Çevre

"Belçika büyüklüğünde arazi ekilmiyor, Hollanda büyüklüğünde arazi nadasta"

Hububat ekim alanlarında büyük düşüşler olduğuna dikkat çekildi

05 Şubat 2018 15:35

Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Ahmet Atalık, çiftçinin tarım politikalarındaki yetersizlikler nedeniyle son 15 yılda Belçika yüz ölçümü kadar, 29 milyon dönüm araziyi ekmekten vazgeçtiğini ve Türkiye’nin halen Hollanda yüz ölçümü kadar arazisini nadasa bıraktığını söyledi. 

Atalık, “Milli Tarım’ yılı ilan edilen 2017’de baklagillerde gümrükler sıfırlandı. Nohutu Kanada’dan, Arjantin ve Meksika’dan, mercimeği Arjantin ve Kanada’dan, kuru fasulyeyi ABD’den alıyoruz” dedi.

Konya Ziraat Odası Başkanı Celil Çalış ise “Son beş yıl içerisinde hububat ekim alanlarında çok ciddi bir daralma var” diyerek tehlikeye dikkat çekti.

Hükümetin yeni tarım politikaları kapsamında bu yıl itibariyle sertifikasız tohum kullanan çiftçiye destek verilmeyeceğini açıklamasının ardından uygulamanın artıları ve eksileri tartışılmaya başlandı. Uzmanlar hibrit tohumların üretimi katlayacağını belirtirken, hububat ekim alanlarında büyük düşüşler olduğuna dikkat çekiyor.

"Buğdayın anavatanıyız ama..."

Atalık, çiftçinin son 15 yılda Belçika yüz ölçümü büyüklüğünde araziyi ekmekten vazgeçtiğini belirterek, şöyle konuştu:

“2016 yılı ekim ayında bahsedilen ‘Milli Tarım Projesi’ 2017 itibariyle bekleneni sunamadı. 2018 yılından itibaren sertifikalı tohum kullanmayan çiftçiye destekleme ödemesi yapılmayacağı duyuruldu. 2017 yılını genel manada irdelersek; buğdayın anavatanıyız, buğday ithalatında yine rekor kırmaya devam ediyoruz. 1 milyar dolar üzerinde döviz ödemeye devam ediyoruz. Maalesef boş tarım arazilerimizi üretime 2017 yılında, ‘Milli Tarım’ın dillendirildiği yılda kavuşturabilmiş, tarımsal üretime döndürebilmiş değiliz. Çiftçi, tarım politikalarındaki yetersizlikler nedeniyle son 15 yılda Belçika yüz ölçümü büyüklüğünde, 29 milyon dönüm araziyi ekmekten vazgeçti. Türkiye hâlâ Hollanda yüz ölçümüne sahip arazisini nadasa bırakıyor. ‘Milli Tarım’ yılı ilan edilen 2017’de baklagillerde gümrükler sıfırlandı. Nohutu Kanada’dan, Arjantin ve Meksika’dan, mercimeği Arjantin ve Kanada’dan, kuru fasulyeyi ABD’den alıyoruz. Bu durum 2017’de tüketicinin fiyatlarının yükselmesine, üreticinin maliyetini bile kurtaramadığı durumların devam etmesine neden oldu."

"Sertifikalı tohum kullanmayan çiftçiye destek yok"

Sertifikalı tohumun hastalıktan ari, kontrolleri yapılmış, verim analizlerinden geçmiş yüksek kaliteli tohum olduğunu hatırlatan Atalık, “Bu tohumların kullanılması hem kalite hem de verim artışı açısından güzel bir yöntem. Hatta bugüne kadar sertifikalı tohum üreten çiftçilere desteklemede bulunuldu, ama 2018 yılından itibaren sertifikalı tohum kullanmayan çiftçiye hiçbir tarımsal desteğin sunulmayacak olması biraz düşündürücü. Zira bütün tohumların üretimi ana baba tohumlardan geliyor. Ulus ötesi şirketlerin en kaliteli tohumları doğadaki yabani türlerin çaprazlanmalarından elde edilerek geliyor. Yerel tohum dediğimiz doğada, çiftçide, Türkiye’de kıyıda köşedeki köylerde köylülerin elinde kalmış yerel tohumların ana babalığını yapıyor” şeklinde konuştu.


"Sebze tohumuna 8 kat fazla para ödemişiz"

Ahmet Atalık, tarım sektörünün bitkisel manada, sebze tohumluğu hariç diğer alanlarındaki üretimde ülkeye hemen hemen yettiğiğini söyleyerek, şunları kaydetti:

“Sebze tohumunda yüzde 60 oranında Türkiye yeterliliğini sağlamış vaziyette. Yüzde 40 gibi bir açığımız hâlâ devam ediyor. 2003 yılında 184 bin ton olan sebze tohumu üretimimiz, 2015 yılında 900 bin tona yükselmiş vaziyette. Oldukça iyi bir yükselmedir. Türkiye kendine yeterlilik babında güzel adımlar atmıştır, ancak tohum dış ticaretinde dışarıya sattığımız ve dışarıdan aldığımız tohumların özellikle dolar bazında değer bakımından oldukça enteresan değer durumları var. Sebze tohumları toptan dış ticaretimize baktığımızda, bir kilogram sebze tohumunu yurt dışında kaç dolardan satmışız, kaç dolardan almışız diye baktığımızda 12.76 dolardan satmışız. 105 dolar 2 Cent’ten geri almışız. Yani aynı kilogramdaki sebze tohumu alışımız ve satışımız arasında tam 8 kat fazla para ödemişiz."

"96.2 milyon dolar para ödemişiz"

Atalık, Türkiye’nin tohuma ödediği paranın çok yüksek olduğunu, “Domates tohumunda 3 buçuk kat, kabak tohumunda 8 kat, biberde 19 kat, patlıcanda 33 kata kadar fazla para ödüyoruz. Türkiye, daha fazla tohum satıyor, daha az tohum alıyor ama örneğin patlıcan tohumunda gördüğümüz üzere bir kilogramı sattığı fiyatla aldığı fiyat arasına baktığımızda 33 kat fazla para ödüyoruz. Türkiye, parasal değer açısından tohum dış ticaretinde çok açık veriyor. Aradaki fark bütçemizi korkunç etkiliyor. Miktar olarak dışarıya fazla satsak, az miktarda alsak da 2017’nin 12 ayı toplamında 19.1 milyon dolar sattığımızdan kazanabilmiş, daha az almamıza rağmen 96.2 milyon dolar para ödemişiz” sözleri ile belirtti.

***

"Buğday ekim alanları azaldı"

Konya Ziraat Odası Başkanı Celil Çalış ise buğday ekim alanlarında düşüş olduğunu ifade ederek, “Son beş yıl içerisinde hububat ekim alanlarında çok ciddi bir daralma var. Özellikle hububat dediğimiz zaman başı çeken ürün, buğday. Bundan beş yıl önce 9 milyon hektarlarda olan buğday ekim alanları, bu yıl itibariyle 7.7 milyon hektarlara düşmüş durumda. Bunu takiben sertifikalı tohum kullanımı azalmıştır. Bu tamamen kârlılıkla alakalı bir olaydır. Üreticilerimizin daha fazla kâr ettiklerini düşündükleri başka ürün gruplarına (mısır, ayçiçeği) yönlenmesinden dolayı buğday ekim alanları azaldı. Buğday ekim alanlarının azalmasıyla birlikte de bu yıl geçtiğimiz yıla göre sertifikalı tohum kullanımı daha da azaldı.1 Ocak 2018 tarihinde yürürlüğe giren ‘Milli Tarım Projesi’nden biz tarım camiası olarak çok şey beklemekteyiz. Bu projenin en önemli ayaklarından bir tanesi sertifikalı tohum kullanımının desteklenmesi” dedi.