T24 Haber Merkezi
İstanbul Ümraniye'de polis memuru Şeyda Yılmaz'ı şehit eden 19 yaşındaki Yunus Emre Geçti'nin 26 suç kaydı olduğunun ortaya çıkması, "Bu şahıs nasıl dışarıda olabiliyor?" tartışması yaratmıştı. Cumhuriyet yazarı Barış Pehlivan, cezaevlerinin barındıramayacağı kadar insanla dolu olduğunu belirterek, "Cezaevlerini yönetenler, içeriyi boşaltmak için ciddi anlamda uğraş veriyor. Ve bu dışarı salma politikası elbette siyasi tutuklular için değil; taciz, yaralama, hırsızlık, dolandırıcılık gibi suçları işleyenlere uygulanıyor" ifadelerini kullandı. Pehlivan, "İçeri düşmeyen bilmez; örneğin, cezaevindeki vaizlerin dini sohbetlerine katıldığınızda artı puan alırsınız. Ya da hiç okumasanız bile cezaevi kütüphanesinden kitap talep etmeniz sizi 'iyi' gösterir. Bu puanlarınız biriktikçe, cezaevindeki kurulun size 'iyi halli' raporu imzalaması hızlanır ve kolaylaşır; daha cezanız bitmeden dışarı çıkarılırsınız" diyerek, "Bakın, sosyal medyada mesaj attı diye hapse sokan yargının suç makinelerini nasıl tahliye ettiğine..." diye yazdı.
Barış Pehlivan, "Size bunları anlatmıyorlar" başlıklı yazısında, "Herkes şunu soruyor: Polis katilinin bu kadar suç kaydı var ise nasıl dışarıda olabiliyor? Yanıt aramaya çalışayım" diyerek, şunları kaydetti:
"Diyelim ki hüküm verildi.
Suç 'çocuk yaşta' işlendiği için verilen ceza da infaz sistemi de çocuğun lehinde çalışıyor. Yani cezalar da alt sınırdan hükme bağlanıyor, hapishanede yatılan gün de alınan cezanın çok altında oluyor.
İşte tam da burada çok önemli bir sistem devreye giriyor: İdare ve gözlem kurulu.
Cezaevi içindeki o kurul, suçlunun 'denetimli serbestlik' tedbiri ile dışarıda olup olmamasına karar veriyor. İçinde cezaevi savcısının, müdürün, gardiyanın, psikoloğun ve öğretmenin olduğu bir kurul bu. Özetle ıslah/rehabilite olup olmadığına karar vererek suçlunun özgürlüğüne dair imzayı atıyorlar.
Soru çok: Türkiye’deki cezaevleri ve infaz sistemi suçluyu topluma kazandırma üzerine mi kurulu? Bir suçlunun ıslah olup olmadığı, o kurul tarafından nasıl anlaşılıyor? 'Islah' olduğu düşünülüp dışarı çıkarılan suçlunun toplum içinde nasıl yaşadığı biliniyor mu?
Maalesef, yanıtlar hiç de mutluluk vermiyor"
"Adalet Bakanlığı’nın en güncel verilerine göre Türkiye’de şu an 404 ayrı cezaevi var. Bu cezaevlerinin en fazla alabileceği insan sayısı, yani kapasitesi ise 295 bin 268 kişi" diyen Pehlivan, şöyle devam etti:
"Peki, 'içeride' kaç kişi var?
Yine en yeni verilere göre 304 bin 799’u hükümlü, 52 bin 66’sı tutuklu olmak üzere toplam 356 bin 865 kişi hapiste.
Bizzat resmi istatistiklere göre cezaevleri aslında barındıramayacağı kadar insan dolu.
Tam 61 bin 597 suçlu ya da şüphelinin içeride 'yatacak' yeri yok. Kelime oyunu yapmıyorum; bizzat şahit oldum, kimi mahkûmlar koridorlarda kimi ise yemekhanede yatıyor.
Hal böyleyken...
Cezaevlerini yönetenler, içeriyi boşaltmak için ciddi anlamda uğraş veriyor. Ve bu dışarı salma politikası elbette siyasi tutuklular için değil; taciz, yaralama, hırsızlık, dolandırıcılık gibi suçları işleyenlere uygulanıyor.
İçeri düşmeyen bilmez; örneğin, cezaevindeki vaizlerin dini sohbetlerine katıldığınızda artı puan alırsınız. Ya da hiç okumasanız bile cezaevi kütüphanesinden kitap talep etmeniz sizi 'iyi' gösterir. Bu puanlarınız biriktikçe, cezaevindeki kurulun size 'iyi halli' raporu imzalaması hızlanır ve kolaylaşır; daha cezanız bitmeden dışarı çıkarılırsınız.
Bakın, sosyal medyada mesaj attı diye hapse sokan yargının suç makinelerini nasıl tahliye ettiğine..."
Yazının tamamını okumak için tıklayın
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------