İstanbul Cinayet Bürosu’nda dedektif olarak çeşitli rütbelerde görev yapan ve John Jay College of Criminal Justice’de “Suç Araştırmaları ve Teknolojileri" üzerine yüksek lisansını tamamlayan Mesut Demirbilek, Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetini yorumladı. Demirbilek, "Denize atılmışsa oldukça zor, çünkü parçalanmış cesedin parçalarının ne zaman karaya vuracağı veya balıklar tarafından yenip yenmediğini bilemezsiniz" dedi.
Hürriyet'ten İpek Özbey'e konuşan Demirbilek'in açıklamalarından bir kısım şöyle:
Ceset nerede olabilir, deneyimli bir polis olarak bize neler söyleyebilirsiniz? Nerelere bakmak gerekir?
Polisin ceset arama çalışmaları yoğun bir şekilde devam ediyordur. Şu ana kadar elde edilen bilgiler ışığında hukuki deyimle de söyleyecek olursak ‘hayatın olağan akışının’ aksine olan durumları göz önüne aldığımızda cesetle ilgili her türlü biyolojik izi konsoloslukta, konsolosun rezidansında, kullandıkları tüm araçlarda ve hatta şüphelilerin gittiği başka yerler varsa oralarda da aramak lazım… Cesedin kendisininse bu yerlerin dışında; orman, kırsal alan, geniş çöplükler, deniz, göl gibi yerlerde aranabileceğini düşünüyorum… Tabii ki pratikte elinizde lokasyon bilgisi yoksa bunu yapabilmek hiç de kolay değildir. İstanbul içi ormanlık veya kırsal alanlar ya da yakın çevresindeki yerlerde olabilir… Yurt dışına çıkarıldığını veya yakıldığını düşünmüyorum…
Yalova ve Belgrad Ormanı’nda arandığı yönünde bilgiler geliyor. Orada olduğuna ilişkin kuşku nasıl oluşmuştur sizce?
Ya Suudi hükümeti artık bunu yetkililere iletmiştir ya da polisin ve istihbaratın ulaştığı bazı bilgilerden yola çıkarak yer tahminleri yapılmıştır. Bu tarz olaylarda katiller bir an önce cesetten kurtulmak için kırsal veya ormanlık alanda gömmeyi ya da denize atmayı tercih ederler. Sanki burada da böyle bir şey olmuş gibi geliyor bana…
Denize atıldıysa veya konsolosluk bahçesinde gömüldüyse yine de bulunabilir mi?
Konsolosluğun bahçesine ya da rezidansa gömülmüş olsaydı kadavra köpekleri tarafından bulunurdu. Denize atılmışsa oldukça zor, çünkü parçalanmış cesedin parçalarının ne zaman karaya vuracağı veya balıklar tarafından yenip yenmediğini bilemezsiniz. Ancak bütün ceset atıldığı takdirde su yüzüne bir iki gün içinde çıkardı ve bir yerlerde bulunma ihtimali olabilirdi.
Kimyasal bir işleme tabii tutularak yol edilmesi mümkün mü?
İhtimallerden biri olabilirdi ama bu kimyasalları bulmak ve üstelik yeteri kadar bulmak öyle kolay değildir. Bu senaryoda kısa bir sürede gerçekleşmiş olma ihtimalini ele alıyoruz. Bu nedenle pek ihtimal vermiyorum. Tabii ki geçmişte bu yöntemi kullanmış terör örgütleri, mafya grupları hatta bireysel katiller olmuştur ama sayıları çok azdır.
Kadavranın parçalara ayrılmasından bahsediliyor. Polisiye olarak anlamı ne?
Henüz ceset bulunmadığı için net bir şey söyleyemem ama eğer böyle bir durum olduysa, söylediği şey mealen şudur: ‘Aslında biz onu sorgulayıp buradan götürecektik ya da bir şey yapmaya zorlayacaktık ama bazı şeyler yanlış gitti ve elimizde kaldı… Şimdi bizim bundan kurtulmamız lazım… Nasıl yapabiliriz? Parçalayalım, yok edelim ve bundan bir an önce kurtulalım…’ Özellikle beklenmeyen ve bir anda gelişen cinayet olaylarında zaman zaman karşılaşılan bir durumdur. Katil veya katiller bir an önce cesetten kurtulmak ister ve ilk olarak eğer ortam uygunsa parçalayarak bir yerlere atar, gömer veya yakar.
Cinayetin bir senaryosunu yazsanız nasıl kurgulardınız?
Gerçek motivasyonunu bilemem ama Cemal Kaşıkçı olayının konusu; ‘artık avucumuza düştün, nasıl olsa burası toprağımız, kimse bize karışamaz. Arabistan’da ne yapıyorsak burada da bunu yapma hakkımız var’ diyen, vicdanını ve bilincini teslim etmiş, kendini profesyonel ve sınırsız yetkili kişiler olarak tanımlayan bazı devlet görevlilerinin yaptığı bir vahşet ve bunu da ellerine yüzlerine bulaştırmışlardır. Buraya getirdikleri ekibin içinde adli tıp uzmanı olması bile konuyu nasıl yönetemediklerini gösteren bir durumdur. Size şunu açık bir şekilde iddia ederek söyleyeyim: Bu konu aynı şekilde ve aynı şartlarda İstanbul’daki herhangi bir evde veya işyerinde meydana gelseydi ve bütün şartlar da aynı olsaydı savcılık, cinayet bürosu ve olay yeri inceleme ekiplerinin çözmesi ve sorumlularını yakalaması 3-4 günü almazdı. Burada oyunbozan olayın konsoloslukta meydana gelmesi, muhatap olunan kişilerin diplomatik dokunulmazlık gibi kısıtlamaları olmasıdır. Olaya adi bir cinayet ya da kayıp davası gibi bakmak mümkün olmuyor. Benim kişisel kanaatim bu olayın büyük bir kısmının soruşturma birimlerince netleştirildiği ve artık son aşaması olan cesedin bulunması sürecinde olduğudur. Bu hafta daha net açıklamaları resmi makamlar yapacaktır diye düşünüyorum. Suudilerin dürüstlükten ve samimiyetten uzak bu saçma açıklaması bir itiraf değil, Türk devletine ve evrensel hukuka karşı büyük bir saygısızlıktır. Konuyu üçüncü sayfa polisiye haber düzeyine getirmeye çalışmaktadırlar. “Kendi toprağımızda öldürdük, Türkiye’nin toprağına gömdük” deseler daha dürüst bir itiraf olurdu. Cemal Kaşıkçının cesedinin vücut bütünlüğü olduğunu sanmıyorum. Hatta Suudiler ceset konusunu Vahabilik inancına dayandırmaya çalışıp cesedin yerini söylemeyerek yapılan vahşeti gizlemeye çalışabilirler. “Kraldan çok kralcı” olmak diye bir tabir vardır. Bu tabir tam da buraya oturuyor bana göre, bu nedenle buna “Kraldan çok kralcıların cinayeti” diyorum.
Söyleşinin tamamını okumak için tıklayın.