Gündem

CHP Olağanüstü Kurultayı | Özgür Özel: Bugün Türkiye’yi seçimden, rakibinden, milletten korkan bir cunta yönetmektedir! Gün, iradeye sahip çıkma günüdür

06 Nisan 2025 10:06

Güncelleme: 06 Nisan 2025 14:34

T24 Haber Merkezi

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, "partiye kayyım atanmasını engellemek amacıyla" aldığı karar doğrultusunda bugün Ankara'da gerçekleştirilen 21. Olağanüstü Kurultayı'nda yaptığı konuşmada önemli mesajlar verdi. Saraçhane protestolarından önce yapılan anket ortalamalarında CHP’nin birinci parti çıktığını söyleyen Özel, “Bugün Türkiye’yi; seçimden, rakibinden, milletten korkan bir cunta yönetmektedir” diyerek iktidara yüklendi. CHP’nin cumhurbaşkanı adayı göstereceği İmamoğlu hakkında hazırlanan “dosyaların tamamının içinin boş” olduğunu söyleyen Özel, dava sürecinin TRT’de canlı yayınlanması çağrısında bulundu.

“Erdoğan’ı dünya tarihinin en büyük güvensizlik oyu için mücadeleye eden” CHP lideri, 13 Nisan’da Samsun’dan mitinglere başlayacaklarını, her Çarşamba günü İstanbul’da bir ilçede gece mitingi yapacaklarını, 19 Mayıs’ta da İzmir’de olacaklarını duyurdu.

Gençlik Kolları Genel Başkanı Cem Aydın'dan boşalan yere Silivri Cezaevi'nde tutuklu bulunan “Her şey çok güzel olacak” sloganının mimarı Berkay Gezgin’in Parti Meclisi anahtar listesinde yer alacağını açıklayan Özel, anahtar liste için de “o listeyi yandaş basının ağzına tıkmak üzere size emanet ediyorum” ifadelerini kullandı.

Özel’in CHP’nin Kürtlerin de partisini olduğunu söylemesi de gündem maddelerinden biri oldu. “Kent Uzlaşısı” da denen, kendilerinin “Türkiye İttifakı” dedikleri süreçle ilgili tüm sorumlulukları üstlenen Özel, “Ekrem başkana kurulan kumpas bir yanıyla Kürtlerin seçilme ve seçme hakkına kurulan kumpastır” diyen Özel, “Kürtler CHP’ye güvenebilirler ama kendilerini defalarca kandırmış her fırsatta suçlamış, cezalandırmış, zulmetmiş bu AK Parti iktidarına en kuvvetli yanıtı yine kendileri vereceklerdir. Kürt meselesinin çözümü Türkiye’nin demokratikleşmesinden geçer” mesajını verdi.

Özel, "Bu mücadelede Ümit Özdağ, Demirtaş, Yüksekdağ’ın özgürlükleri de, Can Atalay’ın özgürlüğü de Kürt’üyle Türk’üyle tüm siyasi tutsakların özgürlüğü de mücadelemizin önündeki ilk ve en öncelikli hedeflerindendir. Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz" diye konuştu.

"Listelerde aslında çok telkin ettiğiniz gibi ‘Fedakarlık yapalım, güçlü liste olsun, başka isimlerle güçlendirilsin.’ Gün, o gün değildir, gün, o günkü iradeye sahip çıkma günüdür. Gün, buradaki delegasyonun bize emanetine sahip çıkma günüdür" diyen Özel, "Bazı zorunlu değişiklikler dışında sizin kurultayda sandıktan çıkan iradenizi aynen koruyarak yol yürüyoruz" dedi. Özel, partililere, "52 kişiden oluşan bu anahtarımızı ve kendimi siz değerli delegelerimize emanet ediyorum" diye seslendi.

TIKLAYIN - CHP kurultayı "İrade milletindir" sloganıyla toplandı: Özel ve 2 aday yarışıyor, gözler PM ve Gölge Kabine'de

Özel'in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

"Bu kurultay yapılamasın diye bir cuma akşamüstü kayyım tebliğ etmek üzere kurulan kumpası boşa çıkarıp bu kurultay yapılamasın diye arena salonuna cevap süresini bekletip kurultay ilanını boşa çıkarmaya çalışıp, yıllar önce kendi onayladıkları tüzüğe rağmen sabah tam 10da hazırun olmazsa kurultayı iptal ettiririz hesaplarını boşa çıkarız 81 ilden bir Pazar sabahı buraya gelip tertemiz iradelerini lekelemeye çalışan kumpasçılara karşı CHP’nin tarihini bugününü yarınını iradesini ve geleceğe yönelik olarak bu ülkeni teminatı olduğu gerçekliğini tüm Türkiye’ye gösteren sevgili yoldaşlarım hoş geldiniz.

"19 Mart darbesine direnmek için sokaklara inen on milyonlara, hukuksuzca hapiste tutulan Ahmet Özer’e, Rıza Akpolat’a, Alaattin Köseler’e, Resul Emrah Şahan’a, Mehmet Murat Çalık’a, Silivri zindanlarında tutulan belediye meclis üyelerimize, bugünlerde tekrar hak arayacaklar olursa onlara gözdağı olsun diye 3 sefer beraat etmelerine rağmen Gezi davasından hepimiz adına orada tutulan Çiğdem Mater’e, Mine Özerden’e, Osman Kavala’ya, Can Atalay’a, canım kardeşim Tayfun Kahraman’a, diğer siyasi partilerden tutsak olan tüm siyasilere ve Silivri Cezaevi’nde yatan yiğidime, aslanıma TC’nin bir sonraki cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’na merhaba.

"Biz bugün kazandığında nasıl davranan kaybettiğinde nasıl davranan bir anlayışı hep birlikte mahkum etmek için buradayız"

"Demokrasiye olan inancımız sonsuzdur, millet karar vermiş partimiz 47 yıl birinci parti olamamıştır, millet karar vermiş AKP 23 yıldır ülkeyi yönetme yetkisi almıştır. Demokraside asıl olan milletin kararına saygıdır. CHP bu saygıyı duymuş hata kusuru kendinde aramış 47 yıl sonra yine bir başarı elde ettiyse demokratik sınırlar içinde elde etmiştir. Kimin demokrat olup olmadığına kaybettiğinde ne yaptığına bakarak karar verilir. Biz bugün kazandığında nasıl davranan kaybettiğinde nasıl davranan bir anlayışı hep birlikte mahkum etmek için buradayız.

"O gençlerin umudu için buradayız"

"O gece şunu söylemiştim; kafasında bavullarını toplayıp gitmeye karar veren gençler bir seçim daha bizi beklemeye karar verdi demiştim, işte o gençlerin umudu için buradayız.

"Meydanları kitleleri üyeleri gençlerimizi sokağa mitinge eyleme hazırladık ve her geçen gün örgütümüzün bu kabiliyetlerinin hızla artmakta olduğunu, organizasyon yeteneklerini hızla geliştirdiklerini, özellikle 18-25 yaş arası gençlerin partiye üye oldukları gelişmeleri memnuniyetle takip ettik. Milletin sandıktaki mesajını doğru okumaya gayret ettik. Karşımızdaki partileri seçmenlerine duyduğumuz saygıyı gözeterek zaman zaman diplomatik ilişkilerle aman zaman liderleri aşıp onların seçmenleriyle konuşan bir dili ortaya koyup arkasında durduk. Partimizi birinci parti olarak tutmaya devam ettik. Geçen yıl temmuz ayı itibariyle 6 büyük firmanın ortalamasında yerel seçimde aldığımız oy oranında bugün genel seçim olsa tercihi CHP olacaktır cevabıyla ulaştık.

"İktidar partisi kaybetmenin sınavından geçemedi"

"Karşımızda muhataplarımız ne yaptı? Demokrasi sınavı kazandığında değil kaybettiğinde verilir. İktidar partisi ilk kez kaybettiği seçimlerden sonra yaptıklarıyla kaybetmenin sınavından geçemediğini tüm dünyaya göstermiştir.

"Ellerindeki iktidar yetkisini kötüye kullanan despot bir rejimi kurmak için..."

"Kamu gücünü rakiplerine karşı kullanarak rakiplerini ve bizi sindirme gayretine giriştiler. Milleti kutuplaştırarak koltukta kalabileceklerini hesap ettiler ancak attıkları her adımda daha da zayıfladılar. Ülkemizdeki yoksulluğu daha da derinleştirdiler. Yasakları yoksulluğu yolsuzluğu daha da ileriye götürdüler. Demokrasiyi işine geldiğinde binilecek bir tren gibi görenler yenildikleri seçimden sonra hızla o trenden inmeyi tercih ettiler. Ellerindeki iktidar yetkisini kötüye kullanan despot bir rejimi kurmak için adımları planlı ve sistematik bir şekilde atmaya başladılar.

"CHP Türkiye’nin birinci partisi"

"Gururla söylüyorum ki yaşadığımız Saraçhane sürecinden önce yapılmış tüm anketlerin, dün açıklanan Mart ayı ortalamasında Cumhuriyet Halk Partisi kurulduğu gün olduğu gibi bugün de Türkiye’nin birinci Partisi.

"Temel amaçları Erdoğan’ın adaylarını mağlup eden İmamoğlu’nun önünü kesmek"

Siyasetçilerden akademisyenlere, gazetecilerden sanatçılara, barolardan iş insanlarına kadar bir hukuksuzluk dalgası başlatarak toplumun dikkatle seçilmiş ve tüm kesimlerini sindirebilecek operasyonlarla bir gün bile yatarı olmayan suçlardan tutuklamalar yaparak ya da elinde kelepçeli görüntü servis edildiği pozisyonla insanlara bir daha itiraz edemez, tweet atamaz, açıklama yapamaz bir hale sokmaya, 12, 13 yıl önceki görüntülerden cadı avı başlatarak Gezi benzeri sokakta toplanma, bilhassa gece gösteri yapma gibi işlerin 14 yıl sonra bile, 12 yıl sonra bile devlet tarafından cezalandırılacağı hissini yaymak üzere özel tasarımlı operasyonlar yaptılar. Bunun için RTÜK’ü de, TRT’yi de, devletin tüm kurumlarını da alet ettiler. AK Parti iktidarına muhalefet etmeyi tek suç olarak resmileştirdiler. Oysa uyuşturucu baronlarını, çeteleri, mafyaları milletin üzerine çökerken onlara ses etmeyenler af talep edenler, milletin AK Parti iktidarına muhalefetini tek gözaltı ve tutuklama sebebi olarak gördüler. Ve temel amaçları Beylikdüzü’nde bir, İstanbul’da üç kez Erdoğan’ın adaylarını mağlup eden Ekrem İmamoğlu’nun önünü kesmekti. Öyle ki beş davada ayrı ayrı siyasi yasak, hem de 25 yıl hapis istediler. Milletin iradesine hürmetsizlik edenler, devleti milletin karşısına dikmekten çekinmediler. Bu saldırılara karşı onların istediği gibi millet ya susacaktı, sinecekti, duracaktı, geri çekilecek ve korkacaktı. Ya da millet bu darbeye direnecekti. İşte o sırada millet fakru zaruret içindeyken en zor günlerdeyken kimin gözünün içine bakıp enerji aldıysa döndü oraya baktı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün partisinin gözlerinin içine baktı.

Ön seçim

“Adeta bütün süreci, İtalyan mafyasının mesaj dolu eylemleri gibi Ekrem Başkan’ın ön seçim evraklarını partiye teslim ettiği gün diploma iptali için üniversiteye başvurarak, Çarşamba günü yapılacak toplantıda mezun olduğu fakültenin diploma iptal etmeyeceğini istihbarat ettikleri gün iftar vaktinde kendi egemenlik alanlarında olan üniversite yönetim kurulundan alakasız bir kuruldan diploma iptal ettirerek, adayı üyelerimizle belirleyeceğimiz günden dört gün önce, tam oy kullanma saatinden dört gün önce sabah adayı gözaltına alarak, sandığın geleceği gün adayı hakim karşısına çıkararak adeta ‘Gizlimiz, saklımız yok. Hedefimiz belli. Sonuç almak için gözümüzün ne denli döndüğü, gözü nasıl kararttığımız belli’ mesajını verdiler. Her adımlarına hep birlikte kararlılıkla ve cesaretle mukabele ettik. Onlar adayı Vatan Emniyet’e götürdüklerinde ‘Artık sandık Cumhuriyet Halk Partisi üyesi 1 milyon 750 bin kişinin değil, bu darbe girişimine direnmek isteyen tüm demokratların sandığıdır’ diyerek dayanışma sandığını tarif ettik. Üyelerimize bu konuda ‘Komşunu, eşini, dostunu, arkadaşını haberdar et. Oy kullanmaya teşvik et. Sandığa kadar eşlik et’ çağrısını o kendine güveni her geçen gün artan, yan yana olmayı, sokakta olmayı, partisi için çalışmayı, sonuç almayı tatmış, başarmış örgütümüz inanılmaz bir ayağa kalkışla, o gün ‘1 milyon 750 bin, 800 binin altında kalırsa İmamoğlu’nun adaylığı gayrimeşru olur’ köşelerini yazan yandaş yazarlara, bundan medet uman bir çıkar çevresine karşı yüzde 96 katılımla geldiler, seçtiler ve tarihe geçtiler. Bu örgüt sadece kendisi gelip seçip tarihe geçmedi. Bu örgüt, o gün 1 milyon 650 bin kişi, 14 milyonun üzerinde yurttaşa, daha önce üyesi olmadıkları, belki yerini, yurdunu bilmedikleri bir siyasi partinin kendi ön seçim sandığını dayanışma gösterebilecekleri bir demokrasi alanı olarak göstermeyi, iki elinde iki bastonuyla merdivenlerden 96 yaşında tırmanan nineyi, 104 yaşında sandık başına koşan dedeyi, anasının karnında üç aylık bebeği ortaya taşıyacak motivasyonu götüren örgütümüzün her birinin adına her birinizi alnınızın ortasından öpüyorum arkadaşlar.”        

"1 milyon 200 bin kişiyle 19 Mart darbe girişimini hep birlikte geri püskürttük"

"Ön seçim motivasyonu 19 Mart darbe girişiminin olduğu gün, her darbenin bir hedefi şüphesiz İstanbul’un seçilmişi, bir sonraki cumhurbaşkanı adayımız bir hedef mekanı İstanbul’un emaneti Saraçhane’ye kayyım  atamak olduğunu sabah gördüğümüz sözde terörle ilişkilendirilen dosyadan gördük.  Ona İstanbul’da sokağa çıkmak neredeyse yasaklandı. 3 kişinin bir araya gelmesi 5 günlüğüne yasaklandı. O yasağı duyduğumuzda verdiğimiz karar Saraçhane’ye gitmek, o İstanbul’un emanetine İmamoğlu olmadığı sürece emanet kabule dip gece gündüz sahip çıkmak ve İstanbulluyu davet etmek oldu. Bütün yolları kapattılar, tomaları koydular milletimizin bağrından kopmuş canım polislerimize milletimizin evlatlarını üniversiteden adıma atmaya, tarihi yarımadaya adım atmamaya talimat verdiler. Bin kişi toplanırsa gidecek yeri kendiniz belirleyin diye emniyetteki müdürleri tehdit ettiler. Saraçhane tarihinin en büyük kalabalığıyla 1 milyon 200 bin kişiyle darbe girişimini hep birlikte geri püskürttük.

"Tayyip Erdoğan'ın artık meşruiyeti yoktur; Türkiye bir avuç cuntacıdan büyüktür"

“Bu arada millet, bu darbeyi püskürttü ama elimizde karşımızda bir cunta kaldı. Türkiye’de bir yanda kutuplaştırmak isteyen, bir yanda milletle kucaklaşmak isteyen, bir yanda karşısında şeytanlaştıran, bir yanda her şeye rağmen o iktidara oy vermiş de olsa millete, iradesine saygı duyan ve bu ülkenin kuruluş kodlarına, kardeşliğine, birliğine, beraberliğine inananlar karşı karşıya geldiler. Bugün Türkiye’de yine milletin çözeceği bir denge durumu mevcuttur. Cuntacılar, yani darbeyi planlayanlar, bir önceki seçimin sonuçlarından dolayı sarayda, bakanlıklarda, devlet dairelerindeki makam odalarına hapsedilmiş bir cunta olarak durmaktadırlar. Ama sokaklar, meydanlar, irade halkındır, milletindir, bizimle birliktedir.

O cunta bugün Ekrem Başkanımız başta, arkadaşlarımızı çeşitli cezaevlerinde esir tutmaktadır. Bugün Türkiye’yi seçimden korkan, rakibinden korkan, milletten korkan bir cunta yönetmektedir. Tayyip Erdoğan halkın desteğini arkasına alan bir cumhurbaşkanı değil, halkın desteğini alanları, kendine rakip olabilecekleri hedef alan bir cunta başkanına dönüşmüştür. Çünkü artık meşrutiyeti yoktur. Seçimden, sandıktan, sokaktan ve milletten korkmaktadır. Zaman, demokratik yollarla o cuntayı dağıtmanın zamanıdır. Bugün bu salondaki irade, o cuntayı dağıtacak olan iradedir. Türkiye’yi bir avuç cuntacıdan kurtaracak olan iradedir. Türkiye bir avuç cuntacıdan büyüktür. Devleti var eden millettir. Millet bu ülkenin gerçek sahibidir. Gelecektir sandığa, bitirecektir, yollayacaktır cuntayı. Çünkü irade milletindir, milletin iradesini kimse yenemez.

"Bizzat Mehmet Şimşek’in baskısıyla, etkisiyle bir uzman yardımcısına bir rapor hazırlatılmış!

“Anayasa Mahkemesi kararında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında sadece gizli tanık ifadesinin hiç kimse için tutuklanma ve cezalandırma sebebi olmayacağı açıkça yazılıyken, 100’e yakın suç kaydı bulunan tacizci, iftiracı, kaçakçı, dolandırıcı gizli tanıklar ve geçmişte İBB’de bu işleri yapan, İBB’nin temiz, şeffaf yayınlanan ihalelerinden kaçan bir takım yandaşların iftiraları, milletin ne vicdanında kabul bulmuştur ne de sorgu tutanaklarında bizi mahcup edecek bir şey ortaya çıkmamıştır. Komployu hazırlayanlar Aralık, Ocak, Şubat aylarında bir MASAK raporundan bahsettiler. Oysa MASAK raporunu 3 Mart günü talep ettiğini savcılığın, 10 Mart günü ancak böyle bir rapor için, bir haftada yazılmasını istedikleri rapor için, bir uzman yardımcısını zorla razı edebildikleri, MASAK’ta bu rapora imza atacak bir uzman, bir kıdemli, bir yönetici bulamadıklarını, ancak bizzat Mehmet Şimşek’in baskısıyla, etkisiyle, Tayyip Erdoğan’ın Mehmet Şimşek’e verdiği vazifeyle bir uzman yardımcısına bir rapor hazırlatılmış. Raporda itham edilen, şüpheli gösterilen tüm hesap hareketleri tek tek savunmada ispatlanmış.

"MASAK raporu tel tel dökülmüştür"

Örnek: ‘15 yıl önce bir arsa almışsın.’ Ekrem Başkan: ‘Evet, ödediğim para tapu kaydının 20’de biri bile değil.’ ‘Bu sana rüşvet olarak verilmiş. Paranın yüzde 5’ini vermişsin, koca tapuyu almışsın. Değerine bak.’ Ekrem Başkan’ın 14 yıl önce bu meseleyi dönüp de avukatına ‘Ya biz orayı krediyle aldık’ demesiyle, 20’de birlik paranın Ekrem Başkan’ın hesabından ödenen para olduğunun, 20 katının bir kamu bankasından kredi kullanıldığının, paranın bankanın hesabından kişinin hesabına geçtiğini görünce Savcı, ‘Ha tamam burası böylemiş’ deyip geçtiği gibi MASAK raporu tel tel dökülmüş, MASAK raporu bir kanıt olarak bir tutuklamaya konulamamış ve milleti kandırmaya yönelik algı operasyonu orada yerle bir olmuştur.

"Açıkça söyleyelim. Ben ‘kent uzlaşısı’ sözünden, tanımlamasından korkmam"

“Bir yandan da Ekrem Başkan’ı, İBB’ye kayyım atayabilmek için terörle ilişkilendirmeye çalışıyorlar ve söyledikleri, yapılan iş; kent uzlaşısıdır. Açıkça söyleyelim. Ben ‘kent uzlaşısı’ sözünden, tanımlamasından korkmam. Ancak bu DEM Parti’nin bir tanımlamasıdır. Kendi Parti Meclislerinde aldıkları bir karar ile ‘Biz kazanabileceğimiz illerde kazanacağız, kazanamayacağımız illerde kayıtsız - şartsız muhalefeti desteklemek yerine eğer aday kent suçu işlemeyeceğine, hak ihlalli yapmayacağına, ayrımcılık yapmayacağına inandığımız bir adaysa kent uzlaşısı noktasında yaklaşacağız’ dedikleri bir Parti Meclisi kararıdır. Cumhuriyet Halk Partisi ‘kent uzlaşısı’nın bu tanımını reddetmemekte ama DEM, DEM kökenli, Kürt, batıdaki Kürt, doğudaki Kürt, bu kelimelerin hiçbirini kriminalize etmemekte, listelerinde bulundurabildiği gibi, eski, önceki dönem AK Partili, MHP’li, İYİ Partili pek çok ismin de listelerinde olmasına, ‘Türkiye ittifakı’ adını vermekte, tüm renkleri kucakladığını söylemektedir. Bakın Ekrem Başkan’ı tutuklamak istedikleri, terörden tutuklayarak kayyım atamak istedikleri soruşturma evresinde kendine dosyada sordukları şudur: ‘Kent uzlaşısı ile batı il ve ilçelerindeki Kürtlerin belediyeleri kazanamasalar da belediye meclislerinde belli sayılarda kota elde edilmesi sonucu, belediye meclis kararlarında söz sahibi olmalarının yerel yönetimlerde yer almalarının ve bir siyasi denge unsuru olmalarının amaçlandığı…’ Suça bakın... Biz bu seçimlerde Türkiye ittifakında, AK Partili, İYİ Partili, MHP’li isimleri, kanaat önderlerini listelerimizde bulundurduğumuz gibi geçmişte DEM Parti’de siyaset yapmış ya da yapmamış, bir parti üyeliği olan ya da olmayan ancak kitleleri harekete geçirebilecek, dürüst, çalışkan ve temsil niteliği olan Kürtleri seve seve ve baş göz üstüne ederek listelerimize koyduk. Bunun sağlanması için suçladıkları belediye başkanlarına, ilçe başkanlıklarına altında imzamla gitmiş yazım var. Cumhuriyet Halk Partisi’nin sahada yaptığı incelemeler, milletvekillerinden, sizlerden gelen raporlar, anketler ve yaptığı siyasi görüşmeler sonucunda Türkiye ittifakı kapsamında biraz önce saydığım dört partiden geçmişte siyaset yapmış olan isimlerin belediye başkanları tarafından ‘Eskiden bize rakipti’ diyerek ya da ‘Kendi listemi oluşturmak istiyorum’ denilerek listelere konulmak istemedikleri hususunda, bu konudaki kararın merkezi olduğunu ifade etmiştik.

Türkiye İttifakı: Sorumlu benim!

Buradan bir kez daha söylüyorum. Savcının yaptığı kent uzlaşısı tanımlaması keşke böyle yapılabilse de batıdaki Kürtler temsil olanağı tamamen bulabilseler de sadece Kürtler değil, belediye meclisinde seçimi kazanamayacak tüm partilerin temsilcileri olsa da o kentin uzlaşısı o kente en iyi hizmet için birleşse. Ben adına ‘kent uzlaşısı’ da deseler, bizim ‘Türkiye ittifakı’ dediğimiz bu süreçte belediye başkanlarımız neyle suçlanıyorsa, onu partinin Genel Başkanı olarak kendi talimatım olarak ilettiğimi ve sorumlunun açıkça ben olduğumu ifade ediyorum.

"Ekrem Başkana kurulan kumpas, Kürtlerin seçilme ve seçme hakkına kurulan kumpastır"

“Partimiz her kesimden olduğu gibi Kürtlerin de partisidir. Ama iktidar Kürtlerin belediye meclisinde temsil edilmesini suç saymaktadır. Biz barıştan yanayız. Barışa destek oluruz. Kendi önerilerimizi dile getiririz. Terör örgütünün silah bırakacağı, Kürtlerin sorunlarının demokratik yollarla aşılacağı her türlü girişimi yıllardır istikrarla savunduk. Savunmaya devam ediyoruz. Ama karşımızdaki iktidar, batıda seçimlere giren Kürtlere terör yaftası yapıştırmaktan çekinmiyor. Ekrem Başkan’a kurulan kumpas, bir yanıyla Kürtlerin seçilme hakkına ve seçme hakkına kurulan kumpastır. Kürtler, Cumhuriyet Halk Partisi’ne güvenebilirler ama kendilerini defalarca kandırmış, her fırsatta suçlamış, cezalandırmış ve zulmetmiş olan bu AK Parti iktidarına en kuvvetli yanıtı yine kendileri vereceklerdir. Eğer bugün hala kayyım varsa, seçilmiş siyasetçiler hala hapisteyse, çözüme dair söylenen her sözün altı boşaltılmaktadır. Kürt meselesinin çözümü, Türkiye’nin demokratikleşmesinden geçer. Türkiye demokratikleşecek, tüm sorunlarını hep birlikte çözecek, iktidarın çıkar hesapları alanından çıkarılacak bu sonucun TBMM zemininde şeffaflıkla, samimiyetle, toplumsal mutabakatla çözülmesi için her gayreti göstereceğiz. Kürtlerin de teminatı biziz ve onları değersiz görmeyen tüm siyasi partiler bizim için değerlidir. Ancak terör sürecinde en büyük bedeli ödemiş, şehitlerimizin analarının, evlatlarının ve gazilerimizin gözünün içine bakamayacağımız hiçbir işin de içinde olmayacağımızı açıkça ifade ediyorum.

Yalancı tanık iddiası: Her birinden haberimiz var!

“Şimdi öyle bir hale düştüler ki MASAK Raporu bir poşet peçeteden ibaret. Gizli tanık beyanlarını destekleyecek kanıt, dosyada ara ki bulasın. Bir tane kanıt koyamadılar. İddianame yazacak, MASAK patladı, kanıt yok, yalancı şahit, gizli tanık, Çınar, Meşe gibi odunlardan ifadelerinin birbiriyle çelişkileri, avukatlar tarafından yakalanıyor, yüzlerine vuruluyor. Çare yalancı tanık bulmakta. Öyle bir noktaya savruldular ki geçmişte İBB’de çalışan, şimdi kamuda, Anadolu Ajansı’nda, bakanlıklarda, Cumhurbaşkanlığında iş yapan firmaların sahiplerini çağırıp yalancı tanıklığa meyil etmelerini, onları yalancı tanıklığa zorlamaya çalışan görüşmeler yapılıyor.

"Onları bu mevkilere getiren bir iktidarı 23 yıldır yenemediysek en büyük sorumluluk bize ait"

Kimi zaman İstanbul’daki Adalet Sarayında, sözde Adalet Sarayında, kimi zaman hakimevlerinde kimi zaman bambaşka mekanlarda. Her biriyle ilgili detaylı bilgimiz var. Ve bu kişilere yapılan baskılarda kişiler ‘Ben oraya girmedim, İstanbul bana ters, ben zaten buranın işini aldım’ deyince, ‘Buradan ekmek yiyorsun. Ne olur orada ortaya çıkarılması gereken bir rüşvet çarkına şu ifadeyi imzalasan. Sen bunu söylesen ne olur’ diyene, ‘Günah olur, iftira olur’ diyeni odasından kovan, bundan sonra ‘Alırsın sen o ihaleleri’ diye tehdit savuranların hukuk fakültesinden diplomalarının olması, dünyanın en kutsal mesleği savunma mesleğinin mensuplarının karşısında, iddiaları oluşturmak için bu kadar ahlaki zeminden uzaklaşmaları, kendileri için değilse bu ülkede onları bu mevkilere getiren bir iktidarı, 23 yıldır yenemediysek en büyük sorumluluk bize aittir, hepsi için ne yapmak gerekiyorsa ilk seçimde seçimleri kazanıp bu ülkeyi yeniden demokrasi ile tanıştırarak mutlaka başaracağız. Yargıdaki bir avuç çetenin eninde sonunda yargılandıkları günleri göreceğiz, yargılandıkları günleri.

"SEGBİS görüntülerini sildirmeye çalışıyorlar" iddiası

Silivri’de kadın mahkumları SEGBİS’le çağırıp ‘1.5 yaşında 3.5 yaşında kızın varmış. Bak son kez buradayım. Ekrandan giderim, 10 yıl ne beni ne evladını görürsün’ ifadelerini kullananların SEGBİS görüşmesinin kaydını sildirmek üzere, bu ifade bize ulaştıktan sonra çabaladıklarını, uğraştıklarını ve orada o görüşmenin kaydını sildirmeye çalıştıklarını biliyorum. O görüşmelerin en yakın zamanda televizyon ekranlarında yer alması için gayret ediyorum. Eninde sonunda bunları Türkiye’ye de dünyaya da rezil edeceğim. Size söz veriyorum.

Özgür Özel’den “Yargılamalar TRT ekranlarında canlı yayınlansın” çağrısı

“Ve buradan bir meydan okuma, bir özgüven ifadesini tekrar etmek boynumun borcudur. Tayyip Erdoğan, hani bir zamanlar ‘Onlar bu davanın avukatı’ deyip rahmetli Baykal’a, Allah gani gani rahmet eylesin, ‘Ben de savcısıyım’ diyorlardı ya. Hani Zekeriya Öz’ün yerine geçiyorlardı ya. Şimdi Erdoğan’a diyorum ki: Ben Ekrem İmamoğlu’nun, bu davanın, bu davaların avukatıyım. Sen de bu Akın Gürlek yerine savcısıysan, ve cesaretin varsa getir düzenlemeyi, hızla geçirelim. Bu hafta yapalım. Talep eden sanıklar açısından, her dava olacak diye bir şey yok, ama talep edildiğinde canlı yayına açalım. Ve sizin iftiralarınızı, Akın’ın iftiralarını ve bizim bunların her birini teker teker çürüttüğümüz kanıtları TRT ekranlarından canlı yayınlasın. Görelim bakalım bu millet iftiraya mı prim veriyor, yoksa tertemiz vatan evladına, cumhurbaşkanı adayına mı sahip çıkıyor. Hodri meydan.

"Mehmet Şimşek Türkiye’deki cuntanın mali ayağı olan kişidir"

"(Yurt dışı yasağı olan TÜSİAD yöneticilerine Euro Chambres daveti) Siyasi operasyonların faturalarını millet ödüyor. Risk primi diye bir şey var. Belediyenin de, bakanlığın da, Hazinenin de, özel şirketin de yurt dışından bir para bulacağı zaman risk primi faizinin tutarını belirliyor. Risk birimi 19 Mart sabahı darbe girişimi başladığında 279’a fırladı, herkes çok endişeliydi. Bugün 320’dir. Muadilimiz ekonomilerde 100’ün altında olan risk primini 320’ye çıkaran, işte bu kendi iktidarı için milleti düşünmeyen anlayıştır. Mehmet Şimşek yurt dışı yatırımcılarla toplantılar yapıyor. Ve Türkiye’ye para çekmeye çalışıyor. Bu toplantılardan birine giderken yolladığı davet mektuplarından ikisi TÜSİAD’ın yöneticilerine ait. Oysa o yöneticilerin bu yargılama sürecinin hemen öncesinde iş dünyasında gözdağı olsun diye kendi kürsülerinden yaptıkları ekonomi eleştirileri yüzünden yurt dışına çıkış yasakları var. Mehmet Şimşek’in yurt dışına sözünü dinletmeye gittiği yerde, yurt dışında 70 ülkeye ihracat yapan TÜSİAD Başkanı davetli olduğu toplantıya yurt dışına çıkış yasağı olduğu için gidemiyor. Soruyorlar ‘Ne suç işlemiş?’ diye, ‘Hükümeti eleştirmiş’ diyorlar. Mehmet Şimşek o insanları ikna edip para bulmaya çalışıyor. Mehmet Şimşek dünyada demokrat görünen, gerçekte Türkiye’deki cuntanın mali ayağı olan kişidir. Bunu deşifre etmeye devam edeceğiz. Ve yapılan işi hep birlikte görelim.

"Cunta iktidarının yaptığı hukuksuz darbeyi anlatmakta bir adım geri durursam namerdim, şerefsizim"

“Hepimiz isteriz dün Avrupa Sosyalist Partisi’nden Avrupa’daki tüm ülkelerin, son derece güçlü, kimi iktidarda kimi muhalefette partileri Türkiye’ye desteğe geldiler. Cumhuriyet Halk Partisi’ne desteğe geldiler. Geçen hafta maalesef Avrupa Birliği sosyal demokratlarıyla, muhafazakar demokratlarıyla, yeşilleriyle, sağ partileri ile verdiği ortak kararlarla, örneğin 28 Nisan’da Türkiye’de yapılacak Akdeniz Birliği Parlamento Asamble’nı iptal ederek, 14-15 Nisan’da Avrupa Parlamentosu’nun AB Türkiye Karma Parlamento Komite Toplantısını iptal ederek ve Genişlemeden Sorumlu Üye Marta Kos’un Antalya Diplomasi Forumu’na gelmesini, Hakan Fidan’la görüşmesini iptal ederek topyekûn Türkiye’ye tavır alırken, o parlamentonun sol-sosyal demokrat partilerinden oluşan bizim dost partilerimiz, kardeş partilerimiz dün Yunanistan’dan önceki Başbakanı, Türkiye’nin dostu Rahmetli İsmail Cem’imizin can dostu Sayın Papandreu’nun başkanlığında partimizi ziyaret ettiler. Kendilerine barışa yaptığı katkı için, Türk - Yunan dostluğuna geçmişte koyduğu emekler için ve bugün Türkiye demokrasisine Avrupa’nın bir bütün olarak sahip çıkmasına gösterdiği emekler için teşekkür ediyoruz. Biz Türkiye’de ana muhalefet partisiyiz. Yurtdışında Türkiye’nin partisiyiz. Dün sayın katılımcıların da teyit ettiği gibi Cumhuriyet Halk Partisi’nin Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üyeliği için 77 ülkeden 86 partinin imza attığı yerde, Türkiye’de yaşananların sandığı kaldırmak, sonuçlarını yok saymak, gelecekteki rakiplere darbe yapmak ve bunu hukuku araçsallaştırarak yapmanın Türkiye’yi Avrupa ve dünya kamuoyunda ne hale getirdiğini hep beraber gördük. Şimdi bir ezbere teslim olmamızı bekleyerek, bizi geriletecekler ya… ‘Türkiye’yi yurtdışına mı şikayet ediyorsun?’ Türban meselesinde 28 Şubat’ta yapılanları dünyaya anlatırken ya da parti kapatmakta heyet kurup bütün Avrupa’yı gezip parti kapatma davasına karşı konuşulurken ya da 15 Temmuz’un ertesi sabahı kapımızı çalıp ‘Cumhuriyet Halk Partisi, sizin yurtdışı ilişkileriniz iyi. Bu darbeyi, bu FETÖ’cüleri birlikte anlatalım’ derken Türkiye’yi yurtdışına şikayet etmeyenler, uluslararası alanda bir ülkede hak ihlalleri ve demokrasi meselesinin o ülkenin iç işi sayılmayacağı gerçeğini unutturmaya çalışıp, bizi sözde geriletmeye çalışıyorlar. Ne sokakta, ne Meclis’te, ne de dünyanın herhangi bir yerinde bu cunta iktidarının yaptığı hukuksuz darbeyi anlatmakta bir adım geri durursam namerdim, şerefsizim.

Erdoğan'a İmamoğlu tepkisi: Hukuk güvencesini kaldırmak nedir!

"Bir yandan Türkiye’ye yabancı yatırım gelsin diye çırpınan biziz. AB’ye tam üyelik nedir hukuk devletini savunmak nedir, ama hukuk güvencesini kaldırmak nedir? Diploma iptal ediyorsun 30 yıl sonra, Türkiye’nin adını bilmeyenlerin adını bildiği İstanbul’un mazbatasını iptal ediyorsun ya! Hazmedemeyip kumpas kurup içeri atıyorsun!

Kurultayda şaibe iddiası: Bizi o tuzağa çekmeye çalıştılar, konuşmadık, sabrettik

"Yalanlarla, iftiralarla bu salondaki delegelerin tertemiz iradesini karalamaya çalıştılar. Bursa’da sadece iktidarın itibar ettiği bir meczup Bursa İl Başkanımıza iftira atmıştı, hakaret etmişti. Kendisi haklı olarak bu meczup hakkında suç duyurusunda bulundu. 2023’ün Kasım’ında bu meczup cezalandırılmak yerine dosya Ankara’ya gönderildi. Dosya Ankara’da bir yıl boyunca açık. Aslında 10 günde kapatılması gereken, içinde hiçbir şey olmayan dosya açık tutuldu. Tayyip Erdoğan üç ayda bir kurultayımıza şaibe sözlerini söyledi. Bu şaibe sözlerine, Cumhuriyet Halk Partisi’nden kimse bir laf etmediğinde üç ay sonra bir daha söylüyordu. Üç ay sonra bir daha… Bir partinin kurultayına başka bir partinin atacağı iftiranın tutmayacağını herkes bilir. Dönüp de başka bir partiye, başka bir partinin atacağı iftiradan ne olacak? Bizi o tuzağa çekmeye, bu iftirayı bize konuşturmaya çalıştılar. Konuşmadık, sabrettik. Doğrusunu yaptık.

Salondakiler telefonlarını kaldırdı: Bin 300 tane alın teriyle alınmış telefonun lehimize delil üretmek üzere baz istasyonunuza sinyal veriyoruz

“O günün doğrusunun konuşulmaya başlandığında ne hale geldiği görüldüğünde, kullanışlı aparatlar, yalancı şahitler, hiç CHP ile alakası olmayan tiplemelerin CHP gibi gösterilmeye başlamasıyla onlar aradıkları zemini bulmaya çalıştılar. Ancak bir yıldır sayfasını açmadıkları dosyaya ifadeye çağırmaya, peşine düşmeye başladılar. İBB’ye kayyım atatmadığımız gibi partimize de kayyım atamak isteyenlere karşı son derece dik durduk. Şöyle bir noktaya gelindi: MASAK raporu istediler, MASAK. HTS kayıtları. Bin 300 delegenin hesap hareketlerine bakıp da bize verilen bilgi; MASAK raporumuz tertemiz. Ben biliyorum ki bu salondaki herkesin alnı tertemiz, herkesin alnı tertemiz. Ama bir yandan İstanbul’daki birileri kendini Türkiye Başsavcısı sanan birileri iftiralar, hakaretler üretmeye devam ediyor. Oradan yalancı beyanları servis etmeye, yandaş kanallarda ya da sözde muhalif görünümlü ama CHP’yi tartıştırmaya talimatlı kanallarda abuk sabuk iddialar konuşuluyor. Yahu ne yalanlar atmadılar ki… Her birinize, tam bin 300 tane cep telefonu dağıtılmış. Şimdi bir şey yapacağım. Ankara’da başsavcılığın İstanbul gibi iftira odaklı değil, kanıt aradıklarını ki görevleri odur, buradan açıklıkla ifade etmem lazım. Yapılan iftiralar doğru mu diye hesap hareketlerine bakıyor. Doğru mu diye ona bakıyor. Savcıların bir görevi de lehe kanıt toplamaktır. O zaman şöyle mi yapsak yahu? Hani hep videolarda söylüyor ya dayı hoşuna gitmeyen bir şeyi söyleyen gence, Türkiye’den şikayet eden gence, şimdi bu iftirayı edenlere karşı bin 300 delegemiz, çıkarın telefonu. Çıkar telefonu göreyim, göster telefonu. Ey savcı bey biz bugün buraya sen kanıt toplayasın diye geldik. Bin 300 tane birbirinin aynısı, aynı marka, birbirinin seri numarasını takip eden bir telefonu görebiliyor musun burada? Bu salonun gelir ortalaması 60 bin lira. Milletvekilleri yükseltmese 50 bin lira. Bu telefonların her biri şu anda aynı baz istasyonuna sinyal veriyor. IMEI numarası üzerinden üretildiği gün, tarih, modem, alındığı yer belli. Bu hatta ne zamandır takıldığı belli. Bin 300 tane alın teriyle alınmış telefonun lehimize delil üretmek üzere baz istasyonunuza sinyal veriyoruz. İşte Cumhuriyet Halk Partisi budur. İşte sana bin 300 tane aynı marka telefon var mı bir tane aynı bayiden satın alınan? Teşekkür ediyorum arkadaşlar. Siz değil, size bu iftirayı atanlar yerin dibine girdiler şimdi.

"Ey sayın başsavcı, o soğuk cüzdanı kimin kullandığını biliyorum, günü geldiğinde hesabını soracağız Allah’ın izniyle"

“Bu salonda ortalama geliri 50 bin lira olan, alın teri ile çalışan aslan gibi delegeme, ‘Oradan, buradan şunu aldın’ yalanını atanlar, kendileri 120 bin lira maaş alıyorlar, 90 milyon liralık, eski parayla 90 trilyonluk lüks yatı gezip pazarlık yapıyorlar. Sonra da diyor ki ‘Bin 300 telefon verilmiş. İçinde soğuk cüzdan varmış. O soğuk cüzdanda da rüşvet paraları varmış.’ Bak bak bak. Kişi kendinden bilir işi. Soğuk cüzdan neymiş biliyor musunuz? Kirli para kriptoya dönüyormuş, o cüzdana yükleniyormuş. Örneğin geçmişte yaptığı bir kamu görevinde bir büyük iş adamından büyük bir parayı rüşvet olarak alan birisi, onu soğuk cüzdanla yurtdışına kaçırmayı bilir. Ey Sayın Başsavcı, bu salonda soğuk cüzdanı bilen de yok, alın teri olmadan telefon alan da yok. Ama soğuk cüzdanı kimin kullandığını biliyorum, günü gelince hesabını soracağız Allah’ın izniyle. Bir de utanmadan ‘Şikayet edenler CHP’li’ diyorlar. ‘Bizim bir suçumuz yok, CHP’liler kendileri suçluyorlar, kendileri konuşuyor’ diyorlar. Buradan söylüyorum, Erdoğan’a sesleniyorum. Bu partide öyle CHP’liler yok. Onlar CHP’li falan değil. Onlar yüzünü maskeleyen saray yandaşları, onları CHP’li diye kimse yutturamazsınız, onlar CHP’li değil.

"Menfaat çukuruna düşen iş birlikçiden CHP’li olmaz"

Menfaat çukuruna düşen işbirlikçiden CHP’li olmaz. Bir partinin Genel Başkanına ‘1 Nisan’da gidecek’ diyenden, 31 Mart seçimlerinde zafer değil hezimet bekleyenlerin yaptığı işleri kimse Cumhuriyet Halk Partisi’ne mal etmeye çalışmasın. Bunu yaparsan o salon ayağa kalkar, haddini bildirir sana. İşte Cumhuriyet Halk Partisi budur, budur. Bunlar 31 Mart zaferinin sahipleridir. Bunlar bu partinin onurlu, vicdanlı, cesur, kararlı evlatlarıdır. Bu evlatları kimseye karalatmam, kimsenin kendi çıkarına, ihtirasına, bu evlatları yedirmem, yedirmeyeceğim. 19 Mart darbecilerine karşı direnen irade de, partisini bir avuç meczuba teslim etmeyen irade de, bu salonun iradesidir.”

"Tüm kararlara saygılıyız"

"Partimizin cumhurbaşkanı adayını destekleyen tüm partileri gelecekte kendi kararlarıyla verecekleri tüm kararlara sonuna kadar saygılıyız. Biz CHP olarak Ekrem İmamoğlu’nu bugün en kıdemli genel başkanı Altan Öymen ile benim aramda koltuğu ayrılmış. Onu oraya oturtan iradenin 15 milyonun iradesi olduğunu kabulleniyoruz. Mansur yavaş tüm süreçlerde olağanüstü özveriyle Ekrem başkana da bu partinin geleceğe yönelik tüm iddiasıyla sahip çıkmıştır. Hem ben hem Ekrem başkan  hem Mansur başkan hem tüm büyükşehir belediye başkanlarımız, tüm yöneticilerimiz grubumuz bundan sonra bu büyük hukuksuzlukla mücadele ederek önce Ekrem İmamoğlu’nu özgürlüğüne kavuşturarak sonra seçim sandığını getirerek bu mücadeleyi sürdürürken bir yandan da aday ofisimizi oluşturacağız. Cumhurbaşkanlığı iletişim ofisi ile İmamoğlu’nun Türkiye’nin ihtiyaçları vizyonu çerçevesinde temaslarda bulunacak oluşacak toplumsal desteğin sürekliliğini sağlayacak milletimizin her bir ferdinin İmamoğlu ile duygu düşünce arzularını paylaşacağı mekanizmaları oluşturacak.

"Asla kibrin asla buyurgan ifadelerin kimseye patronluk etmenin değil adalet yürüyüşüne demokrasi yürüyüşüne Türkiye’nin bir kez daha dirilişine, başındaki cuntadan kurtuluşuna, yeniden kuruluşuna, ab üyesi, gençlerinin diğer ülkelerde değil, tüm dünyanın gençlerinin bu ülkede hayal kurdukları bir Türkiye’yi inşa etmenin rüyasını hep birlikte göreceğimize yürekten inanıyorum. Bu mücadelede Ümit Özdağ, Demirtaş, Yüksekdağ’ın özgürlükleri de, Can Atalay’ın özgürlüğü de Kürt’üyle Türk’üyle tüm siyasi tutsakların özgürlüğü de mücadelemizin önündeki ilk ve en öncelikli hedeflerindendir. Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz.

İlk miting Samsun'da başlıyor

"Bir otoriter, popülist liderin o ülkede barışçıl, sokaktan korkmayan, meydandan kaçmayan, şiddete bulaşmayan, yaratıcı fikirlerle, örneğin dayanışma sandıklarıyla, örneğin tüm üyelerle yapılan ön seçimle, örneğin gece mitingleriyle yasaklara rağmen milyonluk mitinglerle, ardından Anadolu’ya geçen milyonluk, 9 günlük tatille baltalanmak isteyen 2,2 milyonluk tarihin en büyük mitingini yapılmasıyla… Sonra her hafta bir büyük ilde… Ki ilki gelecek hafta Pazar günü Samsun’dadır. Samsun’a çıkıyoruz. Samsun’dan başlıyoruz. Büyük mitinglerle, 19 Mayıs’ta İzmir’de, İzmir tarihinin en büyük mitingiyle ve her Çarşamba akşamı İstanbul’da bir ilçede bir gece mitingiyle…

Şimdiye kadar kampanyada kaç imza atıldı?

Şu anda yürüttüğümüz dünya siyaset tarihinin en büyük imza kampanyasında an itibariyle 7 milyon imzadayız. Yarından itibaren bütün Türkiye’de Genel Merkezimizden koordine edilecek Call Center ile imza atmak isteyen kim varsa doğru yönlendirmelerle, Call Center’dan aradığımız 100 kişiden sorumlu bir kıdemli üyenin, ön seçimde yaptığımız ve çok başarılı olduğumuz gibi 100 üyeye, 100 gönüllüye ulaştırılacağı imza föylerinin tüm adreslere gidip, tüm Türkiye’deki insanlara imzaları için teklifte bulunulup, Türkiye’deki seçmen sayısının yarısından bir fazlasıyla Erdoğan’a dünya siyaset tarihinin en büyük gensorusu için, en büyük güvensizlik oyu için hepinizi mücadeleye, çalışmaya ve başarmaya davet ediyorum.”

“Çarşaf listeden asla taviz vermeyeceğiz”

“Parti Meclisi’nde zaman zaman ‘Efendim blok liste yapacaklar. Vurup geçecekler’ gibi anlamsız, tuhaf, tüyler ürperten, bu salonun duygusunu hiç kavrayamamış tuhaf tuhaf yorumlar yapıldı. Türkiye’de yapılan ön seçimlerde sevgili Adnan Keskin çok kızmıştı önceki rekor ona aitken Manisa’da kendisine kontenjan teklif edilmişken ‘Gideceğim, ön seçime gireceğim’ deyip yüzde 86 oyla seçilmiş, ön seçimden sonra gelmiş ve Grup Başkanvekili olmuş, yönetmeye çağırıldığı kongrelerde ‘Çarşaf liste yoksa beni çağırmayın’ demiş birinin blok listeyle kimi vuruyorsun, nereye geçiyorsun? Biz elbette çarşaf listeden asla taviz vermeyeceğiz. Ayrıca kayyımı kesmek için toplandığımız burada birbirimizi kesip biçeceğimize kim inanabilir? Böyle bir duyguyu kim taşıyabilir?

Listedeki değişiklikler

Biz hep birlikte bugün bazı zorunlu değişiklikler dışında sizin kurultayda sandıktan çıkan iradenizi aynen koruyarak yol yürüyoruz. Nedir o zorunlu değişiklikler? Bugün yapıldığı için altı arkadaşımızı; üç arkadaşımızın yaşları büyüdüğünden kota dışında kalmaları yüzünden, o arkadaşlarımızı korumak gerektiği yerde başka fedakarlıkların önü açıldığı için, bir arkadaşımızın İBB’de çok önemli bir görev üstleneceğinden, Gençlik Kolları Genel Başkanımızın PM üyesiyken, PM’nin doğal üyesi seçildiği, 61 yerine 62 kişiyle çalışmak için PM’de görev almadığı ama ondan boşalan yeri de bu müjdeyi buradan Divan Başkanımın, Genel Başkanlarımın huzurunda söyleyeyim.

Berkay Gezgin Parti Meclisi anahtar listemizde olacak

Anahtar listede göreceğiniz bir isim Cem Aydın’ın yerine gelmiştir. Cem’den boşalan yeri şu anda kendi haberi yok, Silivri’de bu programı takip eden Berkay, ‘Her şey çok güzel olacak Berkay’, her şey çok güzel olacak. Listelerde aslında çok telkin ettiğiniz gibi ‘Fedakarlık yapalım, güçlü liste olsun, başka isimlerle güçlendirilsin.’ Gün, o gün değildir, gün, o günkü iradeye sahip çıkma günüdür. Gün, buradaki delegasyonun bize emanetine sahip çıkma günüdür.

Anahtar liste 52 kişiden oluşuyor

Listelerde birkaç zorunlu değişiklik ve birkaç hayatın doğal akışından kaynaklı değişiklik dışında hiçbir şey görmeyeceksiniz. Ancak o listeyi, üzerine de ‘Benim haberim yok arkadaşlar yapmış, benim haberim yok İl Başkanları yapar…’ Değil arkadaşlar, her şeyden haberim var. O liste de size emanet edilen liste, geçen yapılan anahtar listede olduğu gibi üzerinde ‘Özgür Özel’in anahtar listesi’ yazacak. 52 kişiden oluşan bu anahtarımızı ve kendimi siz değerli delegelerimize emanet ediyorum.

"O listeyi kullandıktan sonra kıvırıp yandaş basının ağzına tıkmak üzere emanet ediyorum"

“Bu listeyi siz geçen sefer ince eleyip sık dokuyarak bana emanet ettiniz. Bu sefer ben listeyi size, o listenin önüne değil arkasına bakarak, o listeyi kullandıktan sonra kıvırıp yandaş basının ağzına tıkmak üzere emanet ediyorum. Ağızlarına tıkmak üzere.

Erdoğan'a: Devleti kullanıyorsun, savcıları kullanıyorsun, emniyet teşkilatını kullanıyorsun, MİT’i kullanıyorsun

"‘CHP bölündü, CHP’de kavga, CHP’de şu, CHP’de bu’ değil, Cumhuriyet Halk Partisi birdir, bütündür. Önceki Genel Başkanlarıyla bütündür, Grubuyla bütündür, Parti Meclisi ile, belediye başkanlarıyla, delegeleriyle bütündür. Biz birisi gibi tek adamın değil, ama biz tek bir liderin Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün partisiyiz. Buradan Erdoğan’a şu çağrıyı yapıyorum. Geçmişte milli irade dediklerinizi şimdi kirli irade ilan edip yerine kayyım atamaya kalktınız. Bu millet 1980’de asker ‘Şunu seçin’ dediğinde devlet milletin karşısına geçtiyse millet devleti yener, Kenan Evren’e göstermiştir. 15 Temmuz’da etle tırnak olduklarınız, ne istediyse verdikleriniz, aynı hedefe farklı yollardan yürüdükleriniz size darbeye kalkıştığında, önceden başta Kamer Genç hepimiz defalarca uyarmışken, tarihsel husumetimiz olan o çete, sizin şımarttığınız çete, size saldırırken demokrasinin arkasında durmayı, tanklar yürürken, uçaklar vururken kapalı Meclis’i açtırmayı, demokrasiyi savunmuş, milletle aynı safta durmuştur. 31 Mart’ta TRT’yi, Anadolu Ajansımızı bir ittifakın yayın organları haline getirirken, 31 Mart’ta valilerden il başkanı, kaymakamlardan ilçe başkanı performansı bekleyip aksini cezalandırırken, 31 Mart’ta şanlı ordumuzun neferlerini hiç gitmedikleri ve hiç gitmeyecekleri şehirlere kaydırıp orada oy kullandırtıp seçim manipülasyonu yaparken devlet milletin karşısındaydı, biz milletin yanındaydık, yine millet kazandı. Şimdi İstanbul’u helal oylarla, israf yerine hizmeti seçenlerin ya da Ankara’da Türkiye rekoru kıranların peşine düşüp onlara yargı operasyonları yaparak ve Cumhuriyet Halk Partisi’ne darbe girişiminde bulunarak ilerliyorsun, devleti kullanıyorsun, savcıları kullanıyorsun, emniyet teşkilatını kullanıyorsun, MİT’i kullanıyorsun. Ama şunu unutuyorsun. Karşında yine millet var.

Erdoğan'a: Sana ne halefini ne de bu milletin iradesini yedirmeyeceğiz"

"Saraçhane’de karşına çıkan milyonlar, Pazar günü sokağa dökülen 10 milyonlar ve 86 milyon vatandaşımız bugün büyük bir mücadelenin başlangıcına tanıklık ediyorlar. Sen ki demokrasiyi bir tren olarak görmüş, 31 Mart’ta oradan inmişsin. Bu demokrasiyi bu ülkeye getiren, bu ülkenin demokrasisini kuran, bu ülkeyi ileriye götürmekten başka hiçbir hedefi olmayan bizler, selefi özentilerle sandık düşmanlığına girişen ve halefine darbe yapan sana karşı, bu selefi darbenin karşısında sana ne halefini ne de bu milletin iradesini yedirmeyeceğiz.

“Adayımızı yanımızda, sandığımızı önümüzde istiyoruz”

“Cesaretin varsa, geleceksin. Eğer istiyorsan Haziranın ilk haftasında, en kısa takvimle. ‘Yok yetişemem’, o zaman görev sürenin yarısında, en son Kasım ayında, çıkacaksın ve adayımızla yarışacaksın. Bizler attığımız imzalarla sana dünya siyasi tarihinin en büyük güvensizlik oyunu ve tüm güvensizlik oylarının doğuracağı gibi tekrar milletin iradesine başvurmaya davet ediyorum. Sana meydan okuyoruz. Adayımızı yanımızda, sandığımızı önümüzde istiyoruz.

"Salon adamı Erdoğan!"

“Cumhuriyet Halk Partisi dostların, Cumhuriyet Halk Partisi canların, Cumhuriyet Halk Partisi yoldaşların, Cumhuriyet Halk Partisi hangi görüşten olursa olsun vatanına, milletine, bayrağına bağlı bütün vatandaşların partisidir. İşte bu parti milletin adayını belirlemiş ve sana meydan okumaktadır. Eğer korkmuyorsan, yiğitsen, mertsen, cesaretin varsa çık karşımıza. Millete niye güvenmiyorsun? Biz hırsızsak biz teröristsek, rüşvetçiysek, şaibeliysek millet bize niye oy versin? Milleti inandıracağını düşünüyorsan, bizi yenebileceğini düşünüyorsan biz milletten korkmuyoruz. Milletimizin önüne çıkıyoruz. Gurur duyduğumuz adayımızla, kadrolarımızla, cesaretimizle birlikte Türkiye’yi senden kurtarmaya hazırız. Salon adamı Erdoğan. Sana, bizim zorla mahkum edildiğimiz salona sıkışarak, birazdan yüz binlerle kucaklaşacağımız gerçek kurultay konuşmasını yapmadan hemen önce, bu salondan salon adamına sesleniyorum: Korkma, cesaretin varsa çık karşımıza. Seninle de cuntanla da hesaplaşacağız. Türkiye’yi bir kez daha kurtaracağız."