CHP Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan, İstanbul Milletvekili Özgür Karabat ve CHP Artvin İl Başkanı Ahmet Biber Ardanuç'ta HES yapılması planlanan ancak Danıştay kararı beklenmeksizin şirket tarafından ağaç kesimine başlanan bölgeye gelerek bilgi aldı. CHP İstanbul Milletvekili Özgür Karabat, "Bu sözleşmeleri imzalayan HES şirketleri suyun başının da sahibi oluyor. Yani suyun başını da tutuyor bu da kabul edilebilir bir şey değil. Bunu kabul edemeyiz" dedi.
CHP YDK Başkanı, Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan, İstanbul Milletvekili Özgür Karabat ve CHP Artvin İl Başkanı Ahmet Biber, “Sorunları biliyoruz, çözeceğiz" çalışması kapsamında Ardanuç ilçesi Tepedüzü köyü Çayağzı mahallesine gelerek bölgede yapılması planlanan hidroelektrik santral (HES)’in yapılması planlanan bölgeyi gezerek bilgi aldı.
"Hukuk mücadelemizi Danıştay'a taşıdık"
Tepedüzü Köyü Muhtarı Elyesse Uygun şunları söyledi:
"Burası santral sahası, bundan yaklaşık 3 kilometre yukarıda regülatör sahası var. Regülatör yaklaşık beş altı metreden suyu kaldırıp bu kayadan akıtmak böyle bir proje bizim hiçbir zaman kabul etmediğimiz. Bunun ÇED'iyle ilk 2014 yılında karşılaştık. 2014 yılından, 2013 yılı sonu itibariyle askıya çıktı ve 2014 yılında davaya başladık. 2014 yılından itibaren bu dava ardışık dosya olarak devam ediyor. Birinci dosyanın ÇED'ini iptal ettirdik, ikinci dosyanın ÇED'ini iptal ettirdik ama ÇED’lerin çok kolay alındığını size söylemem yersiz olacak. Çabuk bir ÇED alıp arkadan dolanıyorlar. Şimdi üçüncü ÇED'e gelindiğinde aynı yer, aynı mahkeme, aynı keşif ve yaklaşık iki şeyde keşif heyetindeki bilirkişilerden ikisi hiç değişmedi aynı kişilerdi buna rağmen, geçen keşif döneminde köylüler lehine rapor yazıp ÇED'ini iptal eden mahkeme üçüncü dosyada da şirketin lehine karar verdi. Bu işler burada yapılabilir.
"12-13 köy direkt etkilenecek"
Biz de konuyu Rize Bölge İdare Mahkemesine taşıdık. Şimdi şirket bu birinci ve ikinci dosyalarda muradına eremedikleri şeyini üçüncü dosyada kendi lehine karar verildiği içinde Danıştay kararını beklemeksizin burada bir işlem uygulamaya çalıştı. Köylüler buna karşıdır, bizde zaten karşıyız eğer burada bu işlem yapılırsa, ki dileğimiz, muradımız, inancımız o dur ki yapılmasın, sadece burası değil burada gelip bütün hakimler konunun diğer ilgilileri bir kayanın içinde zararsız gibi addediyorlar. Öyle değil çünkü burada sekiz köy, yukarıda dört köy burada üç köy toplamda 12- 13 köy direkt etkilenecek pozisyonda çünkü sulamalarını buradan yapıyor. Bu mahalle sadece sebze ve meyvecilikten geçinen mahalledir aynı zamanda benim köyümün mahallesi şurada sulama kanalı toptan iptal olacak. Şu anda 2022 yılı itibariyle üç ay önce Rize İdare Bölge Mahkemesinin kararını alan şirket burada işlem yapmaya çalışıyor, biz de elimizden geldiği kadar bu işlemin yapılmaması için mücadele ediyoruz. Bütün bulduğumuz yetkiliye, siyasiye herkese derdimizi anlatmaya çalışıyoruz. Yani bu konunun durdurulması için tasarruflarını emeklerini bundan yana kullanmalarını talep ediyoruz efendim hepsi bu."
"Bunun başka bir tarafı eşkıyalıktır"
CHP İstanbul Milletvekili Özgür Karabat ise şunları söyledi:
"HES yapılmayla karşı karşıyayız köylüler hukuk mücadelesi devam ediyor. Henüz tamamlanmamış bir süreçten bahsediyoruz. Hukuki süreç tamamlanmadan HES yapan şirketler, diğer bütün örneklerde olduğu gibi fiili durum yaratıyor, fiili durumun diğer tarafı eşkıyalıktır. Bunu yaratarak köylülerin emeğine, köylülerin sebzecilik üretimine, köylülerin hayvancılığına her şeyine engel olmaya çalışıyorlar. Evet köylüler bunu istemiyor 12 köy etkileniyor üstelik şöyle bir durum da var; Bundan önce üç tane mahkemelerce iptal edilmiş yani hukuki süreç tamamlandığında mahkemeler buradaki vatandaşları, yurttaşları haklı bulmuş. Dolayısıyla şu da mümkündür ki bir mahkeme sürecinde burası da iptal edilecek. Hal böyleyken şirketin burada ısrar etmesi fiili durum yaratması çok kabul edilebilir bir şey değil. Onun ötesinde zaten bu HES santralleri Çoruh’ta, özellikle Kelkit vadisinde çok ciddi çevre problemleri yaratıyor. Başlangıçta bu problemler gözükmüyor ama zaman uzadıkça yeraltı su kaynaklarının daha aşağıya inmesi yukarlarda suların azalması, yükseklerde yaylaların su kaybetmesi bizi bir dizi büyük çevre problemleriyle kuraklık problemleriyle bizi baş başa bırakıyor. Peki bunun karşılığında büyük enerji üretimi mi oluyor o da başka bir muamma çünkü bunlar çok küçük santraller Türkiye’deki enerji üretiminde çok az bir parçası yani öyle kayda alınmayacak derecede enerji üretiyorlar bu santraller. Ve bu sözleşmeler imzalanıyor ki bu sözleşmeleri imzalayan HES şirketleri suyun başının da sahibi oluyor. Yani suyun başını da tutuyor bu da kabul edilebilir bir şey değil. Bunu kabul edemeyiz, her yanından kabul edilmez bir şey, çevre açısından kabul edilemez bir şey, buradaki köylülerin hukuki hakları olarak da kabul edilemez şey."