TEB BNP Paribas İstanbul Cup Uluslararası Kadınlar Tenis Turnuvası'nın tekler finalinde şampiyon olan Çağla Büyükakça, "10 senelik emeğin sonucu buradayım" derken "Çok başarılı olduğum zaman gazetelere haber oluyorum ama sayfayı bir çeviriyorum, popüler bir futbol takımının antrenmanı bile benden daha fazla önemseniyor” ifadelerini kullandı.
Hürriyet'ten Ayşe Arman’ın sorularını yanıtlayan Büyükakça, erkek ve kadın tenisçiler arasındaki farkla ilgili soruya “Erkek tenisçiler aile kurabiliyor, kadınların ise tenisi bırakmaları gerekiyor. Aksi örnek çok az“ yanıtını verdi.
Çağla Büyükakça’nın açıklamalarından satır başları şöyle:
- Erkek tenisçiler aile kurabiliyor, kadınların ise tenisi bırakmaları gerekiyor. Aksi örnek çok az. Erkekler hep avantajlı, mesela turnuvaya gidiyorum erkek; karısını, çocuğunu getiriyor. Ama çocuğuyla ilgilenmesi gerekmiyor, maçına konsantre olabiliyor çünkü anne başında. Ama anne olan tenisçilere bakıyorsun, bir taraftan çocuğuyla ilgileniyor, bir taraftan bakıcıya laf anlatıyor, bir taraftan tenis oynuyor. Kadınların kaderi bu, her şeyi birden yapıyorlar. Antrenörü kocası olanlar var. O kadar ayrı kalmaktansa, böyle bir formül geliştirmişler, şimdi her yerde birlikteler. Ama çoğunluk benim gibi yalnız...
"10 senelik emeğin sonucu buradayım"
-Dünyanın her yerinde milyonlarca kişi tenis oynuyor. Ve dünyanın her yerinde turnuvalar yapılıyor. Ama sadece bin kişi, sıralama sahibi olabiliyor. 17 yaşımdan beri profesyonel olarak tenis oynuyorum. Hepimiz bu amaç için çalışıyoruz: WTA şampiyonu olmak ve Grand Slam’lerde başarılı olmak. Dünya sıralamasına girmek hepimizin rüyâsı. Bu turnuvanın başında 118 numaraydım. Şimdi bu şampiyonlukla birlikte 82’nciliğe yükseldim. 10 senelik emeğin sonucu buradayım. Ne var ki tenis, diğer sporlardan farklı. Bizde başarısız olduğunda puanları siliyorlar.
- Yüzmüşsün yüzmüşsün, kuyruğuna gelmişsin. Son set, 5-2 öndesin. Ama maçı kapatamayabiliyorsun. Elin titriyor, tuhaf sinir atakları yaşıyorsun. Sonra bir şey oluyor, her şey tersine dönüyor, sayı kaybetmeye başlıyorsun, bazen de maçı kaybediyorsun. Kazanmaktan korkmak bu! Benim rakiplerimin normalde, Gençler’de de bir kariyeri olmuş, 18 yaş altında da şu anki gibi bir yarış var ama ben orada yer almadım. Dolayısıyla onlar kadar maç tecrübem yok. O yüzden bu tür şeyler yaşıyordum. Ama kendimi geliştirdim artık, biliyorum ki korktuğum zaman kaybetmeye mahkûmum.
"Tenis bir akıl oyunu"
-Eskiden kendimi en çok mutlu hissettiğim anlar, başarılı olduğum zamanlardı. Sonra şunu kavradım, sadece başarıya takılıp kalmışsak, yanmışız. Çünkü bunun sonu yok... Şimdi tenis oynadığım için çok mutlu hissediyorum kendimi. Başarılı olursam ne âlâ ama olamazsam da dünyanın sonu değil. Ben artık her gün korta çıkabildiğim, sağlıklı olduğum ve bu imkânlara sahip olduğum için mutluyum. Motivasyonum da, başarıdan ziyade bir Türk kadını olarak yapabileceklerim, mesela genç kızlara rol model olabilmek. En çok istediğim şey bu...
- Tenis, bir akıl oyunu. Şu anda ilk 100’de oynayan hiçbir oyuncunun forehand’i, backhand’i, servisi zayıf değil zaten. Hepimiz teknik olarak iyi durumdayız, kondisyonumuz yüksek, deliler gibi çalışıyoruz. Maçlar mental kazanılıyor. Zor zamanlarda gösterdiğiniz cesaret, serinkanlılık önemli. İçimde korku barındırdığımı hissettiğim an kendime diyorum ki, “Sadece tenise konsantre ol! Çünkü bugün kaybetsen bile, seni geliştiren bir oyun oynarsan, karşılığını birkaç maç sonra alırsın!” Teniste, doğru oynadığın halde kaybedebilirsin. Bunun bir önemi yok. Büyük resme baktığında sen kazanırsın. Yani senin için doğru olan oyunu oynamaktan korkma, günlük skorlara takılma...
Söyleşinin tamamını okumak için tıklayın