Kültür-Sanat

Cevdet Erek’in kişisel sergisi Bergama Stereotip, 27 Şubat'ta kapılarını açıyor

19 Şubat 2020 15:28

Sanatçı Cevdet Erek’in Arter’deki galeri mekânına özel olarak tasarladığı sesli bir mimari yerleştirmeden oluşan Bergama Stereotip başlıklı kişisel sergisi,  27 Şubat’tan itibaren Galeri 1’de  ziyarete açık olacak

Bergama Stereotip; sanatçının Almanya’nın Bochum şehrindeki Turbinenhalle’de Ruhrtriennale kapsamında ilk kez 2019 yılında sergilediği, ardından Berlin’deki Hamburger Bahnhof Müzesi’nin tarihi binasında gösterilen Bergama Stereo başlıklı yapıtının devamı ve bir varyasyonu niteliğindeki bir yerleştirmeden oluşuyor. Küratörlüğünü Selen Ansen’in üstlendiği sergi, hareket noktası olarak aldığı Büyük Bergama Sunağı’nın mimarisini ve serüvenini yeniden yorumluyor.

Zeus Sunağı olarak da bilinen Helenistik dönem yapısı Büyük Bergama Sunağı, Pergamon Krallığı’nın Galatlara karşı kazandığı savaşın ardından M.Ö. 2. yüzyılda inşa edildiği ve içinde kurban törenlerinin gerçekleştirildiği düşünülen bir açık hava anıtıdır. İzmir’in Bergama ilçesinin merkezindeki antik kent Pergamon’da 19. yüzyılda yürütülen arkeolojik kazılarla bulunan anıtı çevreleyen Büyük Friz üzerinde, yeraltı devleri Gigantlar ile gökyüzündeki Olimpos tanrıları arasındaki savaşın tasvirleri yer alır. 20. yüzyılın başında Büyük Sunak’ın kalıntıları Osmanlı İmparatorluğu’ndan, yeni kurulan Alman İmparatorluğu’nun başkenti Berlin’e taşınarak, sunak için özel olarak inşa edilmiş bir müze olan Pergamonmuseum’da sergilenmeye başlandı. Kalıntıların bu tarihsel yolculuğu süregiden tartışmaların konusu oldu.

Bergama Stereo’nun bir bölümünü içinde barındıran Bergama Stereotip, hem Büyük Bergama Sunağı’nın hem de yapıtın önceki versiyonunun mirasına işaret eden bir kalıntı işlevi üstleniyor. Cevdet Erek’in yapıtı, beyaz mermer kullanılarak inşa edilmiş antik sunağın yapısını soyutlayarak hoparlörler ve hoparlör kasaları da içeren bir ahşap konstrüksiyona dönüştürüyor; Gigantlar ile tanrılar arasındaki savaştan sahnelerin betimlendiği Büyük Friz’i, sergi mekânına farklı sesler yayan bir hoparlör frizi olarak yeniden yorumluyor. Bergama Stereotip, işitsel simetriye vurgu yapan “stereo” kelimesinin yerine, tekrar ve kalıplaşma düşüncesine işaret eden “stereotip” kavramına odaklanıyor. Yapıtın İstanbul’da aldığı Bergama Stereotip ismi, bir önceki versiyonun başlığını devam ettirip aynı zamanda ondan farklılaşarak eseri çevreleyen yorum katmanlarını yansıtıyor.

Bergama Stereotip, Bergama Stereo’da da olduğu gibi, sesi, mimariyi ve tarihselliği merkezine alıyor. Büyük Bergama Sunağı’nda görsel unsurların üstlendiği işlevi, Erek’in bu yapıtında sesli/işitsel unsurlar yerine getiriyor. Sesin yolculuğu, aynı zamanda sunağın tarihsel serüvenini açığa çıkarıyor. Bir sesi değiştirerek, gecikmeyle geri gönderen ve sesin kaynağından uzak bir yerde duyulmasına dayanan “yankı” fenomeninde olduğu gibi, sesin Bergama Stereotip’teki yolculuğu da zaman ve mekân olarak uzak olanın duyulabilmesine olanak tanıyor. Bergama Stereotip’te gezinen izleyicinin hareketleri sonucunda farklı kombinasyonlarla işitilen sesler, her tekrar eyleminin bir başkalaşmayı da içerdiğini, değişim ve yenilik imkânının tam da bu başkalaşmada yattığını hatırlatıyor. Bergama Stereotip, şimdinin geçmişe bakıp onu baştan ele aldığı, dinlenebilir, bakılabilir, üzerinde yürünebilir ve hatta ritimleriyle dansedilebilir bir yapıya dönüşüyor.