25 Kasım 2014 12:21
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun Tunceli ziyareti esnasında kaydettiği sözlere ilişkin olarak, "Dersim isyanının ele başı terörist Rıza’yı sözde seyit ünvanıyla anan Başbakan, bir defa İslam'a, kutsal emanetlere kara çalmıştır" dedi. Bahçeli, "Davutoğlu'nu Dersim'de isyan eden teröristlerin geride bıraktığı fitne vaziyeti kurtaramayacaktır. Türk milleti onlara sandıkta öyle bir selam çakacaktır ki, mizah gibi, şaka gibi korkuluk gibi duran Davutoğlu bir daha yerinden kalkamayacaktır" diye konuştu. Bahçeli, "Alevilerle ilgili ilk adımları atalım ve TBMM zeminininde bu konuyu tamamıyla çözelim" diyerek önerilerini sıraladı.
Dün(24 Kasım 2014), KADEM I. Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi'ne konuşan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın "kadın erkek eşit değildir" sözlerini "saygısızlık" olarak yorumlayan Bahçeli, "Erdoğan’ın fıtratında doğru iş yapmak milli duruş sergilemek yoktur ve bundan sonra da olmayacaktır" diye konuştu.
Bahçeli, Erdoğan'ın yargıya ağır eleştirilerde bulunarak, "Yargıç hıyaneti vataniye içinde olursa ne yapacağız" sözlerine ilişkin olarak da, "Tamam da Erdoğan’a sormak lazımdır ki, rüşvet ve yolsuzluğun üzerine gitmek adalet değil midir? Vatana ihanet edenin anayasayı çiğneyenin, yakasından tutmak adalet değil midir?" diye sordu. "Önümüzdeki 17 Aralık’tan 25 Aralık tarihine kadar geçen 9 günlük süreyi rüşvet ve yolsuzlukla mücadele haftası ilan edip, Türkiye’nin 9 ayrı bölgesinde rüşveti, hırsızlığı cesaretle anlatacağız" diyen Bahçeli, "Bu ve buna benzer faaliyetlerle AKP’nin 12 yılının foyasını bütünüyle ortaya çıkaracağız" diye konuştu.
Bahçeli, partisinin grup toplantısında milletvekillerine ve toplantıyı izlemeye gelenlere seslendi.
Bahçeli'nin açıklamalarından satırbaşları şöyle:
İmralı adası cani başının adı konulmamış karargahı haline getirilmiştir. Hükümet bir teröristi hayalinde bile göremeyeceği tavizlerle diriltmiştir. Recep Tayyip ErdoğanPKK’ya ödünler vererek Türkiye’nin altını oymuş, milli birlik ve kardeşliğimize mezar kazmıştır. Türk milleti AKP, PKK, HDP, Barzani’yle cinayet grupları tarafından ihanet markajına alınmıştır. Daha düne kadar Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki AKP kadroları tarihimizle çelişen plan ve projelerle zehir saçmıştır.
Şimdi de Ahmet Davutoğlu varını yoğunu ihanet mesaisinde harcamaktadır. Zannedersiniz ki Türkiye’yi yıkmak için özel görevlendirilmiştir. Türk tarihine ne kadar ihanet eden emel varsa AKP’nin kundağında bir kez daha doğmuştur. Hainler Davutoğlu’nun gözüne melek gibi gözükmektedir. Ne Erdoğan’ın, ne de Davutoğlu’nun durduğu ve baktığı yer doğru değildir. Geçmişte Türk milletinin kanını akıtanlar bugünlerde revaçta, namertler el üstündedir. Yıllardan beri Erdoğan ve yandaşları Türkiye'nin bir bölümünü PKK’ya peşkeş çekmek için uğraşmakta, provokasyon seferleri düzenlemektedir. Ülkemizde çıkan isyanların avukatlığına soyunan Başbakan ve hükümetinin anlayışına göre Türkiye etnik farklılıklar temelinde anlaşılırsa demokratikleşecek, coğrafi eksen bölünürse çağdaş hale gelecektir. MHP tümüyle reddetmektedir. Böyle bir özgürleşme mahvoluşu getirecektir. Türksüz Anadolu özleyenler faal haldedir, AKP’ye yerleşmişlerdir.
Başbakan Davutoğlu, tıpkı Erdoğan gibi tarihimizle kavgalı, milli değerlerimizle mesafelidir. Davutoğlu, Erdoğan’ın kopyasıdır, ama inanınız bana çok kötü bir kopyasıdır. Davutoğlu zillette inat etmektedir. Başbakan geçtiğimiz haftanın son gününde Tunceli’ye gitmiştir. Bazı etkinlik ve toplantılarda da bulunmuştur. Davutoğlu tarihi gerçekleri bir kez daha çarpıtmıştır. Arifleri, erenleri, allah dostlarını hikmet ve keramet sahibi manevi büyüklerimizi istismar ederek, bölücülere yine toz kondurmamıştır. Dersim isyanının ele başı terörist Rıza’yı sözde seyit ünvanıyla anan Başbakan, bir defa İslam'a, kutsal emanetlere kara çalmıştır. Alemlere rahmet olarak inmiş efendimiz Hazreti Muhammed'i bir teröristle anmak, İngiliz'in, Rus'un oyuncağı olan hainle yan yana getirmek utanmazlık olduğu kadar büyük bir günahtır. Davutoğlu’nun maksadı nedir? Bu şahıs kimlere hizmet etmektedir?
Terörist Rıza’yı savunma ihalesi Davutoğlu’na mı kalmıştır? Ali’siz Alevilik inşa etmeye çalışanlara, terörist Rıza’nın hakkını helal etmeyeceğini söyleyen Davutoğlu, kendisine selefesin
Millet evlatlarını öldürenleri Allah'ın affedeceğini mi düşünmektedir? Eğer rejime muhalifler millete hasım unsurlar bu şekilde cezalandırılmış olsaydı, Davutoğlu nasıl başbakan olacak, AKP nasıl iktidarda kalacak, Erdoğan hangi güçle cumhurbaşkanlığına yükselecekti?
Bize göre Dersim isyanıyla ilgili olan olmuş, yaşananlar geride kalmıştır. Türk milleti asilerin hakkından gelmiş bu sayfa kapanmıştır. Hem Osmanlı hem de cumhuriyet devrinde isyana kalkışanlar bedel ödemişler ve cezalandırılmıştır. Erdoğan ve Davutoğlu gezi parkındaki itirazlara bile tahammül göstermeyip şiddetle bastırırken, her ne hikmetse demokrasiyi akıllarına gelmemişti.
Terörist rıza’ya sempati duyanlar türk gençliğine zalimce davranmıştı. Toma’lı biber gazlı şiddetle savunmasız hiçbir örgütle bağı olmayan gençleri hedef almıştır. Terörist rıza’dan özürler dileyip, ahi evranı, baba mansur’u hazreti Mevlana’yı dilinden düşürmeyenler, tencere tava çalan hanımefendilere dahi tahammül edememiştir.
Sokakta yürürken sigara içenlere bile hakaret yağdıran bir zihniyet mi bu ülkede hoş görüden bahsetmektedir? Geçiniz bunları sayın başbakan geçiniz, bugün isyan etmiş bir hainden özür diliyorsanız, çok yakında 1984’ten itibaren başkaldıran hainden de özür dileyeceksiniz demektir. Bizim erdem tanımımızda ahlakın övdüğü, alçak gönüllülük vardır. Davutoğlu’nun erdem tanımında, ahlaksızlara boyun eğme söz konusudur.
Erdoğan ile Öcalan ikilisi nasıl kardeş ve dost olmuşa, Davutoğlu’da kendisine yoldaş olarak terörist Rıza’nın iğrenç emellerini seçebilecektir. Nasılsa AKP’de teröristlerle düşüp kalkmak popülerdir. Davutoğlu genel seçimlerden sonra başbakanlığı kaybedeceğinden dolayı, her rezilliğe tamam demektedir. Erdoğan’ı İmralı ve kandil nasıl kurtaramayacaksa, Davutoğlu’nu da teröristlerin geride bıraktıkları fitne vasiyeti kurtaramayacaktır.
Terörist Rıza’ya sempati duyanlar Türk gençliğine zalimce davranmıştı. TOMA’lı, biber gazlı şiddetle savunmasız hiçbir örgütle bağı olmayan gençleri hedef almıştır. Terörist Rıza’dan özürler dileyip, Ahi Evranı, Baba Mansur’u, Hazreti Mevlana’yı dilinden düşürmeyenler, tencere tava çalan hanımefendilere dahi tahammül edememiştir.
Sokakta yürürken sigara içenlere bile hakaret yağdıran bir zihniyet mi bu ülkede hoş görüden bahsetmektedir? Geçiniz bunları sayın Başbakan geçiniz, bugün isyan etmiş bir hainden özür diliyorsanız, çok yakında 1984’ten itibaren başkaldıran hainden de özür dileyeceksiniz demektir. Bizim erdem tanımımızda ahlakın övdüğü, alçak gönüllülük vardır. Davutoğlu’nun erdem tanımında, ahlaksızlara boyun eğme söz konusudur.
Erdoğan ile Öcalan ikilisi nasıl kardeş ve dost olmuşsa, Davutoğlu da kendisine yoldaş olarak terörist Rıza’nın iğrenç emellerini seçebilecektir. Nasılsa AKP’de teröristlerle düşüp kalkmak popülerdir. Davutoğlu genel seçimlerden sonra başbakanlığı kaybedeceğinden dolayı, her rezilliğe tamam demektedir. Erdoğan’ı İmralı ve Kandil nasıl kurtaramayacaksa, Davutoğlu’nu da teröristlerin geride bıraktıkları fitne vasiyeti kurtaramayacaktır.
Toroslardan Munzur’a selam götürdüğünü söyleyen Davutoğlu’na, Türk milleti sandıkta öyle bir selam çakacaktır ki, mizah gibi şaka gibi duran Davutoğlu bir daha yerinden kalkamayacaktır.
İncinen ve hırpalanan Alevi kardeşlerimiz seslerini yükseltmeli davutoğlu’nun tezgahına düşmemelidir. Alevi islam inancına sahip kardeşlerimizin teröristlerle yollarının kesişmesi imkansızdır. Efendimize gönül vermiş hiçbir vatan evladının isyancıların arasında olması düşünülemeyecektir. Edep yahu diyen 12 imamın sevgisiyle hayatlarını geçiren kardeşlerimize dersim’in iftirasını atmak ayıptır.
Terör destekli etnik bölücülük siyaset sahnesine konuşlanmış, PKK’nın stratejisinde yeni bir aşamaya gelinmiştir. Etnik tahrik ve taleplerle ilerletilmeye çalışılan siyasi bölücülük gündemiyle, silahlı terör saldırılarının ortak hedefi ortadadır. Amaç türk milletine devletine vücut veren ortak değerleri yıkmaktır. Arkasından ülkemizi parçalayarak çok dilli ortaklık devleti yapılanmasını kabul ettirmektir. Biz bu kapsamdaki uyarlarımızı yıllardır yaptık. Türkiye’de bir kürt sorunu değil, terör ve bölücülük sorunu olduğunu, imralı’da yatan caninin kürt kökenli kardeşlerimizin temsilcisi sayılamayacağını vurguladık. Alevi kardeşlerimizle, kürt kökenli kardeşlerimizin beklentilerini kaşıyıp, AKP HDP PKK boluğunun istismar yarışına girdiğini söyledik.
MHP hiç kimsenin nereli olduğuna, ana diline merak salmamıştır. Geleceğini Türk milletinin içinde gören, ay yıldızlı bayrağın altında yaşayan herkesi Türkiye kabul ettik. Parti olarak tarihi süreç içidne Türk milleti ailesine mensup olarak varlıklarını sürdüren bütün değerlere sonsuz hürmet besledik. Bu konulara yaklaşırken bizim için esas olan birleşmek ve birleşmektir.
AKP iktidarıyla işin başında ayrıştığımız nokta da burasıdır. Türk milletinin bin yıllık tarihi süreç içinde çıkardığı dersler bize bunu göstermektedir. Devletin ve hükümetlerin temel görevi vatandaşları arasında onları birbirine bağlayan duyguları hatıraları müşterek değerleri canlı tutmaktır. Tahrik etmek değildir. İşin başından beri siyaset anlayışını ayrılmaya bina etmiş olan AKP’nin çözülme sürecine ısrarla karşı duruşumuzun ana sebebi budur.
Toroslardan Munzur’a selam götürdüğünü söyleyen Davutoğlu’na, Türk milleti sandıkta öyle bir selam çakacaktır ki, mizah gibi şaka gibi duran Davutoğlu bir daha yerinden kalkamayacaktır.
İncinen ve hırpalanan Alevi kardeşlerimiz seslerini yükseltmeli davutoğlu’nun tezgahına düşmemelidir. Alevi islam inancına sahip kardeşlerimizin teröristlerle yollarının kesişmesi imkansızdır. Efendimize gönül vermiş hiçbir vatan evladının isyancıların arasında olması düşünülemeyecektir. Edep yahu diyen 12 imamın sevgisiyle hayatlarını geçiren kardeşlerimize dersim’in iftirasını atmak ayıptır.
Terör destekli etnik bölücülük siyaset sahnesine konuşlanmış, PKK’nın stratejisinde yeni bir aşamaya gelinmiştir. Etnik tahrik ve taleplerle ilerletilmeye çalışılan siyasi bölücülük gündemiyle, silahlı terör saldırılarının ortak hedefi ortadadır. Amaç türk milletine devletine vücut veren ortak değerleri yıkmaktır. Arkasından ülkemizi parçalayarak çok dilli ortaklık devleti yapılanmasını kabul ettirmektir. Biz bu kapsamdaki uyarlarımızı yıllardır yaptık. Türkiye’de bir kürt sorunu değil, terör ve bölücülük sorunu olduğunu, imralı’da yatan caninin kürt kökenli kardeşlerimizin temsilcisi sayılamayacağını vurguladık. Alevi kardeşlerimizle, kürt kökenli kardeşlerimizin beklentilerini kaşıyıp, AKP HDP PKK boluğunun istismar yarışına girdiğini söyledik.
MHP hiç kimsenin nereli olduğuna, ana diline merak salmamıştır. Geleceğini Türk milletinin içinde gören, ay yıldızlı bayrağın altında yaşayan herkesi Türkiye kabul ettik. Parti olarak tarihi süreç içidne Türk milleti ailesine mensup olarak varlıklarını sürdüren bütün değerlere sonsuz hürmet besledik. Bu konulara yaklaşırken bizim için esas olan birleşmek ve birleşmektir.
AKP iktidarıyla işin başında ayrıştığımız nokta da burasıdır. Türk milletinin bin yıllık tarihi süreç içinde çıkardığı dersler bize bunu göstermektedir. Devletin ve hükümetlerin temel görevi vatandaşları arasında onları birbirine bağlayan duyguları hatıraları müşterek değerleri canlı tutmaktır. Tahrik etmek değildir. İşin başından beri siyaset anlayışını ayrılmaya bina etmiş olan AKP’nin çözülme sürecine ısrarla karşı duruşumuzun ana sebebi budur.
Partimizin ayrılma, bölünme, ufalanma gibi arayışlarla uzaktan yakından bağı desteği olmamıştır, olmayacaktır. Bu konuda ilkelerimiz nettir. Vazgeçilmez siyasi önerimiz milli kimlik ve kardeşlik üzerinedir. Biz mezheplerin sorununa da aynı ilkelerle bakmaya özen gösterdik. Alevi - İslam inancımıza sahip vatandaşlarımıza bakışımız da buna göre temellenmiştir.
Alevi kardeşlerimizle ilgili düşünce ve sorunlarına yönelik samimi tutumumuzu devamlı gündeme getirdik. Siyasi kaygılardan uzak bir anlayışla meselelerine eğildik ve dedik ki, cami de bizim cemevi de bizimdir. Ne var ki 2008 yılından beri attığımız adımlar hükümet nezdinde karşılık bulmamıştır. 2009 Haziran ayının başında, hükümet tarafından başlatılan çalıştay adı verilen toplantılarda herkes eteğindeki taşları dökmüş ama somut bir sonuç elde edilememiştir. Partimiz ilk Alevi çalıştayının toplandığı hafta da somut tekliflerle birlikte çalıştay sürecine olan açık desteğini göstermiştir. Konunun sürüncemede bırakılarak, yalnızca istismarının yapılmak istendiği az çok belli olmuştur.
Çağrıda bulunuyorum, evladı kerbela istismarı yapıyorsunuz, Alevi kardeşlerimizi sevdiğinizi söylüyorsunuz. Sahibi olduğunuz demokrasi paketlerinin içine katmadan ilk adımları atalım ve TBMM zeminininde bu konuyu tamamıyla çözelim. Bu kapsamda önerilerimiz şunlardan ibarettir.
Aleviliğin nitelikli eğitim ve kadro ihtiyacını karşılayacak, Türkiye Alevilik Araştırmaları Merkezi kurulmalıdır. Bu merkez desteklenmeli ve özerk olmalıdır. Milli Eğitim Bakanlığı'nda din kültürü derslerinin müfredatına doğru objektif bilgiler dahil edilmelidir. Alevi İslam inancı önderlerinden ilahiyatçılardan oluşan özel ihtisas komisyonu kurulmalıdır. Diyanet İşleri Başkanlığı ortaya çıkacak külliyatın orijinallerine sadık kalarak yayınlanmalıdır. Alevi İslam inancını da bünyesinde temsil edecek şekilde Diyanet'te radikal düzenlemeye gidilmelidir.
Cemevi gerçeği ön yargılarına katılmadan, cami-cemevi karşıtlığına dönüştürülmeden tam olarak kabul edilmelidir. Cemevlerine devlet yardım etmelidir. Biz Alevi kardeşlerimizin ihtiyaç ve taleplerine günü birlik siyasetin dışında yaklaşıyoruz. Meclis’te grupları bulunan bütün partilere bu sorunu çözmeleri noktasında teklifle bulunuyor ve işbirliği öneriyoruz. Bu konu kaşınacak bir tahrik alanı değil, bütün samimiyetimizle çözümlenmesini dilediğimiz gerçek milli kardeşlik projesidir. Konunun bekleme tahammülü kalmamıştır.
Çağrıda bulunuyorum, evladı kerbela istismarı yapıyorsunuz, Alevi kardeşlerimizi sevdiğinizi söylüyorsunuz. Sahibi olduğunuz demokrasi paketlerinin içine katmadan ilk adımları atalım ve TBMM zeminininde bu konuyu tamamıyla çözelim. Bu kapsamda önerilerimiz şunlardan ibarettir.
Aleviliğin nitelikli eğitim ve kadro ihtiyacını karşılayacak, Türkiye Alevilik Araştırmaları Merkezi kurulmalıdır. Bu merkez desteklenmeli ve özerk olmalıdır. Milli Eğitim Bakanlığı'nda din kültürü derslerinin müfredatına doğru objektif bilgiler dahil edilmelidir. Alevi İslam inancı önderlerinden ilahiyatçılardan oluşan özel ihtisas komisyonu kurulmalıdır. Diyanet İşleri Başkanlığı ortaya çıkacak külliyatın orijinallerine sadık kalarak yayınlanmalıdır. Alevi İslam inancını da bünyesinde temsil edecek şekilde Diyanet'te radikal düzenlemeye gidilmelidir.
Cemevi gerçeği ön yargılarına katılmadan, cami-cemevi karşıtlığına dönüştürülmeden tam olarak kabul edilmelidir. Cemevlerine devlet yardım etmelidir. Biz Alevi kardeşlerimizin ihtiyaç ve taleplerine günü birlik siyasetin dışında yaklaşıyoruz. Meclis’te grupları bulunan bütün partilere bu sorunu çözmeleri noktasında teklifle bulunuyor ve işbirliği öneriyoruz. Bu konu kaşınacak bir tahrik alanı değil, bütün samimiyetimizle çözümlenmesini dilediğimiz gerçek milli kardeşlik projesidir. Konunun bekleme tahammülü kalmamıştır.
Türkiye’nin açılım, demokratikleşme sözleriyle sürüklendiği karanlık tünel felaketlerle doludur. Hükümet terör örgütleriyle masaya oturduğu andan itibaren inandırıcılığını hepten kaybetmiştir. Ülkemiz tehlikeli bir girdaptadır. Terör örgütü ne isterse almakta, neyi dayatırsa yaptırmaktadır. AKP ipin ucunu kaçırmıştır. Son zamanlarda gündeme yansıyan haber rapor bilgi ve yorumlar AKP ile PKK’nın Türkiye üzerindeki paylaşım mücadelesine hız verdiklerini göstermiştir. Uluslararası kriz grubunun yayınladığı geçtiğimiz günlerde de Ankara’da duyurduğu Türkiye ve PKK barış sürecini kurtarmak başlıklı raporu tam bir rezalettir. Bu rapor üçüncü gözün fiilen varlığını kanıtlamaktadır.
Davutoğlu, Türkiye’ye dönüş yolunda süreç ihanetinde üçüncü göz olarak yabancı bir aktörün devrede olmasına izin veremeyeceklerini açıklamıştır. Uçakta konuşmak gibi amansız bir hastalığı olan Erdoğan ise 'kendi göbeğimizi kendimiz keselim' diyerek ABD’nin üçüncü göz olarak katılmasına karşı çıkmıştır.
Söz gelimi TOBB Başkanı üçüncü gözlüğe razı gelirse, Anadolu’da üreten Türkiye’nin kalkınması için mücadele veren milli ve manevi değerlerle yönünü çizmiş kardeşlerimiz bu işe ne diyecektir? Onlar PKK’ya göz olan başkana nasıl yaklaşacaklardır? Süreç rezilliği içinde dünya alem vardır, küresel tezgah hükümeti kuşatmıştır. Bize göre Uluslararası Kriz Grubu'nun raporu ihanet sürecine verilen bir ayar, rota gösterilen bir istikamettir. Anayasanın yeniden yazılarak etnik kimliğe dayalı her türlü ayrımcı ifadenin kaldırılması, ceza kanunun ilgili maddelerinin değiştirilmesi, ana dilde Kürtçe tam eğitim verilmesi için çalışmalara devam edilmesi daha fazla yerinden yönetim için planlar açılması, PKK’nın federal özerklik mi yoksa bağımsızlık mı istediğinin açıklığa kavuşturulması dile getirilmektedir.
Silahı bırakanların kamuda çalışmalarını, ana dilde eğitimin serbest olmasını, anayasadan Türk ifadesinin çıkarılmasını, yerel parlamentonun kurulmasını, yerel yönetimin eğitim, sağlık, turizm alanında söz sahibi olmasını, teröristlere tazminat ödenmesini, terörle mücadelede aktif rol üstlenen kamu güçlerinin cezalandırılmasını, bazı şehirlerde yerel polis ve öz savunma güçlerinin kamu düzenini sağlamasını, İmralı canisinin ev hapsine çıkarılmasını, sonunda serbest bırakılmasını tehditlerle dayatmaktadır.
Dünyanın hangi ülkesinde müebbet hapse makum bir terörist iki odalı, bahçeli, televizyonlu villa tipi sözde hücresiyle örgütünü yönetmektedir? Hükümet utanmasa emin olun bin odalı kaçak ve karanlık sarayda imralı canisinin kullanımı için manzaralı bir oda tahsis etmekten kaçınmazdı. Yargının hakkında kesin bir hüküm verdiği terör ele başısına kanun dışı imkanlar sunmak
Başbakan Yardımcısı, milletimizin gözünün içine baka baka terörist başını savunmuştur. Bu Başbakan Yardımcısı sözüm ona HDP’yi hedef alarak ''Siz Öcalan’ı itibarsız hale getirmeye çalışıyorsunuz'' sorusunu sormuştur. Bunun yanı sıra Erdoğan yine dün İstanbul’da KADEM tarafından düzenlenen zirvede hepimizi hayret ettiren bir konuşma yapmıştır. Erdoğan adaletin devreye girmediğini söylemiştir.
Peki adalet, bölücü başıyla ilgili devreye girmemiş midir? Adalet devletin ülkesi ve milletini yıkmak ve yok etmek için nifak kusan çevrelere karşı devrede değil midir?
Herşey iyi güzel de 17 -25 Aralık’tan bu yana yaşananları Erdoğan nasıl izah edecektir? Önümüzdeki 17 Aralık’tan 25 Aralık tarihine kadar geçen 9 günlük süreyi rüşvet ve yolsuzlukla mücadele haftası ilan edip, Türkiye’nin 9 ayrı bölgesinde rüşveti, hırsızlığı cesaretle anlatacağız. Bu ve buna benzer faaliyetlerle AKP’nin 12 yılının foyasını bütünüyle ortaya çıkaracağız. Erdoğan 'adalet mülkün temelidir' diyor, 'beyaz adam ve siyah adam ayrımcılığını kaldırmanın yegane yolu adalettir' diyor. Tamam da Erdoğan’a sormak lazımdır ki, rüşvet ve yolsuzluğun üzerine gitmek adalet değil midir? Vatana ihanet edenin anayasayı çiğneyenin, yakasından tutmak adalet değil midir?
Sayın Erdoğan söyle bize, Ermenek’li Recep Gökçe’ye yırtık lastik ayakkabıyı reva görenler, sana da haram saraylar layık bulan neresinde adalet neresinde hukuk vardır? Erdoğan daha önemli bir şey söylemiş, şunları ifade etmiştir “Yasalar ne kadar kötü olursa olsun adil bir sultanın elindeyse oradan güzel neticeler doğar . Yasalar ne kadar güzel olursa olsun zalim bir sultanın elindeyse zulüm doğar”
Erdoğan bu sözü söylerken kendisini nerede gördüğünü elbette bilemeyiz. Zalimlikle zorbalıkla yasaları tanınmaz hale getirdiği hukuk cinayetleriyle Türkiye’yi ilkel kategoriye soktuğudur. Erdoğan gittiği gezdiği her yerde aklı fikri paralel yapıda kalmıştır.
Sayın Erdoğan söyle bize, Ermenek’li Recep Gökçe’ye yırtık lastik ayakkabıyı reva görenler, sana da haram saraylar layık bulan neresinde adalet neresinde hukuk vardır? Erdoğan daha önemli bir şey söylemiş, şunları ifade etmiştir “Yasalar ne kadar kötü olursa olsun adil bir sultanın elindeyse oradan güzel neticeler doğar . Yasalar ne kadar güzel olursa olsun zalim bir sultanın elindeyse zulüm doğar”
Erdoğan bu sözü söylerken kendisini nerede gördüğünü elbette bilemeyiz. Zalimlikle zorbalıkla yasaları tanınmaz hale getirdiği hukuk cinayetleriyle Türkiye’yi ilkel kategoriye soktuğudur. Erdoğan gittiği gezdiği her yerde aklı fikri paralel yapıda kalmıştır.
Erdoğan’ın kimleri kast ettiği bellidir. Erdoğan’ı korkutan, ürküten bu kadar asabi yapan nedir? Cumhurbaşkanının tek uğraşı hayali bir düşman yaratıp onunla kavga mı etmektir? Paralel diye suçlananlarla 12 yılın 11 yılında iç içe olurken Erdoğan’ın aklı neredeydi? Afrika’daki paralel safarisine onu bunu davet etmekten başka işi gücü kalmamış mıdır?
Kadın erkek eşitliğinin fıtrata ters olduğunu söyleyerek saygısızlık yapan Erdoğan’ın fıtratında doğru iş yapmak milli duruş sergilemek yoktur ve bundan sonra da olmayacaktır.
Geçtiğimiz hafta Cuma günü, Biden Türkiye’ye gelmiş Cumhurbaşkanı ve Başbakan ile görüşmüştür. ABD’nin belli ki istekleri vardır, bir kısmı da medyaya yansımıştır. Kamuoyuna yansıdığı şeklinde görüşmede Suriye ve Irak görüşmelerinin ele alındığı anlaşılmaktadır. Kanaatimiz odur ki, Başbakan Davutoğlu’nun Irak ziyaretlerinin Biden temaslarıyla bağlantısı vardır. Peşmergeyi eğitmenin kararını alan bu zihniyet bir bakıma PKK’ya silahlı eğitim vereceğinin farkında mıdır? AKP bunun Kürdistan’a çanak tutmak olduğunu bilmeyecek kadar cahil, görmeyecek kadar kör müdür? Davutoğlu ve Erdoğan heyecanla bu vahim gelişmeleri mi yetiştirmiştir?
Erdoğan için bir ara tarih olan Biden geçtiğimiz cumartesi günü Beylerbeyi Sarayı'nda can ciğer kuzu sarması haline gelmiştir. Deliğe süpürmeyin yalvarmasından, tarih olmuştur diklenmesinin ardından, çark edilmedik sözü kalmamıştır. Erdoğan ne dediyse tersini yapmıştır. Çünkü 17-25’çilerin en temel özelliği yalana batmalıdır.
İçişleri Bakanlığınca hazırlanan kanun ile bazı kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısı TBMM’ye intikal etmiştir. Görüldüğü kadarıyla rütbesi olan ve aktif görevde bulunmayan birinci sınıf emniyet müdürleri, ikinci, üçüncü sınıf emniyet müdürleri İçişleri Bakanı tarafından emekliye sevk edilebilecektir. 17-25 Aralık’tan sonra polislerimizin baskıya maruz kalması yetmezmiş gibi şimdi de tehdit edilmeleri insaflı adil değildir.
Tasarı baştan savma olup herhangi bir ihtiyacın ürünü olarak değerlendirilemeyecektir. Bu tasarıyla can ve mal emniyetinin temin edilmesi, suçun aydınlatılması, suçluların yakalanması gibi görevleri olan kolluk güçlerinin arama ve gözaltı yetkileri yeniden düzenlemektedir. TSK’nın eli zayıflatılmaktadır. Ülke savunması riske atılmaktadır. AKP polisi güçlendirirken TSK’yı ikinci plana itmektedir. Parti olarak gerekli demokratik müdahale ve eleştirilerimizi sonuna kadar yapacağımızdan hiç kimse şüphe duymamalıdır.
© Tüm hakları saklıdır.