27 Kasım 2024 10:30
Güncelleme: 27 Kasım 2024 22:01
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın 2025 bütçesini görüşmek üzere toplandı. Bakan Mahinur Özdemir Göktaş'ın salona gelmesinin ardından muhalefet milletvekilleri üzerine katledilen kadınların adı yazan bir kefen açarak protesto etti. CHP'li Rahmi Aşkın Türeli'nin İzmir'de yanarak hayatını kaybeden beş kardeş ile ilgili bakanlık ihmali olduğunu belirtmesinin ardından AKP'li milletvekilleri itiraz etti. Başkan Muş, "Hepimiz şapkamızı önümüze koyacağız. Hiç polemiğe gerek yok" ifadelerini kullandı. CHP'li vekiller ise "Bakanlık koysun" diyerek yanıt verdi. CHP Ankara Milletvekili Semra Dinçer, komisyon başlangıcında yaptıkları "kefenli" protestoyu hatırlatarak, "Sayın bakan, bugün burada açtığımız temsili kefeni kadınlar çantasında taşıyor haberiniz var mı? Bu sabah bu kefeni burada açtığımızda Esenyurt’ta bir kadın daha eşi tarafından boğularak öldürüldü" dedi.
Komisyon, AKP Samsun Milletvekili Mehmet Muş başkanlığında toplandı. Komisyonda Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının bütçe, kesin hesap ve Sayıştay raporları görüşülüyor. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş'ın sunumu öncesi muhalefet milletvekilleri üstünde kırmızı boya ile öldürülen kadınların adları yazılı bir "kefen" açıldı.
Bakan Göktaş milletvekilleriyle tokalaşırken, CHP'li kadın vekiller, "Sayın Bakan, bu kefenin üzerinde öldürülen kadınların isimleri yazılı. 9 Ekim'de 296'ydı, bugün 411. Vicdanınız sızlıyor mu Sayın Bakan? Kafanızı yastığa nasıl koyuyorsunuz Sayın Bakan. Bu kadınların vebali sizin boyununuzdadır. Kefeni çantamızda taşır hale geldik" diye tepki gösterdi. Komisyon sıralarına "İstanbul Sözleşmesi yaşatır", "istifa", "Marjinal değiliz halkız" ve "Jin, Jiyan, Azadi" yazılı dövizler ve öldürülen kadınlar ile Diyarbakırlı 8 yaşındaki Narin'in fotoğrafları konuldu.
Bakan Göktaş'ın sunumu sonrasında milletvekilleri söz almaya başladı. CHP Osmaniye Milletvekili Asu Kaya, bakanlığın "tanıtım filmini" eleştirdi ve 25 Kasım Kadına Şiddetle Mücadele Günü'nde şiddete uğrayan, gözaltına alınan kadınları da hatırlatarak şunları söyledi:
"Sizin işiniz sadece video çekip, tweet atmak, Burada da gülüyorsunuz kınıyorum sizi. Gülümseyip el kol hareketi yapıyorsunuz. 169 kadın gözaltına alınıp yerlerde saçından tutup sürüklenirken adlarını bile anmadınız. Kadından haberiniz dahi yok. Maalesef burada sizinle karşı karşıyayız. Adana'da ayrılmak istediği eşi tarafından başı kaldırım taşıyla ezilen kadının yanında yoktunuz. Narin günlerce aranırken yoktunuz. 98 gündür Narin'in kim tarafından, nerede katledildiği bulunamadı. Sizin de haberiniz yok, umurunuzda değil. Siz sanal stratejik eylem planlarınız haricinde hiçbir yerde yoksunuz. Öldürülen kadınların yüzde 41'i evde öldürüldüğü için bakanlıktan sığınma evi istiyor.
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan'ın İstanbul Sözleşmesi'ne ilişkin sözlerine tepki gösteren Kaya, "Kanunların uygulanmasında bunca problem varken, çıkıp, “İstanbul Sözleşmesinden çekilmekle hükümetimizin kadına yönelik şiddetle mücadele iradesi arasında hiçbir illiyet bağı yoktur” diyor Sayın Cumhurbaşkanı. Son 14 yılda en düşük kadın cinayetinin yaşandığı yıl 2011! Sözleşmenin imzalandığı yıl. O günden bugüne kadın cinayetleri 4 kat, şüpheli ölümlerle 5 kat artmış durumda. Bu veriler, bu bağın ne kadar güçlü olduğunu, sanal değil gerçek olduğunu ortaya koyuyor. Yani sanalı değil, Türkiye olarak gerçekliği yaşıyoruz. Kadını koruma ve güçlendirme deyince, bir KADES’i biliyoruz. 2023 yılında KADES’e 1 milyon 383 bin ihbar yapılmış, 193 bin kadın için koruma kararı alınmış. Sadece 1500 kelepçe uygulanmış. Kadınlar elektronik kelepçe talep ediyor; "yok, boşa çıkmasını bekliyoruz" cevabını alıyorlar. Bu arada, elektronik kelepçe takan erkeklerin kelepçelerini de kırıp eşlerini katlettikleri bir ülke olduk. Dün, Taksim’de, kadınların üzerine saldırmayı bilenler, nasıl oluyor da elektronik kelepçesini kırıp gidip kadını katledeni durduramıyorsunuz? Ayrıca, öldürülmemek için sizden medet uman, bekleyen kaç kadın katledildi acaba bugüne kadar? Bunu bilmek istiyoruz. Maalesef gerçeklik sizin sanal dünyaya yaydığınız o reklam videosu gibi değil" ifadelerini kullandı.
DEM Parti Diyarbakır Milletvekili Halide Türkoğlu, İzmir'de yanarak hayatını kaybeden 5 çocuğu bütçe gündemine taşıdı. Sayyiğit, "Bakanlığınıza ait bütçenin her bir kaleminden cinsiyetçilik akıyor. Bizler kadına yönelik şiddete karşı yapılması gerekenleri anlatmakla mükellefiz" ifadelerini kullandı.
CHP Trabzon Milletvekili Sibel Suiçmez, AKP iktidarı sürecinde "yoksulluk, tecavüz ve istismarların" her yerde olduğunu belirterek şunları söyledi:
"Bugün bu salonda en çok duyacağımız sözler; yoksulluk, tecavüz, utanç, istifa, ölüm, yetersiz bütçe olacak. 22 yıllık AKP iktidarının getirdiği bu süreçte yoksulluk her tarafta, tecavüzler, istismarlar her tarafta. Sizin pek çok bakanlığı ilgilendiren konuda sorumlu tutulmanızın da haksızlık olduğunu düşünüyorum. Bu İçişleri Bakanlığıyla, Milli Eğitim Bakanlığıyla siz nasıl problemleri çözeceksiniz? Ben bugün bir kadın vekil olarak bir kadın bakandan şunu duymak isterdim; 'üzgünüm problemleri doğru tespit edip gerçekçi ve doğru bir çözüm uygulayıp çocukları, kadınları, engellileri, yaşlıları kısaca dezavantajlı grupları yeterince koruyamadım ama birlikte başarmak için bir şeyler yapabilir miyiz'. Bu gerçekleşmiş olmadı. İçişleri Bakanıyla hiç görüştünüz mü merak ediyorum. Her 25 Kasım'da kadınlar şiddetin önlenmesi için sokaktalar, dövülüyorlar, eziliyorlar, kötü muameleye tabi tutuluyorlar. Bakana, 'bu sefer de bırakalım' dediniz mi? Keşke görüşseydiniz, bunları engelleseydiniz. Bu Milli Eğitim Bakanı'yla 'özgür kadın, özgür birey' yetiştirmeniz mümkün değil. Bunu anlamanız gerekiyor. Milli Eğitim Bakanı'yla görüşmeniz gerekiyor."
Bakanlığın Diyanet İşleri Başkanlığı ile protokol yapmasını eleştiren Suiçmez, "Bu konuda yetkin gruplarla değil de Diyanet İşleri Başkanlığıyla protokol yapıp da merhamet üzerinden giderseniz sonuç bu; hergün öldürülen kadınlar. Bunun önüne bu şekilde geçemeyiz. Bunun önüne geçmek sadece sizin değil hepimizin görevi. Siz yanınızdaki bürokratların size doğru bilgi vermesini sağlayın. Bugün sanal eylem planları dinledik. Bunlarla ne yoksulluğu ne tecavüzü ne tacizin önünü kesemiyorsunuz. Bugün azalan bir bütçe ile karşımızdasınız. Güzel bir bütçe hazırlamamışsınız. Bu bütçeyle nasıl çözüm üretilecek? Sürekli aile diyorsunuz. Hepimiz aileden yanayız ama buna bir kutsallık vererek kadını onun içerisinde boğmanıza karşıyız. Bugün boşanma sayısı artmış, eşleri tarafından katledilen kadınların sayısı artmış, aile bireyleri tarafından cinsel saldırıya uğrayan çocukların sayısı artmış, evlenme sayısı düşmüş, bebek ölümleri artmış. Güçlü aile, güçlü toplum, güçlü Türkiye diyorsunuz. Hayal görmeyin, nasıl çözüm üreteceğimizi acımasız bir biçimde verileri ortaya koyarak, karşılıklı görüşerek, birbirimizle danışarak sağlayalım" dedi.
DEM Parti Muş Milletvekili Sümeyye Boz, kadınların ekonomik güvencesizliğinin artması nedeniyle ortaya çıkan problemlere değinerek şunları söyledi:
"Türkiye'nin her yerinde bir kadın yoksulluğu var. Bu durum ataerkil kapitalizmin sistematik bir sonucu olarak, devletin ise suç ortaklığı yaptığı toplumsal bir şiddet biçimidir. Kadınlar ekonomik kaynaklara, krediye, istihdam fırsatlarına erişimden mahrum bırakılmaktadır. İktidarın kadınları ekonomik ve toplumsal yaşamdan dışlayan politikaları kadın yoksulluğunu geliştiren ana unsurdur. Kadınların ev içinde harcadığı ücretsiz emek, sosyal güvenlik sistemine dahil edilmemekte ve görünmez kılınmaktadır. Bu durum sadece ekonomik güvencesizliği arttırmakla kalmıyor aynı zamanda onların toplumun en kırılgan kesimi haline getirmektedir. Kadın emeği en ucuz ve en istismar edilebilir kaynağı olarak kullanılmakta, devlet de bu sömürüye göz yummakta ve politikalarıyla da adeta desteklemekte."
İYİ Parti Tekirdağ Milletvekili Selcan Taşçı ise "tek bir imza ile" İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılmasını bütçe gündemine taşıyarak "Uluslararası sözleşmeler bu ülkede imzalanırken okunmuyor mu, siz imzaladınız bu metni" dedi ve şöyle devam etti:
"Çocuklarımızın devlet korumasındayken dövülerek öldürülebildiği bir ülkeye dönüştük. İki yaşındaki bebeğin tecavüze uğradığı, 8 yaşındaki bir çocuğun öldürüldüğü ve koca bir köyün buna sustuğu, İzmir'de en son beş çocuğun ölüme sürüklendiği bir ülkeye dönüştük. Kendi öz kardeşini doğurmak zorunda kalan çocuklarımız var. Hiçbirimiz bu acı ve bu tiksinti seviyesiyle yaşayamayız. Burada hepimizin öfkesi taşma noktasında. Son çeyrek asrın günah keçisi ilan etmiyoruz sizi ama o koltukta siz de otursanız ben de otursam karşımızda çok mahcup olmamız gereken bir tablo var. Bunda uzlaşabilirsek çözüm de bulabiliriz. Aileyi yaşatacak politikalar üretmekle mükellef bakanlığın bütçedeki payı ne yazık ki yüzde 2,76. Konuşmanızda söylediğiniz hedefleri gerçekten bu bütçeyle yapabilmek için sihirbaz olmanız gerekiyor. Bu bakanlığın bütçesi istikrarlı şekilde düşüyor.
Biz burada konuşurken de bir kadın ölecek yarın da ölecek. İktidar sahiplerinin burada durumu ne? Biz ne zaman İstanbul Sözleşmesi’ni göstersek bir ihanet belgesi gösterilmiş gibi tepki veriliyor. Uluslararası sözleşmeler bu ülkede imzalanırken okunmuyor mu, siz imzaladınız bu metni."
"Bütçenin yarısından fazlası sosyal yardıma ayrılmış"
CHP Sakarya Milletvekili Ayça Taşkent, 2025 bütçesinde sosyal yardım paylarının arttırılmasına ilişkin olarak şunları ifade etti:
"Bütçe teklifinizde yine sosyal yardıma ayrılmış payın arttığını görüyoruz. Bütçenin yarısından fazlası sosyal yardıma ayrılmış ve bu artış 'rekor artış' olarak müjdeleniyor. Sosyal yardımlardaki sürekli artış müjde değil iktidarınız döneminde yoksulluğun nasıl kronikleştiğini gösteriyor. Yoksulluğun bitirilmesi değil var olan yoksulluğun sürdürülmesini mümkün kılan palyatif çözümler aradığınızı ispatlıyor. Bunun övünülecek bir durum olmadığını düşünüyorum. Sosyal yardıma muhtaç kişi sayısı 17 milyona çıktı. Tüm bu yoksulluk kadının sırtında. Buradan sormak istiyorum; sosyal yardım hak sahiplerinin yüzde kaçı kadınlardan oluşuyor? Geçen yıllarda bu oran yüzde 65'lerdeydi. Bu veri bize kadın yoksulluğunu bitirmeye yönelik hamleler yapıldığını göstermiyor. Aksine bakım verme ile ilgili sosyal yardımların maddi olarak kadına bağlanması bize, evde bakım verme sorumluluğunun kadına kalmasının bir sonucu olduğunu gösteriyor."
CHP'li Rahmi Aşkın Türeli, İzmir'de yanarak hayatını kaybeden kardeşlerin ölümünde bakanlık ihmali olduğunu belirterek; "Sosyal hizmet sorumlularının görevi o anneyi kendi kaderine bırakmaması ve yasanın uygulanmasıydı. İhmalde sorumluluk varsa o da Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nındır" dedi.
AKP'li milletvekillerinden itiraz gelmesinin ardından Komisyon Başkanı Muş, "Hepimiz şapkamızı önümüze koyacağız. Hiç polemiğe gerek yok" ifadelerini kullandı. CHP'li vekiller ise "Bakanlık koysun" diyerek yanıt verdi.
CHP Ankara Milletvekili Semra Dinçer, komisyonda yaptığı konuşmada, kadın cinayetlerin, kadın ve çocuklara yönelik şiddete işaret etti, CHP'li belediyelerin açtıkları kreşlerin kapatılması tartışmalarına değindi. Semra Dinçer, şunları söyledi:
"Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı 2025 yılı bütçesini Narin’in, Sıla bebeğin, istismara uğramış yüzlerce kadın ve çocuğun, şiddete uğramış ve katledilmiş kadınların, dağılmış ailelerin, doğdukları hastanede katledilen bebeklerin gölgesinde görüşüyoruz. Bu utancın sahipleri de burada. Sayın Bakan, sizin sorumluluk alanınızda olan kadın, çocuk, aile hepsinde büyük bir yıkım var. Kadınlar katlediliyor, aileler dağılıyor, çocuklarımız uyuşturucu batağına saplanmış durumda. Siz Dubai’de Küresel Kadın Forumu’nda süslü cümleler kurarken Türkiye’de kadınlar ve çocuklar katlediliyor. Dubai’de, "kadınların toplumsal hayattaki gücünü artıracak projelerimiz ve çocuklarımızın geleceği için yürüttüğümüz çalışmalara dair iyi uygulama örneklerimizi paylaştık" demişsiniz. İyi örnek nedir Sayın Bakan? Katledilen kadınlar mı, uyuşturucu batağına saplanan çocuklarımız mı, dağılan aileler, istismara uğrayan bebekler mi sizin için iyi örnek? Dubai’de; çocuk yaşta katledilen Narin’i, istismara uğradıktan sonra öldürülen Sıla bebeği, İzmir’de diri diri yanarak ölen 5 çocuğumuzu, Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerde öldürülen bebekleri, engelli ve bakıma muhtaç çocukların devlet yurtlarında işkence gördüklerini anlattınız mı? Her gün yatağa aç giren çocukları anlattınız mı?
İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasından bu yana Türkiye’de kadın katliamı artmış durumda. 2021 yılında 280 kadın, 2022 yılında 334 kadın, 2023 yılında ise 315 kadın katledildi. Sayın Bakan, bugün burada açtığımız temsili kefeni kadınlar çantasında taşıyor, haberiniz var mı? 9 Ekim'de Genel Kurul’da yaptığım konuşmamda 2024 yılında 296 kadın katledildi demiştim. Aradan 49 gün geçti, bugün katledilen kadın sayısı 412 oldu. Bu sabah bu kefeni burada açtığımızda Esenyurt’ta bir kadın daha eşi tarafından boğularak öldürüldü. Sunumunuzda kadınların kamuda çalışma oranının yüzde 42 arttığını belirttiniz. Ama Sayın Bakan, kadınların son 3 yılda katledilme oranının yüzde 100 artmış olduğunu belirtmediniz. Yoksa bundan haberiniz yok mu? Siz bugün bu salona girerken ne kadar mutluydunuz. Hiç utanmadan güle oynaya girdiniz bu salona. Sayın Bakan içiniz rahat mı, hiç mi vicdan azabı çekmiyorsunuz?
Siz kadın istihdamının arttığını söylüyorsunuz ancak iktidarınız CHP’li belediyelerin açtığı kreşleri kapatıyor. Belediyelerimiz, açtığı kreşlerle ekonomik durumu yeterli olmayan ailelere hizmet sunmakta ve kadınların çalışma hayatında yer almasına destek olmaktadır. Ancak bir taşla üç kuş vurmaya çalışan şark kurnazı AKP, kreşleri kapatarak; çocuklara temiz ve güvenli kreşler sağlayan CHP’li belediyelerin hizmetlerini engellemeyi; çocuklarımızı cemaatlerin eğitim kurumlarına mahkum etmeyi; kadınları çalışma hayatından kopararak eve hapsetmeyi amaçlamaktadır. Bu konunun esas muhatabı kadınlar ve çocuklar olmasına rağmen Milli Eğitim ve Çevre Bakanlığı aralarında paslaşırken nedense siz bu konu hakkında hiçbir açıklama yapmadınız.
Kadına ve çocuğa sahip çıkmadığınız gibi yaşlılara da sahip çıkmıyorsunuz. Yaşlı bakımevlerinin fiyatlarına gelen fahiş zamlar nedeniyle yaşlılarımız artık buralarda barınamaz hale gelmiştir.
Son söz olarak şunu belirtmek isterim, Aileyi, kadını, çocukları ve yaşlıları koruması gereken siz, bütün bu olup bitene sessiz kalan yine siz. Bu ülkede kadınlar katledilirken siz sustunuz. Çocuklar katledilirken siz sustunuz. Ama biz susmayacağız. Eşit, özgür bir yaşam için mücadele etmeye devam edeceğiz. Yaşam hakkımızı sonuna kadar savunacağız. Biz kadınlar olarak canice öldürülerek, bu kefeni giymeyeceğiz."
TİP'li Sera Kadıgil, "İşinizi yapın, bunun için para alıyorsunuz diyerek" AKP'li milletvekillerine tepki gösterdi. Bütçenin yetersizliğinden bahseden Kadıgil, "Çok ağır şeyler konuşuyoruz. Çünkü berbat durumdayız. Bütçeniz de berbat durumda. Halk hızla yoksullaştırılırken yoksul halka yardım etmesi gereken bakanlığın bütçesinden de çalan bir iktidarla karşı karşıyayız. Kadınlar, çocuklar, erkekler aç. Yatıp kalkıp aileyi koruyacağız diyorsunuz. Hangi aile? Sizin korumak istediğiniz aile kimden oluşuyor?" dedi.
Kadıgil, İzmir'de yanarak ölen ve yaşları 1 ile 5 arasında değişen kardeşler için ise "İzmir'de 5 çocuk öldü, çok utandım. Eminim siz de utandınız. özellikle size çok kızdım. 18 kez ziyarete gitmiş olmadınız sebebiyle size ekstra sinirlendim. O çocukların yaşadığı şartları gördünüz, almadınız. Çocuk mahkemesine başvurup alabilirdiniz. Sebebini de söyleyeyim yer yok. On binlerce çocuk derin yoksulluk içinde" ifadelerini kullandı.
Çevre, Şehircilik ve İklim Bakanlığı'nın CHP'li belediyelerin kreşlerini kapatma girişimine tepki gösteren Kadıgil, şunları söyledi:
"Kreşler sizin sorumluluğunuz. Tek bir cümle duyamadım. Geçen sene mahalle tipi kreş modeliyle ilgili çalışma başlattık dediniz 11. sayfada mahalle tipi kreşle ilgili çalışma devam ediyor dediniz. Bu sene içinde yapa yapa 40 tane kreş yapmışsınız. 32 bin mahalle var bu ülkede. 750 yıl sonra her mahallede kreş açmış olacaksınız. İBB 5 yılda 105 kreş yapmış. Bu mu sizin çocuklara verdiğiniz önem?"
Bakan Göktaş, şunları söyledi:
"Bakanlığımız 85 milyona hizmet götüren bir kurum. Önceliğimiz tolumun tüm kesimlerine eşit şekilde ulaşmak. bakanlık olarak toplumla dayanıklılığımız arttırmak için sorunları değerlendiriyoruz. İlki sosyal risk haritası. Paydaş bakanlıklarımızın da destekleriyle gerçekleştirdiğimiz veri tabanını da ayarladığımızda henüz olaylar gerçekleşmeden müdahale edeceğiz. Diğeri ise aile rehberi sistemi. Ulaşılabilir bir destek sunacağız. Sağlık Bakanlığı, MEB, GSB gibi bakanlıkların olduğu büyük bir kapasiteden bahsediyoruz.
Şiddet vakalarına atıf yaparak haberiniz yok gibi ithamlarda bulunuldu. bunlar haksız ve gerçek dışı. Bunu yapmanız haksızlık. Siz hiç kadın cinayetine şahit oldunuz mu? Ben oldum, Belçika'da kadın yanımda 22 yerinde bıçaklanarak öldürüldü. Bu benim siyasete girme motivasyonumdur. Mağdurların haklarının korunması için tüm hukuki süreçleri takip ediyoruz. Her aşamada mağdurların yanında oluyoruz. Şov yapmıyoruz, vatandaşın yanındayız. Psikososyal destek hizmetlerimiz de bunlar kapsamında."
Muhalefet milletvekillerinin tepki göstermesi üzerine Başkan Muş, "Bütçe müzakeresi yapıyoruz. Sorularınızın cevabını verdi ya da vermedi. Buna vatandaş karar verecek" dedi. Milletvekillerinin "Bizi taklit ederek anlatıyor" demesi üzerine Bakan Göktaş, "Sizi izlemedim bile. Sizin taklit ettikleriniz var ama onlar daha kaliteliydi" dedi.
Göktaş, şöyle devam etti:
"Narin'in hukuki olarak hakkını arayan biziz. Ekibimize de ayrıca teşekkür ediyorum."
Ancak tepkiler devam edince Göktaş, "Biraz seviye. Kameralar kapandı!" dedi.
Göktaş, kadın cinayetlerine ilişkin olarak şöyle konuştu:
"Topyekün seferberlik anlayışıyla mücadele ediyoruz. Şiddeti siz, biz hep birlikte el ele vererek kazıyacağız. Gelen eleştirilerden dolayı tekrar bahsedeceğim. Konuk evlerimizin doluluk oranı yüzde 70. konuk evinden sığınak olarak bahsedildi. Bu ifadeyi kadınları incitmemek adına kullanmıyoruz. Kadınları misafir ediyoruz. Psikososyal yönden koruyoruz. Konukevindeki kadınların oy kullanamadıklarını iddia ettiler, kullanıyorlar. İkamet adreslerinin olduğu yerde oy kullanıyorlar.
Bu ülkede yıllarca başörtüsü yüzünden üniversiteye gidemeyen kadınlar oldu. Yıllarca kılık kıyafetleri yüzünden siz kadınları istihdamdan uzaklaştırmadınız mı? Kadına yönelik şiddetle mücadeleyi İstanbul Sözleşmesi'ne hapsedenler görüyoruz. Bu anlamda kadına yönelik şiddetle mücadelemiz tek bir sözleşmeyle başlamadığı gibi olmadığında da mücadelemizin durmayacağı nettir. Kadına yönelik şiddetle mücadelede dünyada eşi benzeri az bulunan hukuki düzenlemeye sahibiz. Geri çekilme kararı ülkemizin kadınlara şiddetten taviz verdiği anlamına kesinlikle gelmemektedir. Asılsız ve yakışıksız ithamlar şiddetle mücadelemize hiçbir katkı sunmamaktadır.
Kadına yönelik şiddetle mücadelede sadece dizilerin ele alınmaması gerektiğine dair yorumlar geldi. Kadınları basmakalıp rollerle sömürüyorlar ve kadına yönelik şiddet normalleşiyor. kadınların saygınlığını zedeliyor. Medyanın sorumlu, duyarlı ve dikkatli olması şiddetle mücadelemizi arttıracaktır. RTÜK başta olmak üzere paydaşlarla çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
Çocukların haklarından ve özgürlüklerinden sorumlu bir bakan olarak çocukların mahremiyeti en temel sorunum. İsimleri zikretmenin, vakaları zikretmenin çocuğu suistimal olduğuna inanıyoruz. Biz çocuklarımızın geleceğini etkileyecek herhangi bir bilginin ileriki yaşlarda karşılarına çıkmasını istemiyoruz. Bakanlığımıza emanet edilen her bir çocuğun ayrı bir hikayesi var. Kadınlar ve çocuklarla ilgili her konu siyaset üstüdür. Buna teşebbüs edenlere de müsemma göstermem. Lütfen çocuklarımızla ilgili herhangi bir vaka elinize ulaştığında bana ulaşın. Gerekli adımları birlikte atalım. Bize uzatılan her ele biz kucak açarız.
Kreşler konusunu yanlış zeminde konuşursak çocuklara ve ailelere haksızlık etmiş oluruz. Müfredatın yasal düzlemde denetlenmesi gerekiyor. Belediyelerin ve özel sektörün belirli çerçevede hareket etmek kaydıyla böyle kurumlar açmalarını tabii ki isteriz. Sahada belediyeler tarafından oyun evi, kreş adı altından anaokulu işlemi yapan kurumlar olduğu bilgisi ulaştı. Bu konuyu siyaset üstü tartışmamız lazım. Bu yazı bütün belediyelere gitti. Denetimsiz olması çocuklar içni bir risk.
Çocuk istismarı iddialarıyla ilgili olarak herhangi bir ihbar bize ulaştığı an müdahalede bulunuyoruz. Sosyal incelemelerimizi gerçekleştiriyoruz. Gerekli tedbirleri alıyoruz. Ülkemizin neresinde olursa olsun tespit ettiğimiz an gerekli tedbirleri alıyoruz. Bu süreçte ailelerle de yan yana yürüyoruz. Ev içinde ihtiyaçları tespit ediyor ve buna göre plan oluşturuyoruz. Bu şekilde 51 bin çocuğumuza ulaştık.
Çocuklarımızın iyilik halinin sağlanması için yoğun bir çaba gösteriyoruz. İzmir'deki elim olay hepimizi yüreğini yaktı. Bakanlık personeli evi sadece bu yıl 18 kez ziyaret etmiş. Anne ve çocuklar arasındaki bağı görmüş. Çok zor bir karar çocuğu anneden ayırmak."
Göktaş'ın sözleri üzerine komisyonda gerginlik çıktı. Başkan Muş, birleşime 20 dakika ara verdi.
Göktaş, verilen aranın ardından şu şekilde devam etti:
"Kadın ve aile birbirinin yapı taşıdır. Biri olmadan diğeri olmaz. Bazı vekillerin kutsal aile diyerek aileyi küçümseyen tavırlarını gördük. Kadınları güçlenmesi toplumun ve ailenin güçlenmesidir. Kadınlar özgürse ve hakları korunuyorsa o evde çocuklar sağlıklı büyür. Kadına yönelik şiddetin olduğu bir ortamda güçlü aile bağların söz edebilir miyiz? Aile geleceği inşa eden en temel kurumdur. Yarının garantisidir.
Dünya bir kriz yumağındayken ülkemizde istikrar ve güveni sağlamak için çalışıyoruz. bu ülkenin en hassas konularını siyasi malzeme haline getirmeyin. Siyaset üstü düzlemde birlikte çalışalım. Kapımız sonuna kadar açıktır."
© Tüm hakları saklıdır.