16 Nisan 2023 14:30
CHP Genel Başkan Başdanışmanı Erdoğan Toprak, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı seçim beyannamesini, “21 yıldır tutulmayan sözlerle dolu bu seçim beyannamesi, iktidarın halkı kandırmak için son çırpınışının ve siyasi iflasının belgesidir” diye değerlendirdi. Toprak, Türkiye’de boş araziler varken Tarım ve Orman Bakanlığı’nın özel sektörü 12 ülkede yatırım yapmaya çağırdığını hatırlatarak, “Ülkemizde milyonlarca hektar tarım arazisi, üreticiye destek ve kaynak sağlanmadığı için boş dururken özel sektörü yurt dışına sermaye aktarıp tarım ve hayvancılık yatırımı yapmaya çağırmak, akıl tutulmasıdır” dedi.
CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak, haftalık değerlendirme raporunu bugün yayımladı. Toprak, raporunda şunları kaydetti:
“Türkiye’de halkı kuru soğana erişemez noktaya getiren iktidar, özel sektörü, ‘kardeş ve gönüldaş’ olarak adlandırılan 12 ülkede tarım ve hayvancılık yatırımı kampanyasına çağırıyor. Ülkemizde milyonlarca hektar tarım arazisi, üreticiye destek ve kaynak sağlanmadığı için boş dururken özel sektörü yurt dışına sermaye aktarıp tarım ve hayvancılık yatırımı yapmaya çağırmak, akıl tutulmasıdır.
Ülkemizde 3,5 milyon hektar tarım arazisi âtıl durumda. Ekilmeyen araziye el koyma yasası çıkarttılar. Oysa üreticiye gerekli destek, teşvik verilmediği için bu araziler ekilemiyor. Tarımsal ve hayvansal üretim geriliyor. Şekerden zeytinyağına, süt ürünlerinden beyaz et ve yumurtaya varana kadar çok sayıda özel sektör gıda sanayii şirketi, yüksek enflasyon, artan enerji, doğal gaz, lojistik maliyetleri, finansal sorunlar nedeniyle kelepir fiyatına yabancı sermayeye satılıyor. Başta Ziraat ve Halkbank olmak üzere kamu bankalarının kaynaklarının büyük bölümü; tarım, hayvancılık, besicilik, seracılık, gıda endüstrisi vb. yerine iktidara yakın müteahhitlere, medya şirketlerine aktarılıyor.
Özel sektör, üretici birlikleri ve kooperatifler için ülkenin üretim potansiyelini ikiye, üçe katlayacak projelere destek verilmesi, teşviklerin devreye sokulması, gıda yatırımlarının desteklenmesi yerine, yerli sermayedarların kardeş ve gönüldaş ülkelere, yurt dışına yatırıma yönlendirilmesi, kampanya başlatılması akıl tutulmasıdır.”
Toprak, AKP’nin seçim beyannamesini de eleştirerek, “İktidar, baştan sona yalan ve kopyadan oluşan seçim beyannamesinde, 21 yılda yapmadıklarını 5 yılda yapmayı vaat ediyor” dedi. Toprak, beyannameye eleştirilerini şöyle sürdürdü:
“Vaatlerin büyük kısmı, 2011 seçimindeki 2023-Yüzüncü Yıl vaatlerinin de gerisinde kaldı. 2023’te 2 trilyon dolar olacağını söyledikleri milli geliri şimdi 2028’de 1,5 trilyon dolara, 25 bin dolarlık kişi başı milli geliri ise 16 bin dolara düşürüyorlar.
Yüksek standartlı demokrasi, hukuk devleti, sivil anayasa, adalet ve yargı reformu, tam özgürlük vadeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu sözlerin de hiçbirini tutmadı. İki yıl önce açıklanan Adalet ve Yargı Reformu’nu hazırlayan Adalet Bakanı görevden affedildi, reform rafa kalktı. 21 yıldır ülke tarım ve hayvancılığını çökerten kendileri değilmiş gibi şimdi çıkıp tarımsal üretimi artırma, büyükbaş hayvan sayısını 19 milyona çıkartma, üreticiye destek sözü veriyorlar.
5 yılda ülkeyi, devleti her alanda çöküntüye sürükleyen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni ‘revize ve restore etme’ vaadi, tamamen algı yaratma amaçlıdır. Baştan sona kopyalama, güncellenen yalanlarla, 21 yıldır tutulmayan sözlerle dolu bu seçim beyannamesi, iktidarın halkı kandırmak için son çırpınışının ve siyasi iflasının belgesidir.”
Toprak’ın gündemdeki konulara ilişkin rapordaki değerlendirmeleri şöyle:
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni, halkın ve toplumun bakış açısıyla otokrat ‘tek adam’ rejimini Türkiye’ye dayatanların, planladıkları siyasi mühendislikte öngöremedikleri yegâne unsur, siyasal uzlaşma kültürünün mecburi hale gelmesi oldu. Gelinen noktada, ülkedeki siyasi-ekonomik-kurumsal çöküşün durdurulması gerçek anlamda beka sorununa dönüştü.
Tek adam iradesiyle hızlı kararlar alıp ülkeyi kuralsız, denetimsiz, Anayasa ve yasaları hiçe sayarak yönetmek üzere kurgulayıp tasarladıkları ‘otokrat rejim gömleği’, hiçbir zaman öngöremedikleri ‘demokrasi, özgürlük, toplumsal barış, kardeşlik, huzur, insanca yaşam umuduna özlem’ duvarına çarptı. Ülkeye giydirdikleri bu kara gömlek, ortak liderlik ve ortak akıl iradesi, tarihsel siyasi uzlaşı özverisi ve milletin meclisinde ‘çok sesli-çok partili-çok renkli temsiliyet’ ile yırtılıp atılacaktır.
Seçim kampanyasında devletin olanaklarını ve kaynaklarını sonuna kadar kullanacağı anlaşılan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şatafatlı açılışlar, temel atmalarla algı yaratmaya çalışıyor. TOGG’un ürettiği otomobili siyasallaştırarak kişiselleştiren iktidar, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na ait TCG Anadolu Savaş Gemisi’nin teslim törenini de Cumhur İttifakı partilerinin liderleriyle seçim malzemesine dönüştürdü.
Atanmış bakanlar hem milletvekili adayı hem de görevlerini sürdürüyor. Bakanlık unvanlarını, imkanlarını, uçaklarını, onlarca konvoylu makam araçlarını, devletin parasını kullanıyor.
Siyasi propaganda amaçlı bu törenlere harcanan milyonlar, AKP’nin seçim parasından mı, devletten mi karşılanıyor? Demokratik rekabet yerine iktidar ve devlet olanaklarıyla kampanya yürüten, halka ait paraları kullanan iktidar ittifakı, deprem bölgesinde afetzedeler çadır, konteyner, sıcak aş beklerken kamu kaynaklarını şatafatlı törenlerde ittifak liderleriyle ortaklaşa harcamanın hesabını sandıkta millete verecektir.
Cari işlemler açığındaki olağanüstü artış, şubat itibarıyla yıllık 55,4 milyar dolara ulaşarak son 10 yılın en yüksek düzeyine yükseldi. Merkez Bankası (MB) tarafından 10 milyar dolara revize edilen ocak ayı cari açık tutarı sonrasında, bu yılın ilk iki ayındaki cari açık tutarı 18 milyar doları aştı. İhracattaki yavaşlama ve döviz gelirlerinin azalmasıyla cari açık büyük ölçüde MB rezervlerinden finanse edilince, şubatta rezervlerde 4,7 milyar dolar düşüş yaşandı.
İktidarın ekonomik modeli, lirayı zayıf tutup ihracat artışıyla cari fazla yaratmak üzerine kuruluydu. Başta enerji fiyatları, enflasyon artışı, düşük kur ve faiz politikasında ısrarın sonucu, cari açığın rekor kırması oldu. Enflasyonu kontrol etmek için TL’yi ve dövizi sabit tutmaya çalışan iktidarın bu yanlışları, ihracatta düşüşe, dış ticaret açığında artışa yol açtı. Tel tel dökülen bu politikalarla cari açık yükselirken bir yılda Türkiye’den çıkan yerli ve yabancılara ait döviz toplamı 66,3 milyar dolara ulaştı.
Şubatta işsizlik oranı yüzde 10’a yükseldi. İşsiz sayısı 65 bin kişi artarken istihdamın 361 bin kişi azalması büyük çelişki. TÜİK, 296 bin işsizi gizliyor. Genç işsiz oranı yüzde 19,2 iken ne eğitimde ne işte (NENİ) olan gençlerin oranının yüzde 25 olması bir başka büyük çelişki. Yüzde 23,4’e çıkan geniş tanımlı işsizlikle oranıyla işsizlerin gerçek toplamı 9 milyon kişiye yaklaştı.
Gerek yüzde 10 işsizlik oranı gerekse işsiz sayısı ve diğer rakamlar, yüzde 7,8 ağırlığa sahip deprem illerini kapsamadığı için gerçeği yansıtmıyor. Şubatta İŞKUR’dan işsizlik aylığı alanlar 445 bin. Bu, 3 milyon 514 bin olan resmi işsizlerin yüzde 12,7’si. Yüzde 87’yi oluşturan 3 milyon 69 bin kişi işsizlik maaşı alamıyor ve mağdur. Deprem bölgesindeki gerçek durum, TÜİK veri toplayamadığı için bilinmiyor. Bu da iktidarın ‘işsizlik azalıyor, istihdam artıyor’ söyleminin sadece pembe yalanlardan ibaret olduğunu gösteriyor.
6 Şubat deprem felaketinin sert etkisi şubat ayı sanayi üretimine yansıdı. Bu tablo, ülke sanayisinin yüzde 50’sini kapsayan olası İstanbul depremine hazırlığın ne kadar önemli olduğunu gösterdi. Deprem kentlerinde pek çok işletmenin hasar görmesi, üretime ara vermek zorunda kalması, Türkiye sanayi üretimini aylık yüzde 6, yıllık yüzde 8,2 geriletti.
Sanayi üretiminin böylesine sert biçimde düşmesi, deprem bölgesi illeri için daha kapsamlı olmak üzere, ülke genelinde sanayi sektörüne dönük ivedi önlemler alınması, destek ve teşviklerin devreye sokulması, acil bir Sanayi Eylem Planı hazırlanmasının hayati önemde olduğunu gösteriyor.
Et fiyatlarındaki olağanüstü yükselişi çaresizce seyreden iktidar, halka damak tadını değiştirip koyun-kuzu eti yemesini tavsiye ediyor. Hazine ve Maliye Bakanı, kuzu eti daha ucuz olduğu halde ‘koktuğu’ için halkın yemediğini söylerken 400 lirayı aşan kuzu eti fiyatlarından ve halkın alım gücünün tükendiğinden bihaber. Et tüketimi yüzde 50 azaldığı ve ete talep düştüğü halde fiyatlar hâlâ rekor kırıyor.
Et tüketiminin yüzde 50 azalmasına rağmen fiyatlarda artışın durmaması, et üretimi ve arzındaki gerilemeden kaynaklanıyor. Halk, 14 Mayıs’ta ‘damak tadını’ değil, kendisiyle alay eden, ‘damak tadını değiştir’ diyen ve ülkeyi yönetmekten aciz bu iktidarı değiştirecek.
ABD Savunma Bakanlığı Pentagon’a ait çok sayıda gizli belgenin sızmasıyla Ukrayna savaşı başta olmak üzere, Türkiye’nin de aralarında yer aldığı ülkeler hakkında ABD’nin kritik istihbarat bilgileri derlediği açığa çıktı. Rus paralı asker ve özel savunma şirketi Wagner’in Türkiye’den silah satın almak üzere bir heyet göndererek gizli görüşmeler yaptığı belirtilen belgelerle ilgili olarak ABD istihbarat birimleri soruşturma başlattı.
Daha önce Wikileaks skandalıyla milyonlarca sayfalık Ulusal Güvenlik Ajansı (National Security Agency)-NSA istihbaratı ortaya çıkmış, ABD’nin tüm batılı ülkelerin liderlerini, stratejik birimleri dinlediği ortaya çıkmıştı. Şimdiki sızıntının boyutları henüz tam bilinmiyor. Pentagon Sözcüsü John Kirby, her an başka kritik belgelerin, istihbarat raporlarının ortaya çıkması endişesini taşıdıklarını, ulusal güvenlikle ilgili tehdidin boyutlarını saptamaya çalıştıklarını açıkladı.
ABD yönetimi, Rusya’ya yönelik yaptırımlar kapsamında, Türkiye’ye Rusya ile ticareti azaltma, yasaklı malların satışını engelleme çağrısını yineleyerek mart-nisan aylarındaki Türkiye-Rusya ticaret rakamlarını gözetim altına alacaklarını açıkladı. Eş zamanlı olarak Irak hükümetinin de Uluslararası Tahkim Mahkemesi’nin Türkiye’yi 1,5 milyar dolar tazminat ödemeye mahkum ettiği kararın uygulanması için ABD Federal Mahkemesi’ne başvurması, siyasi ve ekonomik açıdan sıkıntılı bir sürecin habercisi.
ABD yönetimi, Rusya’ya yönelik yaptırımların delinmesi konusunda geçen hafta bir kez daha Türkiye’ye yaptırım tehdidini yineledi. ABD Dışişleri Bakanlığı Yaptırımlar Koordinasyon Ofisi Başkanı James O’Brien yaptığı açıklamada, mart ve nisan aylarına ait Türkiye-Rusya ticaret rakamlarında dramatik bir düşüş beklediklerini, aksi halde yaptırım için hükümeti son kez uyardıklarını dile getirdi. İktidar bunun üzerine ihracatçı birliklerine ‘Rusya’ya ihracı yasak mallar’ listesi göndererek buna uyulmasını istedi. Tüm bunları Türkiye-ABD ilişkilerinde yeni bir gerilimli sürecin somut işaretleri olarak görebiliriz.” (ANKA)
© Tüm hakları saklıdır.