Spor yazarı Gülengül Altınsay, Fenerbahçe ve Beşiktaş arasında geçen olaylı derbiyi, sonrasında Türkiye Futbol Federasyonu'nun ve Beşiktaş'ın verdiği kararı değerlendirdi.
Altınsay, Beşiktaş'ın verdiği kararla değerlerine sahip çıktığını ifade etti. İşte Altınsay'ın Cumhuriyet gazetesinde yer alan köşe yazısı:
"Şiddet varsa ve maç taraftar şiddeti nedeniyle tatil edilmişse verilecek ceza belli; şiddeti yaratan taraftarın takımının 3-0 hükmen mağlubiyeti. Zaten bizde tekrar tekrar yaşandı bu durum. Kimsenin de bir itirazı olmadı. Çünkü kural böyleydi. Hatta o şiddetin ardında açık bir kumpasın olduğu Olimpiyat’taki Beşiktaş- Galatasaray maçından sonra bile. O kumpasın ardından Beşiktaş çok iyi başladığı sezonda bir türlü kendine gelememişti.
Fakat bu kez Fenerbahçe-Beşiktaş kupa maçı ile bir ilk yaşandı. Şiddet nedeniyle hakemce tatil edilen maçın “bırakıldığı yerden devamı” kararı verilerek. Çünkü devreye başta Cumhurbaşkanı, Bahçeli gibi siyasiler girdi, “maç kaldığı yerden sonra oynansın” denildi. TFF de bu görüşe uydu. Sanki hiç yoktan tatil edilmiş gibi maçın oynanmasına karar verdi…
Camia kararlı olunca
Hakikatlere uymayan bu yeni karara mağdur Beşiktaş’ın ses çıkarmadan uyması bekleniyordu herhalde.
Öyle olmadı. Bu kez camianın, Divan Kurulu’nun, taraftarların ortak tepkisi bu haksızlığa boyun eğilmemesi ve o maça çıkılmaması şeklinde oldu. Bunun üzerine Beşiktaş yönetimi de bu yönde bir karar aldı.
Daha 1910’da ilk tescilli dernek halini almış olan Beşiktaş topluluğu bu ülkenin aynı zamanda en güçlü sivil gücü olduğunu gösterdi. Haksız bulduğu karara, cezaları da göze alarak itaatsizlik gösterdi. Gösterdi ama tıkırında giden işleri ve bol keseden atılan “fair play” pozlarını fena dağıttı.
Bu beklenmedik duruşun ardından medyada bazıları mahcup oldu, çoğu kulağının üstüne yattı. Bazıları da daha önceleri söylediklerini unutup üste çıkmaya çalışarak Beşiktaş’ı ve Güneş’i suçlu ilan etti. Her maç ardından Beşiktaş hakkında konuşan Aykut Kocaman da dağılanlardandı. Herhalde bir yerlerden kulağına fısıldanmış olmalı ki “Beşiktaş’ın maça çıkmayacağını düşünmüyorum” dedi durdu. Sonra da bir hafta önce “ben hükmengalibiyetle turu geçmeye tenezzül edecek değilim” demişken, “Beşiktaşhükmen yenik sayılmalıydı” diye yeni bir karara vardı. Aziz Yıldırım ise baştan beri “Beşiktaş’ın hükmen yenilmesi lazım” derken tekrara ve üç maç seyircisiz oynamaya razı şimdi. Pek önemi de yoktu onun için; böylece seçim yılında yine bir dış düşmanlık ve mağduriyet yaratarak rakibi Ali Koç’u taca atmıştı bile.
Şimdi ne olacak?
Aslında Şenol Güneş’in dediği gibi artık öyle bir noktadayız ki diyalog diye bir şey kalmadı. Konuşsan ne olacak konuşmasan ne olacak. Karşısındaki insanın söylediklerini dinleyen, anlamaya çalışan yok. Gerçekleri arayan da yok. Sanki ne kadar çok konuşursan haklı olurmuşsun gibi, herkes kendi kendine ve bağıra çağıra konuşuyor.
Ama şu da artık gören ve görmek isteyen gözlerden gizlenemez: Bu ülkede bağımsız ve cesur kararlar da alınabiliyor. Ne buyrulursa onun peşinden gidilmiyor.
En azından Beşiktaş son yıllarda sapma emareleri gösterdiği değerlere çok sağlam bir dönüş yaptı bu kararla. Halktan ve hakkaniyetten yana örnek bir spor topluluğu, bir sivil güç olduğunu gösterdi. Bundan sonra Beşiktaşlı Kulübüne, takımına ve birbirlerine daha sıkı sarılacak. Fakat zor yıllar bekliyor Karakartalı. Bir bedeli olacak bu kararın. Belki uzun süre Kupa yüzü göremeyecek ya da göstermeyecekler ona. Aman canım, şu düzende, imal edildikleri metalden daha fazla değeri kaldı mı kupaların."