16 Ağustos 2019 16:15
17 Ağustos 1999'da yaşanan depremin üzerinden 20 yıl geçti. Başta Yalova, Adapazarı, İzmit ve Doğu Marmara'nın tamamını etkileyen 7.5 şiddetindeki Büyük Marmara Depremi saat 03.02'de gerçekleşti. Resmi rakamlara göre 18 binden fazla kişinin ölümüne neden olan depremin hemen ardından İstanbul'u da etkileyecek ve yıkımı daha büyük olacak bir deprem tartışması başladı. Geçen 20 yılda bu konuda yasal düzenlemeler ve hazırlıklar yapılsa da bunların yetersiz olduğu ve değişikliklerin ihtiyacı karşılayamayacağı konusunda sık sık eleştiriler yapılıyor. Bilim insanları, Kuzey Anadolu Fay Hattı'nın İstanbul'un güneyinden geçen kısmında enerji birikmesi olduğunu ve bunun da büyüklüğü 7'nin üzerinde bir depreme neden olabileceği uyarısı yapıyor.
Yaklaşık 45 saniye süren Büyük Marmara Depremi sebebiyle resmi rakamlara göre 18 binden fazla insan hayatını kaybetti, 50 binden fazla kişi yaralandı, 5 bin 840 kişi kayboldu. 300 bine yakın konut ve iş yeri hasar gördü yaklaşık 600 bin kişi evsiz kaldı. Bölge halkı can kaybının daha fazla olduğunu ileri sürerken resmi olmayan kaynaklar da can kaybının 50 bin civarında olduğunu iddia ediyor.
Başbakanlık Kriz Merkezi'nin depremden birkaç ay sonra yaptığı açıklamaya göre, en fazla can kaybı yaklaşık 4 bin 500 kişi ile Gölcük'te oldu. Kocaeli'nde kayıtlara geçen can kaybı 4 bin olurken, Yalova ve Sakarya'da ise yaklaşık 2 bin 500'er kişi hayatını kaybetti. Depremin etkilediği İstanbul'un Avcılar ilçesinde ise 976 kişi yaşamını yitirdi.
Can kayıplarının önemli bir bölümü binaların yıkılması ya da ağır hasar almasının sonucu meydana geldi. Jeoloji Mühendisleri Odası, 1999 yılında yayımladığı raporda, can kaybını artıran en önemli 3 unsur olarak, önceden bilinmesine rağmen aktif fay hattı üzerine yapılan yoğun yapılaşma, sulu alüvyon zemin, ve zemin şartlarına uyulmayan temeller, kötü işçilik, yapı malzemelerinin çürüklüğü gösterildi.
Marmara depreminin yol açtığı hasarların giderilmesine yönelik 161.6 trilyon liralık nakdi yardım alınırken, 156.6 trilyon liralık harcama gerçekleştirildi. Çeşitli ülke ve uluslararası mali kuruluşlardan yaklaşık 3.5 milyar dolar tutarında kredi sağlandı. Söz konusu krediler deprem bölgesinde genel olarak, konut inşaatı ve yeni konut şebekeleri, yeni hastane inşaatları ve sağlık birimlerinin rehabilitasyonu, ilköğretim okulu inşaatları, demir yolu ve kara yolu başta olmak üzere ulaştırma sistemlerinin yenilenmesi ve KOBİ’lere finansman desteği için kullanıldı.
Marmara Depremi gerek nüfus yoğunluğu gerekse üretim hareketlilikleri bakımından Türkiye’nin çok önemli bir hattında etkili oldu. Depremi içine alan Yalova, Kocaeli, Sakarya, İstanbul, Düzce, Bolu, Bursa ve Eskişehir illeri Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 23’ünü kapsıyordu. Bu illerin Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH) içindeki payı da da 35’ti. Depremin en fazla tahribatta bulunduğu Kocaeli, Sakarya ve Yalova’nın GSMH içindeki payı ise yüzde 7 seviyesindeydi.
İçinde petrol rafinerileri, petrokimya tesisleri, tekstil hammadde üretimi, motorlu kara taşıtları yapımı, lastik sanayi ve metal ana sanayi tesisleri gibi birçok ağır iş kolunu bulunduran bölgenin bir diğer önemi de diğer sektörler için ara malları üreten tesisleri de barındırmasıydı.
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD) 1999 Marmara Depreminin ekonomi üzerindeki etkilerine dair yürüttüğü çalışmada depremin etkileri, doğrudan maliyetler, dolaylı maliyetler ve ikincil maliyetler olarak sınıflandırıldı. Doğrudan maliyetler, sermaye mallarına ve stoklara depremin etkisini gösterirken, dolaylı maliyetler, üretim ve gelir kayıplarının yanında acil yardım harcamalarını da içeriyordu. İkincil etkiler ise depremin kısa ve uzun dönemde ekonominin genelindeki, örneğin mali politikalar ve ödemeler bilançosu, enflasyon, işsizlik gibi göstergeler üzerindeki etkilerini yansıttı.
TÜSİAD, Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) ve Dünya Bankası tarafından hazırlanan çeşitli çalışmalarda Marmara Depreminin ekonomik sonuçlarına dair birbirine yakın rakamlar verilmektedir. Toplam maliyet TÜSİAD’a göre 17 milyar dolar, DPT’ye göre 15–19 milyar dolar, Dünya Bankası’na göre 12–17 milyar dolardı
Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYİH) açısından bakıldığında ise zarar TÜSİAD’a göre GSYİH’nin yüzde 9’u, Devlet Planlama Teşkilatına göre yüzde 8–10’u, Dünya Bankası’na göre yüzde 6,3–9’u oranında oldu.
Depremden sonra neler yapıldı?
Depremin ardından ilk etapta arama-kurtarma faaliyetlerine, bir süre sonra da enkaz kaldırma çalışmalarına odaklanıldı. Kızılay ve Sivil Savunma Birlikleri gibi kamu oluşumlarının yanı sıra Arama Kurtarma Timi (AKUT) gibi özel ve gönüllü gruplar da yardım çalışmalarında faal rol oynadı. Ayrıca, İngiltere, Yunanistan, ABD ve Japonya başta olmak üzere çok sayıda ülkeden yardım görevlisi geldi.Türkiye'ye toplamda 52 ülke yardım etti. Uluslararası kuruluşlardan da acil yardım ekibi, araç, tıbbi ve insani yardım malzemeleri gönderildi. Bazı yerlere kurtarma ekiplerinin ulaşması günler sürdü. Bazı noktalarda enkaz kaldırma çalışmaları aylarca devam etti.
Bülent Ecevit başbakanlığındaki hükümet, gerek deprem sonrası yardım ve kurtarma çalışmalarında kullanılmak gerekse de depremin yarattığı ekonomik zararın etkilerini gidermek için bir dizi yasal düzenleme yürürlüğe koydu. Yapılan düzenlemeler arasında şunlar yer aldı:
-Başta Özel İletişim Vergisi olmak üzere bir dizi yeni vergi getirildi ve bu vergilerin çok büyük bir kısmı halen yürürlükte bulunuyor
-20 bilim insanı ve araştırmacıdan oluşan Ulusal Deprem Konseyi kuruldu ancak bu Konsey 2007 yılında lağvedildi
-İstanbul'un birçok noktasına deprem konteynırları yerleştirildi ve toplanma alanları belirlendi. Belirlenen toplanma alanlarının büyük bir bölümü daha sonra imara açıldı
-Deprem sigortası zorunlu hale getirildi
-Türkiye genelinde arama-kurtarma ekiplerinin sayısı artırıldı
-İmar yasalarında bir dizi değişiklikler yapıldı. Depremin ardından yapıların depreme dayanıklılık esasları ve denetim kuralları değiştirildi. 2007, 2012 ve son olarak 2019 yılında yönetmeliklerde ciddi değişikliklere gidildi.
Bilim insanları, Kuzey Anadolu Fay Hattı'nın İstanbul'un güneyinden geçen kısmında enerji birikmesi olduğunu ve bunun da büyüklüğü 7'nin üzerinde bir depreme neden olabileceği uyarısı yapıyor. İstanbul'un altından geçen bir fay hattı bulunmuyor. Ancak Marmara Depremi'nde kırılan Kuzey Anadolu Fay Hattı'nın bir uzantısı, İstanbul'un Adalar ilçesinin güneyinden geçiyor. Bu nedenle de İstanbul'da güneyden kuzeye doğru ilerledikçe deprem riski de azalıyor.
Çarpık kentleşmenin ve özellikle İstanbul sahil şeridinde kıyıların doldurulmasıyla yapılaşan bölgelerde potansiyel zararın daha fazla olacağı uyarısı uzmanlar tarafından tekrarlanırken olası bir tsunami riskinden de söz ediliyor
Uzmanlar, İstanbul'da zamanı bilinmese de büyük bir depremin yaşanacağı ve bunun büyüklüğünün de 7'nin üstünde olacağı konusunda uyarılarda bulunuyor.
BBC Türkçe’nin haberine göre son olarak, Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü; Boğaziçi Üniversitesi, İTÜ ve Ankara Üniversitesinden bilim insanları ile birlikte bir çalışmaya imza attı.
Bu çalışmada, tarihsel veriler incelendi ve fay hattında ölçümler yapıldı. Doğu'da Çınarcık, merkezde Kumburgaz ve Batı'da Tekirdağ hattını izleyen Kuzey Anadolu Fay Hattı'nda sırasıyla 7,5, 7,4 ve 7,2 büyüklüğünde depremler beklendiği belirtildi.
Almanya merkezli Geomar Helmholtz Okyanus Araştırma Merkezi de Marmara Denizi'nin altında iki yılı aşkın bir süre inceleme yaptı. Temmuz başında açıklanan sonuçlara göre, denizin altındaki tektonik gerginliğin arttığı ve bunun da 7.1 ile 7.4 arasında bir büyüklükte deprem yaratmasının beklendiği açıklandı.
Japon Uluslararası İşbirliği Ajansı (JICA) ile İBB tarafından yapılan ve sonuç raporu 2002 yılında yayımlanan çalışmaya göre, İstanbul'daki binaların yüzde 35 ile 38'inin depremde hasar göreceği öngörüldü.
Aynı çalışmada can kaybı 73 ile 87 bin arasında, ağır yaralı sayısı ise 120 ile 135 bin arasında hesaplandı. Can kayıplarının ve ağır yaralanmaların tamamının çöken binalardan kaynaklanacağı belirtilirken, depremin etkileyeceği toplam kişi sayısı da en az 1 milyon olacağı ifade edildi.
AFAD Deprem Dairesi Başkanı Murat Nurlu, geçen yıl yaptığı açıklamada, yaptıkları senaryoya göre, 7,5 büyüklüğünde İstanbul kent merkezinde 26 ile 30 bin arasında kişinin hayatını kaybedeceğini söyledi.
Nurlu, "Yaklaşık 50 bin vatandaşımız ağır yaralı olacak… 44 bin 802 binamız yıkılacak. Açıkta kalacak insan sayısı 2 milyon 374 bin. Biz en kötüye göre hazırlıyoruz. Bunlar İstanbul için verdiğim değerler. Marmara Bölgesi'nde olacağı için genelde 28 bin, 30 bine yakın bir can kaybımız söz konusu. Yaklaşık 2 milyon 6 yüz bin vatandaşımız açıkta kalmış olacak. Deprem sonrası olacak tsunami etkileri de olacaktır" dedi.
Türkiye ve yakın çevresinde, 1900 ile 31 Aralık 2017 arasında 4 ve üzerindeki büyüklükte 10 bin 503, 17 Ağustos 1999 Marmara depreminden bu yana ise yaklaşık 211 bin deprem meydana geldi. Geçen 20 yılda depreme hazırlık için başta inşaat sektöründe olmak üzere birçok düzenleme yapıldı.
Yüzden 92’si deprem bölgesi olan Türkiye’de, 2007 yılında yenilenen yönetmelikle ülke 1’den 4’e kadar deprem bölgelerine ayrıldı ve tanımlar bunlara göre yapıldı. 2011’deki deprem yasasının ardında da 2012’de Kentsel Dönüşüm yasası ve ilerleyen yıllarda bu yasayla ilgili yönetmelikler çıkarıldı. 2019 yılı başında ise inşaat mevzuatında üç önemli değişiklik yapıldı. Son dönemde yapılan bir diğer uygulama da 24 Haziran 2018 seçimlerinden önce yürürlüğe giren ve afet risklerine hazırlık kapsamında ruhsatsız yapıların kayıt altına alınmasını amaçlayan İmar Affı oldu.
İnşaat Mühendisleri Odası’nın hazırladığı rapora göre Türkiye’de 10 milyona yakın yapının büyük bölümü kaçak ve ruhsatsız. Aynı zamanda mühendislik hizmeti almadan üretilmiş binalar söz konusu. Bu yapıların deprem güvenliğinin olmadığı kaydedildi.
Hükümetin kentleri depreme hazırlamak için kentsel dönüşümden başka önerisi ve uygulaması bulunmadığı belirtilen raporda İmar Affı’nın ilanı sonrası güvenli olmayan yapıların koruma altına alındığı kaydedildi. Ayrıca kamuoyunda, güvensiz yapı stoku için tespit, iyileştirme, güçlendirme yapılması gerekirken, İmar affıyla kamusal alanların talanının meşrulaştığı, plansız yapılaşmanın yasalaştığı, güvenli yapı gerekliliklerinin denetiminin sağlanamadığı eleştirileri yapıldı.
Yapıların güvenliğinin yanı sıra kentlerdeki olası afet durumlarında geçici veya sürekli toplanılabilecek, halkın barınma, beslenme, sağlık gibi temel ihtiyaçlarının karşılandığı acil toplanma alanları konusunda da gerekliliklerin yerine getirilip getirilmediği konusunda tartışmalar sürüyor.
Marmara ve Düzce depremlerinin ardından hazırlanan Afet Acil Eylem Planı'nda toplam 480 toplanma alanı belirlendi. AFAD, 2015 yılında yaptığı açıklamada, toplanma alanı sayısının 1332'ye yükseldiğini, geçici çadır kurulum alanı sayısının 77 olduğunu açıkladı.
Aralık 2018'de Yeni Şafak gazetesinde yer alan bir habere göre, AFAD Başkanı Mehmet Güllüoğlu, İstanbul'daki toplanma alanı sayısının 2 bin 850'ye ulaştığını söyledi.
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası, büyük çaplı toplanma alanlarının önemli bir kısmının imara açıldığını ve bu alanlara, AVM ve konut projesi gibi yapıların inşa edildiğini açıkladı. TMMOB'un verdiği bilgiye göre, İstanbul'da şu anda kriterleri karşılayan 77 toplanma alanı bulunuyor ve AFAD'ın saydığı yerlerin önemli bir kısmını küçük park ya da kalabalık grupları alamayacak kadar küçük açık alanlar oluşturuyor.
AFAD ise 77 toplanma alanı bulunduğu iddiasını reddediyor.
Toplanma alanlarının listesine bazı ilçe belediyelerinin internet siteleri ile e-devlet üzerinden ulaşılabiliyor.
"2012'de başlatılan kentsel dönüşüm çalışmalarına devam ediyoruz" diyen Bakan Murat Kurum son olarak yaptığı açıklamayla, 81 ilde 609 bin konut ve iş yerini riskli yapı statüsünde yenilendiğini, 560 bin bağımsız birimin tahliye ve yıkım işleminin gerçekleştirildiğini söyledi. Yeni bir Kentsel Dönüşüm Eylem Planı hazırladıklarını söyleyen Kurum, eylülün ilk haftasında düzenlenecek toplantıyla eylem planının duyurulacağını kaydetti.
© Tüm hakları saklıdır.