İngiltere’nin Lancashire Üniversitesi’nden Sandi Mann can sıkıntısının hayatımız üzerindeki etkilerini anlamaya çalışan az sayıdaki psikologlardan biri. Araştırmalar, can sıkıntısının sağlığı olumsuz etkileyen, hatta ömrü kısaltan tehlikeli ve rahatsız edici bir durum olabileceğini gösteriyor. Fakat Mann’ın çalışmaları, can sıkıntısının insanın yaratıcılığını tetikleyen olumlu bir etkisinin olduğuna da dikkat çekiyor.
‘Sıkıntıdan ölmek’
BBC Türkçe'de yer alan habere göre, can sıkıntısı günlük hayatımızda çok sık karşılaştığımız bir durum olmasına rağmen İngilizcede bunu ifade eden ‘boredom’ kelimesinin 1852’de Charles Dickens’in kitabıyla dile girdiğini öğrenmek şaşırtıcı geliyor. Dickens, Kasvetli Ev romanında Leydi Deadlock’u tanımlarken “evliliği onu sıkıntıdan öldürecek hale getirmişti” gibi bir deyim kullanıyor.
Kanada’daki York Üniversitesi’nden John Eastwood da bu konuya ilgi duyan ilk sosyal bilimcilerden. Eastwood’un araştırmaları can sıkıntısından mustarip olanları iki gruba ayırıyor:
Birinci grupta ivecen bir yapıya sahip olan ve sürekli yeni deneyimler peşinde olan insanlar yer alır. Olağan bir yaşam bu insanların dikkatlerini sürekli canlı tutmaları için yeterli değildir.
İkinci grupta ise sorun tam tersidir. Dış dünya onlar için ürkütücüdür; kendilerini rahat hissettikleri alanın dışına çıkmak istemezler. Eastwood’a göre bu insanlar “acıya karşı aşırı duyarlılıkları nedeniyle kendi köşelerine çekilirler”. Ancak bu durum rahatlık sağlasa da bu aşırı güvenli durum onları her zaman tatmin etmez ve kronik can sıkıntısı başlar.
Can sıkıntısı ve kötü alışkanlıklar
Burada ise kendine zarar vermeye yatkınlık hali doğar: sigara, aşırı alkol, uyuşturucu vb. yönelme hali. Güney Afrikalı gençler arasında yapılan bir araştırma bu maddeleri kullanmalarında en büyük etkenin can sıkıntısı olduğunu doğrulamıştır. Ayrıca bunlardan belki daha az zararlı görünmekle beraber, sıkıntıdan yeme gibi bir olgu da vardır.
İngiltere’de devlet memurları arasında yapılan bir araştırmada can sıkıntısından şikayet edenlerin üç yıl içinde ölme riskinin diğerlerine göre yüzde 30 daha fazla olduğu görülmüştür.
Merak duygusu
Bütün bunlar, evrim psikolojisi alanında çalışma yürüten ve duyguların insanların yararına bir yönde gelişim göstermesi gerektiğine inanan sosyal bilimcileri şaşırtmaktadır. Texas A&M Üniversitesi’nden Heather Lench’e göre, “can sıkıntısının günlük yaşanması yararlı bir işe yol açması anlamına geliyor olmalı.” Nasıl ki korku duygusu tehlikeden kaçmaya, üzüntü duygusu gelecekte yapılacak hataların önlenmesine yarıyorsa, can sıkıntısının da benzer bir işlevi olmalı.
Lench, can sıkıntısının insanın en önemli özelliklerinden biri olan merak duygusunun ortaya çıkmasında etkili olduğuna, insanları yeni şeyler denemeye ittiğine inanıyor. Bir deneyde gönüllü denekler boş bir odada 15 dakika tek başına bırakılmış, bu sırada yapabilecekleri tek şeyin bir ipi çekerek ayak bileklerine elektrik şoku verme olduğu söylenmiştir. Deneklerin çoğunun can sıkıntısını gidermek için bu yola başvurduğu görülmüştür.
Sıkıntıya kucak açmak
Sandi Mann de can sıkıntısı sayesinde insanların merak duygusunun, hayal gücünün ve yaratıcı özelliklerinin geliştiğine inanıyor. Bu nedenle can sıkıntısından korkmamak gerektiğini belirtiyor. “Çocuklarımın yaratıcılık özelliklerinin gelişmesi için canlarının sıkılmasına izin veriyorum,” diyor.
Eastwood ise can sıkıntısından çabuk kurtulma çabaları konusunda temkinli olmak gerektiğini söylüyor. “Öyle itici bir duygu ki hemen ondan kurtulmak istiyorsunuz; ama aslında ille de bir çare bulmak için uğraşmamalı, bu duygunun bize ne atlatmak istediğini anlamak için dinlemeliyiz,” diyor.
Eastwood’a göre can sıkıntısını hemen gidermek için akıllı telefona ya da tablete başvurmak ters etkide bulunabilir. “Teknoloji sayesinde fazlasıyla uyarılmış durumdayıaz Merakımızı canlı tutacak daha hızlı ve daha kolay bir yol bulma peşindeyiz hep. Oysa bu durum daha çok can sıkıntısı yaşamamıza da neden olabilir.”
Eastwood, anı kurtarmak yerine daha uzun erimli sorunlara kafa yormanın daha akıllıca olacağına inanıyor. Örneğin, insana hayatın daha büyük anlamları olduğunu hissetmelerini sağlayacak şekilde yaklaşıldığında daha az sıkıldıkları görülmüştür.