"Suudiler dinleme cihazlarını temizledi, Türk istihbaratı tekrar yerleştirdi"
İngiltere'de Cemal Kaşıkçı cinayetinin yıldönümünde, olayla ilgili yeni bilgileri gün yüzüne çıkartan bir kitap yayımlandı
03 Ekim 2019 18:56
İngiliz Channel 4 kanalının dış haberler muhabiri Jonathan Rugman, Cemal Kaşıkçı cinayetiyle ilgili bir kitap yazdı.
Cemal Kaşıkçı, 2 Ekim 2018'de Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğu'nda öldürülmüştü.
İngiltere'de Kaşıkçı'nın ölüm yıldönümü olan dün piyasaya çıkan "The Killing In the Consulate" (Konsolosluk'ta Cinayet) adını taşıyan kitapta, cinayet anına ve sonrasında yürütülen soruşturmaya dair bir dizi yeni bilgi yer alıyor.
Bu bilgilerden birisi de Konsolosluk binasında dinleme cihazlarının aranması için cinayetten birkaç gün önce Suudi Arabistan'dan bir ekibin geldiği ancak bu ekip gittikten sonra Türk istihbaratının cihazları yeniden yerleştirdiği yönünde.
BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Rugman, "Kitapla ilgili araştırma yaparken, Suudi Arabistan'ın dinleme cihazlarını temizlemesi için cinayetten birkaç gün önce bir ekip gönderdiğini öğrendim. Ancak Türkler hemen bu cihazları tekrar yerleştirdi. Dolayısıyla aslında suikast timi İstanbul'a geldiğinde, dinleme cihazlarının temizlendiğini düşünüyordu ve ayrıca her konsolosluk ve elçilikte bulunan ses geçirmeyen, dinlemeye karşı korunaklı odayı da kullanma ihtiyacı hissetmediler" dedi.
Rugman, Türk istihbaratının Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğu'nu dinlemesinin "şaşırtıcı olmadığını" ancak bu dinlemenin gerçek zamanlı yapılmamasından dolayı bu kayıtlara ancak cinayet sonrası bakıldığı için cinayetin önlenemediğini düşündüğünü vurguladı.
Kitabın yazarı Jonathan Rugman
'Ses kayıtlarının dökümü gerçekten şoke edici'
1990'ların başında BBC'nin Türkiye muhabirliğini de yapan Rugman, kitabında, Suudi Arabistan Başkonsolosluğu'ndan alınan ses kayıtlarını dökümlerinin bazılarına da yer veriyor.
Rugman, bu dökümleri Türkiye'den değil, başka bir kaynaktan aldığının da altını çizdi.
BBC Türkçe'nin konuyla ilgili sorularını yanıtlayan Rugman, okuduğu ses kaydı dökümlerini "gerçekten şoke edici" olarak tanımladı ve bunların cinayetin önceden nasıl planlandığına dair çok önemli bir kanıt olduğunu aktardı.
Rugman, "Beni en çok şoke eden diyaloglardan birisi de, bir ara suikast ekibinin bir parçası olan adli tıp uzmanı Doktor Salah el Tubeygi'ye gövde ve kalçanın bir çantaya sığıp sığmayacağı sorulduğunda verdiği 'Hayır, Cemal boyu uzun bir adam, at kadar kalçası var' şeklindeki yanıttı. Bu da cesedi parçalara ayırmayı en baştan planladıklarını gösteriyor. Kesinlikle çok korkunçtu" dedi.
İngiltere'nin en deneyimli dış haberler muhabirleri arasında yer alan Rugman, kitap için ses kaydı dökümlerini inceledi; İstanbul, Ankara ve Washington'a giderek konuyu yakından bilen birçok isimle mülakatlar yaptı.
Kitapta, Kaşıkçı'nın son günlerinde yaptıklarının detayları, cinayet anı ve sonrasında yaşananlar detaylı bir şekilde anlatılıyor. Ayrıca, bu cinayetin daha geniş anlamda Suudi Arabistan-Türkiye-ABD ilişkilerine etkileri de inceleniyor.
'Prens Muhammed bağlantısını gösteren doğrudan kanıt yok'
Jonathan Rugman, cinayetin nasıl yaşandığına dair çok sayıda kanıt olduğunu ancak Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ı doğrudan cinayete bağlayan parçanın halen eksik olduğunu söyledi.
Rugman, "Dolaylı çok sayıda kanıt var. Ancak Veliaht Prens'in rolüyle ile ilgili en ciddi göstergelerden birisi Türk polisinin konsolosluk ve rezidansa girişine izin verilmeden önce birkaç hafta boyunca devam eden kapsamlı örtbas operasyonu. Buna ek olarak, suikast timini taşıyan iki uçağın diplomatik izni olması ve 15 kişilik ekipte yer alan iki kişinin diplomatik pasaport taşıması da diğer göstergeler. Ayrıca suikast timinin bazı üyeleri de Veliaht Prens'i korumakla görevli kraliyet biriminde görev yaptığı biliniyor" dedi.
Türkiye, cinayetin Muhammed bin Selman'ın talimatıyla işlendiğini öne sürüyor. Ancak Suudi Arabistan Veliaht Prensi, Kaşıkçı'nın öldürülmesi yönünde bir emir ya da talimat vermediğini belirtiyor. Muhammed bin Selman, cinayeti işleyenler arasında devlet görevlileri olması nedeniyle devlet yönetiminin en tepesinde yer alanlardan biri olmasından dolayı en nihayetinde kendisinin sorumlu olduğunu söylüyor.
Rugman, Muhammed bin Selman'ın ilk tepkisinin hoşnutsuzluk olduğunu ve dünyanın vermiş olduğu tepkiye de "şaşırdığını" aktararak, "Batı için ise mesele Prens Muhammed'i cezalandırmaktan çok, ona 'Bunu bir daha yapma' uyarısı yapılmaısydı. Kendisine açık çek verilmedi .Muhammed bin Selman aslında uyarıldı" diye konuştu.
'Bu cinayet Erdoğan için bir uyarı atışıydı'
Jonathan Rugman, bu cinayetin özellikle İstanbul'da yaşayan çok sayıda Suudi ve diğer Arap ülkelerden muhaliflere bir gözdağı vermek amacı taşıdığını ifade etti.
Rugman, "Bu, Cumhurbaşkanı Erdoğan için kasten yapılmış bir uyarı ateşiydi ve aynı zamanda Kaşıkçı'yı şahsen tanıdığı için aslında çok kişisel bir hakaret bu. Bu olay Türkiye topraklarında oldu ve gayet anlaşılabilir bir şekilde Erdoğan bunu kişisel aldı" dedi.
Bunun "bir fırsat cinayeti" olduğunu aktaran Rugman, Suudilerin ellerine fırsat geçtiğinde bunu kullanmaktan çekinmeyip cinayet planını hayata geçirdiklerini de sözlerine ekledi.
Ankara'da Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Türk bir yetkili ile görüştüğünü aktaran Rugman, Türkiye'nin Suudi Arabistan ve özellikle de Kral Selman'ı doğrudan suçlamamak için basını bir aracı olarak kullanma stratejisi güttüğünü ifade etti.
Rugman, Türkiye'nin özellikle New York Times ve Washington Post gibi yayınlara da bilgi sızdırarak ABD Başkanı Donald Trump'ı Veliaht Prens Muhammed bin Selman üzerinde baskı kurmaya zorlamak istediğini belirterek, "Ancak bu strateji işe yaramadı. Türkiye-Suudi Arabistan ilişkileri hala kötü, Türkiye-ABD ilişkileri de çok kötü. Cemal Kaşıkçı'nın ölümüyle gelişen olaylar, Türkiye ile ABD arasında ilişkilerin düzelmesi için beklenen aksine köprü görevi görmedi" dedi.
Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştir