Cumhuriyet yazarı ve gazeteci Barış Terkoğlu, "mülakat" ve "intihar" zincirlerini kaleme aldı. Terkoğlu, yazısında elendiği veya mobbing gördüğü için hayatına son veren iki genci anlatarak; "Defalarca 'mülakat düzeni ülkeyi felakete götürüyor' dedim. Bir çözüm bulacaklarına bıyığı yeni terlemiş çocuklarla uğraştılar. Sonunda Türkiye intihar haberleriyle sarsılınca resmi açıklamaların gölgesine sığındılar" dedi.
Terkoğlu'nun yazısı şöyle:
"İlki avukat Mert Akdoğan. Osmaniyeli bir baba ile Manisalı bir annenin çocuğuydu. Hayali savcı olmaktı. Hukuk Fakültesi’ni başarıyla bitirdi. Yetmedi, hakimlik-savcılık sınavına çalıştı. Yazılı sınavda Türkiye derecesi yapıp 115. oldu. Gelgelelim, geçen aylarda girdiği mülakatta anlayamadığı şekilde elendi. İntihara giden süreç böyle başladı.
Dün, acılı baba Tufan Akdoğan’ı aradım. Oğlunun yaşadıklarına isyan ediyordu:
'55 yaşındayım. Bıktım torpilden. Bu işin partisi, ideolojisi yok. Oğlum hakimlik sınavında derece yaptı. Mülakatta elenince bunalıma girdi. Ana neden bu. Mülakatta elenince İstanbul’da bir hukuk bürosunda birkaç ay önce işe başladı. Oğlum dertlerini pek anlatmazdı. İşyerindeki arkadaşlarından öğrendiğimize göre orada da işleri yolunda gitmemiş, istifa etmiş. O gün halı saha maçı varmış, gitmemiş. ‘Benden bu kadar’ deyip canına kıymış.'
İkincisi Adana Adliyesi’nde intihar eden savcı adayı Mithat Can Yalman. Evet, Yalman mülakatı geçti, savcı adayı oldu. Ancak staj esnasında baskı gördüğü gerekçesiyle intihar etti.
Meseleyi her iki taraftan inceledim…
Hayır, Yalman muhalif biri değil. Yolladığı bir mesajda kendisini şöyle tanıtıyor:
'Hakim-savcılığa geçmeden önce 2 buçuk sene kadar gerek MHP’de, gerek Türk Hukuk Enstitüsü’nde, gerek TÜGVA’da çeşitli görevlerde bulundum. İster istemez siyasilerle içli dışlı oldum. Instagram hesabımda AK Partimizin il başkanıyla ya da MHP il başkanımızla fotoğraflar paylaştım.'
Genç savcı adayının sağlık geçmişine bakıldığında, 2013’ten beri çeşitli psikolojik sorunlarla boğuştuğu, ağır psikoloji ilaçları kullandığı, kendisine son olarak 'obsesif kompulsif bozukluk' tanısı konulduğu görülüyor. Belli ki savcı adaylığı onun psikolojisini daha da yıpratmış.
Söylemek istediğim şu: Eğer Mithat Can Yalman’a, başından, savcılığa uygun olmadığı anlatılsaydı, eğer devlet siyaset kriteri yerine objektif kriterler (örneğin sağlık) koysaydı, gencecik bir savcı adayı intihar etmeyecekti. İş yine gelip mülakata dayanıyor.
İşin ilginç yanı…
Savcı adayı Mithat Can Yalman, daha önce, mülakatta elenmiş. Hem de mülakattaki tavır ve davranışlarına yansıyan psikolojik durumu nedeniyle. Ancak nasıl oluyorsa sonraki yıllarda Yalman’ın göreve alınmasına karar verilmiş!
Evet, Adalet Bakanlığı hem adli hem idari soruşturma başlattı. Ama bu hiçbir şeyi çözmeyecek. Mert Akdoğan da Mithat Can Yalman da bizim çocuğumuz. Hakim ve savcı seçiminde siyaset-tarikat-teşkilat referansını işin dışında tutsak, hak edenin kazandığı etmeyenin kaybettiği bir sistem kursak, bugün iki genç hukukçu da yaşıyor olacaktı. Ama yine hesaplaşmak yerine unutmayı seçeceğiz!"
Yazının tamamını okumak için tıklayın.
_____________________________________________________________________________________________________