Öfkeli bir ABD'li, Frankfurt Havalimanı'nda polis memurlarına "Nazi" dediği için kendisini bir anda Almanya'nın hukuk denizinde buldu.
Polisin ifadesine göre 49 yaşındaki akademisyen kadın, güvenlik kontrolü sırasında kabin bagajında çok fazla sayıda sıvı bulunduğunun söylenmesi üzerine "mantıksız" ve "sinirli" bir şekilde davranmaya başladı.
Kabin bagajındaki sıvı tartışması, kadının ifadesine göre bir anda deodorantı üzerine büyüyen bir münakaşaya dönüştü. Güvenlik görevlileri deodorantın çıkarılması gerektiğini söylerken, ABD'li akademisyen, katı malzemeden olmasından dolayı bu talebi anlamsız buldu.
İşte bu noktada polise göre kadın kendilerine "s********n p**leri" ve "s********n Nazi Alman polisi" dedi. Ancak kadın, polise hiçbir zaman "Nazi" demediğini savunuyor. ABD'li akademisyen, arkasındaki "Hitler gençliği saç modelli" ve "Nazi gibi görünen eleman" yerine neden kendisinin hedef alındığına dair sözlerinin, sanki polise söylenmiş gibi algılandığını savunuyor.
Münakaşanın sonucunda kadına karşı iftira şüphesi ile hazırlık soruşturması başlatılırken, tüm yasal işlemler için 207 euro ceza kesildi. Olayın üzerinden birkaç gün sonra akademisyen konuyla ilgili Huffington Post internet gazetesine 4 bin kelimelik bir yazı yazınca işler daha da karıştı.
Neden bu kadar büyütülüyor ki?
Nazi hakaretleri, Hitler ve Goebbels karşılaştırmalarından, Gestapo ve toplama kampı atıflarına kadar İkinci Dünya Savaşı sonrası Almanya'sında oldukça kabarık bir geçmişe sahip. 1947 yılında Der Spiegel, Nazilerden Arındırma Bakanı'nı "Sarışın Hitler" olarak isimlendirdi. Bunu yaparken de bakanın Nazi rejimiyle dostane sayılabilecek ilişkilerine çok da ince olmayan göndermelerde bulunmaktan çekinmemişti.
Bunun üzerinden 20 sene geçmeden Batı Almanya'daki bir gazete Doğu Almanya'yı, o günkü lideri Walther Ulbricht'in müdürü olduğu bir toplama kampına benzetti.
Ancak bu yakıştırmalar Almanya'da hiçbir zaman kabul görmedi. Dilbilimci Thorsten Eitz'in 2010 tarihli "Yüklü Kelimeler" isimli makalesinde söylediği gibi, bu tabunun kamuoyu nezdinde her yıkılışında medya, kelime seçiminin "Nazi suçlarının müstesna doğasından ötürü Almanya'da oluşmuş mutabakatı ihlâl ettiği" gerekçesiyle kelimeyi kullananlara fırça atmakta vakit kaybetmiyor. Dolayısıyla bu tarz yakıştırmalar ve karşılaştırmalar her zaman orantısız kaçıyor.
Manheim'daki Alman Dili Enstitüsü'nde, kültürel dilbilim ve terminoloji uzmanı Heidrun Kamper'a göre bu orantısızlık bir bireyi hedef aldığı zaman daha da büyük bir hale geliyor.
Birisine Nazi demek "Totaliter bir diktatörlükle ilgili tüm unsurları ve onun ifade ettiği tek bir gerçekliğe boyun eğmeği" çağrıştırıyor diyor Kamper. DW'ye konuşan dilbilimci bu kelimenin kullanılması, "o tip bir devletin ifade ettiği baskıcılığı hatırlatıyor" diye ekliyor.
Ve tabii ki kelimenin kulağa gelişi de etkisine katkıda bulunuyor. Nazi! Tıpkı bir kırbaç darbesi gibi iki heceli bu kelime, aslında kısaltması olduğu "Nasyonal Sosyalist"ten çok daha incitici.
İftira ve ifade özgürlüğü arasındaki çizgi
Bu kelimenin yerli yersiz kullanımıyla Üçüncü Reich'ın dehşetini küçültmenin yarattığı yaygara bir yana, havalimanında yaşananlar gibi örnekler ifade özgürlüğü ve iftira arasındaki çizgiyi sınar nitelikte.
Nisan 2017'de biri Almanya için Alternatif (AfD) Partisi'nden Alice Weidel ve diğeri de Yeşiller Partisi'nden Volker Beck tarafından olmak üzere, yargıya taşınan iki dava hiciv ve siyasi özgürlüklere alan açtı. Weidel davasında Hamburg mahkemesi, AfD'li siyasetçiye "Nazi ka***k" diyen bir televizyon programının faaliyetlerini durdurma talebini, kelime kullanımının açık bir şekilde hiciv olmasından dolayı reddetti.
Ancak diğer tarafta Beck, kendisine Nazilerin paramiliter SA yapılanması mensupları için söylenen Obergauleiter yakıştırmasını yapan sağ popülist bir politikacıya karşı açtığı davayı kaybetti. Almanya'nın en üst mahkemesi, tarafların birbirleriyle söz dalaşına girmeleri ve Beck'e söylenen sözlerin iftiradan çok polemik yaratacak kelimeler olması gerekçesiyle bölgesel mahkemenin kararını bozdu.
Ancak söz konusu bu iki davada taraflar siyasetçilerdi. Almanya'da mahkemeler siyasetçilerin bu tip sözlere karşı tahammül sınırlarının üst düzeyde olmasını bekliyor. Sıradan vatandaşların iftiraları mahkemelere taşımak için daha fazla nedeni bulunuyor.
Büyük mesele, ama gene de yasadışı mı?
Alman Ceza Kanunu'nun 185'inci maddesi uyarınca iftira cezai suç niteliği taşıyor. Örneğin 2016 yılında trafikte tartıştığı birisine "Seni ihtiyar g**" diyen bir sürücü 1,600 euro para cezasına çarptırıldı. Aynı sene polise dudağının iç tarafındaki ACAB yazılı dövmeyi gösteren bir genç kamu hizmeti cezasına çarptırıldı. ACAB, İngilizce'de (Tüm Polisler P**tir) anlamına geliyor.
Ancak Nazi benzetmeleri yapmanın ya da Üçüncü Reich'a atıfta bulunmanın kendisine has bir sınıfı bulunuyor.
Kiel Üniversitesi'nden hukuk profesörü Manfred Heinrich bu durumu, "Eğer moronsun, aptalsın ve Nazisin dersem, sana 'ahmak' demekten daha fazlasını ifade etmiş olurum" ve "Birisine 'Nazi' demek ahlaksız eylemleri ve barbarlığı ima ediyor" şeklinde açıklıyor.
DW'ye konuşan Heinrich'in de vurguladığı gibi, Almanya Nazi dönemine ait unsurların yüceltilmesini yasakladı. Ancak birisine Nazi demenin yasak olduğu bir kanun maddesi bulunmuyor.
Yasal olmayan durum ise Alman kanunlarına göre "birisinin onurunu incitmek" şeklinde karşımıza çıkıyor. Bu da sözlü saldırı ile birisini küçük düşürmek ya da itibarını zedelemek demek. Bu prensibi ihlal etmek iftira olarak değerlendiriliyor.
İster sistematik bir soykırım olsun, ister savaş ya da Adolf Hitler adına işlenen tarif edilemez derecede dehşet verici olaylar olsun, Nazilerin rejimi altında hayatını kaybeden milyonlarca insan göz önünde bulundurulduğunda Üçüncü Reich ile karşılaştırmalar ya da ona yapılan atıflar sıradan hakaret olmaktan çıkıyor.
Heinrich sözlerini şu şekilde sonlandırıyor: "Buna aşırı hassasiyet diyebilirsiniz. Ancak Almanya'da birçok kişi Nazi kategorisine konmak istemez. O zamanlarda çok kötü şeyler yapıldı ve kimse o kötülüklerle karşılaştırılmak istemez."
Kathleen Schuster
© Deutsche Welle Türkçe