Cumhuriyet yazarı Mine Söğüt, iktidarın 'belediye başkanlarını istifaya zorlamasını' cinayete benzetti. Söğüt "Belediye başkanı intihar süsü verilmiş bir cinayete kurban giden şehir bundan böyle sadece kendisi için değil tüm ülke için çok büyük bir tehlikedir" dedi.
Söğüt'ün Cumhuriyet'te "İntihar süsü verilmiş belediye cinayetleri" başlığıyla (4 Ekim 2017) yayımlanan yazısı şöyle:
Belediyelerde yaşananlar Güneydoğu’daki şaibeli kadın cinayetlerine çok benziyor.
Tek fark kadın cinayetlerinde kadınlar tartışmasız mağdurdur...
Burada belediye başkanları iktidarın tartışmasız suç ortakları.
Kadın cinayetlerinde önce aile meclisi kadın için ölüm kararı alır.
Karar kadına bildirilir.
Kadın ailenin diğer üyelerinin gözleri önünde kendi kendini öldürür.
Ölümü kayıtlarda intihar yazar.
Ama herkes bilir, bu aslında bir cinayettir ve cinayeti aile ile birlikte koca bir toplum elbirliğiyle işlemiştir.
İktidar partisi şu anda kendi belediye başkanlarına onları istifaya zorlayarak aynı şeyi yapıyor.
Cinayeti kendisi işlemiyor, maktule işletiyor ve hem kendisine hem de ona ait büyük bir suçu örtbas ediyor.
Koca ülke de olan biteni bir tiyatro seyreder gibi seyrediyor.
Dedikodular, söylentiler, işaretler...
İktidar partisi içinde kaynayan kazanlar...
Ülke içeriği belirsiz bir müdahaleyle bu kez belediyeler cephesinden iktidarın kaygılarına ve hesaplarına göre yeniden şekillendiriliyor.
Ve bu derin kamu alanında oynanan oyunlar kamunun yararına mı zararına mı kimse çıkıp bir hesap bile vermiyor.
İktidar partisini bugünlere taşıyan ilk hamlenin belediye başkanlıklarını kazanması olduğunu biliyoruz.
O parti bugün geldiği şu şaibeli ve tehlikeli ve denetim tanımaz noktada yine belediye başkanlıkları üzerinden kendi lehine yeni bir oyun kurmaya hazırlanıyor.
Bunu yaparken de belediye başkanlarını açık açık görevden almıyor.
Başkanlar parti tarafından istifaya zorlanıyorlar.
“Feodal aile meclisi” tarafından hakkında ölüm kararı verilen “kurban” duruma itiraz edecek gücü bulamadan ipi kendi eliyle boynuna geçirip altındaki iskemleyi kendi başına tekmeliyor.
Böylece kimsenin eli kana bulanmıyor.
Herkesin istifa olmadığını bildiği bir ayrılık kayıtlara istifa olarak geçiyor.
Herkesin görevden alma olduğunu bildiği bir durum göz göre göre hasıraltı ediliyor.
Geride ne olan biteni sorgulayan bir itiraz...
Ne olayı tartışmaya açan bir merci...
Kol kırılıp yen içinde kalıyor.
Ama kırılan kol ülkenin kolu; yen ise iktidarın şahsi yeni.
Belediyeler sanki kamusal bir değerleri yokmuş ve hatta çok büyük bir ekonomik sorumluluk taşımıyormuşlar, iktidar partisinin şahsi alanıymışlar gibi “aile içi infaz” kararlarına kurban giderken...
Biz yine seyirci tribününde tenis maçı seyreder gibi seyrediyoruz olan biteni.
Hatta şahıslara dair hikâyelerin coşkusuna kapılıp gidene sevinecek kadar şuursuz tepkiler verebiliyoruz.
Belediye başkanlarının kendiliğinden istifa ediyorlarmış gibi aniden ve hiçbir hesap verilemeden iplerinin çekilmesinin ne anlama geldiğini sorgulamayan bir ülke...
Bundan sonra her alanda başına gelebilecek her şeye boyun eğmeyi şimdiden kabul etmiş;
Yarın öbür gün ülkeyi toptan intihara zorlayacak bir aklı da onaylamış demektir.
Belediye başkanı intihar süsü verilmiş bir cinayete kurban giden şehir...
Bundan böyle sadece kendisi için değil tüm ülke için çok büyük bir tehlikedir.