Jale Şahin
Berkin bir çocuk, bir umut, serpilmekte olan bir gelecek…ti. Bazı şeyler vardır. İnsan o şey olunca hayat sıfırlanır, çünkü hayat insanoğlu için anlam yüklediği bir olgudur. Bazı anlarda ise anlam yiter, geriye hiç kalır. Boşluk bile değil, hiç.
Gezi eylemleri bu ülke halklarının bireysel haklarını savunduğu bir eylemdi. Şimdiye kadar bu kadar büyük çapta kişilik hakları, yaşam tarzının dokunulmazlığı, özgür düşünce hakkı için bir eyleme şahit olmamıştı Türkiye. Gezi birçok şeyle yüzleşmemizi de sağladı. Hoşgörünün insanların bir arada huzur içinde yaşaması için ne kadar önemli olduğunu örneğin. Ama ne yazık ki hoşgörü kavramı hükümet ve onun yönettiği birimlerde “sıfırlandı.” Bize de yiten evlatlarımızın acısını bıraktı.
Bugün Gezi direnişlerinde başından gaz kapsülü ile vurulan 15 yaşındaki Berkin Elvan, 269 gündür süren yaşam mücadelesini kaybetti. Bir çocuk, 15 yaşında, 16 kilo -neredeyse her yaşa bir kilo!- annesinin babasının gözü önünde eridi gitti.
Sebep önemlidir kayıplarda. İnsanın kayıp sonrası teselli bulmasını sağlar. Örneğin kanserden ölen bir yakınına insan bu acımasız hastalıktan kurtulduğu için biraz da olsa teselli bulabilir. Peki Berkin’in ölümünde ailesi nasıl teselli edecek kendini? Buna sebebiyet veren olay bir yana, bunu yapanlar nasıl bulunmaz? Ali İsmail Korkmaz cinayetinde olduğu gibi katillerin bilindiği ama cezalandırılmadığı bir sürece mi giriyoruz? Türkiye son bir senedir, özellikle, Marquez’in Kırmızı Pazartesi’sini yaşıyor…
İnsanlar, ötekiler ve diğerleri, haksızlığa uğruyor, yaşam hakları gasp ediliyor, öldürülüyor ve bunların sorumluları bulunmayadursun, bulunanlar da cezasız bırakılıyor.
Güven iki taraf arasında yazılı olmayan sözlü, bazen sessiz bir sözleşmedir. Güvensizlik, yitmişlik, yersiz yurtsuz kalmak demektir. Havada asılı kalmak… Daha ne kadar bu ülkede insanlar havada asılı kalacak? Daha ne kadar umudumuz çocuklarımızı toprağa vereceğiz? Daha ne kadar sağır ve kör olacak en çok duyması ve görmesi gerekenler…