Özel Dosya

'Basın özgürlüğünün durumu Türkiye ve itibarı üzerinde bir leke'

Türkiye'de basın özgürlüğünü bu kez de eski Avrupa Birliği Türkiye Büyükelçisi Pierini inceledi: Hükümet eleştiri ile hakareti eş görüyor

16 Ocak 2013 00:53

 

Eski Avrupa Birliği Türkiye Büyükelçisi Marc Pierini, Markus Mayr ile birlikte Carnegie Europe için “Türkiye’de Basın Özgürlüğü” başlıklı bir rapor kaleme aldı. Hükümetin medyaya müdahale biçimlerinin  de anlatıldığı raporda, holdinglerin medya sahibi olmasına işaret edilirken ekonomik çıkarların basını  gölgelediğine vurgu yapıldı. Tutuklu gazetecilerin sayısı hakkında hükümetin uluslararası kuruluşlarla uzlaşmasının önerildiği raporda, AB kriterleri de dikkate alınarak 4. yargı reformu paketinin de yakın zamanda yürürlüğe girmesi tavsiye edildi.

Eski Avrupa Birliği Türkiye Büyükelçisi Marc Pierini, Açık Toplum Vakfı'nın desteklediği proje kapsamında, bakanlar ve üst düzey hükümet yetkilileri, sivil toplum temsilcileri, gazeteciler, diplomatlar, Avrupa Parlamentosu üyeleri ve AB yetkililerinin de aralarında bulunduğu toplam 40 kişiyle görüştü. Görüşmelerinin yanı sıra basın özgürlüğüne dair yayımlanan diğer raporları da inceleyen Pierini, Markus Mayr ile birlikte Carnegie Europe çatısı altında “Türkiye’de Basın Özgürlüğü” başlıklı bir analiz kaleme aldı. 

“Türkiye’de basın özgürlüğünün durumu, Ankara’nın diplomatik itibarı, ekonomik duruşu ve diplomatik pozisyonu üstünde bir leke” ifadesiyle başlayan raporda “Türkiye’de gazetecilerin tutuklanmasına, yargılanmasına ve kusurlu yasal sisteme ulusal ve uluslararası eleştirilere rağmen hükümetin bunlara etkili bir yanıt vermediği” belirtiliyor.

 

Hükümete, yargıya ve grup medyalarına eleştiri

 

Pierini, “Türkiye’nin basın özgürlüğü kaydının iyileştirilmesi için geçerli sebepleri” özetle şöyle sıralıyor:

-  Bağımsız değerlendirmelere göre, Türkiye mevcut durumda dünyada tutuklu gazeteci sayısının en yüksek olduğu ülke. Ancak, net rakamda hükümet ve sivil toplum örgütleri arasında ciddi bir fikir ayrılığı var. Bu, yapıcı reforma mani olan zıt bir atmosfer yaratıyor.

-  Yargısal sistem radikal bir ideolojiye sempati duymak ile hükümet politikalarını eleştirmeyi eşitleme eğilimi gösteriyor. Mesleklerinin bir parçası olarak hassas araştırmalar veya davalara ilişkin haber yazan veya yorum yapan gazeteciler dava ile karşılaşabiliyorlar.

- Tutuklanan pek çok gazeteci Kürt ayrımcılığıyla ilişkili terörist eylemlere dair suçlamalar nedeniyle hapsedildi.

- Büyük holdingler ana medyayı kontrol ediyor, dolayısıyla ekonomik çıkarlar medyanın kararlarını gölgeliyor ve editörler ile gazetecilerin bağımsız ve eleştirel haber sağlama kabiliyetlerini zayıflatıyor.

- Bu konulardan bazılarına ilişkin 2012’nin ortasında (Üçüncü - T24) yargı reformu paketi kabul edildi, ama daha etkili reformlar gerekiyor. 4. yargı reformu paketi yakın zamanda onaylanmalı.

Raporda, Türkiye’ye başka önerilerde de bulunan Pierini ve Mayr, “Tutuklu gazetecilerin sayısı hakkındaki tartışmanın noktalanması için hükümete işbirliği içinde olduğu Avrupa Konseyi, AGİT gibi uluslararası kuruluşlarla uzlaşma sağlamasını” tavsiye etti.  Pierini ve Mayr, “sivil toplumun rolünün güçlendirilmesini” ve “Avrupa Birliği sürecinin de yeniden canlandırılmasını” da önerdi. 

Raporda, basın özgürlüğüne dair eleştirel değerlendirmelere karşı hükümetin “ya böyle bir problemin varlığını reddettiği ya da ‘terör veya hakarete yanıt’ gibi farklı tanımlamalar yaptığı” yazıldı.

“Son 2-3 yıl içinde durumun daha da kötüleştiğini” söyleyen Pierini ve Mayr, AGİT’in raporundan alıntı yaparak “Ağustos, 2012’de 78 gazetecinden 53’ünün Kürt meselesinden, 10 gazetecinin Ergenekon davasından tutuklandığını” belirtti.   

Yürürlükteki yasa nedeniyle “yeterli şüphe” olduğunda web sitelerinin engellenmesinin de eleştirildiği raporda 2008’den 2012’ye kadar engellenen site sayıları da bir grafikle sunuldu:

\

 

'Grupların kâr amacı medya görevini zorluyor'

 

Türkiye’de medya kuruluşlarına enerji, inşaat ve turizm gibi farklı sektörlerde çalışan şirketler topluluklarının sahip olduğunun vurgulandığını raporda, şu çekince dile getirildi:

“Şirketlerin diğer sektörlerdeki maksimum kârı amacıyla tanımlanan bir medya sektörü, esas görevi olan hükümeti denetleme ve dengeleme görevini yerine getirmede ciddi zorluklarla karşılaşır.”

 

'Hükümet eleştiriyi hakaret ile eşitliyor'

 

Metnin, “Direkt müdahale”  ara başlığı altında da şu ifadeler yer aldı:

“Hükümetin medya ve gazetecilere müdahale etme şekilleri çeşitli. Esas sebeplerden biri , ‘eleştiri’yi ‘hakaret’ ile eşitlemek. Tepkiler farklı formlar alıyor; gazetecileri kamusal  alanda itham etmek veya eleştirmek, halka seslenerek bazı medya kuruluşlarını boykot etmeye çağırmak, editörlere dizginleri çekmek veya eleştirel gazetecileri kovmaları için çağrı yapmak,  gazetelerden veya sitelerden bazı bilgilerin kaldırılmasını talep etmek, eleştirel gazeteciler için dava dilekçesi doldurmak.”   

Doğan Medya Grubu’na verilen vergi cezasının “sıra dışı” olarak nitelendirildiği raporda, AİHM’de görülen gazeteci Erbil Tuşalp’ın davasında da bahsedildi.  Tuşalp, Başbakan'a hakaret ettiği iddiasıyla Türkiye'de ceza aldığı davayı AİHM'ye götürmüş ve Türkiye Strasbourg'da mahkûm edilmişti.

 

Erdoğan'ın avukatı: Medyaya müdahale 'caydırıcı' oldu

 

Raporda, “Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın avukatının tekrarlanan vakaların sonucunun 'caydrıcı’ etkisi olduğunu ve 2003’ten itibaren köşe yazarlarının kelimelendirmesinin kayda değer biçimde değiştiğini; muhabir ve yazarların artık eleştiri yaparken dozu aşmadıklarını ve hakaret eden yorum ve köşelerin minumuma indiğini” söylediği de aktarıldı.

Pierini ve Mayr, avukatın söylediklerini “Bu açıklama hükümetin, gazeteciler eğer yargılanmak istemiyorlarsa geçmemeleri gereken bir çizgi çizme niyetinde olduğunu gösteriyor” diyerek yorumladı. 

 

İşte Pierini ve Mayr imzalı “Türkiye’de Basın Özgürlüğü” raporunun İngilizce tam metni