Gündem

Ceylan Ertem: Müjde Ar’ın hastasıyım

"Psikologlara para vermiyorum, çok kârlı!“

09 Ocak 2016 12:07

Şarkıcı ve söz yazarı Ceylan Ertem, en çok Müjde Ar’a benzemek istediğini söylerken “Hastasıyım” dedi. Ertem, yılda ortalama 80 konser verdiğini söylerken, sahnede deşarj olduğunu belirtti ve “Yani psikologlara para vermiyorum, çok kârlı! “ dedi.

Habertürk’ten Ece Uluslum’a konuşan Ertem’in açıklamaları şöyle:

Albüm epey beğenildi, listelere girdi. Yorumlar nasıl?

Genelde olumlu, ne yapsam beğenmeyenleri saymıyorum. Üstelik bu cover albüm, çok riskli bir iş.

Cover demek, deplasman demek. Tedirgin oldunuz mu yeniden yorumlarken?

Konserlerde çok fazla cover söylemiyorum sadece insanlar isteyince. Ardından birden popüler oluyor. Oysa 4 albüm yaptım, orijinal şarkılar yazdım. Deplasman gibi bakmıyorum çünkü Nilüfer ya da Müzzeyen Senar da kendi şarkılarını okumuyordu, yorumluyordu. Bu albümde de dinleyicinin samimiyeti yakaladığını düşünüyorum. Parçanın küpünü doldurabilmek önemli olan. Korkak hissetmedim şarkıları söylerken ama çok heyecanlıydım.

Bu albümü siz nasıl tanımlarsınız?

“Yuh” Ceylan’ın dinleyicilerine verdiği bir karışık kaset. Eskiden çok kaset doldururdum dostlarıma. Bütün paramı kasetlere yatırırdım. Abartmıyorum, annem üzerimi arardı! Bu da o zamanlardan kalma bir şey gibi geliyor bana. Bir de canlı çalıp kaydettik.

Parçaları siz seçtiniz değil mi?

Protest parçalar... İsyan olduğu aşikâr. Evet. O kadar dert var ki müziğin sorunlarından bile konuşamıyoruz. Dünyada savaş söz konusu keza ülkemizde de kadın cinayetleri artmış, gazeteciler hapse atılmış ya da müzisyenler susturulmaya çalışılıyorken böyle bir repertuvar seçtim. Kadın cinayetleri için Bergen’den bir şarkı aldık örneğin... Aslında 1.5 yıl önce kaydedildi. 

Sıkça soruluyor belki artık bir karara varmışsınızdır, bu albümde hangi tür baskın? Yine alternatif mi diyelim?

Hiç cevap veremiyorum bu soruya. Yaptığım müziği bir türe oturtamıyorum, sağlam müzik yazarları değerlendirsin istiyorum. Resmen türler arası geziyorum; caz, pop, deneysel, rock... Hayatımda tutarsız biriyim, müziğime de yansıyor.

Tam bir turne sanatçısısınız. Sahnelerde yaşıyorsunuz. Neler öğretti seçtiğiniz kariyer size?

Yılda ortalama 80 konser veriyoruz. Bu da ayda ortalama 500 kişinin seni dinlerken gözlerinin içine baktığı anlamına geliyor. Bazen çok ağır geliyor bazen de hafif. Memleketinizi de tanımış oluyorsunuz turneler sahnesinde. Bunlar da ilham olarak bana geri dönüyor. Kadın dinleyicim çok fazla, onlarla da özel bir bağım var. Bir de ben sahnede deşarj oluyorum. Yani psikologlara para vermiyorum, çok kârlı! (Gülüyor.)

Yorucu olmuyor mu turne?

Oluyor. Uçağa binemiyorum her yere arabayla gidiyorum. Hollanda’ya bile karayoluyla gitmiştim. Çok yoruyor. Bir de çoğu canlı müzik mekânlarının, müzik yapmaya uygun olmaması var. 2.5 saat süren sound check’ler yapıyoruz. Gerçi sahneye çıktığımda müzisyen enayiliğine kapılıp “Hiç yorulmadım, süperim” diyorum. Sonra “Ah Allah’ım bu sadece sahnenin yalanıymış” diyerek yığılıyorum.

Sırada ne var? Albüm geliyor mu?

Başladım kaynamalara. Bir iki fikrim var ama henüz meseleyi Sony’ye açmadım. Bir plak ya da DVD hayalim var, tüm albümlerden seçki, fakat hepsi canlı kaydedilecek. Yeni albüm yeni 10 parçalık... (Elimi tutuyor.) Ay şu an bunları atıyorum, 1 yıl sonra “Neden olmadı?” diye karşıma çıkma! (Gülüyor.) 

Toplumsal sorunlardan söz ediyorsunuz sürekli, özellikle de sosyal medyada. Bu kadar taşın altına el koymak ağır bir yük sırtlanmak değil mi?

Aslında susmaya çalışıyorum ama sesimi çıkarmadan duramıyorum. “Amansız Gücenik” kayıtlarında sosyal medyadan uzak kaldım ve kendimi iyi hissediyordum. Meğer Twitter’a göz atmadığımdanmış. Beni yoran konuşmak değil, kötü şeylerin olması. Genç dinleyicilerimiz belki her şeyi bilmiyor, sanatçılar olarak biz bahsediyoruz. En nihayetinde bana da birileri öğretmişti; Kavaklar, Ünzile ya da Son Bakış şarkıları... “Müzisyenlerin böyle bir sorumluluğu vardır” diyemem ama ben elimden geleni yapıyorum.

Ceylan Ertem denince benim aklıma şu tanım gelir: Sahnede devleşen, toplumsal olaylar karşısında anaç ve evinde bir kız çocuğu. Tahminim nasıl?

Şu an seninle nasılsam evde de öyleyim, yani evet diyebilirim. Bir yanımın anaç ve hamarat olduğunu kabul ediyorum. Misafir seviyorum, onlar daha yoldayken “Aman Allah’ım nasıl misafir etsem” diye tutuşuyorum. Sahnedeki halim biraz farklı, videolarda görünce ben de şaşırıyorum. (Gülüyor.)

İnsanlar sizi Frida Kahlo, Yıldız Tilbe ya da Sezen Aksu’ya benzetiyor ama siz geçenlerde Heidi’ye benzediğinizi ilan ettiniz. Zor bir hayatım vardı ama özünde iyimserdim ve öyleyim. Özellikle çocukken çok hastalıklar yaşadım. Yine de Heidi gibi mutlu ve her şeye delice gülen bir kadınım. Üzüm üzüme baka baka kararır da diyebilirsiniz. Frida dışında diğerleriyle vakit geçiriyorum ve onlara benzemeye başladım. Kimi çok sevsem ona benziyorum galiba.

Kime benzemek isterdiniz?

Müjde Ar! (Gülüyor.) Hastayım...


Söyleşinin tamamını okumak için tıklayın