Gündem

Başbakan Davutoğlu'ndan HDP'ye: Ermeni çeteler gibi Rusya'yla işbirliği yapıyorlar!

Davutoğlu, Bingöl'de sivil toplum kuruluşlarıyla buluştu

27 Şubat 2016 21:14

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Bingöl'de sivil toplum kuruluşları ile buluşmasında konuştu. Davutoğlu, konuşmasında HDP'yi eleştirirken, ''Ermeni çeteler gibi Rusya’yla işbirliği yapıyorlar. Gidip Moskova'da temsilcilik açıyorlar'' ifadelerini kullandı.

Davutoğlu'nun konuşmasından satır başları şöyle:

"Biz bugün Bingöl'deyiz. Dün Ankara'daydık, gelecek hafta Ağrı'da, ertesi hafta İzmir'de, Edirne'de, Van'da, Şanlıurfa'da olacağız. Ülkemizin her yerine gideceğiz. Ama diğer partiler Türkiye'nin bir bölgesinde varlar diğer bölgesinde yoklar. Bir şehrinde varlar, diğer şehrinde yoklar. Bizse ülkemizin her yerinde varız. Biz her şeyden önce 78 milyonun kalbinde, yüreğinde, zihninde varız. Onların ufukları dar. Küçük küçük düşünüyorlar. Fikirleri kısır, herhangi bir soruna herhangi bir çözüm üretemiyorlar. Dillerinde çekişmeden, hakaretten başka bir şey yok. Bunların yüreğinde ne önemlisi de millet sevgisi halk sevgisi yok. Bu sevgisizlikleriyle mutsuzlar. Bu mutsuzluklarını da bütün bir ülkeye yaymak istiyorlar. CHP'si de böyle MHP'si de böyle HDP'si de böyle.

"Eğer şu ya da bu özellikleri şu ya da bu kimliği dolayısıyla herhangi bir vatandaşımıza herhangi bir devlet bürokratı yan gözle bakarsa biz karşısında dururuz. Türkiye Dersim yıllarının tek partili zulmünü yaşamıyor. Türkiye başbakanların asıldığı bir Türkiye de değil. Türkiye 12 Eylül dönemini de yaşamıyor. Başörtülülerin baskı altında olduğu 28 Şubat döneminde de değil. Yeni Türkiye birleştirici ruhun adıdır. Dün mecliste gördünüz, bütün o partiler bir diğerine hiçbir şey söylemedi. Hepsi en ağır hakaretleri bize yönettiler. Çünkü onlar eski Türkiye'nin geri dönmesini istiyorlar. Eski Türkiye gelirse PKK'nın ekmeğine yağ sürülecek ve istismar edilecek dosyalar açılacak. Eski Türkiye'ye girersek, ki bölücü terör örgütü onun parçasıdır, demokrasi askıya alınacak. Ancak biliniz ki o defter kapanmıştır. Türkiye bir daha 90'lı yıllara da, 80'lı yıllara da, Dersim dönemine de dönmeyecektir. Yaptıklarımız bunun en önemli talimatıdır. Olağanüstü hali, Kürtçe Zazaca ve diğer dillerdeki yasakları kaldıran biziz. TRT Kürdi'yi kuran biziz. Dilleri kıymetli kılan, o dilde kullanılan kelimeler değildir, o kelimelerin ruhudur. Hangi dilde olursa olsun nefret ve şiddet dili kullanıyorsanız o dil çirkindir. Ben bugün hitap ederken Zazaca ve Kürtçe hitap ettim. Kimse artık Türkiye'de bundan rahatsız olmuyor. Eskiden olsa kıyamet kopardı. Çünkü biz kelimelerin arkasındaki anlama bakarız. Dilin arkasındaki gönle bakarız.

"Ben bugün Zazaca ve Kürtçe hitap ettim. Eskiden olsaydı kıyamet kopardı. Silahları bırakacağız deyip neden daha çok silahı ülkeye soktular. Sur'da olanları, Silopi'de olanları istismar ediyorlar. Ermeni çeteler gibi Rusya’yla işbirliği yapıyorlar. Gidip Moskova'da temsilcilik açıyorlar. Bölgeyi silah deposu haline getiren kim? Keskin nişancıları yerleştirenler kim? Gencecik çocukları kandırıp ölüme götürenler kim? Onlar bunları yapacaklar, sizin de oy verdiğiniz devlet seyredecek. Buna rıza gösterir misiniz?

"Bakın dün hiç birbirlerine laf etmediler. Tek parti zihniyetine sahip CHP, diğerlerine laf etmedi. MHP, bu ülkenin doğusunda ve güneydoğusunda gelip selam veremeyen MHP, diğerlerine laf etmedi. HDP, terör örgütünün sözcüsü olan o parti, diğerlerine laf edemedi. Hep beraber bize saldırdılar. Hodri meydan. Kim çıkarsa çıksın karşımıza. İster tek başına ister hepsi birlikte biz buradayız. Türkiye'deyiz. Doğudayız, batıdayız. Kuzeydeyiz, güneydeyiz. Her bir ilimizdeyiz ve her yerde, her meydan okumaya karşı da dimdik ayaktayız. Çünkü Türkmen yiğitler de bizimle Zaza yiğitler de bizimle Kürt yiğitler de bizimle.

"Türkiye tüm mazlum devletlerin umutlarını bağladığı son kaledir. Halep’in halini görüyorsunuz. Bu hale getirmek istediler şehirlerimizi. Bu yüzden size düşen en büyük görev STK olarak ayağa kalkmanız.

"Terör örgütü terör doyasını neden yeniden açtı? Ne istiyorlar. Çözüm süreci bağlamında atılması gereken her türlü adımları attık. Onlarsa biz bu adımları atarken bu ülkenin dağlarına, ilçelerine yığınak yapmakla meşguldüler.

"7 Haziran'dan önce bu eş başkanlardan birisi buraya gelmişti. Burada Bingöllülerin gözlerinin içine baka baka 'Halkımızla gönül ittifakı yaptık, hiçbir kirli iş birliğine asla girmedik' demişti. Ne oldu sonra? Yalanları, yaldızları bir bir döküldü. 2 seçim sonrasında da Meclis'e gelir gelmez sırtını bölücü terör örgütüne, Kandil'e, sınır ötesindeki Türkiye düşmanlarına dayadılar. Partisinden pek çok isim terörist cenazelerinin kadrolu yasçısı olmadı mı? Kirli ittifakların göbeğindeler, kirli ittifakların merkezindeler. Onlar kimlerle ittifak yaparsa yapsın biz 78 milyonla birlikte yürümeye devam ediyoruz. Terörden medet umanlar, elini tetikten çekmeyenlerse hiç iflah olmayacaklar.

"Yol aramalarından şikayet edildi, yol aramalarını kaldırdık. Seyahat özgürlüğünü en iyi şekilde yapalım dedik. Birileri hatta şu an parlamentoda olan biri arabalarının arkasında silah taşıdı. Özgürlüğü istismar edenler ne istiyorlar biliyor musunuz? Bu ülkenin insanlarının birbirine girmesini istiyorlar.

"Şimdi tehdit ediyorlarmış. Daha önce Cizre'de, Sur'da, Silopi'de terörü başlattık. Bahar gelince kuzeye Bingöl'e, Van'a ve diğer illerimize yayılacaklarmış. Buradan diyorum. Baharında da yazında da kışında da güzünde de ülkenin her yerinde varız. Her yerinde olacağız. Bizi kimse korkutamaz. Her hafta buradayım. Her bahar buradayım. Nevruz'da da buradayım, hıdırellezde de buradayım. Biz baharı barikatlar arkasında o gencecik yiğitlerin heba edilmesi için değil; Bingöl Üniversitesi'ne, eğitime, amfiye, kampüse gelmeleri için çağırıyoruz. Biz baharın sözcüsüyüz. Biz şafağın sözcüsüyüz. Onlar karanlık gecelerin sözcüleri. Onlar karanlık gecelerdeki kirli ittifakın neferleri, piyonları. Biz ise aydınlık sabahın habercileriyiz. Onlar, sırtlarını Moskova'ya dayayan Stalin'in peşinden, Stalinist anlayışla yürüyenler.

"Bölgemizde gelişen hadiseleri örgüt çıkarları için bir fırsata dönüştürmek isteyen ve bunun için en alçakça yöntemleri kullanmaktan kaçınmayan bir anlayışla karşılaştık. Meşruiyetten nefret eden o cinayet şebekesi birden bire eski ayarlarına, Marksist, Leninist, Stalinist ayarlarına geri döndü. Ülkemizin birliğine kast eden oluşumlar huzur ve güvenlik ortamını ortadan kaldırmak için yeniden harekete geçti. Barış ve huzur ortamı yerine yanı başımızda halkını ateşe veren Esed rejimiyle iş birliği halinde kanlı bir etnik ve mezhebi çatışmanın tarafı olmaya tercih ettiler. Huzura kast eden güçlerin taşeronu, piyonu haline geldiler. Bugün çözüm sürecinin durmasının tek sorumlusu silahların gölgesine saklanmaktan vazgeçmeyenlerdir. 2013 Mart'ında silahları terk edeceğiz, sözünü verdikten sonra 2015'te ve şimdi 2016'da şehirlerimizi, ilçelerimizi silah deposu haline getirmeye çalışanlar çözüm sürecini durduranlar da bitirenler de onlardır. Bütün vebal onların omuzlarındadır.

"Biz hep çözüm odaklı olduk. Çözüme katkı verecek herkese, aydınlara, STK'lara, akademi dünyasına 'Buyrun fikrinizi söyleyin, katkı verin' dedik. Risk aldık. Sorumluluk aldık. İyi niyetle harekete geçtik. Sayın Cumhurbaşkanımızın bizzat ilan ettiği ve başbakanlık sıfatıyla yürüttüğü şimdi de benim devraldığım süreç demokrasi anlayışımızın gereğiydi. Biz siyasetin sorun değil, çözüm üretmesi gerektiğine inandık. Siyasi bir sorunun çözümünün öncelikli adresinin siyaset kurumunun kendisi olduğu bilinciyle hareket ettik. Bu nedenle her türlü talebin demokratik bir atmosferde serbestçe dile getirilebileceği bir zemin tesis ettik. Sözü olanın gelip söyleyebileceği, talebi olanın rahatça dile getirilebileceği bir ortamın oluşmasını sağladık. En baştan itibaren çözüm sürecinin milli ve yerli bir proje olduğunu vurguladık. Bu süreçte şiddetin, silahın tasfiye edilmesini ve demokratik siyasetin tek meşru yol olarak kalmasını amaç olarak benimsedik. Bu amaçla attığımız adımların samimiyetini kimse sorgulayamaz. Ne yazık ki bizim iyi niyetli ve samimi çalışmalarımız aynı derecede karşılık bulmadı.

"Fatih Projesi ile okullarımıza 2 bin 191 etkileşimli tahta ve öğrencilerimize 4 bin 361 tablet bilgisayar verdik. Aramızdaki fark bu. Biz bu bölgenin yiğit çocuklarına ellerine tablet veriyoruz. Onlar ise ellerine silah, taş, bomba veriyorlar. Bilsinler ki biz hiçbir gencimizin o çukurlarda, barikatlarda, bu dağlarda herhangi bir şekilde hayatının kararmasına artık izin vermeyeceğiz.