23 Eylül 2016 13:42
Çağıl Kasapoğlu
BBC Türkçe, Nairobi
Nairobi'nin seçkin semtlerinden Karen'de, yeni, modern bir bina.
Kenyalı gazeteci Michael'ın "Daha önce Kenya'da hiç bu kadar güzel bir okul görmemiştim" diye tarif ettiği bu kurum, Türkiye'nin 'terör örgütü' olarak nitelediği ve 15 Temmuz darbe girişiminden sorumlu tuttuğu Fethullah Gülen Cemaati'ne yakın yedi okuldan biri, Türkçe'ye 'Işık ya da Nur Akademisi' olarak çevrilebilecek olan Light Academy.
Bir sınıfında matematik, bir sınıfında resim, müzik eğitimi veriliyor. Bir diğerinde öğrenciler uluslararası etkinlerde yarıştırdıkları robotları yapıyorlar. Ziyaret günü yarattıkları robot ise 'sumocu robot'.
Okul koridorlarındaki sınıflardan bir tanesinde de Türkçe sesler yükseliyor. Türkçe öğrenen bu çocuklar için dersin konusu, 'zaman, saatler, tarihler'.
Kenya'da ağırlıklı olarak ülkenin seçkinlerinin, gelir seviyesi yüksek kesiminden ailelerin çocuklarının eğitim gördüğü bu okulda da, yerel ile uluslararası müfredat, yaş grubu ve yatılı gibi kategorilerle belirlenen okul ücretleri yıllık yaklaşık 3.000 dolar ile 10.000 dolar arası değişiyor.
Nairobi'de ilk Light Academy 1998 yılında, eğitim ve sağlık alanında faaliyet gösteren Omeriye Foundation (Ömeriye Vakfı) tarafından açıldığında yalnızca 8 öğrencisi vardı. Şimdi ise ülke genelinde Gülen Cemaati'ne yakın 7 okulda 2000'e yakın öğrenci okuyor.
Resmi bir istatistik olmasa da, Afrika genelinde de Gülen grubuyla bağlantılı okul sayısının 47 olduğu tahmin ediliyor.
Kuruldukları ülkelerde 'Türk okulları' olarak bilinen bu kurumlar, 17-25 Aralık 2013'te başlatılan yolsuzluk soruşturmasından bu yana, Türk hükümetinin hedefinde.
Türkiye, okulların bulunduğu ülkelere, bu okulları kapatın çağrısını 15 Temmuz darbe girişiminden sonra yoğunlaştırdı.
1990'lardan 2013'e kadar Türk yetkililer, aynı ülkelere yaptıkları ziyaretlerde bu okulların desteklenmesi için girişimde bulunuyordu.
Ağırlıklı olarak 'yurtdışındaki Türk okulları' olarak adlandırılan bu okullar, sadece AKP döneminde değil, ondan önceki hükümetler tarafından da 'Türk kültürünün teşvik edildiği' eğitim kurumları olarak görülüyordu.
2002'de AKP'nin iş başına gelmesinden sonra ise, hükümetin aktif dış politikasının, Türkiye'nin dış ticarete ve uluslararası yatırıma odaklanan ekonomi politikasının da önemli aracı olarak görülmeye başlandılar.
Afrika'daki Gülen okullarıyla ilgili çok sayıda araştırması bulunan Fransız akademisyen Gabrielle Angey'e göre, Gülen Hareketi ve mensupları için bu okulların işlevi şu:
"Bu girişimcilerin iki motivasyonu var: Kendi açılarından, dini bir vazifeyi yerine getiriyorlar ve Afrika'da ilişkilerin gelişimi için imkanlar açıyorlar. Bu okullarla kıtada yeni pazar fırsatları bulunuyor."
Sovyetler'in dağılmasının ardından 1990'larda Türk cumhuriyetlerinde kurulmaya başlanan okulların Afrika'da ortaya çıkması ise 1990'ların sonunu buluyor.
Afrika kıtası ile Türkiye arasındaki ticari ve diplomatik ilişkilerin gelişimi de bu okulların açıldığı dönemi izliyor.
Türkiye'de İsmail Cem'in Dışişleri Bakanı olduğu sırada, 1998 yılında 'Afrika'ya Açılım Eylem Politikası' ilan edildi. Ancak bu politika, 2002 yılında Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara gelene kadar gündemde yeterince yer bulmadı.
İlişkiler, 2005 yılında Afrika Yılı ilan edilmesi ve 2008 yılında 1. Türkiye-Afrika İşbirliği Zirvesi'yle gelişti. İkincisi 2014'te Ekvator Ginesi'nde yapılan zirvenin üçüncüsü de 2019 için planlanıyor.
AKP'nin iktidarında, Recep Tayyip Erdoğan'ın Başbakanlığı döneminde Afrika, Türkiye devletinin dış politika ve dış ticaretinde öncelikli başlıklardan oldu.
İstatistiklere göre, Sahra Çölü Altındaki Afrika ülkeleriyle 2000 yılında yaklaşık 750 milyon dolar olan ticaret hacmi, 2015-16 yılında 20 milyar dolar civarına yükseldi.
15 Temmuz darbe girişimi sonrası yöneticileri hakkında soruşturma başlatılan TUSKON da, Türk ve Afrikalı işadamları için düzenlediği ortak forumlarla bu ilişkilerin gelişiminde büyük rol oynadı.
Ayrıca nüfuz açısından, Türkiye'nin 2002 yılında Afrika'da 12 büyükelçiliği, 2 başkonsolosluğu varken, 2015'te Afrika'daki büyükelçilik sayısı 39, başkonsolosluk sayısı da 4'e çıktı.
Afrika'da bu etkinlik, Fethullah Gülen bağlantılı kurumların da bölgedeki faaliyetleriyle örtüşüyor.
Okullar, ülkelerin seçkin, elit, iktidardaki ailelerinin çocuklarının yetiştirildiği kurumlara dönüştü. Ülkenin en iyi eğitiminin verildiği bu kurumlarla, Türk ve Afrikalı iş adamları arasında ortak iş ilişkileri kurulmaya başlandı.
Fethullah Gülen bağlantılı okulları inceleyen akademisyen Bayram Balcı, Türk devleti ile okullar arasındaki ilişki için 'Türkiye'nin yumuşak gücüydü' diyor ve bu desteğin AKP iktidarında arttığına dikkat çekiyor:
"AKP başa geldikten sonra bu destek daha da önemli oldu çünkü AKP ile onlar arasında fark yoktu. Türkiye'nin bazı ülkelerde devletin gücünün yetmediği yerlerde Cemaat'in okulları vardı, şirketleri vardı. Bunu en çok Afrika'da gördük."
BBC'nin gittiği Nairobi'deki Light Academy'nin resmi açılışı da 2009 yılında, dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından yapılmış, aynı ziyarete o dönem ulaştırma bakanı olarak kabinede yer alan günümüz Başbakanı Binali Yıldırım da katılmıştı.
Türkiye'de hakkında soruşturma başlatılan Ömeriye Vakfı Genel Başkanı ve Light Academy Okulları Genel Müdürü Bilal Karaduman, "Biz ne zaman Türk okulları olarak yurt dışında politikacıların halkla ilişkiler faaliyeti haline geldik, bizim üzerimizden Türkiye'de politika yapma karşılığı vardı, o zaman bize geldiler" diyor.
Karaduman, 'AKP hükümeti mi?' sorusuna ise "İsim vermeyeceğim, her hükümet döneminde geldiler" yanıtını veriyor.
2014 yılından bu yana Kenya'da görev yapan Nairobi Büyükelçisi Deniz Eke de, desteğin 'asıl niyet anlaşılmadan' verildiği görüşünde:
"Fetullah Gülen terör örgütünün Kenya'daki faaliyetleri sağlık ve eğitim alanında yoğunlaşıyor. Bu alanda Kenya'nın ihtiyaçları çok büyük (...) Herkes gibi, yabancı ülkelerde de, Türkiye'de de bu örgüte eğitim, sağlık alanında gerçekten dünya barışı için ve ortak kalkınma için çalıştığı anlayışıyla bakıldı."
"Bu tür bir sivil toplum kuruluşuna herhangi bir hükümet nasıl destek verecekse, iyi niyetlerle elbette zamanın hükümetleri tarafından da çalışmaları, olması gereken ölçüde takdir gördü. Ama bu örgütün gerçek gündemini anlamamız iki üç sene öncesine dayanıyor."
"Bu örgütün Türkiye'nin ulusal güvenliği açısından en büyük tehdit niteliğinde olduğundan hiç bir tereddüt yok. Gizli gündemleri olduğu ve sadece Türkiye'de değil, mevcut oldukları bütün ülkelerde o gizli gündemlerini ve devletin içine sızmalarla belirli güç odakları yaratma peşinde olduklarına şüphe yok."
Okullar, Fethullah Gülen Cemaati'nin milletlerarası kurduğu ağın ekonomik temellerinden biri olmasının yanı sıra, Cemaat'in din anlayışı ile ideolojisinin de yayılması için alan sağlıyor.
Light Academy Müdürü Ramazan Kılıç, din temelli eğitim verildiği algısının doğru olmadığını, yerel ve Cambridge Üniversitesi'nin İngiliz eğitim sisteminin uygulandığını söylüyor.
Verilen eğitimin amacını da "ahlaki değerleri yüksek, sosyal bilinci olan ve akademik yeterliliğe sahip bireyler yetiştirmek" olarak tanımlıyor.
Okulun akademik koordinatörü Suleiman Kureia da "Fethullah Gülen'den ilham aldıklarını" söylüyor: "Gülen'in, isteği, yoksulluk, cehalet ve hastalıkların üstesinden eğitimle gelmekti. Gülen'in inancı, yoksulluğa çözümün bilim ve teknolojiyle geleceğiydi."
Okuldaki eğitimciler, müfredatta Fethullah Gülen'in kitaplarının yer almadığını belirtiyor.
Ancak, okul dışı aktiviteler ve 'sohbetlerde' Gülen'in öğrenilmesi için teşvik edildiklerini anlatanlar da var.
Görüştüğümüz, geçmişte okullarda görev yapmış bir eski öğretmenin yoksul bir semt olan Kibera'daki evindeki raflarda ise, Fethullah Gülen ve Said-i Nursi kitapları dikkat çekiyor.
Bu öğretmen, kitapların kendilerine yoksul semtlerde dağıtılmaları için verildiğini söylüyor.
Huruma'da ziyaret ettiğimiz bir başka eski öğretmenin evinde de raflarda da Gülen'in kitapları var.
Bu öğretmenin Gülen okullarından sonra üniversite eğitimine Türkiye'de devam eden oğlu Vincent, cemaatle bağlarını koparmasının nedenlerini anlatırken, cemaatten aldığı burs yetmeyince çalışmaya başladığını, sonra da bursunun kesildiğini söylüyor. Ama diğer öğrencilerle beraber darbe girişimine kadar, Cemaat evlerinde kirayı paylaşmak şartıyla kalmaya devam etmiş.
Vincent, akıcı Türkçe ve İngilizcesiyle rahatsızlığını dile getiriyor:
"Bazı şeylere karşıydım. Mesela dinle ilgili meselelere. Ben camide namaz kılmayı tercih ediyordum. Onlar hep evde namaz kılmak istiyorlardı. Ben Kuran okumayı tercih ediyordum. Fethullah Gülen kitaplarını okumaya karşıydım."
"(Kitaplarda) uydurmalar var. 'Hocaefendi diyor ki şunu yap bunu yap' diyorlardı. Ben de buna karşıydım. Bana 'Peygamber Muhammed diyor ki..' demelerini tercih ederdim. Hocaefendi'yi tanımıyorum ki ben. Ben Peygamber Muhammed'i tanıyorum."
Darbe girişiminden sonra ise Türkiye'de hayatı değişmiş. Kirasını ödeyerek kaldığı cemaat evi kapanınca arkadaşına taşınmış. Darbe girişiminden Gülen'in sorumlu tutulması içinse "Çok şaşırdım" diyor:
"Sokakta ekmek almaya gittiğimde, 'Fetocu musun, Fetocu musun' diye soruyorlar. Utancımdan değilim diyorum. Eğer gerçekten darbenin arkasında Fethullah Gülen varsa yasaların karşısına çıkmalı. Hiç kimse yasalardan üstün değildir."
Vincent, Cemaat'in doğdukları ülkede eğitim verip Türkiye'ye gönderdiği çok sayıda öğrenciden biri. Light Academy'de görüştüğümüz çocukların da bir kısmı eğitimlerine Türkiye'de devam etmek istiyor ancak birçoğu da ABD ve Avrupa'yı tercih edeceklerini söylüyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kenya'nın da arasında olduğu Doğu Afrika ülkeleri ziyaretinin sonuncusunu bu yıl Haziran ayında yapmış ve okulların kapatılması talebini yinelemişti.
Nairobi'den henüz Ankara'ya olumlu bir yanıt gelmedi.
BBC'nin okullarla ilgili ısrarlı sorularına yanıt vermekten kaçınan Kenya hükümeti "Bu konuyla ilgili hükümetin herhangi bir yorumu yoktur" cevabını verdi.
Kenya, 1990'ların sonundan bu yana ülkenin ve kıtanın eğitim, sağlık gibi ihtiyaçlarına karşılamaya yardımcı olan Gülen hareketi ile, diplomatik ve ekonomik ilişkileri geliştirmek istediği ve dost gördüğü Türk hükümeti arasında kalan ülkelerden.
TUSKON ve Cemaat bağlantılı diğer yardım kuruluşlarının faaliyetleri Türk hükümetinin hedefindeyken, Ankara bölgede yardım faaliyetlerini Türk İşbirliği Kalkınma Ajansı TİKA üzerinden yürütüyor.
TİKA'nın 2012'de kurulan Nairobi ofisinin koordinatörü Mete Anaç, 53 ülkede ofisi olan TİKA'nın Kenya'da her yıl ortalama 10-13 proje gerçekleştirdiğini ve yapılan yardımların 3,5 milyon doları aştığını söylüyor.
Türkiye diplomatik temasları yoğunlaştırdığı Afrika'da, Gülen'in etkinliğini zayıflatıp, dış politikasını yeni aktörlerle yeniden şekillendirme çabasına girmiş görünüyor.
© Tüm hakları saklıdır.