Birleşmiş Milletler (BM) Kadına ve Kız Çocuklarına Yönelik Şiddet, Nedenleri ve Sonuçları Özel Raportörü Reem Alsalem, Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmesini ve bu konudaki Danıştay kararını üzüntü ile karşıladığını söyleyerek, "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni, sözleşmeden çekilme kararını yeniden değerlendirmeye ve sözleşmeyi tanıyan ülkeler arasına tekrar katılmaya teşvik ediyorum" dedi.
BM Kadına ve Kız Çocuklarına Yönelik Şiddet, Nedenleri ve Sonuçları Özel Raportörü Reem Alsalem, 18-27 Temmuz tarihleri arasında, Türkiye'de kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddetin çoklu ve kesişen nedenlerini inceledi. Ayrıca, Türkiye’nin kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddetin önlenmesi ve mücadele konularında yasal, kurumsal ve siyasi çerçevelere yönelik verdiği uluslararası taahhütlerin uygulanışını da gözden geçirdi.
Haziran 2023'te BM İnsan Hakları Konseyi'ne sunacağı rapor ve Türkiye ziyaretine ilişkin Ankara'da basın toplantısı düzenleyen Alsalem, Türkiye Cumhuriyeti’nin daveti üzerine ülkeye geldiğini; amacının kadın ve kız çocuklarına karşı şiddetin durumunu değerlendirmek olduğunu vurgulayarak, ziyareti sırasında yabancı uyruklu kadınların da durumlarını değerlendirmeye gayret ettiğini kaydetti.
Alsalem, "Ziyaretim esnasında birçok bakanlık ile bir araya geldim. Kadınlar ile kızlar ile bir araya geldim. Onun dışında farklı illeri ziyaret etme fırsatım oldu. Biraz hayal kırıklığına uğradığım bir husus oldu; sığınma evini ziyaret etme fırsatım olmadı. Keşke Sağlık Bakanlığı ile de görüşebilseydim" dedi.
"Türkiye'nin, İstanbul Sözleşmesi'nden çekişmiş olması üzücü"
Alsalem, açıklamasında şunları söyledi:
"İstanbul Sözleşmesi ile ilgili konu başta konuşuldu. Ben Türkiye’nin bu sözleşmeden çekilmiş olmasını üzüntü ile karşılıyorum. Bununla ilgili Danıştay kararı açıklandı, bunu da üzüntü ile karşıladım. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni sözleşmeden çekilme kararını yeniden değerlendirmeye ve sözleşmeyi tanıyan ülkeler arasına tekrar katılmaya teşvik ediyorum. Sözleşmeden çekilmenin önemli olmasının nedenlerinden bir başkası ise ülkede sözleşmeden çekilmeyi isteyen küçük azınlığın görüşlerine uymanın aslında bakarsanız ülkenin diğer uluslararası insan halkları sözleşmeleri ve yönetmeliklerine dair tutumunu da etkileyebileceği endişesidir.
Kadına karşı şiddetin önlenmesine dair kanun, önemli bir yasal çerçeve koymaktadır. Cinsel şiddet suçu için güç kullanım şartı aranmamaktadır. Evlilik içi tecavüz bir suç olarak açıkça tanımlanmaktadır, suç olarak tanımlandığı için bu çok iyi bir durumdur. Ülke 2007'den bu yana 4 eylem planı kabul etmiştir. Bazı boşlukların olduğuna dair yetkililer ile görüşmeler de yaptık. Bazı maddeler Türkiye'nin uluslararası insan hakları yükümlülükleri ile uyumlu değil diye görüşlerimi ilettim. Kadına ve kız çocuklarına karşı işlenen her türlü şiddet suçuna ilişkin cezasızlığın her türlü ortadan kaldırılması çok önemli."
'KADES GÜÇLENDİRİLMELİ'
Şiddete daha fazla maruz kalmaları söz konusu olduğu için göçmen kadın ve kız çocukları ile geçici koruma altındakilere de değinmek istediğini söyleyen Alsalem, şu ifadeleri kullandı:
"Geçici korumadan faydalanan Suriyeli kadınların şiddete uğradıklarında 'ülkeden ayrılmaları istenebilir' endişesi ile şikayette bulunamadıklarını biliyoruz. KADES uygulaması doğru yönde atılan adımlardan biri; ama bunun da güçlendirilmesi gerekiyor. Sadece TC ile giriş yapılıp aktif ediyorsanız. Belgesiz göçmen kadınlar erişimde sorun yaşıyor. Şiddet mağduru olan kadınlar bilgiye dayalı kararları ya da özgür kararları ancak ekonomik olarak kendilerine güvenebiliyorlarsa gerçekleştirilebilir. Bu konuda sarf edilen çabalardan çok etkilendim. Türkiye kadın ve kız çocuklarına ekonomik bağımsızlık sağlamak için pek çok çalışma yürütüyor. Bazı ilerde bu yönde takdire layık bir çaba sarf ediliyor. Ekonomik kooperatifler dahil pek çok test edilmiş program var. Kadınların güçlendirilmesine yönelik ekonomik projelerin kadınların ve kız çocuklarına daha fazla sunulması konusunda daha fazla çalışma yapılması gerekiyor ki böylece bu kişiler kendilerine şiddet uygulayan kişilerin yanına geri dönmek zorunda kalmazlar."
"18 yaş altı bütün çocuk evlilikleri yasaklanmalı"
Türkiye’ye 18 yaş altı bütün çocuk evliliklerinin yasaklanması konusunda karar alması yönünde çağrıda bulunduğunu belirterek, "Geçen yıl 300’den fazla kadın öldürülmüştür. Anladığım kadarıyla bakanlıklar kendi aralarında veri paylaşıyorlar aslında. Zaman zaman İçişleri Bakanlığı tarafından bunların halk ile paylaşıldığını da biliyoruz. Bu veri sistematik olarak toplanmıyor, yeterince kapsayıcı değil. Türkiye aslında çok iyi bir pozisyonda, bu tür verileri toplamak için, cinayetleri değerlendirmek için bir gözlem evi kurabilecek bir pozisyonda" değerlendirmesinde bulundu. (DHA)