Dr. Yaşar Ulutaş*
6 Şubat 2023 günü, Türkiye saati ile 04.17'de on bir ili kapsayan toplamda yaklaşık 14 milyon[1] kişinin yaşadığı bölgeyi etkileyen merkez üssü Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesinde 7,7 ve ardından saat 13.24'de merkez üssü Kahramanmaraş'ın Elbistan ilçesinde 7,6 büyüklüğünde iki farklı deprem meydana geldi. Tüm dünya halklarını üzüntüye boğan, bölge halkını çok daha derinden etkileyen ve ruhlarında onulmaz yaralar açan depremlerde hayatını kaybedenlerin sayısı 01 Mart 2023 tarihi itibarı ile resmi rakamlara göre 45 bin 89 olmuştur[2]. 1939 Erzincan depreminden sonra yüzyılın en büyük ikinci felaketi olarak literatüre geçen art arda gelen depremlerin sonrasında değişik büyüklükte 11 bin 20 artçı sarsıntı meydana gelmiştir
Tüm yurttaşlarımızın canla başla yardımcı olmaya çalıştığı depremlerde ilk günler daha yoğun olmak üzere başta güvenlik, barınma, temiz su ve enerji temini gibi konularda maalesef yönetimin ciddi zafiyeti olduğu herkes tarafından bilinmektedir[3]. Doğal afetler tüm coğrafyalarda görülmesi mümkün olan doğa olaylarıdır. Burada yönetimlere düşen iki temel görev vardır. İlki, doğal afet meydana gelmeden önce önlem almak, ikincisi ise doğal afet gerçekleştikten sonra krizi iyi yönetmektir. Bu iki temel görev ne kadar iyi ve hızlı yerine getirilirse meydana gelecek can ve mal kayıpları da o oranda az olacaktır. Ülkemizde yaşanan depremler zincirine bakıldığında, merkezi otoritenin gerek afet öncesini ve gerekse de afet sonrasını yeterince iyi yönetemediğini söylemek çok mümkündür. Bu kötü yönetimi, düşüncelerini değişik platformlarda dile getiren depremin tanıkları ve olayın kurbanlarından öğreniyoruz. Öğrendikçe de ruhumuzdaki fırtınalar büyüyor, ülkenin geleceğini olan umutlarımız ve bu ülkede yaşama arzumuz yok oluyor. Nasıl olmasın ki?
Bütün yaşananlardan sonra gözümde hiçbir şeyin değeri kalmadı. Tek isteğim beceriksiz, kötücül insanların olmadığı iyi yönetilen bir ülkede tüm sevdiklerimle birlikte huzur ve güven içinde sade bir yaşam.
Depremzedelerin değerli eşyaları yağmalanıyorsa… Hükümet, eşlerini, çocuklarını, ana-babalarını, kardeşlerini, komşularını, dostlarını, evlerini, eşyalarını kısaca tüm varlıklarını kaybeden insanları yağmacılardan koruyamıyorsa…
"BDDK, depremzedelerin kredi kartlarının temassız özelliğinin başkaları tarafından kullanılmaması için bankalara talimat göndererek temassız özelliğini kapatıyorsa [4]"… Deprem bölgesine yeterince güvenlik görevlisi gönderilemiyor/gönderilmiyor, ortam güvenliği sağlanamıyorsa…
Günler geçmesine rağmen ülkenin milli ve yerli aktörleri tarafından bir sahra hastanesi kurulamıyor, yaralılar otobüslerle çevre illere gönderiliyorsa… Hatta bölgeye yardım için giden gönüllü sağlıkçılara bile "Sizin ne işiniz var burada? Kim çağırdı sizi?" deniyorsa…
Yardıma gelen Meksika kurtarma ekibinin uwb radar, sismik sensör, termal ve renkli arama kamerası gibi hayat kurtarıcı cihazları hatta paraları çalınıyorsa… Konunun iletildiği kendisinin İçişleri Bakan danışmanı olduğunu söyleyen kişi tarafından, "Meksika'da tedariğinizi siz kendi çabanızla yaparsınız" diyerek konu kapatılmaya çalışılıyorsa... "Biz aşiretiz otelin ikinci katında döviz ve altınlarımız kaldı onları çıkaracaksınız" diyenler tarafından başına silah dayanıyorsa, bunu gören polisler yardım talebine rağmen arkasını dönüp gidiyorsa… Ekip saatlerce o bölgede rehin tutuluyorsa… Cumhurbaşkanı gelecek diye yardım kuruluşları binalardan transfer ediliyorsa[5]…
Bir anne, yardım gitmediği için depremden 2 gün sonra 6 aylık bebeğini doyurabilmek için marketten mama çalmak zorunda kalıyorsa…
Depremzedeler, kefen bezi hatta ceset torbası bulamadığı için paramparça olmuş cenazelerini hayvan yem torbaları ile defnediyorsa…
Savcı sayısının yetersizliği nedeniyle cenazeler, defnedilmek için bekletiliyorsa…
İnsanlar, günler sonra bile göçük altındaki cenazelerini alabilmek için yalvarıyorsa, yirmi günden fazla zaman geçmesine rağmen hâlâ hastanelere gönderilen yakınlarının akıbetini öğrenemiyorsa…
Kendini "Hizmetlerinden hiçbir şekilde çıkar gözetmeyen gönüllü bir yardım kurumu[6]" olarak tanımlayan, varlığını vatandaşlardan topladığı bağışlarla sürdüren Kızılay, deprem çadırlarını hatta gıda maddelerini afet bölgesine hızlı bir şekilde ve ücretsiz olarak göndermek yerine gönüllü yardım kuruluşlarına parayla satıyorsa…
Cumhurbaşkanı, "Kızılay nerede" diyenleri hedef alarak, "Ahlaksız, namussuz, adi" diyerek "Cumhura küfrediyorsa[7]"…
Bütün bunlar olup biterken Cumhurbaşkanından en alttakine kadar kimse sorumluluğu üstlenmiyorsa…
Herkesin bir umudu vardı, bir bekleyişi. Deprem binaları, insanları yok ederken siz yöneticiler ülkenin geleceğine olan umudu yok ettiniz. Artık herkesin bir kaybı, bir yalnızlığı, bir hüznü var çünkü bir gideni, geri dönmeyeni var içinde, hiçbir zaman unutamayacağı.
Ben, böyle bir ülkede yaşamak istemiyorum…
*Dr. Yaşar Ulutaş
Dr. Tıp Fakültesinden 1989 yılında mezun oldu. Sağlık Kurumları İşletmeciliği Ön Lisans ve İş Sağlığı ve Güvenliği Ön Lisans programlarını bitirdi. Diyaliz hekimliği ve Çin Tıp Akademisinde Akupunktur Eğitimi aldı. 2016-2020 yıllarında Türk Tabipleri Birliği Merkez Konsey üyeliği yaptı. "Savaş bir halk sağlığı sorunudur" başlıklı açıklama nedeniyle yargılandı. Adana'da yaşıyor.
[1] https://www.nufusu.com/iller
[2] https://www.afad.gov.tr/kahramanmarasta-meydana-gelen-depremler-hk-36
[3] https://www.milliyet.com.tr/gundem/cumhurbaskani-erdogan-adiyamandan-helallik-istiyorum-6909786
[4] https://www.haberturk.com/kredi-karti-temassiz-odeme-ozelligi-kalkti-mi-kartlarin-temassiz-ozelligi-kapatildi-mi-2023-3565999/2
[5] https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/depremin-meksikali-kahramanlari-yasadiklarini-cumhuriyete-anlatti-basimiza-silah-dayadilar-2055671?utm_medium=Slider%20Haber&utm_source=Cumhuriyet%20Anasayfa&utm_campaign=Slider%20Haber
[6] https://www.kizilay.org.tr/kurumsal/temel-ilkelerimiz
[7] https://kisadalga.net/haber/detay/erdoganin-ahlaksiz-namussuz-adi-sozlerine-babacandan-tepki-cumhura-kufreden-cumhurbaskani-mi-olur_57866