Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, “Pek çok örgüt var, pek çok isim var, alfabede harf kalmayıncaya kadar bu örgütlerin isimlerini farklı şekilde telaffuz edebilirisiniz. Bir defa şunu söylüyor, Sayın Başbakanımız da Cumhurbaşkanımız da arkadaşlarımız da, bu örgütlerin tamamen etkisiz hale gelebilmesi, şüphesiz onları doğuran sebeplerin ortadan kalkmasına bağlıdır. Yoksa sebepler ortada duruyorsa IŞİD gider yerine çeşit gelir veya bir başka isimli örgüt gelebilir” dedi.
Bakanlar Kurulu toplantısının ardından IŞİD’e yönelik operasyonda Türkiye’nin rolüyle ilgili olarak, "Dünyadaki terörü sona erdirmek için ortak bir platforma ihtiyaç var, ortak bir tavra ihtiyaç var, ortak bir tarife ihtiyaç var" diyen Arınç, şunları söyledi:
"Yoksa birilerine göre terör sayılan, başka birilerine göre terör sayılmıyorsa ve onlara destekler temin ediliyorsa, netice almak mümkün değildir. Irak'ta yaşanan olayları biliyoruz, Suriye'de yaşan olayları biliyoruz. Pek çok örgüt var, pek çok isim var, alfabede harf kalmayıncaya kadar bu örgütlerin isimlerini farklı şekilde telaffuz edebilirisiniz. Bir defa şunu söylüyor, Sayın Başbakanımız da Cumhurbaşkanımız da arkadaşlarımız da, bu örgütlerin tamamen etkisiz hale gelebilmesi, şüphesiz onları doğuran sebeplerin ortadan kalkmasına bağlıdır. Yoksa sebepler ortada duruyorsa IŞİD gider yerine çeşit gelir veya bir başka isimli örgüt gelebilir.
Irak bölündükten, parçalandıktan sonra bu tür şeyler fazlasıyla olabilir, Suriye'deki Esed rejimi şimdi dördüncü yılının içerisinde, 10 binlerce insanın hayatı bittikten, milyonlarca insan kendi ülkesini terk ettikten sonra sadece Türkiye'de 1.5 milyonu geçen Suriyeli vatandaş sığınmacı olarak bulunuyorsa örgütün biri bitip hatta fazlasının ortaya çıkması mümkündür. Dolayısıyla Irak ve Suriye bağlamında ve hemen onun yanındaki ülkelerin de herkesin kendisini rahatlıkla temsil edebildiği silahtan, şiddetten arınmış, mezhepçilik yapılmayan, herkesin dünya görüşünü, inancını mezhebi ne olursa olsun farklılıklarını özgürlükle yaşayabildiği bir ülke haline gelmekdikçe terör örgüçtlerini var kılan sebepler ortada kaldıkça IŞİD'in gitmesi çeşidin gelmesi, hiçbir şeyi değiştirmeyecektir."
Türkiye üzerine düşeni elbette yapacaktır
Terörün sonlandırılması meselesinin uzun vadeli bir iş olduğuna vurgu yapan Arınç, şöyle konuştu:
"Bunların yapılması, bugün mümkün olmayabilir de ama bugün için bu terör olaylarının önüne geçme konusunda bir mücadele varsa, Türkiye buna dahil mi, dahil olacak mıdır sorusunun cevabı, biz elbette sınırımıza dayanan bu kadar insanları gördükten sonra ismi ne olursa olsun terör örgütleriyle mücadele konusunda Türkiye üzerine düşeni elbette yapacaktır ama akılcı biçimde yapacaktır. İşin başını ve sonunu düşünerek yapacaktır. Türkiye’ye faydası ve zararı nerede ne kadardır, onu bilerek yapacaktır. Yoksa büyük bir hevesle önünü, arkasını düşünmeden, işin nerede başlayıp biteceğine karar vermeden, hiçbir şekilde adım atmayacaktır."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın New York'ta, bazı görüşmeler yapacağını, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun da bölgede etkin olan devletlerle ilişkilerin güçlendirilmesi yönünde adımlar attığını anlatan Davutoğlu, "Irak'ta bugün bir hükümet kuruldu. Bu yeni hükümet bir ümittir, bu hükümetle işbirliğimizi daha da güçlendirmek suretiyle Irak'ın kuzeyindeki otonom yönetimle olan ilişkilerimiz çok daha güçlendirmek suretiyle oralarda etkili olmayı şüphesiz isteriz. Çünkü biz öyle bir milletiz ki kapımıza gelen, ölüm korkusuyla yardım isteyen herkese kucağımızı açmak mecburiyetindeyiz. Hamdolsun bugün yaptığımız odur" ifadesini kullandı.
Herkesin korunaklı bir ülke olarak kabul ettiği bir Türkiye...
"Kapımıza gelen ve bizi öldürecekler diye gözyaşlarıyla, feryatlarıyla koşan insanların Kürt olduğuna bakmayız, Türkmen olduğuna bakmayız, Müslüman, Hristiyan ve Ezidi olduğuna bakmayız, hepsini bağrımıza basarız" diyen Arınç, şunları kaydetti:
"Biz böyle herkesin korunaklı bir ülke olarak kabul ettiği, hamiyetli olarak kabul etiği hamdolsun Türkiye'yiz. Dolayısıyla böylesine insanları yok eden örgütlere karşı silah kullanan örgütlere karşı elbette Türkiye’nin mücadelede büyük bir payı olacaktır. Ama bu bize verilen rollerin hemen kabul edilecegi anlamına gelmez, bir planlama yapılarak, düşünülerek ve Türkiye'nin çıkarları açısından ne yapacağımızı elbette kararlaştırarak, bu noktada yolumuzu, yönümüzü tayin edeceğiz."
Meclise iki ayrı tezkeremiz gelecektir
Arınç, TBMM'nin, 1 Ekim'de açılmasını takiben 2 Ekim günü de çalışma yapacağını belirterek, "Suriye ve Irak ile yaşanan olaylar sebebiyle iki ayrı tezkeremiz gelecektir ve bu tezkerelerin görüşülmesi sırasında da sizin bu sorununuzun fazlasıyla cevabını hep birlikte bulacağız. Henüz tezkere yazılıp, TBMM'ye gönderilmediği için bu konuda sizlere bir açıklama yapamıyorum. Ana hatlarını biliyorum ama bunun görüşülmesi veya meclise gittikten sonra üzerindeki tartışmalar yapılması herhalde daha aydınlatıcı olacaktır" diye konuştu.
Başbakan Yardımcısı Arınç, Irak'ta alıkonulan Musul Başkonsolosluğu çalışanlarının Türkiye'ye getirilmesine ilişkin, "Sayın Cumhurbaşkanımızın da Sayın Başbakanımızın da ifade ettikleri gibi, bazı görüşmelerle diplomasi diyebilirsiniz, bir başka yöntem de diyebilirsiniz ama yereldeki Türkiye'ye müzahir unsurlardan azami istifade etmek suretiyle yurttaşlarımızın Türkiye tarafına geçmeleri mümkün olmuştur. Türkiye bunu kazanmıştır. Burada, 'takas' sözcüğü söz konusu olamaz" dedi.
Arınç, Başbakanlık Yeni Bina'daki Bakanlar Kurulu Toplantısı'nın ardından açıklamalarda bulundu ve basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun, Türkiye'nin riskli bölgelerdeki dış temsilciliklerinin güvenliğinin bordo bereliler tarafından sağlanması yönünde bir çalışma talimatı verip vermediğinin sorulması üzerine Arınç, "Çatışma bölgelerindeki diplomatik misyonumuzu, temsilciliklerimizi bundan sonra özel kuvvetlerin koruması gerektiği hususu doğrudur. Sayın Başbakanımız, bu konuda bilgi verdi. Esasen çok yeni bir olay da değil" karşılığını verdi.
Başbakan Davutoğlu'nun, riskli yerlerdeki diplomatik misyonun Genelkurmay Başkanlığı Özel Kuvvetleri Komutanlığı mensuplarınca korunmasının bir ihtiyaç olduğunu düşündüğünü aktaran Arınç, Emniyet Genel Müdürlüğü özel harekat timlerinin de deneyimli, iyi yetişmiş olduklarına ancak bu personelin daha çok şehir şartlarındaki asayiş ve güvenlik olaylarına müdahale etmek üzere yetiştirildiklerine işaret etti. Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Oysa bordo bereliler, prensip olarak savaş ve çatışma ortamını ortadan kaldıracak bir şekilde eğitiliyorlar. Bundan sonra bu bölgelerde özel kuvvetler personeli görev yapsın amacıyla Sayın Genelkurmay Başkanımızdan bir istekte bulunulmuştur. Yani Musul'da yaşadığımız olay belki gözümüzü açtı ama Afrika'da da Ortadoğu'da da bazı ülkelerde de sıcak çatışma bölgelerindeki diplomatik temsilcilerimizin, misyonlarımızın, konsolosluklarımızın, elçiliklerimizin bordo bereliler tarafından güvenliğinin sağlanması uygun görülmüştür. Bunların isimleri ve yerleri şüphesiz Dışişleri Bakanlığımız tarafından da Genelkurmay ile müşterek olarak tespit edilecektir. Mesela Irak, Lübnan, Somali, Libya, Sudan, Mısır gibi bazı ülkelerde bunların yerine getirilebileceğini rahatlıkla söyleyebilirim."