Küresel finans krizinin baş aktörleri olan bankalar, kasım ayından itibaren Avrupa Merkez Bankası’nın (AMB) denetimi altında tutulacak. Denetleme yetkisi merkez bankasına geçmeden önce büyük bankalar tepeden tırnağa “sağlık kontrolünden” geçirilecek. Stres testinin sonuçları 26 Ekim’de açıklanacak.
Zhang Danhong’un Deutsche Welle Türkçe’deki haberine göre, Euro Bölgesi’nin geçirdiği kötü konjonktür rakamları, yüksek işsizlik ve eleştirilerin odağındaki bir merkez bankası şeklindeki bunalımlara rağmen, yetki sınırlarını aşmakla suçlanan AMB, Avrupa’nın en büyük 130 bankasını stres testinden geçiriyor. Pazar günü sonuçlar belli olacak. Kritik durumdaki bankalarla ilgili söylentiler artarken, sonuçların hafta başında finans piyasalarında çalkantılara yol açabileceği de öne sürülen görüşler arasında.
Büyük bankalar mercek altında
2012 yılındaki kriz buluşmaların birinde Bankalar Birliği adı altında yeni bir uygulama başlatılıp, AMB’nin büyük bankaları mercek altına alması kararlaştırılmıştı. Uygulama üç payanda üzerinde duruyor: Denetleme, tasfiye ve mevduat garantisi.
Bankaların AMB tarafından denetlenmesi derhal onay buldu. Batık bankaların tasfiyesiyle ilgili tartışmalara da geçen yıl nokta kondu. Ortak mevduat garantisine de er veya geç bir formül bulunacak. Böylece Bankalar Birliği bir çeşit mevduat sigortasına dönüşecek.
Para batırmış bir bankanın sigorta kapsamına alınmaması için banka bilançolarının titizlikle incelenmesini talep eden Hohenheim Üniversitesi öğretim üyelerinden Profesör Peter Burghof, “Ortak denetim mekanizmasına aday olanların bunu hak etmesi gerekir. Risk ortaklığına katılan diğer kuruluşlar için mali külfet oluşturmayacağını kanıtlamalıdır” dedi.
Profesör Burghof, bunun merkez bankasının da menfaatine olacağını, çünkü geçmişte üstlenilen risklerin sorumluluğunun merkeze devredilemeyeceğini ifade etti.
‘Risk modelleri eski verilere dayanarak hazırlandı’
Stres testinin ilk ayağı bankanın ödenmiş sermayesi olacak. Ödenmiş sermayenin riskli yatırım tutarının en az yüzde sekizini karşılayabilecek hacimde olması, şart. “Risk ağırlıklı” kavramı, batma ihtimali düşük olan yatırımların yatırım toplamına kısmen dâhil edilmesi anlamına geliyor.
Avrupa Ekonomik Araştırmalar Merkezi’nin başkanı Clemes Fuest (Fu-Est), risk tahminlerinin kısmen bizzat ilgili banka tarafından yapılacak olması nedeniyle, bu çözümün sakıncalı olabileceğine dikkat çekti.
Clemens Fuest, “Risk ağırlıklı öz sermaye oranının sağlıklı bir gösterme olmadığı son finans krizinde ortaya çıktı” dedi ve ekledi:
“Risk modelleri eski verilere dayanarak hazırlandı. Bu risk ağırlıklarının geleceğin krizlerini tahmin etmede yararlı olacağı şüphelidir.”
Alman ekonomist, risk ağırlığı yerine öz sermayenin mevduat toplamının en az yüzde üçü oranında olması şartının daha doğru olacağını ve gerçek ödenmiş sermaye ihtiyacını gerçekçi bir biçimde yansıtacağını belirtiyor.
AMB tarafından benimsenen risk ağırlıklı ödenmiş sermaye oranının normal zamanlarda işe yarayabileceğini ve gerekli paranın piyasaya borçlanarak değil, aktifleri bozdurarak temin edilebileceğini ifade eden Avrupa Ekonomik Araştırmalar Merkezi başkanı, büyük bankaların kredi ve yatırımları azaltarak öz sermayesini düşürdüğünü vurguluyor.
Bankalar muhtemel bir krize dayanıklı mı?
Ekonomik araştırma merkezi, büyük bankaların elindeki değerli kâğıtların yüzde on oranında değer kaybetmesi durumunda ortaya 150 milyar Euro’luk sermaye açığı çıkacağını hesaplamış.
Stres testinden çıkacak sonuç, AMB’nin hangi kriz senaryosunu uygulayacağına bağlı. Testte her ülke için ayrı kriz senaryosu uygulanması ve ödenemeyen devlet borçlarının makaslanması durumunda bankaların nasıl etkileneceğinin araştırılmamış olması da ekonomistler tarafından eleştirildi.