05 Ocak 2016 12:31
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, yeni anayasa tartışmalarına ilişkin olarak, "Yeni anayasa herhangi bir partinin değil, 78 milyonun olmalıdır. Anayasanın ilk 4 maddesinin tartışılmasına tahammülümüz yoktur. AKP başkanlık sistemine geçilmesini önermektedir. Biz tamamem başkanlığa karşıyız. "Başkanlık sistemi diye tutturan tek kişi Erdoğan'dır; Davutoğlu gönülsüzce hizmet ediyor" dedi.
DTK'nın özyönetim kararını sert bir dille eleştiren Bahçeli, "Türkiye milli ve üniter bir devlettir. Öz yönetim bölünme ve ayrılmadır. Yılanın başı küçükken ezilmelidir" ifadesini kulllandı. Bahçeli, "HDP’li sözde siyasetçilerin dokunulmazlığı kaldırılacaksa, Davutoğlu ve AKP’nin önünde engel yoktur. Buyursunlar TBMM’de bu sorunu kökten çözelim, hepten bitirelim, hukukun işini kolaylaştıralım" diye de ekledi.
AKP Sözcüsü Ömer Çelik'in "Yeni Anayasa Türkiye'nin kimlik belgesidir” açıklamasını eleştiren Bahçeli, "Biz kimliksiz değiliz ki kimlik bulalım. Biz köksüz değiliz ki varlığımızı tanıyalım. Bu yersiz söze karşı diyorum ki Türkiye’nin kimliği anayasa ile değil kültürel mirasla düğümlenmiştir. Bu itibarla AKP’nin gündeminde olan Türklüğün tasfiye planı PKK talebidir, MHP’nin çanak tutması düşünülemez" dedi.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın başkanlık için verdiği tartışma yaratan 'Hitler Almanyası' örneğine değinen Bahçeli, "Erdoğan, Hitler'i örnek alıyorsa, gitsin Neo-nazilerin avukatlığını yapsın. Ama unutmasın ki Türk milletinin sinesinden hiçbir zaman Hitler çıkmamıştır" diye konuştu.
Bahçeli, çözüm süreci döneminde kurulan ‘Akil İnsanlar’ heyetinde de yer alan, yazar ve akademisyen Murat Belge'nin “Bizim desteklediğimiz, doğru işler yapan adam uydurma bir Tayyip Erdoğan’mış. Bizler en lüzumsuz adamlardık. Çünkü biz gidip Kürtler’e‘Barış iyidir’ diye anlatacağız. Zaten Kürtler bunun iyi olduğunu biliyorlar” sözlerine gönderme yaptı. Bahçeli, "Biz bu 63’lüklere akılsız dediğimiz zaman bizi eleştirenlere, sözde akillerden birisinin ‘Biz aklımıza filan kullanmıyorduk, konu mankeni gibiydik’ dediğini hatırlatmak isterim" diye konuştu.
ANDY-AR'ın 2015'in enleri araştırmasına da gönderme yapan Bahçeli, "Kamu araştırması yaptırıp bize 2015 yılının kaybedeni diyorlar, bunların alayı halt etmişlerdir!" dedi.
MHP grup toplantısında partililere hitap eden Bahçeli'nin konuşmasından satır başları şöyle:
AKP ile geçen her yılın milletimize bir hayrının dokunmadığını yaşıyor ve görüyoruz.
Hükümet çaresizce terörün meydan okumalarını sineye çekmiştir. Kan akarken terörün bittiğini müjdeleyenlerden çözüm sürecine methiyeler düzenleyenlerden ses gelmemiştir. Bu güruh 2015’te firar edip saklanmıştır.
Biz bu 63’lüklere akılsız dediğimiz zaman bizi eleştirenlere, sözde akillerden birisinin ‘Biz aklımıza filan kullanmıyorduk, konu mankeni gibiydik’ dediğini hatırlatmak isterim. AKP-PKK işbirliğinde bulunan, yedi bölgeye sevkiyatı yapılan 63 adamdan eser yoktur. Şehit gelmiş, vatan gitmiş, Suriye ve Irak’a dönmüşüz, bunlar için önemsizdir. Fakat sıra PKK tezlerinin anlatılması safhasına geçtiğinde bunların öne çıkmaları, özgürlük ve demokrasi elçileri kesilmesi süpriz sayılmamaldırı.
PKK şu anki gücüne kavuşmuşsa bunun suçu AKP’dir. Silahlanmasına göz yummuş sonra da çark edip eleştirmiştir. 11 Temmuz’da sözde ateşkesi bitirmiş, sözde devrimci halk savaşını başlatmıştır. AKP’nin tek başına iktidarı kaybettiği zamanda PKK saldırılarını yoğunlaştırmıştır.
Sanki vahşi bir el devreye girmiş, böylelikle terör kartı tekrar açılmıştır.
2015 yılında tarihte eşine az rastlanan bir gaflat ve hatta ihanet AKP’ye nüfuz etmiştir. Siyaset tamamıyla ayağa düşmüş, devlet yönetimi millilikten yoksun kadroların tekeline girmiştir.
Demokrasi rafa kalkmış, bireysel halk özgürlükler tanınmamış, medya susturulmuştur. Türkiye, 7 Haziran’dan sonra kumpas ve komplolar mahkum edilmiştir. Ülkemizin düzlüğe çıkmaması için oyun planlanmıştır.
Bir yanda bölücü eylemler, bir yanda Erdoğan ve Davutoğlu’nun oyunları Türkiye’nin içe kapanmasına neden olmuştur. 1 Kasım’da ikinci seçime mecbur bırakılmıştır. Siyasi tarihimizde ilk kez böyle bir vaka yaşanmıştır. Koalisyondan korkan AKP’den başkası olmamıştır.
Bizi mahcup edecek bahanelere sığınmadık. Farklı partiler arasında oluşacak koalisyon olasılıklarını teklfi ettik. Yeter ki Türkiye kazansın dedik.
Biz önce ülkem ve milletim sonra partim ve ben diyen bir kavrayışta bulunduk. Bizim milliyetçiliğimiz, Türkiye milletine beslenen bir tezahür değildir. Biz Türkiye’nin muasır medeniyetler seviyesine çıkmasını istiyorum. Bizim hassas olmak gibi mecburiyetimiz, fedakarca davranmak gibi durumda olmak zorundayız.
Hırsızı görmesek bu kadar sorun yoktu. İhanet sürecini ağırdan alsak, parlamenter sisteme vuralacak darbeyi olağanüstü karşılasak her şey bambaşka olurdu. Türklüğe hakarete gözleri yumup hatta ortak olsaydık bizlere nasıl ülkücü denilecekti?
Biz 7 Haziran’dan 1 Kasım’a kadar geçen sürede olması gereken neyse onu yaptık. Her konuda haklı çıktık. Hiçbir görüşmüzde açığa düşmedik. Erdoğan ve Davutoğlu’nun koalisyon mimarisini yok etmesi, devreye sokulan kirli propoganda sayesinde …
Biz hayır demesini de evet demesini de iyi biliriz. Türk milletinin yararına, Türkiye’nin menfaatine itirazlarımız hayırcılıkla suçlanıyorsa evet hayırcıyız. Hayır’da hayır var diyoruz.
Belki daha fazla insanımıza ulaşamadak, belki de politikalarımızı aktarmakta engellerle karşılaştık. Hayırcı olarak afie edilmemizin sebebi ne olursa olsun, derslerimizi detaylarıyla çıkardık.
Türkiye kötü yönetiliyor, vatandaşarımıza aş ve iş sorunları dayanılmaz seviye dediğimizde hayırcı korosu iştahla çalışıyordu. Biz, haramzadeler götürüyor derken onlar ‘hayırcı’ diyordu. Biz herkes eşittir derken onlar Kürdistan diyecek kadar alçaklaşıyordu.
İlkelerimizin efsane arayışları, kısa vadeli arzulara değişmedik ve değişmeyeceğiz. Ülkülerimizi, siyasi çıkarlara gelip geçici heveslere çiğnetmedik.
Bedeli ne olursa olsun sonu nereye varırsa varsın, MHP’nin varlığıyla hakkıyla sahiplendik. Dava hukukunu herkese karşı müdafa ettik.
Millete verdiğimiz sözleri unutmamızı isteyenler hayal kırıklığı yaşadılar. Şehitlerimizin kemiklerini sızlatacak en ufak bir karakter kırılması yaşamadık.
Kamu araştırması yaptırıp bize 2015 yılının kaybedeni diyorlar, bunların alayı halt etmişlerdir!
MHP hastalıklı bir bünyenin arınmakta olduğu tek bir şifadır. Bu tarihi şifayı şirret hesaplara alet etmet, biz hayattayken kesinlikle mümkün değildir.
Vekiller, diğer alanlarda olduğu gibi 2015 yılında ekonomi dibe vurmuştur. Üzüntümüz o dur ki yeni yılda sağnak gibi yağan zamlar mağduruyeti arttıracaktır. İsraftan kaçınmayan saray ve hükümetin bunaltan sözde fiyat ayarlamaları ahlaka sığmadığı gibi insani de görülmez.
Keyif sürerken vatandaş nasıl geçineceğini, nasıl barınacağını kara kara düşünmektedir. Böylesi adaletsizlikler, sosyal patlamaların teşvik edicisidir. 2015’te çarşı pazar masrafları vatandaşları zora sokmakla kalmamış, sofralardaki ekmekler dilim dilim azalmıştır.
2015 yılına ait hedefler tutumamıştır. Yatırımlar durmuştur. Yüzde 8, 81’lik enflasyon oranları, azalan refah, borçlanan milyonlar adaleti ve ekonomiyi ne hallere düştüğün bir göstergesidir.
Milletimiz vahim ölçüde fakirleşmektedir. Bir avuş azınlık, zümre servetine servet eklerken Erzurumlu Hasan yoksullaşmıştır. Tüm cepheler bölgesel sorunlara bğalı çökmüştür. Hükümetin çürük dış politkası sonucunda ekonomi durmuş, esnaf sıkıntı üstüne sıkıntı yaşamak zorunda kalmıştır.
Ülkemiz yalnızlaşırken ekonomik darlığa hapsolmuştur. Suriyeli sığınmacıların yarattığı irade her geçen gün düşmüş, bu nedenle Türkiye istikrarsızlığın yörüngesine sürüklenmiştir.
TL inanılmaz değerler kaybetmiştir. İşsizlik ve yoksulluk toplumsal hayatı yok etmiştir. Hükümetin imkan ve iddiaları arasındaki muazzam çelişkiler ekonomiye de yük bindirmiştir. AKP’nin ekonomideki iflası sırasında artık dizginlenemeyecek boyutlara ulaşmıştır.
Hiçbir komşu ülkeye sözümüzü geçiremedik. Suriye, Irak, Mısır politikası çökmüştür. Rusya kriz geçirmektedir. Erdoğan’ın sivri dili, omurgaız politikaları Türkiye’yi boğmuştur. Hükümüet sınırlar ötesindeki Süleyman Şah türbesini teröristlere teslim ederek kaçmıtşır.
Erdoğan’ın düne kadar İsrail’e terörist derken, bugün ihtiyacımız var derken en talihsiz açıklama bu olmuştur. Maalesef 2015 senesi AKP yüzünden kaybedilmiştir.
Türk milleti 140 yıldır anayasa tartşmalarına şahit olmaktadır. Ne var ki herkesin benimsediği görüş hala bulunmamıştır. Farklı dönem ve tarihlerde bu kronik anlaşmazlık olgusu tekrar gündeme gelmektedir.
Her kesim akım, dünya görüşü siyasi görüşlerine göre anayasa modeli önermektedir. Bugüne kadar hep böyle olmuştur. Yeni bir anayasa yapılınca Türkiye bir çırpıda sorunlarından uzaklaşacaktır.
Halbuki anayasalar toplumsal sözleşmenin yazılı belgeleridir. Önce mutabakat sonra yazıya dökülür.
Ne kadar kapsayıcı anayasa yaparsanız yapın, bir sonuç doğurmayacaktır uygulanmadıkça. Türkiye bunu her seviyede yaşamıştır. Anayasanın yenilenmesi mümkün ve zorunludur. Ancak yeniden yazıyoruz diye içine yerleştirilecek kindar hevesleri hoş görmek ahlak dışı ve vatana ihanetle eşdeğerdir.
Anayasa herhangi bir parti veya hareketin mahsulü değil, 78 milyonun tamamına ait olmaldıır. Bugün Türkiye’nin yeni anayasaya ihtiyaç duyduğu inkar edilemez. 140 yllık tartışma, uzlaşmayla bitirilmedir. Parti olarak biz de olumlu ve sıcak tutum içindeyiz.
Yeni beklentilerin bu çerçevedeki arayışların arttığını biliyoruz. Özellikle Erdoğan ve Davutoğlu’nun çabaları milletimizin gözü önünde cereyan etmektedir. Bu maksatla temas kurulmuştur.
Davutoğlu beraberindeki heyet ilk önce 30 Aralık 2015 günü TBMM CHP Genel Başkanını ziyaret etmiştir. 2 saat 15 dakika sürmüştür. Medyaya yansıyan haberlere göre iki başkan meclis iç tüzüğünün değiştirilmesi, bütçe, terör, ab ve uluslararası süreçleri değerlendirmiştir. AKP ile CHP Türkliye2nin çoğulcu anayasaya kavuşmasına karar vermişlerdir.
İkinci ziyaretini dün saat 14.00’te partimize gerçekleştirilmiştir. Son derece yararlı, nazik ve olumlu havada geçen görüşmede başta anayasa olmak üzere TBMM iç tüzüğü, terör, iç dış siyasi görüşmeler, bütçe ele alındı. MHP, olarak yeni bir anayasa yapılması konusunda engel görmediğimizi, bu kapsamda üzerimize düşeni yapacağını söyledik. 19 Ekim 2011 tarihinde çalışmalarına başlayan ve Meclis’te grubu bulunan Anayasa Hazırlık Uzlaşma Komisyonunun tekrar oluşması konusunda olumlu olduğumuzu söyledik.
Daha önceden kabul edilen 60 maddenin aynen krounması konusunda anlaştık. Anayasalar zamanın ruhuna, beklentilerine, değişen çapa, toplumsal direnişlere cevap vermeli.
AKP heyetine çekinlerimize de söyledik. Sivil anayasa yapılamsını sitemekedir. Başkanlık sistemine geçilmesine önermektedir. 1982’de olduğu gibi sivil olması için bir anayasanın, siviller tarafından polması önemli değildir. Yine 82 anayasasının halkın yüzde 90’ını aşan bir oylamalayla kabul edildiği untulmamalıdır.
Yüksek bir katılım ve halk desteğiyle yazılacak, kuvvetler ayrımını tam anlamıyla özümsemiş bir anayasa için hareket şarttır.
Biz kimliksiz değiliz ki kimlik bulalım. Biz köksüz değiliz ki varlığımızı tanıyalım. Bu yersiz söze karşı diyorum ki Türkiye’nin kimliği anayasa ile değil kültürel mirasla düğümlenmiştir.
Bu itibarla AKP’nin gündeminde olan Türklüğün tasfiye planı PKK talebidir, MHP’nin çanak tutması düşünülemez.
Davutoğlu’nun Saray ayarlı konuşmasında başkanlık tartışılırken konjektör bakılmasına tavsiye etmem.
Davutoğlu gönülsüz bir şekilde Erdoğan’ın makam sevdasına hizmet etmektedir. Öyle tarihi gaflara imza atmaktadır ki bir bakıma dilinin altındaki bakalyı çıkarmaktadır. Erdoğan herkesin gözü önünde geçrek niyetini ele vermiş, “Hitler Almanyasına baktığınızda bunu görürsünüz” Hitler Almanyasını arzuluyorsa, Hitler’in anılarını yad etsin. Aklından bir an olsun çıkarmasın ki Türk milletinin sinesinden Hitler çıkmamıştır. Erdoğan, Kaçak Saray’dan yapılan açıklama tamamen saptırmadır. Parlamenter sistem için her türlü örtülü veya açık ittifakta bulunmayı kafaya koyan Erdoğan’ın oyunu bozulacaktır.
MHP, başkanlığa tammaen karşı olup parlamenter sistemi revize etmekten yanadır.
Tarihteki tüm despotlar, adalet dağıttıklarını zannettiler. Fakat dağıttıkları hem ülkeleri hem de kendileri oldu. Bilmiyorsa öğreteyim; Türkiye’de adaletin dağıtıldığı tek mevki mahkemelerdir. Türkiye Cumhuriyeti hukuk devletidir. Erdoğan’ın adalet dağıtmak yerine 17-25 Aralık’ın hesabını vermesi akla en yatkın yol ve önerimiz olacaktır.
Bir tarafta yeni anayasa ve başkanlık sistemi konuşulurken dış destekli YGP terörü Fırat’ın batısına geçmiştir. YGP’nin Fırat’ın batısına geçerse gereği yapılır diyen Erdoğan ve Davutoğlu sözlerini yemek zorunda kalmıtşır.
2012 yılından beri bu yasanın mahsurlarını, sakıncalarını anlatmamıza rağmen AKP’nin bu kadar ağır sonuçtan sonra bizimle aynı noktaya gelmiş olması yetersizdir. Kandil’in TBMM’deki ele başları, DTK’da özyönetim ilanı yapmışlardır. Özünde kan ve cinayet bulunanların öz yönetim teklifleri cezasız bırakılmamıştır.
Demirtaş, ayrı bir devletten bahsetmiştir. Erdoğan dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla ilgili bir tarıtşma başlatmıştır. Deneyimlerinizi iyi biliyoruz. 2012 yılında BDP’lilerin dokunulmazlıklarını kaldıracağını söyleyen Erdoğan, kısa süre sonra unutmuştur. Erdoğan, HDP’lilere hakaret ettiği her dönemde terör örgütleriyle masaya oturmuştur. Erdoğan ve Davutoğlu’nun bölücülerle yeni bir müzakere sayfası açmasından kuşkuluyuz.
Erdoğan ki 30 Mart 2013’te katıldığı toplantıda “Kürdistan, Lazistan eyaletleri var” sözleri hafızalara kazınmıtşır.
AKP’nin ve Saray'ın öz yönetimden rahatsız olması mümkün değildir. Yeni anayasa pazarlıklarını kızıştırmak için midir? AKP, PKK ile görüşmekte midir? Hepsinden önemlisi dehşet doul günler, özyönetimle temellenmiş başkanlık sisteminin hazırlanmış bir yolu mudur?
HDP’li sözde siyasetçilerin dokunulmazlığı kaldırılacaksa, Davutoğlu ve AKP’nin önünde engel yoktur. Buyursunlar TBMM’de bu sorunu kökten çözelim, hepten bitirelim, hukukun işini kolaylaştıralım. Erdoğan ve Davutoğlu’nun yeni anayasa vesilesiyle milletimizin ve devletimizin tarihinden vazgeçecek kadar esnememişse bu Türkiye düşmanlığı kimsenin yanına kalmayacaktır. Türk milletinden dönecektir. Türkiye milli ve üniter bir devlettir. Öz yönetim bölünme ve ayrılmadır. Yılanın başı küçükken ezilmedir!
© Tüm hakları saklıdır.