“Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı barış bildirisi nedeniyle mesleklerinden ihraç edilen, haklarında disiplin cezaları verilen, “terör örgütü propagandası” suçundan dava açılarak hapse mahkûm edilen ve bir bölümü cezaevine konulan akademisyenlerin Anayasa Mahkemesi’ne yaptıkları bireysel başvurularla ilgili karar yarın verilecek.
Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, bildiriyle ilgili olarak verilen ihraç kararları, disiplin cezaları ve açılan davalara yönelik yapılan bir bölüm başvuruyu karara bağlayacak. Bildiriyle ilgili bu yaptırımların ifade özgürlüğüne müdahale anlamı taşıdığına karar verilirse, hem ceza davaları hem de OHAL Komisyonu'nda bekleyen ihraç dosyaları için bağlayıcı bir yorum yapılmış olacak.
Kritik eşik
AYM bünyesinde başvuruları değerlendirmekle görevli komisyonlar, başvuruları karara bağlayan bölümler bulunuyor. Bölümler, kritik başvurularda dosyayı Genel Kurul’a sevk edebiliyor. AYM’nin tüm üyelerinin katılımıyla toplanan Genel Kurul, bağlayıcı kararı veriyor. İmzacı akademisyenlerin davaları da bölümler tarafından Genel Kurul’a sevk edildi.
Başvurularla ilgili olarak komisyonun, “bildiri ifade özgürlüğü kapsamında” değerlendirmesi yaptığı yorumları tartışılıyordu. Ancak komisyonlar, kanun gereği dosyanın esasıyla ilgili yorum yapmıyor. Hangi maddelerden başvuru yapıldığına bakarak, başvurunun görüşülüp görüşülemeyeceğini, görüşülecekse hangi maddelerin ihlal iddiasının ele alınacağı konusunda görüş oluşturuyor.İmzacı akademisyenlerin başvuruları için de komisyonun, çok sayıda anayasa maddesinin ihlal edildiği iddiasıyla yapılan başvuruları değerlendirdiği, “ifade özgürlüğü” ile ilgili ihlal iddiası üzerinden başvurunun değerlendirilebileceği görüşünü oluşturduğu anlaşıldı.
Bakanlıktan savunma
AYM Genel Kurulu da bu doğrultuda Adalet Bakanlığı’ndan savunma istedi. Bakanlıktan gönderilen savunmada, barış bildirisi metni, akademisyenler hakkında açılan davaların iddianameleri, verilen mahkûmiyet kararları ve gerekçeli kararlar özetlenerek aktarıldı.
Savunmada, bildirinin kamuoyuna açıklandığı dönemde “hendek olaylarının” yaşandığı iddia edildi ve örgütün bazı yerlerde hakimiyet kurmaya çalıştığı belirtildi. Savunmada, hendek operasyonlarının 11 şehirde yürütülen askeri operasyonlar olduğu belirtilerek, operasyonların gerçekleştirildiği bölgelerin bazılarında sokağa çıkma yasakları uygulandığı anımsatıldı. Savunmada, operasyon süreci aktarılarak, “Dolayısıyla başvurucunun imza attığı metin, imza atıldığı zamanda ülkenin içinde bulunan koşullar gözetilmek suretiyle değerlendirilmelidir” denildi.
Savunmada, ifade özgürlüğünün ihlal edilip edilmediği değerlendirilirken, anayasada yer alan, “haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanma, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının” belirlenmesi gerektiği kaydedildi. Müdahalenin kanunilik şartını karşıladığı savunulurken, akademisyenlerin cezalandırılması için, “terör örgütü ve terörizmle mücadele kapsamında kamu düzeninin korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amaç taşıdığı değerlendirilmektedir” denildi.
“Terörle mücadeledeki zorluklar…”
Savunmada şöyle denildi:
“Derece mahkemeleri söz konusu dengelemeyi yaparken ve ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılayıp karşılamadığını değerlendirirken belirli bir takdir yetkisine sahiptir. Söz konusu takdir yetkisinin Anayasa’ya uygun kullanılıp kullanılmadığı değerlendirilirken, eldeki başvurunun koşulları ile beraber özellikle terörle mücadeleye bağlı zorluklar da göz önünde bulundurulmalıdır. Terör örgütleri, görüşlerinin toplum içinde yayılmasını ve fikirlerinin kökleşmesini hedefleyerek bu amacın gerçekleşmesine yönelik her türlü vasıtaya başvurabilmektedirler. Terörün veya terör örgütlerinin propagandasının da söz konusu vasıtalardan biri olduğunda kuşku yoktur. Bununla birlikte akılda tutulması gereken ilk şey Türk hukukunda terör ile bağlantılı her tür düşünce açıklamasının değil yalnızca terör örgütlerinin cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek, övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde propagandanın yapılmasının suç olarak kabul edilmiş olduğudur.”
Savunmada, “Özellikle terörle mücadelenin zorlukları ile birlikte terör bağlamında yapılan açıklamaların karmaşıklığı ve muğlaklığı söz konusu olduğunda düşünce açıklamalarının şiddete teşvik mahiyetinde olup olmadığı yönündeki değerlendirmenin ancak açıklamanın yapıldığı bağlama, açıklamada bulunan kişinin kimliğine, açıklamanın zamanına ve muhtemel etkilerine, açıklamadaki diğer ifadelerin tamamına bir bütün olarak bakılarak yapılması gerektiği gözden uzak tutulmamalıdır” denilerek, metnin PKK’nın metinlerinden bir farkı olmadığına yönelik iddianameye atıf yapıldı.
Savunmada devlet görevlilerinin devlete sadakat yükümlülüğü bulunduğu da ifade edilerek, şöyle devam edildi:
“Eğer bir suç işlendiğini düşünüyorsa ve bu konuda bir bilgiye sahipse bunu ilgili mercilerle paylaşmayıp, olayın yetkili mercilerce çözülmesine fırsat tanımayıp, bu iddialarını bir bildiri şeklinde açıklayıp....”
Dosyaları etkileyecek
AYM Genel Kurulu, birleştirilmiş başvurularla ilgili kararını yarın verecek. Emsal niteliğindeki karar, diğer başvurular için de uygulanacak.
İmzacı akademisyenlerden bir bölümü hapse mahkum edildi, bir bölümünün cezası kesinleşti. Bir bölümünün yargılaması ise sürüyor. Olası bir ihlal kararı verilmesi ve bildirinin ifade özgürlüğü kapsamında olduğunun değerlendirilmesi bu dosyaları etkileyecek. Kesinleşmiş cezalar için yeniden yargılama yolu açılabilecek, istinaf aşamasında olanlar için bozma kararı verilebilecek. Devam eden davalar için de beraat yolu açılabilecek.
OHAL Komisyonu, henüz akademisyen dosyalarını karara bağlamadı. Komisyon AYM kararlarını daha önce gazeteci Mehmet Altan kararında olduğu gibi dikkate almayabiliyor. Buna karşılık olası bir ihlal kararı hem komisyonu hem de komisyonun olası bir olumsuz kararına karşılık Danıştay’a yapılacak başvuruları etkileyebilecek. İmzacı, ihraç akademisyenlere üniversiteye dönüş yolu açılabilecek.
AYM, başvurular için "hak ihlali yok" kararı verirse imzacı akademisyenlerin hukuk mücadelesi devam edecek. Akademisyenler hem idari yargıda, hem ceza mahkemelerinde hem de AİHM'de hak mücadelelerini sürdürecek.