Brüksel bürokrasisine duyulan kızgınlık, Londra yönetime duyulan öfke, göçten duyulan korku… Britanyalıların Avrupa Birliği'nden (AB) ayrılmak istemelerinin birçok nedeni vardı. Brexit ekonomik açıdan, İkinci Dünya Savaşından sonra küreselleşmede meydana gelen ilk büyük gerileme anlamına geliyor.
Washington'daki düşünce kuruluşlarından Brookings Enstitüsü'nün Dünya Ekonomisi ve Kalkınma Programı başkan vekili Homi Kharas'a göre, 'ilk kez büyük bir ülke yalnız kalır ve kendimiz karar verirsek durumumuz daha iyi olur', dedi. Kharas ayrılma kararının sistemi şoka uğrattığını söyledi.
70 yıldır küreselleşme dünyanın sorunlarına verilmiş en iyi cevap sayılmaktaydı. Bu süre zarfında uluslararası ticaret, sermaye akışı ve göç arttı.
Aynı zamanda küreselleşmenin zenginiyle fakiriyle herkesin yararına olduğuna da inanılmaktaydı. Araştırmalar ve Çin ile Hindistan gibi ülkelerde orta sınıfın büyümesi bu teşhisi kanıtlar nitelikteydi. Kharas, "Avrupa Birliği iç pazarı ve serbest dolaşımıyla bu trendin parlak bir örneği idi", dedi.
Ülkelerin yararına, insanların zararına
Ancak küreselleşme taraftarları gözünü insana ve onun küreselleşmeyi nasıl değerlendirdiğine değil de sadece büyük bütüne çeviriyor. Homi Kharas Deutsche Welle'ye yaptığı açıklamada, 'bütün ülkelerin küreselleşmeden kârlı çıkacağını söyleyen iktisatçıların her ülkede küreselleşmenin getirisini paylaştıracak mekanizmalar bulunduğunu söylediklerini', dile getirdi.
Bir araştırmanın da gösterdiği gibi dünya ekonomisiyle sıkı kenetlenmenin Amerika'daki hanelerin yıllık gelirini 10 bin dolar arttırdığı sonucuna varılmış olması, artan refahın nasıl paylaştırıldığı hakkında fikir vermiyor. İktisatçılar ülkenin bir bölgesinde fabrikalar kapanırken, diğer bir bölgesinde yeni ve daha kaliteli istihdam yaratılmasını yeterli buluyorlar.
Hükümetler, yatırım, teşvik programları ve vergiler yoluyla köhne altyapı, işsizlik ve eğitimsizlik nedeniyle yaratılan olumsuz etkileri telafi edebiliyor. Ancak Kharas'a göre paylaştırma artık arzulandığı gibi iyi yapılmıyor.
Göç korkusu
Artan eşitsizlik memnuniyetsizliğe yol açıyor. Buna bir de, öncelikle göçmenleri rakip olarak gören mesleki eğitim düzeyi düşük kitlelerin göçten duydukları korku ekleniyor. Homi Kharas bunu, 'küreselleşmenin sırtındaki ikinci hançer' olarak nitelendirdi.
Araştırmacı, Almanya'nın liberal göç politikasının Britanya'daki referandumda rol oynadığına ise inanmıyor. Kharas, "Angela Merkel'in cesurca aldığı Almanya'yı mültecilere açma kararının referandumda önemli rol oynadığına ihtimal vermiyorum", dedi.
Kharas göçün Britanya'da uzun zamandır tartışılan bir konu olduğunu ve 50 yıl önce de aynı tezlerin öne sürüldüğünü, belirtti. Kalkınma politikası uzmanı, "Eskiden göçmenler daha çok Britanya'nın Güney Asya'daki eski sömürgeleriyle Karayipler'den gelirdi. Günümüzde ise Doğu Avrupalılar Britanya'ya geliyorlar", dedi.
Sonucu tesadüf olsa da olmasa da, Brexit kararının tehlikeli bir emsal oluşturacağı kesin. Washington'daki Peterson Institute for International Economics'ten Gary Clyde Hufbauer Brexit'in ekonomik küreselleşmeye direnişin arttığı bir döneme rastlamasının kötü bir rastlantı olduğunu söyledi. Hufbauer, "Dünya Ticaret Teşkilatı'nın Doha turu ticaret görüşmeleri Brexit'ten önce başarısızlığa uğramış, Pasifik aşırı serbest ticaret anlaşması siyasi engellere takılmış ve himayecilik yeniden moda haline gelmişti", dedi. ABD ile AB arasındaki Ticaret ve Yatırım Ortaklığı Anlaşması (TTIP) ve AB ile Kanada arasındaki Ekonomik ve Ticaret Genel Anlaşması (Ceta) da büyük direnişle karşılaşıyor.
Küreselleşme ve gelir dağılımı
Brookings'li araştırmacı Kharas'a göre bu trendin devam etmesinden en çok kalkınma halindeki ülkeler zararlı çıkacak. Küreselleşmenin kalkınma halindeki ülkelere büyük yarar sağladığını belirten araştırmacı küreselleşme sayesinde yatırımların arttığını, kaliteli istihdam yaratıldığını, eğitim ve sağlık hizmetlerinde de önemli aşama kaydedildiğini söyledi.
Brexit'in ekonomik entegrasyonu yavaşlatmasının kalkınma halindeki ülkelerin ve öncelikle de fakir kesimlerin zararına olacağını söyleyen uzman küreselleşmenin zengin ülkelerde yaşayanların çoğunluğu tarafından ret edilmeyecek tarzda olması gerektiğini vurguladı ve "daha hızlı ya da daha yavaş küreselleşmeye değil, daha kaliteli küreselleşmeye ihtiyaç var", dedi.
Kaliteli küreselleşme aynı zamanda, sağlayacağı katma değerin daha adil paylaştırılmasını sağlayacak mekanizmaların geliştirilmesi anlamına da geliyor. AB'nin altyapı, sanayi, tarım ve kültür teşvik fonları da bu amaçla oluşturulmuştu.