09 Kasım 2014 10:45
Televizyonun “asi çocuğu” olarak tanınan ve kendisini “Televizyondaki en dürüst ve tek ‘ikon kıran’ herifim” diye tanıtan Okan Bayülgen, geçtiğimiz günlerde bir kafede sigara içenlere tepki gösteren Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a bir ricada bulundu. Bayülgen, “Sigara konusunda Sayın Cumhurbaşkanımız'a söyleyeceğim de şu; her gün daha fazla yasakla yaşama alışkanlığı, sigaradan daha kötü bir alışkanlıktır. Onun sigara konusunda hassas olduğunu, etrafta sigara içen var mı diye baktığını biliyorum, bundaki samimiyetine inanıyorum. Çok içten bir şekilde sigarayı zararlı buluyor. Fakat ben Cumhurbaşkanlığı makamının çocuklarda obezite ve genetiği değiştirilmiş gıdalar gibi sigaradan çok daha tehlikeli konularda ilgisini de rica ediyorum” dedi.
Gezi Parkı direnişi sırasında polislerle çektirdiği fotoğraflar nedeniyle eleştirilen Bayülgen, “Sanatçıların, kanaat önderlerinin, toplumu yönlendirenlerin çocuklar üzerinden politika yapmasından büyük üzüntü duyuyorum. Gezinin amacı neyse ben hâlâ oradayım. Asıl gençleri afişleştirip "devrim şehidi" diye bayraklaştıranlar dönektir” diye konuştu.
Yakında müzik albümü çıkartacağını açıklayan Okan Bayülgen, yeni projesini “İçinde ucuz seks olmayan bir albüm yapacağım” diye tanımladı.
Okan Bayülgen, Star TV’de başladığı “Dada Dadanista” programında neler yapacaklarını anlatırken, yapımcı Acun Ilıcalı için, “Acun'u başarısız ya da üretimsiz bulmuyorum. Fakat onun benimle ilgili sorunları var. Bu yüzden de geçen sene Star'da çalışamamamın nedeni Acun'un ambargosudur. Kendisini severim ama yaptığı işleri sevmem. Elalemin formatının alınıp bize daha da fena bir şekilde kakalanmasını anlamıyorum açıkçası” dedi.
Eşi Şirin Ediger’den boşanma sürecini anlatan Bayülgen, “Anne, baba ve çocuk arasındaki hassas ilişki medyaya açılacak bir durum değildir. Herhangi bir velinin çocuğuma okulda "Şurada okudum, burada okudum, şöyle olmuş, böyle olmuş" demesini istemiyorum. Çünkü hayatta tek zaafım olan insan çocuğum. Bu toplum sevdikleri insanlar evlendikleri ve çocukları olduğu zaman sevinçle karşılar, onları bağırlarına basar. Fakat Türk aile yapısında kimse üzüntülerini, acılarını bağıra bağıra ifşa etmez ve açığa vurmaz. Bu konudaki tutumum da sonuçlarını vermiştir ve olay magazin bombası olarak patlamamıştır. Yazılır çizilir o başka... Ayrıca Şirin ve benim medeni halimiz ne olursa olsun biz hâlâ aynı evde beraber yaşıyoruz” ifadelerini kullandı.
Hürriyet gazetesinden İzzet Çapa’ya konuşan Okan Bayülgen yeni projelerini, televizyon programını ve ilişkilerini anlattı. Çapa’nın “Ben polislerle fotoğraf çektirmedim, polisler benimle fotoğraf çektirdi” başlığıyla yayımlanan (9 Kasım 2014) söyleşisi şöyle:
Bunca senedir televizyondan yüzlerce isim geldi geçti ama ekranın "asi çocuğu" Okan Bayülgen ile "evin uslu çocuğu" Beyaz'ın yerini kimseler dolduramadı.
Okan, buluştuğumuzda yeni kanalı için hazırladığı şovunun son rötuşlarıyla meşguldü. 20 yılda çizdiği yaramaz çocuk imajından aslında gayet memnun ama müzmin rakibine inceden laf atmadan da duramıyor:
"Ailenin iyi çocuğundan ne beklersin? Okulunu bitirmesini, askerliğini yapmasını, bir an önce evlenmesini ve çoluk çocuğa karışmasını değil mi? Bak ben evlendim, çocuk da yaptım. Halbuki Beyaz ne evlenebildi ne de çocuk yaptı ama hâlâ Türkiye'nin demirbaşı olarak oturuyor koltuğunda. Asi çocuk ise sürekli yaramazlık yapıp azar işitiyor..."
Buyrun muhabbetimize...
Bir nesil seninle, sen de onlarla "büyüdün". Karşımdaki 50'sine merdiven dayamış Okan artık gençleri anlayamıyor, onların kodlarını çözemiyor olabilir mi?
Merdiven falan dayamadım, tas tamam 50 oldum.
Hassas da olmuşsun baksana! Sorumu tekrarlayayım mı Okan "Amca"?
(Gülüyor) Gerek yok teşekkürler. 50 yaşındaki bir adamın gençleri anlamak ya da onlar tarafından anlaşılmak gibi bir derdi yoktur. Asıl gençler o 50 yaşındaki adamın ürettiklerini anlamalı. Tabii adam da o üretimi gençleri anlayarak yapmalıdır.
Yahu ne bu şimdi, tekerleme mi yoksa felsefeye giriş derslerine mi başladık?
Şaka bir yana sosyal medyada, sözlüklerde beni öven veya eleştirenlerin yaş ortalaması 16 ile 30 arasında. Demek ki bu 50'lik dediğin adamla uğraşan hiç akranı yok. Dolayısıyla benimle iyi ya da kötü anlamda uğraşanlar zaten yine gençler. Benimle yetişen nesil çok mutluyum ki beni sorgulamaya devam ediyor. Çünkü ben hiçbir zaman bir popçuya, siyasetçiye kayıtsız şartsız duyulan hayranlığı arzu etmedim. Yemek de yesem, içki de içsem gittiğim her yerde onların sorgulaması hoşuma gidiyor.
Sendeki şeytan tüyüne kayıtsız kalmak da imkansız. Eğri oturup doğru konuşalım, son iki sezondur yaptığın programlar tutmadı. Ama hooop yine sendeki "tüy devreye girdi" ve yeniden dört büyük kanaldan biriyle anlaştın.
Aslında geçen sene performansım daha yüksekti fakat TV8 gibi küçücük bir kanalda yarattığım etkiyi Show TV'de yaratamadım. Bir kanalın şartları ve algısı programı fazlasıyla etkiler. Şimdi tabii ki Star'da başka bir efekt olacak. Eğlence sektöründeki insanların işi ne olursa olsun çalışmaktır. Ben çevremdekilere, karıma, hatta çocuğuma hep aynı şeyi söyledim ve söylüyorum.
Bize de söyle de biz de bilelim..
"Baban pavyonda çalışıyor kızım" diyorum. Birisi bana "Okan Bey siz de çok geç uyanıyorsunuz" dediğinde, "Evet kardeş pavyondaydım, her gece pavyonda çalışıyorum, sabahları da geç kalkıyorum" diye cevap veriyorum. Bizim işimizde esas her ne olursa olsun sahneye çıkmaktır. Televizyon sektörü şu anda yaşadığı gibi bir takım çalkantılar geçirebilir. Bak mesela geçen senelerde 15 reyting alan diziler artık 5'e bile ulaşamıyor.
Dizi sektörü bitiyor mu dersin?
Yok bitmez, dediğim gibi sadece çalkantılı bir dönemden geçiyor. Fakat gerek dizilerde gerekse diğer formatlarda işler istenildiği gibi gitmezse bütün suç ya başrole ya da göz önünde olan adama yıkılır. Bu da bizim sektörümüzün bir başka kuralı. Benim programa gelince, aslında geçen sene bizim için başarısız bir sezon değildi.
Ama bir Okan Bayülgen klasiği olabilecek başarıda da değildi...
Tamam değildi ama aslında reytinglerim yedi sezon süren "Zaga"daki herhangi bir seneye benziyordu. Zaten uzun yol koşanlarda reytingin çok da önemi olmamalı. Reytingleri yerle yeksan efsane programlar vardır. Ancak insanların üzerindeki etkileri reytinglerin çok dışındadır. İşte o yüzden bunca farklı kuşaktan insanlar "Seninle beraber büyüdük" diyorlar bana.
Bizler için Beyaz ailenin iyi, sen ise asi çocuğuydun hep. Evlendin, baba oldun, yaşlandın ve bu "rolden" artık çıktın mı dersin?
Ailenin iyi çocuğundan ne beklersin? Okulunu mükemmel şekilde bitirmesini, kaçmadan askerliğini tamamlamasını, bir an önce evlenmesini ve torunlar vermesini değil mi? Ben evlendim, çocuk yaptım, her seferinde yeni bir şey deniyorum. Başarı ve başarısızlıklarla dolu 20 sene geçirdim. Halbuki Beyaz ne evlenebildi ne çocuk yaptı ama Türkiye'nin demirbaşı olarak oturuyor koltuğunda. Asi çocuk ise sürekli yaramazlık yapıp azar işitiyor. Beyazıt'ınsa bir tane bile başarısızlığı yok. O hep başarılı, benim tüm geçmişim ise başarısızlıklarla dolu.
Yok artık o kadar da değil...
İnan bana o kadar... Risk almak, kanal değiştirmek, büyük bir kanaldan küçük bir kanala gitmek, şöhretinin biteceğinden korkmamak, gençlerin her zaman yanında olmak. Bunların hepsini yapıyorum.
Bunları bizim için değil de kendin için yapmış olmayasın... Kanal D gibi Türkiye'nin en büyük kanalını bırakıp, "Ben Okan Bayülgen'im, en ufak kanalda bile iş yaparım" diyerek egonu tatmin etmeye çalıştın gibi geliyor biraz bana...
Evet doğru…
Sanki egon çoğu zaman "pusula" görevi yapıyor senin için. Bazılarına göre Gezi olayları sırasında elinde kitapla toplumu harekete geçirdin. Sonra 180 derece dönüp, ertesi sene polislerle selfie çektirdin...
Polisleri başka bir ülkeden getirmiyoruz ki! Onlar da bizim vatandaşımız. Olayların içinde o kadar çok Gezici polis tanıdım ki inanamazsın.
İnanırım da senin bunları inanarak söylediğine inanır mıyım, bilemem...
Demagoji yapmıyorum burada. Bazı polis arkadaşlarım Gezi adına Twitter'da yazılanlardan çok daha sert şeyler söyleyebiliyorlar. Bütün mesele polis deyince "Türkiye'nin polisi" diye bir kavramı karşına almamakta. Yani bu kadar kaba saba olmamak gerek. Slogancılık ya da bir takım zümreleri milliyetçiler, Kürtler, polisler, AKP'liler şunlar bunlar diye ayırmak, gençleri ağır bir kafa karışıklığına düşürüyor.
Senin yapmaya çalıştığın ne peki?
"Bir de böyle düşün kardeşim" demek lazım. Bir kere ben polislerle fotoğraf çektirmedim, polisler benimle fotoğraf çektirdi. Ayrıca herkes benimle fotoğraf çektirebilir. Belki bugüne kadar bilmeden katillerle ya da çok daha acayip mesleklerden adamlarla fotoğraf çektirmişimdir. Polislerle neden çektirmeyeyim ki? Polislik bana göre inanılmaz saygıdeğer bir meslektir.
O zaman net olarak sorayım, Okan Bayülgen dönek mi?
Ben değil, Gezi'nin ruhunu siyasi pompaya dönüştüren herkes dönektir. İnsanlar beni daha çok onaylasınlar diye genç adamları ateşe sürükleyerek kazanacağım sevgi ya da siyasi popülerlikle ilgilenmiyorum. Ufacık çocukların fotoğraflarının üzerine "devrim şehidi" yazmak, "ah ah, vah vah" diye siyasi polemiklere konu etmek bir takım insanların hoşuna gidiyor olabilir. Ama sonuçta benim için gencecik bir çocuk ne olduğu belli olmayan konjonktürde hayatını kaybetmiş. Ailesi perişan olmuş ve hakkı olan hayatı yaşayamamıştır. Yarın bu konjonktür bambaşka bir yere döndüğünde o çocuklar öldükleriyle kalacak. Sanatçıların, kanaat önderlerinin, toplumu yönlendirenlerin çocuklar üzerinden politika yapmasından büyük üzüntü duyuyorum. Gezinin amacı neyse ben hâlâ oradayım. Asıl gençleri afişleştirip "devrim şehidi" diye bayraklaştıranlar dönektir.
Duyduğuma göre müzik piyasasına da el atıyormuşsun... "Yetişkin albümü" yapacakmışsın... Ne demek bu Allah aşkına? İnsanın aklına "iki film birden" gibi şeyler geliyor.
Aklına bunun gelmesi normal. Çünkü hepimizin algısı hep seksüel çıkışlar peşinde. Birisi bir şey söylediği zaman "Acaba seksle ilgili olabilir mi?", "Lütfen seksle ilgili olsun" diye geçiriyoruz aklımızdan sürekli. Zaten seksten başka satan bir şey de yok. Beyonce, o Amerikan kaportası gibi kıçını yıllardır bu nedenle satabiliyor. Kim Kardashian sandala poposunu bu yüzden seriyor. Çünkü geriye satacak başka hiçbir şey kalmadı. Yetişkin albümü ise seksle ilgisi olmayan entelektüel bir iş. Öyle çok satan "muck muck" yok! Anlatabildim mi?
Anlatamadın Okan, birazcık daha açsana...
İçinde ucuz seks olmayan bir albüm yapacağım. 12-13 yaşından sonra çocuklara sadece seks veriyoruz zaten. Herkes Tarkan gibi "Gel gel güzelim acımayacak" diyor. Yıl olmuş 2014, Tarkan klibindeki kızı hâlâ kendine çekip bunları söylüyor. Bunun ne ilginçliği vardır anlamıyorum.
Adam seviliyor, iş yapıyor, albümü tutuyor...
Ben onu bilmem. Son 25 senedir "muck, fuck, buck" falan filan diye bize aynı şeyleri söylüyor.
Neyse Tarkan'ı bırakalım da senin albümüne gelelim.
Grup müziği yapıyoruz. Şarkı söylemiyorum. Gençlerin dinleyeceği, akıllıca sözleri olan ve sofistike bir çalışmadan bahsediyorum.
Cinsellik içermeyecek yani...
Aksine çok fazla cinsellik içerecek ama öyle bayağı bir şekilde değil.
Yıllardır birebir aynı olmasa da seni hep benzer programlarda izledik. Star TV'de başlayan "Dada Dadanista"yı neden seyredelim peki, diğerlerinden farkı ne olacak?
Şimdi biz Jay Leno'nun yerine geçen Jimmy Fallon'a, 30 küsur senedir program yapan David Letterman'a ya da Conan O'Brien'a "Ya kardeş bu sene yeni ne var?" diye sorsak, adamlar "Koltuk var, masa var, bir de konuk geliyor" diye cevap verir. Talk show'cular böyle soruları kolay cevaplayamazlar. Aslına bakarsan zaten Amerika'yı yeniden keşfeden de yok.
Eski tas eski hamam yani...
Değişim konusunda 20 senedir en çok debelenen benim. Yeni programda da farklılıklar olacak tabii ki. Ama sonuçta ben televizyondaki en dürüst ve tek "ikon kıran" herifim. Bir sürü ünlünün bana gelmemesinin nedeni, programda çok basit coğrafya soruları sormamdan kalan korkularıdır. "Okan bize şöyle yapar böyle yapar" derler hep. Halbuki Okan kimsenin gırtlağını sıkmış mı bugüne kadar? Okan'ın programlarında skandal çıkmaz. Ama dikkat edersen televizyon tarihimiz, kadın programlarındaki "edeplilerin" skandallarıyla doludur.
Ama Okan hep "öcü"...
Birinin ağzından yanlış bir laf kaçtıysa bile Okan kapatmıştır bu konuyu. Yani konuğu aslında en güvenli hissettiren Okan'dır. Sadece "Türkiye kaç bölgeye ayrılır?" sorusu yüzünden bütün bir pop dünyası bana gelmeye tereddüt ediyor. Hatta dizi yapımcıları sadece Cumhuriyet Bayramı'yla ilgili ilkokul seviyesinde bir soru gelebilir diye oyuncularını bana göndermiyor. Çünkü yapımcı "Bizim oğlan dizide çok akıllı görünüyor, ya bir anda gerizekalılığı ortaya çıkarsa" diye düşünüyor. Halbuki ben kimsenin ağzından laf almaya çalışmam, onun yerine de konuşurum, filmini onun yerine de överim, dizisinden onun yerine de bahsederim.
Valla ne yalan söyleyim ben o eski huysuz Okan'ı özledim...
Sen huysuz Okan istiyorsan ben huysuz olurum.
Bu kadar laf ettikten sonra bakalım kolay konuk bulabilecek misin programa?
Türkiye'de konuk sıkıntısı var. Herkes karizmanın televizyona çıkmamaktan geçtiğini zannediyor. Halbuki hepsi bayılıyor...
Tarkan'ı senin karşında görmek isterim doğrusu...
Tarkan'ı kesinlikle çağırmam. O da zaten gelmez. Beyaz, kendi programına çıkarmak için bir kampanya yaparsa desteklerim ama kendi programıma asla istemem...
Hoppala! O niye?
Çünkü Tarkan bir "proje adam". Hâlâ yaşamaya başlamadı. Hepimiz etten kemikteniz, hatalar yaparız. Hatalarımızla da mutlu oluruz ve insanlar bizi böyle sever. Kimse üzerinde kurdelasıyla duran bir paketi sevmez, en azından ben sevmem. Tarkan arada düşmeli, yanlış yapmalı, kendini devamlı hediye paketi gibi durmaktan kurtarmalı...
Doğru söyle yeni program için sen mi gidip kanalın kapısını çaldın?
Hayır, onlar çağırdı tabii ki. Nasıl eskiden Beyazıt ile birlikte Kanal D'nin yüzüysem şimdi de Star'ın yüzü olmaya geldim.
Acun'un boşluğunu seninle doldurmaya çalışıyor olabilirler mi?
Kesinlikle Acun'un boşluğu benimle dolamaz. Çünkü Acun prime time'da format yapan bir adam. Ben format program yapmıyorum. Benim her sene yaptığım şey tamamen kendi üretimimdir.
Acun da kendi üretimini yapıyor.
Hayır Acun tamamen format yapıyor. O formatları da kimseye böyle "Al tepe tepe kullan" diye vermiyorlar. Uyulması gereken belirli kurallar var. Yanlış anlaşılmasın Acun'u başarısız ya da üretimsiz bulmuyorum. Fakat onun benimle ilgili sorunları var. Bu yüzden de geçen sene Star'da çalışamamamın nedeni Acun'un ambargosudur. Kendisini severim ama yaptığı işleri sevmem. Elalemin formatının alınıp bize daha da fena bir şekilde kakalanmasını anlamıyorum açıkçası.
Reytinglerini mi kıskanıyorsun adamın yoksa?
Kıskansam söylerim. Bugüne kadar bir sürü adam yetiştirdim. Kimseyi rüyamda görmek, sabah kalktığımda öfkelenmek, çekememek gibi bir derdim olmadı. Aksine asıl mutluluğun birini kıskandığın zaman yüzüne açık açık söylemek olduğunu gördüm. Beyazıt'a, Yılmaz'a, Cem'e bin kere söylemişimdir "Dehşete düştüm, bayıldım" diye.
Dün gece konukların arasında Osmantan Erkır da vardı... Şirin'den intikam mı almak istedin?
Yahu ne alakası var? Osman, Şirin'in ilk eşi olabilir ama aynı zamanda başarılı bir televizyoncu ve şimdi de uluslararası Gogglebox'ı yapıyor. Ayrıca nefis bir adam. Şirin'le karşılaştıklarında, onlar boşanmış oldukları için belli bir mesafede dururlar, bense sanki eski karısı benmişim gibi koşar sarılırım Osmantan'ın boynuna.
İlgi çekmek için davet etmedin yani?
Yahu niçin böyle bir şey yapayım, ben kimi bu sebeple çıkarmışım ki bugüne kadar programıma? Sadece cumartesi geceleri seyircinin ilgisini çeksin diye bir takım insanları çağırırım.
Konuklarından biri de Mesut Yar'dı. Daha ne kadar birbirinize iade-i ziyaret yapacaksınız merak ediyorum...
Hep soruluyor ya, "Okan ve Beyaz'dan sonra kim gelecek?" diye; bizden sonra gelecek "genç" Mesut Yar'dır. Ama tabii genç kelimesini tırnak içine almak lazım. Mesut genç değil ama ne yapsın, ancak meşhur oldu.
Kanalda bir sansür mekanizması olacak mı?
Bana bugüne kadar hiçbir kanalda sansür uygulanmadı ki...
Boşanmanızla ilgili "Gerizekalılar bunları uyduruyor, yazanlar da kanıtlasın" diye konuştun sonra Şirin bir anda çıkıp boşandık dedi...
Anne, baba ve çocuk arasındaki hassas ilişki medyaya açılacak bir durum değildir. Herhangi bir velinin çocuğuma okulda "Şurada okudum, burada okudum, şöyle olmuş, böyle olmuş" demesini istemiyorum. Çünkü hayatta tek zaafım olan insan çocuğum. Bu toplum sevdikleri insanlar evlendikleri ve çocukları olduğu zaman sevinçle karşılar, onları bağırlarına basar. Fakat Türk aile yapısında kimse üzüntülerini, acılarını bağıra bağıra ifşa etmez ve açığa vurmaz. Bu konudaki tutumum da sonuçlarını vermiştir ve olay magazin bombası olarak patlamamıştır. Yazılır çizilir o başka... Ayrıca Şirin ve benim medeni halimiz ne olursa olsun biz hâlâ aynı evde beraber yaşıyoruz.
O halde İstanbul anne ve babasının ayrıldığının farkında değil?
Biz ayrılmadık ki... Cevabım bu, bitti!
Bir röportajında mastürbasyon yaptığını anlatıyorsun, şimdi de çaktırmadan "Özel hayatıma girme" mesajı veriyorsun. Ne iş?
Benim gençliğimde bile mastürbasyon yapmama hiç fırsat kalmadı.
Ne demek şimdi bu... Yapmadıysan röportajında neden bahsettin?
Ben bazı kavramları yer değiştirerek kullanırım. Mastürbasyon dediysem onu elle istimna olarak algılamak da o cahilin sorunu...
Bana mı laf soktun anlamadım.
Seni kastetmedim (Gülüyor).
Gazeteler boy boy senin Selin Atasoy'la aşk yaşadığını yazdı. Gerçekten bir ilişki yaşıyor musun yoksa ilişki yaşayıp arkasında duramayacak kadar zayıf karakterli misin? Zaten dulsun, neyi saklıyorsun?
Onur Baştürk bizi iş ortağı olarak yazdı. Hakikaten de bir yazar ajansımız var Nişantaşı'nda. Çok uzun senelerdir tanışıyoruz, Selin de bilinen bir isim. Boşandıktan sonra gözlerin iş ortağıma çevrilmesi çok normal.
Deniz Seki de zamanında seninle ilgili ağır bir suçlamada bulunmuştu...
Beni neden suçlamış hiç bilmiyorum. Deniz'le güzel bir arkadaşlığımız oldu, bu sebepten yaşadıkları tabii ki beni çok ilgilendiriyor. Ama bunun yanında bir nişanlısı var, benden sonra da arkadaşlıkları oldu. Burada artık konuşmak adına bana bir şey düşmez. Ama Deniz'in şarkıcılığına, ayrıca kendisine olan hayranlığımı hep dile getirdim ve getiriyorum.
Üniversitedeki bir söyleşin sırasında sigara içiyorsun diye seni taciz eden kişinin canına okumuştun. Ya o öğrencinin yerinde Cumhurbaşkanımız olsaydı...
Beni sigara içerken taciz eden üniversite öğrencisi değildi. Konuşmaya dışarıdan katılmıştı. 200 metre ötemde, yanmamakta olan sigaramdan rahatsız olan hanım galiba bu konuyu kafasına biraz fazla takmıştı. Sigara konusunda Sayın Cumhurbaşkanımız'a söyleyeceğim de şu; her gün daha fazla yasakla yaşama alışkanlığı, sigaradan daha kötü bir alışkanlıktır. Onun sigara konusunda hassas olduğunu, etrafta sigara içen var mı diye baktığını biliyorum, bundaki samimiyetine inanıyorum. Çok içten bir şekilde sigarayı zararlı buluyor. Fakat ben Cumhurbaşkanlığı makamının çocuklarda obezite ve genetiği değiştirilmiş gıdalar gibi sigaradan çok daha tehlikeli konularda ilgisini de rica ediyorum.
Vay vay vay istediğin zaman kibar da olabiliyormuşsun...
Çünkü bir şey istiyorum. İnsan bir ricada bulunurken edepli ve yumuşak konuşur.
Fotoğraf çekiyorsun, TV programı yapıyorsun, filmde oynuyorsun, tiyatro yönetiyorsun... Bu liste uzar gider... Maymun iştahlı bir adam mısın?
Hayır değilim. Her sektörde kıran kırana bir rekabet var. Fotoğrafta, seslendirmede Türkiye'deki sayılı adamlar arasındayım. Çektiğim reklam filmlerinin de, yönettiğim oyunların da hiçbiri başarısız olmadı. Televizyonda da herhalde bana başarısız diyemezsin. Sinema desen, o da gayet iyi...
Niye filmlerde göremiyoruz artık seni?
Film çekmekten çok sıkılıyorum, o yüzden de çekmiyorum. Dahası var mı?
Senin yapamadığın güzel filmlere Cem Yılmaz, televizyonda gösteremediğin istikrara Beyaz, yıllardır hayalini kurduğun kanala da Acun sahip oldu…
Cem'i çok seviyorum ama gişeye oynadığı filmleri değil. Yılmaz'ın filmlerine, Beyaz'ın istikrarına bayılıyorum.
Kanal kanal gezmiyor en azından...
Her kanala gitmedim, o kadar da b.k atma (gülüyor). Zaten ben istesem de istikrarlı bir adam olamam.
Neden?
Çünkü istikrarlı adam olmak, memur olmak demek. Ben memuriyeti kabul edemem.
Ne yani Beyaz memur mu?
Kendisine memur dedirtecek kadar istikrarlı ama birileri Beyaz'a memur derse "Memuriyet böyle olmaz kardeşim" diye de ilk başta ben karşı çıkarım.
Ne o, baba olduktan sonra sözcükleri seçerek mi konuşmaya başladın?
Önceden de ben böyleydim. Baba olduktan sonra sadece aşk meşk hayatı konusunda çok dikkatli olmaya başladım, o kadar. Elimde bir mücevher var sonuçta.
Bunun için mi özel hayatına saygı gösterilmesini istiyorsun?
Ben kimsenin özel hayatıma saygı göstermesini istemiyorum. Kendi tedbirlerimle yaşarsam saygı gösterilmesine gerek kalmaz zaten. Bana da saygı gösterilmesini istemiyorum. Eğlence dünyasında saygı, kutsallık, büyüklük, önemlilik gibi kavramları tanımıyorum. "Eski bir sanatçıyım, çok değerli bir insanım, yıllardır şunu bunu yapıyorum, duayenim, bana saygı gösterin" gibi takıntılarım yok. Büyük bir ustanın söylediği gibi; "İpin üzerinde bir adam vardır". Biz onun ipin üzerinde olduğunu biliriz, hep düşmesini bekleriz. Düşmezse bizi yanılttığı için deli gibi alkışlarız. Onun hikayesi de budur. O, ipin üzerindeki adamdır...
Genco Erkal'a, Yıldız Kenter'e, Ferhan Şensoy'a da saygı duymuyorsun o zaman...
Hayır çok saygı duyuyorum ama bunun sebebi onların yaşlı olması değil, her şeye rağmen üretebilmeleri ve işlerini çok iyi yapmalarıdır. Benim hikayem de bu olmalı. Çocuğum ileride benimle gurur duymak isterse duyar, istemezse duymaz. Onun doğru eğitimi alması dışında bir görevim yok.
İstanbul'u alıp İstanbul'dan kaçmak istemiyor musun bazen?
Hayır, ben bu topraklardan geldim. Kızımı da bana benzediği için değil bu topraktan geldiği için çok seviyorum. Bir kere bile kızıma parmağımı salladığım, sert konuştuğum, bağırdığım vaki değil.
İyi o zaman şanslı bir kızmış, bu huysuz ve agresif tarafını görmeyen bir tek o var demek ki...
Teşekkürler İzzet... Yeter abi sıkıldım devamlı laf sokuyorsun keselim burada röportajı...
Zaten sorularım da bitmişti
(Gülüyor)...
© Tüm hakları saklıdır.