Anayasa Mahkemesi, daha önce yargılanmalarını “hak ihlali” saydığı “Barış Akademisyenleri”nin imzaladığı bildiriyi sosyal medyada paylaşan öğretmene verilen disiplin cezasının ifade özgürlüğünün ihlali olmadığına karar verdi. Öğretmenin paylaşımıyla “şiddetli etkiler yaratabilecek fikirleri aşılama tehlikesi yarattığını” değerlendiren AYM, ifade özgürlüğüne yapılan müdahaleyi “demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun” buldu.
Ankara'da bir devlet lisesinde felsefe öğretmeni olan G.Ş., 2016 yılında Barış için Akademisyenler’in imzaladığı “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisini sosyal medya hesabında paylaştıktan sonra hakkında disiplin soruşturması başlatıldı. Soruşturmadaki ifadesinde, bildirinin hükümet politikalarını eleştirdiğini, kendisinin de imzacı akademisyenlerle aynı kaygıları taşıdığı için paylaştığını söyleyen öğretmen, paylaşımın ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu savundu. Ancak hakkında disiplin cezası verildi. Cezanın iptali talebiyle başvurduğu idare mahkemesi de “devlet memurlarının siyasi ve ideolojik amaçlı beyan ve eylemde bulunamayacağını” belirterek davayı reddetti. Karar istinafta kesinleşti.
“Bildiride, terör eylemlerine karşı güvenlik operasyonları sivillerin öldürülmesi olarak nitelendirildi”
Öğretmen G.Ş., bu kez “ifade özgürlüğünün ihlali” iddiasıyla 2018 yılında Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvurdu. Başvuruyu 6 yıl sonra karara bağlayan AYM Genel Kurulu, bildiride, Türkiye Cumhuriyeti’nin yürüttüğü operasyonların kasıtlı ve planlı bir "kıyım" olarak tanımlandığını ifade ederek, şöyle dedi:
“Buna göre paylaşıma konu bildiride, on aya yakın bir süre ülkenin on bir şehrinde özerklik adı altında güvenlik güçlerine yönelik ateşli silahların ve patlayıcıların kullanıldığı, terör örgütünün binlerce silahlı üyesinin etkisiz hale getirildiği, yüzlerce güvenlik görevlisinin şehit olduğu, yüzü aşkın sivilin öldüğü, çok sayıda kişinin yaralandığı ve yüz binlerce insanın yaşadığı bölgeleri uzun süre terk etmek zorunda kaldığı terör eylemlerine karşı yürütülen güvenlik operasyonlarının devlet eliyle ve kasıtlı olarak operasyon bölgelerindeki sivillerin öldürülmesi olarak nitelendirildiği anlaşılmıştır.”
“Şiddetli etkiler yaratmaya elverişli fikirleri aşılama tehlikesi”
Bir kamu görevlisi olarak öğretmenin de herkes gibi herhangi bir düşünceye sahip olması ve paylaşmasının ifade özgürlüğü kapsamında mümkün olduğunu ancak “etki alanın” önemli olduğuna dikkati çeken AYM Genel Kurulu, “Başvurucunun paylaşımıyla -öğretmenlik mesleğinin etki alanı değerlendirildiğinde- başta öğrencileri olmak üzere ondan nesnel davranma beklentisi olan diğer kişilere tek yanlı, uygunsuz ve şiddetli etkiler yaratmaya elverişli fikirleri aşılama tehlikesi yarattığı kabul edilmelidir” değerlendirmesinde bulundu.
Öğretmenin, devlet memurluğu statüsünün sağladığı itibar ve güvene aykırı davrandığını ifade eden AYM, bu nedenle disiplin cezasının zorunlu bir toplumsal ihtiyaca karşılık geldiği sonucuna ulaştı. Paylaşımın niteliği gözetildiğinde “görece hafif” bir disiplin cezası olan kınama ile cezalandırılmasının orantısız olmadığını değerlendiren AYM, “ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olduğuna” oybirliğiyle karar verdi.