Moskova’da muhaliflerin haftasonunda düzenlediği kitle gösterileri ve El Paso’daki ırkçı saldırı sonrası ABD Başkanı Trump’a yönelik suçlamalar, bugünkü Alman basınında öne çıkan yorum konuları arasına yer alıyor.Rusya’nın başkenti Moskova, hafta sonunda yine muhalif adayların seçim listesine alınmamasına tepki gösteren protestocuların gösterilerine sahne oldu. Özgür seçim talebiyle sokaklara dökülen göstericilere polis müdahale etti, yüzlerce protestocu gözaltına alındı.
Süddeutsche Zeitung, Devlet Başkanı Vladimir Putin’in gözaltıları caydırma aracı olarak kullandığı yorumunda bulunuyor.
"Moskova’da yine yüzlerce kişi gözaltına alındı, protestolar giderek daha sert bir şekilde 'kitlesel karışıklık' diye sınıflandırılıyor, bazı muhalifler elebaşı diye damgalanıyor. Yıllarca hapis yatma tehlikesiyle karşı karşıyalar. Mesaj net: Caydırmak, protestolardan suç yaratmak, izinsiz gösterilere katılmamaları için tüm Rusları uyarmak. Polisin yoğun müdahalesi ve yargı tehdidiyle göstericilerin ödeyeceği bedel yükseltildiğinden bu strateji tahminen başarılı da olacaktır. Rus devleti Gorbaçov döneminde yaşananlardan ve protestoların damga vurduğu 2011-2012 kışından dersini çıkardı. O ders, liberal dönemlerin insanları daha öz güvenli yaptığı ve sokaklara döktüğüydü. Şimdi tam da bu, ne pahasına olursa olsun engellenmeye çalışılıyor.“
Frankfurter Allgemeine Zeitung’un aynı konudaki yorumunda ise şu satırları okuyoruz:
"Moskova’daki yerel seçimler daha 2014 yılında kimseyi ilgilendirmiyordu. Beş yıl sonrasında tüm caydırıcı silahların ortaya dökülmesi, bir yandan muhaliflerin kitleleri mobilize etme gücüne dayanıyor. Muhalifler iki yıl önceki yerel seçimlerde elde ettikleri başarıdan bir şeyler öğrendiler. O zamandan bu yana Putin’in polis devletinde perspektifsizlik, keyfiyet ve küstahlıktan duyulan hoşnutsuzluk arttı. Kurumların içi boşaltıldı. Bir şeylerden memnun olmayanın internette ya da sokakta baskı yapması gerekiyor. Bu da sisteme karşı gelmek demek. Bu yıl Rusya’da yapılan diğer gösteriler de bunu ortaya koydu. Dürüst seçimler için mücadele veren Moskovalı muhaliflerin de mecburen bu yola girmesi gerekti."
ABD’nin Teksas eyaletindeki El Paso kentinde aşırı sağcı bir saldırganın bir alışveriş merkezinde ateş açarak 20 kişiyi öldürmesi ülkeyi yasa boğdu. Başkan Donald Trump, popülist söylemleriyle ırkçı saldırılara zemin hazırladığı suçlamalarıyla karşı karşıya.
Reutlinger General-Anzeiger gazetesinin El Paso’daki saldırıyla ilgili yorumu şöyle:
"Trump Latin kökenlilere yönelik kışkırtmaları ve ırkçı söylemiyle nefreti körüklüyor. Net bir düşman toblosu çizerek seçmenlerini elinde tutabileceğine inanıyor. Bu nedenle hafta sonunda meydana gelen silahlı saldırılar Trump’ın söyleminde de Amerikan siyasetinde de bir şey değiştirmeyecek. Trump taraftarları ve Trump’a ciddi maddi destek veren silah lobisi şimdi yine kurbanlar için dua etme çağrısında bulunuyor. Ancak bu, Amerikan toplumundaki bölünmeyi gideremeyecek ve muhtemelen El Paso’daki gibi saldırıları engellemeye de yardımcı olmayacak."
Berliner Morgenpost gazetesinin yorumunda ise Trump kundakçılıkla suçlanıyor:
"Nefret söyleminin nefret suçları yaratması yeni bir şey değil. Yeni olan, en büyük kibritlere sahip kundakçının Beyaz Saray’da oturuyor oluşu. Onun başkanlığı döneminde Amerika’nın karanlık yüzü ayağa kalktı. Trump Federal Soruşturma Bürosu FBI’ın bildiği bir gerçeği, şimdiye kadar bir kez olsun kamuoyu önünde kabullenmedi: O da ulusal güvenlik önündeki en büyük tehdidin İslamcı terör değil, beyaz, aşırı sağcı iç terör olduğu. Buna karşı bir şeyler yapmak isteyenin, sorunun adını koyması gerekir."
DW/BK,AÜ
© Deutsche Welle Türkçe