13 Ağustos 2015 19:25
Başbakan Ahmet Davutoğlu, CHP'yle olumsuz sonuçlanan koalisyon görüşmeleri sonrasında görevi iade etmeyeceğini açıkladı, "Çabalarımız sürecek, ama erken seçim en güçlü ihtimal" dedi. Davutoğlu, muhalefet partilerine "Erken Seçim kararını Cumhurbaşkanı'nın inisiyatif kullanmasına gerek bırakmadan siyaset olarak TBMM'de biz almalıyız" çağrısı yaptı.
"Başka bir siyasi kompozisyon olsaydı, belki ülkeyi tek başına yönetebilirdik" diyen Davutoğlu, "Milletimizin verdiği görevi sürdürmeye kararlıyız" ifadesini kullandı.
"Sayın Devlet Bahçeli ilk görüşmemizde daha sonra her zaman görüşebileceğimizi söyledi" diyen Davutoğlu, koalisyon için MHP'nin kapsının tekrar açılacağı, ancak bu görüşmelerden de bir koalisyon umudunun güçlü olmadığının işaretini verdi. Davutoğlu, "Eğer koalisyon görüşmelerinden netice alınmazsa meşruiyet sınırları içinde yapılacaklar belli" dedi.
Davutoğlu, CHP ile yaptıkları görüşmelerde "başta eğitim ve dış politika olmak üzere bazı konularda çok derin görüş ayrılıkları ortaya çıktığını" açıkladı.
Davutoğlu, CHP ile olumsuz sonuçlanan koalisyon görüşmesi sonrasında AKP Genel Merkezi'nde düzenlediği basın toplantısında açıklamalar yaptı.
Davutoğlu'nun açıklamaları özetle şöyle:
Her şeyden önce, son günlerde ülkemizin huzuru ve güvenliği için büyük gayret sarf eden askerlerimize, polislerimize bir kez daha takdirlerimi ifade ediyorum. Şehitlerimize rahmet, yaralılarımıza acil şifalar, yüce yürekli şehit ailelerine taziyelerimi arz ediyorum.
7 Haziran yeni bir tablo koydu. Birçok konuşmamda zikrettiğim gibi, siyaset felsefemizde millet amir, devlet memurdur. Milletin kararı her şeyin üstündedir. Millete görev verilmez, millet görev verir, ödev verir. 7 Haziran’ın çıkardığı tablo bize verilen birçok ödevin devlet adamlarımız, siyasi parti üyelerimiz tarafından değerlendirmeyi zorunlu kılan bir tabloyu ortaya koymuştur.
Hükümet kurma görevini almamın üzerinden 1 ay geçti.
Bu görüşmelerin hangi etik ve siyasi çerçevede cereyean ettiğini bütün milletimizin idrak etmesi büyük önem taşıyor. Milli iradenin üstünde başka ödev olmaz dedik. Millete sen hata yaptın demeden önce milletin ödevini doğru idrak etmek diye 7 Haziran akşamından itibaren çok yoğun bir istişare sürecinden geçtik. İlk seçim neticeleri ortaya çıktığında, AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan olarak milletimizin bize vermiş olduğu ödevi anlamak üzere tefekkür etme imkanım oldu. 3 önemli ödevin verildiği kanaatine ulaştım.
Birincisi yüzde 41 nispetinde oy oranıyla milletimiz AK Parti’ye, “ben 13 yıllık iktidardan sonra tek başına hükümet kurma görevi vermemişsem de ülkeyi en iyi senin yöneteceğine inanıyorum.” Başka bir siyasi kompozisyon olsaydı belki yüzde 41’le tek başımıza yönetebilirdik. İlk ders, “ülke sizden gayret ve fedakarlık göster.”
Şimdi iki ayı aşan sürede milletimizin her bir ferdi, bize oy vermiş olsun olmasın, sorumluluğumuzu yerine getirdiğimizi izlemiştir. Ülkemiz geniş kapsamlı ve eş zamanlı üç terör örgütünün saldırısına maruz kaldı. Güvenlik riski söz konusu olduğunda, devletin mekanizmaları milletimizin talepleri doğrultusunda harekete geçirildi. O günden bugüne, DEAŞ’tan, PKK’dan ve DHKP-C’ye karşı tüm önlemleri aldık, almaya devam edeceğiz.
Koalisyon görüşmesinden elde ettiğimiz sonuçlara bakarken, kimse ne karamsarlığa ne de fırsatçılığa sürüklenmesin. Milletimizin verdiği görevi sürdürmeye kararlıyız.
İkinci ödevimiz, madem ki oylarımızda bir düşme yaşandı. Milli irade bize “kendinize bir muhasebe edin ve kendinizi değerlendirin” demiştir. Bu bir mesajdır, ödevdir. Partilerimizin bütün kademelerinde geniş olarak, acaba o güçlü kurucu değerlerimiz etrafında ne tür muhasebe yapmak hususunda son derece samimi bir iç muhasebeyi başlattık, sürdürüyoruz ve eğer herhangi bir yerde bir hata varsa bunun düzelmesi için her şeyi yapacağımızı teyit etmek istiyorum.
Üçüncü ödev milletimiz şunu demiştir: “Siz, eğer bundan sonra hükümet edecekse, hükümetsiz bırakmamak adına uzlaşı kültürü içinde oturun ve konuşun.”
Hiç kimseye bu yetki tek başına devredilmemişse, bu koalisyon görüşmelerinin yapılmasından daha doğal durum yoktur. Eğer koalisyon görüşmelerinden netice alınmazsa, meşruiyet sınırları içinde yapılacaklar bellidir.
Başkanlık Divanı oluşmasına müteakip Cumhurbaşkanımız anayasal yetkilerine dayanarak bana hükümeti kurma görevi verdi. 9 Temmuz’dan bu yana gelen eleştirilere ve yanlış anlamalara mahal bırakmaksızın görevimi yürütmeye çalıştım. Baştan bu kürsüden beyan ettiğim hususlara halel getirmeden bu temasları sürdürdüm.
Her görüşmenin arkasından sizi bilgilendirdim, “hangi partiyle koalisyon imkanı varsa, derinleştirerek bu görüşmeleri sürdüreceğiz” dedik.
Sayın Kılıçdaroğlu’yla ortak zemin olup olmadığını görmek üzere istikşafi görüşmeleri başlattık. Bahçeli, ilk görüşmemizde bu zeminin olmadığını, ancak daha sonra her zaman görüşebileceğimizi söyledi. HDP Eş Başkanlarıyla görüşmemin mahiyetini biliyorsunuz.
Görüşmeler açık, ilkeli ve şeffaf olmuştur. Derin tartışmalar yaşanmıştır, taraflar birbirlerinin görüşmelerini not etmiştir. Kökeni yüz yılı aşkın farklı siyasi akımlardan gelen iki parti olarak derin görüş ayrılıklarımızın olduğu bir vakadır. Üzerinde mutabık kaldığımız ilkeler olduğu da aşikardır.
Bazı alanlarda çok derin görüş ayrılığı olduğu, reform ve restorasyon hükümeti arasındaki farktan da kaynaklanan ayrılıklar olduğu aşikar. Tek tek dosyaları gözden geçirdik.
CHP ile başta dış politika ve eğitim olmak üzere bazı alanlarda çok derin görüş ayrılıkları var.
Reformlara odaklı bir seçim hükümeti olmak üzere Sayın Kılıçdaroğlu da ben de MYK’larda istişarelerde bulunduk. Bu uzun seanslar sonrasında karşılıklı güvenin arttığı, karşılıklı anlayışa dayalı siyasette yumuşama ve psikolojik zemini güçlendiren bir atmosferin oluşmasından memnuniyet duydum. Sayın Kılıçdaroğlu da MYK’da yaptığı istişarelerde uzun dönemli reform hükümetinde daha olumlu olduğunu, kısa dönemde kaygılarını ifade ettiler. Onların 12 yıllık bir muhalefet, bizim iktidar deneyimimizden feragat etmeden istişarede bulunduk. Diyaloğun sürdürülmesi ancak koalisyon ortaklığını oluşturacak şartların oluşmadığı kanaatine vardık.
Bu Türkiye’nin yönetim boşluğuna düşeceği anlamına gelmez. Halkımız tek parti iktidarı çoğunluğunu bize vermemiştir ama en büyük parti olarak ülkeyi yönetme sorumluluğu vermiştir. Bu çabalarımız devam edecek, Sayın Bahçeli’yle de Kılıçdaroğlu’yla da temasları sürdüreceğimi zikrettim. Ülkenin hükümetsiz kalmaması için çabalarımızı sürdüreceğiz. Sayın Bahçeli’nin erken seçimle ilgili sözleri de göz önüne alındığında, tekrar milli iradeye başvurma ihtimali güçlenmiş, hatta tek ihtimal haline gelmiştir. Erken seçim önümüzde görünen güçlü bir ihtimaldir.
Bir kez daha şunu ifade etmek isterim, 3 ödevin de bilincindeyiz. Önümüzdeki günlerde, haftalarda bu yöndeki çabalarımıza kararlılıkla devam edeceğiz.
Erken seçim için Meclis’in en doğru kararı vereceğini düşünüyorum dediniz, AK Parti TBMM’yi olağanüstü görüşmeye mi çağıracak, Bahçeli’yle görüşecek misiniz?
Spekülasyonları doğru bulmuyorum. Verdiğim hiçbir sözden dönmedim, ilan ettiğim adımlardan sapmadım. Bütün liderlerle görüşmemi mutabık kaldığım çerçevede kamuoyuna açıkladım.
Ben burada, 13 Temmuz akşamı, Kılıçdaroğlu’yla yaptığım görüşmeden sonra yaptığım konuşmada bütün partilerle ve liderlerle temas kurmaya özen göstereceğimi söyledim. Bu yeni bir durum değil, en başından söylenen bir durum, böyle günlerde siyasilerin bir araya gelmesinden doğal bir şey yok. Eğer erken seçime gidilecekse ki görünen bu istikamettedir. Erken seçim konuunda Sayın Bahçeli’yle görüşmek gerekirse, bunu da yapmamız gerek diye düşünüyorum. Herkesin herkesle istişare etmesi, bundan imtina etmemesi gereken günlerdeyiz.
Ben normal siyasi seyrin akışından daha güçlü bir demokratik prensip olduğu kanaatinde değilim. Herkes görevini yaparsa, olağanüstülük gerektiren bir durum olmadığını sergilemiş oluruz. Eğer başarısız olursak Cumhurbaşkanı anayasal yetkilerini kullanır. Ancak TBMM’nin kendi sorununu çözmesini isteriz. Gerek olmadıkça erken seçim bahsini kullanmadım. Ben millete dönüğ, bir şey yapmadan sana gelmek istiyorum demem.
Ben milletin bana verdiği, Cumhurbaşkanı’nın görevlendirdiği bir hususta, benim partime ve liderliğime yarayacak bir şey yapmam. Siyasi liderlerin kendi sorunlarını çözemeyip, Cumhurbaşkanımızın devreye gireceği bir yolla seçime gitmeyi doğru bulmam. Meclis’in kendi erken seçim kararını aldığını ifade eden ortak bir kararla seçime gidersek, her şey demokratik çerçevede yürür.
Önümüzdeki 10-11 günde çalışacağım, Meclis’in alacağı bir kararla erken seçime gitmektir. Ama o da olmuyorsa, Sayın Cumhurbaşkanımız devreye girer ve Türkiye hükümetsiz kalmaz.
Hükümet kurma görevini iade etmeyeceğinizi mi anlıyoruz?
Meşruiyet zemininin bir hukuki bir de siyasi realite boyutu var. Biz önce Bahçeli aynı şeyi söyleseydi onlarla da görüşecektik ama anamuhalefet partisiyle koalisyona ulaşmamış bile olsak güzel bir örnek teşkil ettik. Benim bu görevi aldığımda AK Parti dışındaki hükümet formüllerinin tümü tüketilmişti.
Yola çıktığımda zihnimde olabilecek 9 seçenek vardı. Tek seçenekle, iki seçenekle, üç seçenekle yola çıktım. Dün akşama kadar hepsi duruyordu. Bugün itibariyle CHP ile olanlar tükendi. Şimdi diğerlerinde devam edeceğiz. Tükete tükete gideceğiz. MHP’yle yaptığımız temaslar sonrası, Bahçeli’ye bir şey empoze etmedim etmem, yol haritamı belirlemiştim, o yol haritasının gereğini yapıyorum. Sayın Bahçeli ile de görüşmem onun bir parçasıdır. Hangi formda olur, kendisinin takdiri ile bir temas neticesinde ortaya çıkar. Ondan sonra Sayın Cumhurbaşkanı’yla bir istişare ihtiyacı ortaya çıkar. Eğer o hükümet seçenekleri tüketilmeseydi, benim görevi Cumhurbaşkanına iade etmem, bunu yapmak doğal bir sonuç olurdu. Ama bunlar tüketildi
CHP bize bir seçim hükümetinin olamayacağını söyledi. Biz sıradan bir seçim hükümeti değil, seçim barajının düşürülmesi de dahil olmak üzere, bu hususları da yaparak, 25. dönemi reformlarla taçlanmış bir dönem olarak seçime birlikte gidelim, bizim teklifimiz buydu. Sayın Kılıçdaroğlu faydalı olmayacağı görüşünü bildirdi.
Sayın Cumhurbaşkanı ile aramızdaki ilişkiye yapılan yorumlara itibar etmedim etmem. Beni tanıyanlar bilirler, yola çıktım mı zihnimde sadece hedef vardır. Cumhurbaşkanımızın bana herhangi bir yerde koalisyon olmasa iyi olur gibi bir telkini olmamıştır. Tabii ki istişare edilir ama böyle bir telkin söz konusu olmadı. Toplumda bir erken seçim beklentisi var. Peki biz siyasi partiler olarak toplumun taleplerine gözümüzü kapatabilir miyiz? Bu da olmaz... Bunları değerlendiririz, eğer CHP’yle veya MHP’yle sürdürülebilir bir koalisyon olsaydı, açık yüreklilikle kendi kitleme dönüp “Bize milletin verdiği ödev budur, bu da şu an mümkündür” derdim ve ikna edeceğime inanırdım. Böyle bir sürdürülebilirliği konusunda tereddütlerin olduğu bir koalisyonu 4 yıl sürecek diye kurmayı ikimiz de doğru olmayacağını düşündük. Diyalog sürecek, diğer partilerle de olacak, yolu bulacağız.
Özetle sayın cumhurbaşkanımızın bu yönde, farklı telkinlerde bulunulduğu görüşü gerçek dışıdır.
Aklınızdaki tam formül, MHP’nin desteklediği AKP azınlık hükümeti midir? Kasım ayında mı seçim düşünüyorsunuz? Görüşme sonrası cumhurbaşkanıyla temasınız oldu mu?
9’dan 4’ünü beşini eledik. Var kafamda üç dört alternatif. Ben sadece olağan süreçle ilgili zihnimdekileri paylaşırım. Kamuoyuna şeffaflık, zihninizdeki harekat tarzının baştan beyan edilerek, muhataplarınızın harekat alanını daraltmak değil, kamuoyunu bilgilendirmek. MYK üyesi arkadaşlarla hemen değerlendirme yaptık.
Eskilerin güzel bir tabiri vardır, üzerinde bir uyumakta fayda var denir. Ani tepki devlet hayatında doğru değildir. Bu gece üzerine bir uyuruz, ama zihnimizde yapmayacağım şeyleri söyleyeyim. Bir saniye dahi bu ülkeyi hükümetsiz bırakmayız. Kriz ortamının oluşmasına izin vermem. Bu benim siyasi kariyerime, partimin çıkarına da mal olsa, bizler partimiz, partimiz ülkemiz için varız. Bir kesimle bile olsa, bu demokratik meşruiyet sürecinden, sapmaya izin vermem. Olağanüstü durumlara, bypasslara izin vermeyiz. Ve diyaloğun kopmasına izin vermeyiz.
Kongre konusunda yetkili kurullarımızla konuşuruz. Ben her şeyin zamanında yapılması gerektiğine, siyasi felsefe olarak inanmış biriyim. Herkes sakin olsun, görecekler ki önümüzdeki aylarda sükunetle suhuletle bu ülkeyi rayına oturturuz.
Bugün sayın cumhurbaşkanımızla bizim mutat devlet görüşme günümüzdü biliyorsunuz. Fakat sabahleyin Genelkurmay Başkanımızın veda ziyareti, arkasından Kılıçdaroğlu ile yaptığımız görüşme sebebiyle fiilen bu gerçekleşemedi. Kılıçdaroğlu ile görüşme sonrası telefonla, hem haftalık görüşmenin bazı ana doneleri var, bilgi verdim.
Tarih konusunda da şöyle diyeyim. Millet ödev verdi, biz dönüp millete sen yanlış iş yaptın, erken seçime gidiyoruz, millete küsüp sitem edip, benim iktidarımın kazanımlarını madem beğenmedin demedik. Hepsi yapıldıktan sonra erken seçime gidilmesi de felaket değildir. Seçim aşı olmak gibidir. Aşı olduğunuzda bazen sızı hissedebilirsiniz, ama aşı bünyeyi sıhhate kavuşturur. Aşı olacaksanız da zamana yaymamak lazım.
Sayın Bahçeli, MHP ile yapacağımız temaslar sonrasında, mümkün olan en kısa zamanda aşıyı olup, sıhhatli bünyeye ulaşmak gerekir. Erken seçimin uzun zamanlara yayılması ekonomimizi de etkiler, puslu havayı seven çakalları ülkemize salar.
© Tüm hakları saklıdır.