Gündem

CHP’li Toprak: Seçmeni ahiretle tehdit edenlerin önce millete hesap vermesi gerekiyor

25 Eylül 2022 11:44

CHP Genel Başkan Koordinatör Başdanışmanı Erdoğan Toprak, AK Parti iktidarı, şimdi seçimde kendilerine oy vermeyenlerin öteki dünyada hesap vereceklerini, ahiretlerinin yanacağını öne sürüp tehdit ediyor. Seçmeni ahiretle tehdit edenlerin önce millete hesap vermesi gerekiyor” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Hiçbir lider attığı adımdan sonra 'Ben yanlış yaptım' demez’ sözleri, demokrat ve akılcı olmayan, ortak akıl ve istişareyi dışlayan sakat bir siyasi zihniyetin dışa vurulmasıdır. Ülkenin içine sürüklendiği siyasi-ekonomik-diplomatik felaketin, hukuksuzlukların, toplumu ayrıştırma politikasının bilinçli şekilde sürdürüldüğünün itirafıdır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yanlış yapmış olsa bile geri adım atmamayı, yanlış yaptığını kabullenmemeyi liderlik sanıyor. Oysa en büyük yanlışı ve yanılgısı bu. Türkiye ekonomisinin, hukuk devletinin ve dış politikanın, kendisini ‘lider ve ekonomist’ ilan ederek yaptığı yanlışlar öncesindeki haliyle şimdiki halini bile kıyasladığımızda, ortada bir lider olmadığı anlaşılıyor.

"Seçmeni ahiretle tehdit edenlerin, önce millete hesap vermesi gerekiyor"

Yıllarca başörtüsü üzerinden istismar ve siyasi mağduriyet politikası izleyen AK Parti iktidarı, şimdi seçimde kendilerine oy vermeyenlerin öteki dünyada hesap vereceklerini, ahiretlerinin yanacağını öne sürüp tehdit ediyor. Seçmenlerin dini duygularını siyasi amaçla kullanıyor. Seçmeni ahiretle tehdit edenlerin, önce millete hesap vermesi gerekiyor.

Seçmenin hür iradesini yok sayan Cumhurbaşkanı ve iktidar sözcüleri, önce, 20 yıllık icraatlarının, yolsuzluk, rüşvet ve usulsüzlüklerin, adaletsizliklerin hesabını versin. Bunun için öbür dünyayı beklemelerine gerek yok. Millet iradesinin temsil edildiği TBMM’de, siyasi baskılardan arınmış yargı önünde hesap vermekten kaçmasınlar.

Borsa İstanbul’da siyasi gücü de arkasına aldığı anlaşılan tarihi vurgunda iktidarın suskunluğu dikkat çekiyor. Borsa tarihinin bu en büyük vurgunu, iktidardaki ahlaki ve kurumsal çöküşü, çürüme ve kokuşmayı gözler önüne serdi. Ağır görev ihmali yapan SPK, BİST, DDK, BDDK ve TBB’nin tüm kadrolarının ağırlıkla Saray’a yakın isimler olması, vurgunun bir başka dikkat çekici boyutudur. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan bu doğrultuda adım atmadıkça, DDK, SPK, BDDK’ya soruşturma talimatı vermedikçe ve suç duyurularını işleme koymayan savcılar harekete geçmedikçe bu borsa operasyonunun lekesi iktidarın üzerinde kalacaktır. İktidarımızda, reklam yüzü Hazine ve Maliye Bakanı olan bu soygun tüm boyutlarıyla araştırılacak, tüm sorumlulardan yargı önünde hesap sorulacaktır.

Ocak-temmuz döneminde 14,5 milyar TL tutarındaki bin 507 yeni yatırımın teşvik belgesi, yatırımcı yatırımdan vazgeçtiği için iptal edildi. Sanayi üretiminde sert düşüşler yaşanırken yeni yatırımların peş peşe iptal edilmesi, Türkiye’nin ağır bir üretimsizlik, yatırımsızlık ve işsizlik sürecine girdiğini gösteriyor.

Türkiye ekonomisinin yeni yatırım, üretim ve istihdam gereksinmesi had safhada iken teşvik belgesi alarak çok ciddi avantajlar sağlanan yatırımlardan vazgeçilmesi, iktidarın sanayiciyi, yatırımcıyı ve imalatçıyı da yeni yatırım isteğinden soğuttuğunu gösteriyor. Önümüzdeki aylarda vazgeçilen yatırımlar nedeniyle teşvik belgesi iptallerinin daha da arttığına tanık olacağımızı, ülke ekonomisinin çok ağır bir daralma, durgunluk ve işsizlik artışıyla karşı karşıya kalacağını öngörmekteyim.

"Türkiye, gıda enflasyonunda dünyada ilk beş ülke arasına girdi"

Türkiye, gıda enflasyonunda dünyada ilk beş ülke arasına girdi. 20 yıldır uygulanan tarım ve hayvancılığı bitirme politikalarına rağmen hâlâ tarımsal üretimde dünyadaki ilk 10 ülkeden birisi olan Türkiye’nin gıda enflasyonunda zirveye yerleşmesi, tamamıyla iktidarın bilerek ve isteyerek uyguladığı yanlış, basiretsiz ve öngörüsüz ekonomi politikalarının sonucudur.

Gıda enflasyonunda Türkiye’nin dünya beşincisi olmasının arkasındaki yegâne etken, iktidarın faizi indirime ısrarının yol açtığı kur artışları ve bundan tetiklenen maliyet artışlarıyla TL’deki hızlı değer kayıplarının zirveye çıkarttığı enflasyon. Kur artışlarını dizginlemek için yürürlüğe konulan Kur Korumalı Mevduat (KKM) hesaplarına beş ayda Hazine’den 75,6 milyar TL kur farkı ödenirken Merkez Bankası’nın dövizden KKM’ye dönen hesap sahiplerine asgari Hazine kadar kur farkı ödediği göz önünde tutulduğunda KKM maliyeti 150 milyar TL’yi aşıyor.

Bir yılda politika faizi yüzde 19’dan 7 puan indimle 12’ye çekilirken faizin sebep olduğu iddia edilen enflasyon, yüzde 19,59’dan 80,21’e yükseldi. Liralaşma ve TL’yi güçlendirme iddiasıyla başlatılan faiz indirimleri, TL’de yüzde 58 değer kaybına ve dolar/TL kurunun 8,44’ten 18,40 liraya yükselmesine neden oldu.

Adını ne koyarlarsa koysunlar, gelinen aşamadaki gerçek, kendisini ‘ekonomist’ ilan edenlerin söylediğinin aksine ortada model diye bir şey olmadığı gibi, derme-çatma, günübirlik kararlarla ilan edilen hemen tüm hedefler başarısızlıkla sonuçlandı.

TOKİ açıklaması

Açıklanan 500 bin konutluk sosyal konut projesine başvuru sayısı 4 milyonu aştı, başvuranlardan 2 milyar TL toplandı. TOKİ, 2019’dan bu yana evini alamayanlara ortalama en erken konut teslim süresinin 36 ay olduğunu söylüyor. İktidar, 24 ayda 250 bin konut vaat ediyor. 

İktidarın ödemesi imkansız peşinat ve taksitlerle ilan ettiği kampanya, bu haliyle bir sosyal konut projesi olmaktan çok uzak. Buna rağmen iki haftada 4 milyon kişinin başvuru yapması, barınma ve kira sorununun ne kadar büyük bir sosyal soruna dönüştüğünü ortaya koyuyor. Tıpkı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 3 kişilik işe 23 bin kişinin başvurduğunu görmezlikten gelerek ‘İşsizlik yok, çalışmak isteyene iş çok’ sözleriyle sergilediği gerçeklikten kopma hali, sosyal konut projesinde de kendisini gösteriyor.

Avrupa ülkeleri, vatandaşlarının ve sanayi-ticaret işletmelerinin enerji faturalarını hafifletmek, destek vermek için peş peşe adımlar atıyor. Türkiye’de ise durum içler acısı. İktidar, yaklaşan kış öncesinde elektrik ve doğal gaza yüklü zamlar yaparak halka ve sanayiciye ‘ne halin varsa gör’ diyor.

İktidarı enerji faturalarını sübvanse etmek için bütçeden öncelikli kaynak ayırmaya, elektrik-doğal gaz fiyatlarını 1 Ekim 2022-1 Mayıs 2023 arasında sabitleyerek oluşacak fiyat farklarını bütçeden karşılamaya ve ülkede enerji fiyatlarında istikrar ve maliyet düşüşü için özelleştirilen elektrik ve doğal gaz dağıtımını kamulaştırmaya çağırıyorum.

"Ukrayna, ‘Rusya topraklarına saldıran ülke’ konumuna gelecek"

Putin'in ‘kısmi seferberlik’ ilanı ve Doğu Ukrayna’da Rus ordusunun kontrolündeki dört bölgede Rusya’ya katılmak için referandum kararı alınması, kuzeyimizdeki savaşın yeni aşamaya geçeceğini gösteriyor. Referandumda Rusya’ya katılma kararı çıkarsa Rusya, bu bölgeleri ilhak ve Rus toprağı ilan edecek. Ukrayna, ‘Rusya topraklarına saldıran ülke’ konumuna gelecek.

Kısmi seferberlik ilanı, Ukrayna-Rusya arasındaki savaşın tahmin edilenden daha uzun, şiddetli geçeceğini gösteriyor ve nükleer silah kullanılması ihtimalini artıyor. Tüm bu gelişmeler, Türkiye’nin izlediği tarafsızlık ve denge politikasını zora sokabilir. NATO, Türkiye’yi bağlayan kararlar alabilir. ABD ve batılı ülkelerin Rusya’ya karşı tavır alma baskılarını artırabilir. Bugüne kadar ABD ve AB yaptırımlarına katılmayan Türkiye, her iki ülke arasında denge politikası izledi. Son imzalanan tahıl koridoru anlaşması bu açıdan çok önemli bir aşamaydı.

Rusya’nın Ukrayna savaşıyla meşgul olması ve askeri gücünü ağırlıkla buraya kaydırması, Kafkasya’da bu boşluğu doldurma amaçlı ABD girişimlerine zemin hazırladı. Rusya, Ermenistan’ın askeri destek talebini çatışmaların Ermenistan toprağında olmadığı gerekçesiyle geri çevirdi.

Ukrayna-Rusya savaşı devam ederken Kafkasya’da Azerbaycan-Ermenistan arasındaki ateşkesin bozulması, çatışmaların yeniden alevlenmesi karşısında Rusya, ağırlığını koyabilecek durumda değil ve ABD bunu fırsat olarak görüyor. Kafkaslarda Rus etkinliğini kırıp Amerikan etkinliğini oluşturabilmek için harekete geçmiş görünüyor. Azerbaycan ile doğal gaz anlaşmasını iki katına çıkartan AB, Ermenistan’a doğrudan destek sağlayacak ve Azerbaycan’ı karşısına alabilecek konumda değil. Önümüzdeki günler gerek Türkiye-Rusya gerekse Türkiye-ABD ve AB ilişkileri açısından Kafkasya’da kritik gelişmelere aday görünüyor.” (ANKA)