerine getirirse, sanık hakkında açılmış kamu davasının düşürülmesine karar veriliyor ve sanık ceza almamış oluyor.
HAGB kararını kabul eden sanığın temyiz hakkı yok ve istinaf mahkemesine başvuramıyor.
Şartları ihlal ederse de, mahkeme açıklanması geri bırakılan hükmü açıklıyor, yani verilen cezanın uygulanmasına karar verebiliyor. Verilen bu karar da istinaf yasa yolu incelemesine tabi olur.
İngiltere, ABD ve Fransa gibi birçok ülkede benzer uygulamaları olan HAGB, teoride ceza adalet sisteminde bir rehabilitasyon ve ikinci şans fırsatı sunma amacını taşıyor.
Ancak HAGB'nin uygulamasına dair uzun süredir şikayetler dile getirildi, iptal başvuruları yapıldı.
Neden iptal edildi?
Anayasa Mahkemesi kararında, kötü muamele iddiaları kapsamındaki davalarda HAGB'nin uygulanması halinde sanığın infaz edilebilir bir ceza almadığı, mağdur açısından da yeterli ve etkili bir tazmin sağlanmadığı ifade ediliyor.
HAGB için sanığın öncelikle bu kararı kabul etmesi gerekiyor. Bir anlamda, daha ceza bile almadan temyiz hakkından vazgeçmek zorunda kalıyor. AYM ayrıca, daha hüküm bile verilmeden sanıkların mahkumiyet ile tehdit edilerek, savunmasız duruma soktuğunu söylüyor.
Öte yandan bu süreçte hiçbir mağdurun rızası da aranmıyor.
Failin kamu görevlisi olduğu durumlar
AYM kararı, bir ceza davasında failin kamu görevlisi olduğu ve olmadığı durumları ayrı değerlendiriyor.
HAGB düzenlemesinde failin kamu görevlisi olmadığı durumlarda devletin daha esnek davranma imkanı bulunduğuna dikkat çekiliyor.
Ancak kamu görevlilerinin işkence veya kötü muameleyle suçlandığı durumlarda fiili olarak cezasız bırakılmasının "hoş görülemeyeceğini" belirten AYM, bu tip durumlarda HAGB'nin uygulanmayacağına dair yasal düzenlemenin bulunmamasının sorun teşkil ettiğini belirtiyor.
Faillere fiilleriyle orantılı cezalar verilemediğini ve mağdurlar açısından uygun tazminin sağlanamadığını belirten AYM, HAGB düzenlemesinin mevcut haliyle kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarını önlemekte yetersiz kaldığını belirtiyor.
Buna göre başta ifade özgürlüğü ve toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı olmak üzere temel hak ve özgürlükler üzerinde caydırıcı etki doğuyor.
Sanık ile mağdur açısından nasıl değerlendirilebilir?
Ceza hukukçusu Süleyman Demirel'e göre AYM'nin kararı, mağdur açısından değerlendirildiğinde faili kamu görevlisi, mağduru vatandaş olan, özellikle "işkence, eziyet ve kötü muamele" gibi suçlar bakımından isabetli.
Demirel, "Özellikle bu suçlar yönünden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından birçok ihlal kararının muhatabıyız, bu konuda karnemiz hiç iyi değil. Bu nedenle kişi güvenliği, yaşama hakkı, ifade özgürlüğü gibi temel hakların kullanılmasının önünü açılması yönünden ilkesel olarak önemli bir karar" ifadelerini kullanıyor.
Demirel, sanığın sıradan vatandaş olduğu durumlarda ise, mağdurun rızasıyla HAGB kararı verilmesinin sorunu kısmen çözebileceğini düşünüyor.
Kararı sanık açısından değerlendiren Demirel'e göre en önemli sorunlardan bir tanesi, yargılama sırasında ceza tehdidi altında bulunan sanığın, olası cezadan geçici de olsa kurtulmak amacıyla özgür iradesi olmadan HAGB kararını kabul etmesi.
Demirel "Kaldı ki, uygulamada, iş yoğunluğu bahanesiyle genellikle Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasının ne olduğu ve sonuçlarının da ayrıntıları ile anlatılmadığı da bilinen bir gerçektir" diyor.
Kararın, mağdurlar için, uğradıkları suçun karşılığında failin ceza almasını görmeleri açısından tatmin edici olacağını söyleyen Demirel, diğer taraftan ceza hukukunun temel amaçlarından biri olan faili topluma yeniden kazandırmak hedefine dikkat çekiyor;
"Bu yönde daha önceden kasıtlı bir suç işlememiş ve suça da eğilimi olmadığı mahkeme tarafından objektif olarak belirlenmiş olan faile, yasada öngörülen 5 yıllık süre içinde kendini kasıtlı bir suçtan uzak tutma konusunda fırsat verilmesi uygun" diyen Demirel devam ediyor:
"Cezanın 2 yıl ve altında kaldığı suçlar yönünden HAGB kurumunun varlığı, ilk kez suç işlemiş ve bir daha suç işlemeyeceğine dair mahkemede kanaat oluşmuş failler açısından, topluma yeniden kazandırma yönünden olumlu bir uygulama. Bütün bunlarla birlikte asıl sorun, HAGB'nin mevzuata konuluş amacına uygun kullanılmaması."
Süreç nasıl işleyecek?
Anayasa Mahkemesi'nin kararı bir yıl sonra yürürlüğe girecek.
Bu süreçte HAGB kararı verilmesine hukuken engel olmadığını söyleyen Demirel, bu bir yıl içinde mahkemelerin yeni düzenleme sonrasında ortaya çıkabilecek karışıklıkları göz önünde bulunduracağını ve bu kararı vermekten çekineceğini söylüyor.
Yani uygulamada, karar aşamasına gelmiş dosyalarda, HAGB kararı verilebilecek hallerde, Anayasa Mahkemesi kararı gerekçe gösterilerek 'yeni bir düzenleme yapılana kadar' duruşmaların ertelenmesi muhtemel.
Demirel, bu erteleme süresini en aza indirmek için yasa koyucunun bir an önce AYM kararına uygun şekilde yeni düzenleme yapması gerektiğini söylüyor.